Bu Blogda Ara

23 May 2010

HİÇ YAŞAMAYANLAR... YAŞATAMADIKLARIMIZ...

   Düşünürüm bazen: Bazı değerlendirmelerde; ülke olarak olmamız gereken yerde değilizdir, ama bazı sıralamalarda da, olumsuz değerlerde en tepede yer alırız. Zonguldak'ta "maden dramıyla" bir kez daha sarsıldık ve öğrendik ki; "madenci ölümlerinde" Avrupa'da birinci, dünyada üçüncü sıradaymışız...

  Unutkan bir toplumuz: Geçmişte yaşadıklarımızı çok çabuk unutuyoruz, belki de öyle rahatlıyoruz. Asıl gündeme taşımamız gereken konuları, hep "gündem dışı" sayıyor ya da "farklı" yorumluyoruz. "Gerçek haber" değeri taşıyan bazı haberler; yeniden, yeniden hatırlatılsa "önemseyip de önlem alma" ihtiyacını duyar mıyız acaba...?


  Gazetelerde bir "haber" vardı geçenlerde: "Beş yaş altı bebek ölümünde" Türkiye-29.698 ölümle- birinci sıradaymış, oysa biz; "genç nüfusumuz var" diye nasıl da öğünürdük... Türkiye bu "rekoru" öyle "kolay" yakalamış ki, hemen altındaki Rusya, 16.689 bebek ölümüyle ancak "ikinci sıraya" düşmüş(!)... "Kalan sağlar bizimdir" felsefesinden bir türlü kurtulamadık. 

  Mezarlıklarda dikkatinizi çeker mi: Ne kadar çok "küçücük mezar" vardır; görkemli mezarlar değildir bunlar, bazen ne taşları, ne adları vardır, ya da sadece iki taş konmuştur, onlar da bir süre sonra yer değiştirir, bir başka mezara konur...

   Doğmuş... ölmüş bebeklerdir onlar: Ya birkaç saat, ya birkaç gün, birkaç ay yaşayıp, bir yaşına, beş yaşına gelemeden ölmüş bebekler... Sonra da sadece istatistiklerde, tıbbi raporlarda-nüfus kayıtlarında bile değil- yer vermişizdir onlara...

  Yaşamak mı, ölmek miydi "kaderleri"; görecekleri başka şeyler var mıydı, görebilecekler miydi, yoksa Şair'in dediği gibi "Göze görünmez ölüler" mi diyecektik, kim seslenecekti onlara; "Güzel günler göreceğiz çocuklar..."

  Bir başka ünlü şairimiz: "Tanı bunları,tanı da büyü..." diyordu;
Ya duymadık, ya aldırmadık, ya da duymazdan geldik. Çocukların değil tanımalarına, büyümelerine bile izin vermedik; doğdular... öldüler...

  Okuma yazma öğrenmeye zamanları yetmedi; oyun oynamaya, hatta koşmaya, yürümeye, belki emeklemeye bile zamanları olmadı. Beş yaşına bile gelemeden göçüp gitti 29.698 bebek... 

  İyimser olmak iyidir, ancak gerçekleri görmek gerek; sonradan daha kötü tablolar görmemek, daha da "karamsar" olmamak için, daha çok yanmamak, üzülmemek için, "önlem almak" gerek...

  Başta bebeler, daha nice canlar göçüp gittiler, kuşlar gibi... Kuşlar gibi bile değil; uçamadan, kanat çırpamadan, kanadı bile kırılmadan, göçüp gittiler.

2 yorum:

  1. Kaktüsler ancak bizim evimizdeki yoğun sevgiyle öyle büyük çiçek verebilirler...Diline, kalemine, ruhuna sağlık!

    YanıtlaSil
  2. Öylesine derin yaraları dile getirmişsiniz ki..
    Sanırım Orson Welles bir şarkı sözünde ''Birçok soru sordum, akıllı kimselere. Cevabını henüz kimse veremedi.''diyor. Herkes sorumluluğunun bilincinde olsa, sorumlular bu soruları zamanında yanıtlayıp gereğini yapsa ülkemiz daha yaşanılır olmaz mıydı?
    Siz bu sorunları; bizlere defalarca unutulmaz konukseverliğinizle birlikte olduğumuz balkonunuzun eşsiz manzarasıyla, adeta altın bir tepside sunarak bir kez daha ''ben ne yapabilirim''i, düşünmemizi sağladınız.Yürekten kutluyorum...

    YanıtlaSil