Bu Blogda Ara

5 Ağu 2013

BİR BEBEK GİBİ...

İnsanoğlu ne ilginç bir varlık. Canlılar arasında en uzun sürede dünyaya ayak basmaya hazırlanıyor.
 Doğum sonrası uzun bir zaman yalnız olamıyor, bakıma ihtiyaç duyuyor, yaşamını sürdürebilmesi için yardım gerekiyor. Hayatın ilk ve son evrelerinde benzer davranışlar sergiliyor. Bebeğin önünde bebeklikten yetişkinliğe uzanan koca bir ömür var. Her yeni gün yeni kazançları beraberinde getiriyor. Oysa yaşlılıkta günbegün yeni kayıplar söz konusu...

Bir bebek gibi... Bir bebek gibi saf, temiz ve masum olmak... ama yardımsız yaşamını sürdürememek.
Bir yaşlı olarak olgun, yorgun, düşkün olmak... Ve büyük ölçüde yardıma ihtiyacı olmak....
Bebek de yaşlı da aç kalınca doyurulmayı bekler, bebek de yaşlı da normal insandan daha çok uyur.
Bebek de yaşlı da tuvalet kontrolünü bilemez, bebek de yaşlı da yüksek sesten, gürültüden ürker, yumuşak sesten, sakinlikten hoşlanır. Bebek de, yaşlı da göz teması ister, sevgiye ihtiyaç duyar, dokunulmaktan hoşlanır. 

Sembolik olarak resmedilirken yeni gelecek olan bir yıl ne güzel, anlamlı anlatılır; Yeni yıl sevimli,güzel bir bebek resmiyle gösterilir. Giden eski yıl ise bastonlu, sakallı, beli bükülmüş yaşlı bir adam olarak resmedilir. Yeni doğan bebek, umuttur, heyecandır, sevinçtir, neşedir. Yeni vaatlerdir, beklentilerdir. Bir şanstır, hayatın olumsuzlukları içinde bir aydınlıktır, güzelliktir. 

Yaşlılığın da inkar edilmez güzellikleri, olumlu yanları vardır. Yaşlılık olgunluktur, deneyimler bileşkesidir, anılarda zenginliktir, dünyaya geniş bir açıdan bakmayı öğrenmiş olmaktır. Kazanılmış bir sabır deposu olmaktır. Bunca zenginliğin arasında kayıplar da olacaktır elbette; Fiziksel güç azalması, bellekte zayıflama, algı karışıklığı, alınganlık, çocuksu davranışlar sergileme, karamsarlık... Hayat yokuşunu çıkmak ne kadar çetinse, iniş de o denli karmaşık ve yorucudur. 

Bebeklik fotoğraflarında insanların değişmeyen tek yanı gözleridir. Hayata bakışın ilk belirtileri o bakışlarda gizlidir adeta. O minicik bedenlerde çocuk gözleri nasıl da kocamandır. Oysa eller ve ayaklar küçücüktür.O eller zamanla neler alıp verecek, o ayaklar ne yollar katedecektir kim bilir? Dünya kocaman, bebekler küçücük... Anne karnından sonra nasıl da yabancı bir dünya; Isı, ışık, su, yer, her şey farklı. Yaşam mücadelesi dünyaya geldiği andan başlıyor. 

Yaşlılıkta da aynı değil mi, zorlu bir uyum süreci, gene yardım beklentisi... Bebeklerin elleri büyürken bedenleri de gelişiyor. Yaşlıların boyları kısalırken elleri, yüzleri kırışıyor. Bebeklerin ayakları büyürken, yaşlıların ayakları güçsüzleşiyor. Bir tarafta gelişme, diğer tarafta çöküntü. Ancak hayat her yönden mücadelelerle sürüyor. Tagore ne güzel demiş: "Her yeni doğan bebek, Tanrının insanlardan hala umudunu kesmediğini gösterir."
Dünya dönmeye devam ederken, "yaşama savaşı" da son hızıyla devam ediyor. Ve umut hiç bitmiyor, tükenmiyor...



4 yorum:

  1. Hayatın döngüsü böyle işte. Çok güzel bir yazı olmuş. Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler Can. Gençler umudumuz, güvencemiz... Dünyayı onlar değiştirip düzeltecekler.

      Sil
  2. Ne de guzel, iyi ki kelime sihirbazlarımız var sizin gibi, dünyamız daha bir anlamlı hale geliyor...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Değiştirerek,güzelleştirerek yeniden oluşturacakları dünyada,
      gençler bizden çok ilerde olacaklar sevgili Sezgi.Teşekkürler.

      Sil