Bu Blogda Ara

24 May 2013

HAYALLERİMİZİ UÇURMAK...


Günümüzde her şey öylesine çabuk olup bitiyor ki, hayal kurmaya zaman kalmıyor. Gerçekleştirme çabasına bile giremeden, hayallerimiz kısacık zaman dilimlerinde yok olup gidiyorlar. Oysa çocukların hayal kurmaya nasıl da ihtiyaçları var. Onlara verilen her şey belli kalıplar içinde sunulunca, adeta hazır lokma gibi , ne olduğu bilinmeyen gıda gibi kolayca tüketiliyor her şey. Sadece ağız açılıp kapanıyor, gözler zaten hep kapalı. Beyine komut bile verilemiyor.

Hayallere izin yok. Yaratıcılığı güdüleyen masallar, hayal gücünü zorlayan oyunlar, düşündüren bulmacalar, güldüren fıkralar, aslında çocukların çok yakınında ama, arada erişimi engelleyen setler var belki de. Okul kalıplarının, okul kitaplarının dışında, çocukların fikir yürütme, hayal kurma becerileri yok. Oysa bir tren, bir vapur, bir uçak, uçan kuşlar neleri çağrıştırabilir, neleri düşündürebilir. Uzak diyarlara hayali yolculuklar başlatabilir. Denizi bilmeyen çocuk, uzak denizler hayal edebilir, kafasında sorular üretebilir. 

Eskilerde oynanan "İsim, şehir, dağ, nehir" oyunu bile zihni ne güzel arayışa yöneltirdi. Çevresini ilgiyle, dikkatle gözleyen bir çocuk, kuşlar, balıklar, böcekler, çiçekler hakkında ne güzel hayali öyküler yaratabilir. 
Leonardo Da Vinci 15. yüzyılda kuşların kanat yapısını inceleyerek, belli bir düzenekle insanların da uçabileceğini savunmuş. O yıllarda imkansız denen bir şey yıllar sonra gerçekleştirilebiliyor. 


Geçen hafta, 16 Mayıs'ta Engelliler Şenliğinde çocuklar ve hayaller vardı. Uçurtmalar da bu hayallere eşlik ettiler. Daha önce ayrı yapılması planlanan Uçurtma Şenliği de birlikte yapıldı. Engeller aşılarak yetenekler sergilendi. "Çocuklar ve uçurtmalar" öyle güzel bir görüntü oluşturuyor ki... Her çocuğun hayatında bir kez uçurtma uçurma deneyimini tatması gerekir herhalde. 

Uçurtmayı uçururken kendi de uçuyormuş gibi hissediyor çocuk. Önce bir kişi uçurtmayı dengeli şekilde tutuyor. Diğer çocuk ip yumağını yavaş yavaş açarak koşmaya başlıyor; koşuyor...koşuyor...  Ve sonra havada süzülen uçurtmasını seyre dalıyor. Havada bir renk cümbüşü yükselip alçalıyor. Çocuklar çığlık çığlığa. Kimin uçurtması en yüksekte ise, en mutlu,en güçlü, en kahraman O... İpi sağlam tutmayanların uçurtması, gökyüzünde ta uzaklarda kaybolabiliyor. Ama bu kayıplar da kazanca dönüşebilir bazen. Uçurtmanın nereye gittiğini düşünmek bile hayal dünyasında yeni bir yolculuk başlatabilir. 

Uçurtma, özgürlüğü, bağımsızlığı, güveni simgeliyor. Çocuğun, büyüklerinin yardımıyla yaptığı bir uçurtma, el becerisini geliştirip, yeteneklerini sergilemesine de fırsat verecektir. Düşündürmekle, akıl yürütmekle, yeni şeyler yaratmaya teşvikle çocukların ufku da genişleyecektir.
"Dünyanın gördüğü her büyük başarı, önce bir hayaldi. En büyük çınar bir tohumda, en büyük kuş bir yumurtada gizliydi."  Allen. 


2 yorum:

  1. Artık uçurtmalarımız yok, büyüdük. Gözümüz göğe değil, yere bakar oldu çokça...Ayaklar var gücüyle birleşti toprakla, giderek yerden kesilmesi azaldı. Çimler bile kar etmedi, uyarıları, gönlümüzden geçenlerden daha çok kaale aldıkça.. Çimlere basmayınız! Niye?

    Daha az koşar, çokça oturur olduk. Bulutları hayvanlara benzetmeye çalışmak ne zevkliydi. Bugün yağmurlu bir gün olacak demektense...Satırlar tekrar fısıldıyor yaşamanın sadeliğine düşmenin iyi bir şey olacağını, hiç de geç kalınmadığını...Teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, hiçbir şey için geç değil sevgili Sezgi. Arada molalar vererek dinlenmek, onca koşuşturmanın ardından iyi geliyor insana. Çimlere basmak istenmiyorsa, neden biz de kendi yöremizde yeni bahçeler oluşturarak çevrenin yeşermesine katkıda bulunmayalım? Dünyanın, insanların doğaya, oksijene öyle çok ihtiyacı var ki...
      Doğru, uçurtmalar çocuklukta kaldı ama hayallerin yaşı yok ki. Hayallerimiz ve umudumuz hiç azalmasın.

      Sil