Bu Blogda Ara

1 Mar 2014

FARKINDALIKLARIMIZ...


Yaşamak bir nevi "farkındalık" değil midir? Çevremizin,insanların, canlıların, çiçeklerin, ağaçların, hayvanların farkında olmak. Onların da varlığına duyarlı olmak, tepkilerini yok saymamak. Acılarını, ağıtlarını duyabilmek, kulak vermek, gözlemek, gönül vermek... Bazen yanı başımızdaki güzelliklerin farkında olmayız: Bir tomurcuk açarken, bir fidan boy verirken, bir yağmur damlası düşerken değişimin farkında olmak. İyinin-kötünün, doğrunun-yanlışın, güzelin-çirkinin bilincine varmak. Estetik bir sanat eserinin ya da zevksiz bir görüntünün ayrımında olabilmek...

Bakmak-görmek-dikkat etmek-farkında olmak... Ruhsal yapımıza göre bir gün fark ettiğimizi bir başka gün fark etmeyebiliriz. Bir gün bir anda dikkatimizi çeken bir şey, bir başka zamanda hiç de ilgi alanımıza girmeyebilir. Algılamalarımızda seçici davranırız, bize "anlamlı" geleni algılarız. Çocuk bekleyen bir anne adayı çocuk arabalarını gözleriyle tarayabilir. Düğünü olacak bir genç kız vitrinlerdeki gelinliklerden gözlerini alamaz. Bazen bizim fark ettiğimiz bir şey bir arkadaşımızın hiç de gözüne çarpmaz. 

"Yol boyundaki erikler, şeftaliler çiçek açtı mı" diye sorarsınız; "Hiç dikkat etmedim ki bilmiyorum" diyebilir. Her gün yanından geçmiş ama binaların arasından boy veren o güzellikleri önemsememiştir bile. 
Bir hastalık sonrası birkaç kilo veren, görüntüsü değişen bir arkadaşımızın bu durumunu fark etmemek  ona üzücü gelebilir. Ev dekorasyonunda güzel değişiklikler yapmış bir komşunuzun evinde bu değişimleri görmemeniz, ona kendisini önemsemediğiniz anlamına gelebilir. Farkı fark etmenizi bekliyordur. 

Yıllarca öğretmenlik yaptıysanız "emekli" olduğunuzda bile, çalan zillere kulağınız hep aşinadır. Hastanede zor günler yaşadıysanız ya da bir hastanız varsa, her ambulans sireni içinizi titretir. Bir şarkı sizi duygulandırırken bir başkasına hiçbir anlam ifade etmeyebilir. Duygulu bir insansanız içten yapılan her davranış yüzünüzde güller açtırır. Karanlık bir gecede kaç kişi başını gökyüzüne çevirip ışıldayan yıldızları fark eder ya da önemser? Yüksek sesle, bağırarak yapılan bir konuşma neden kimilerini hiç rahatsız etmez ama bazılarına da çok itici, huzursuz edici gelir. 

Nezaketi, saygıyı özleyen bir insan çevresindeki kavganın farkında olurken nasıl da rahatsız olur. Oysa bu durumu kanıksamış bir insan belki kavganın farkında bile olmaz. Televizyon ekranında bile olsa , yerde sürüklenerek götürülen bir genç, duyarlı bir insanın nasıl da içini acıtır.
 Farkındalıklarımız bizi biz yapan etkenler değil midir aslında? Farkında olmamız gerekirken farkında olamadığımız öyle çok şey var ki yaşantımızda . Bazen de bir ses ve görüntü bombardımanına uğruyoruz. Duymak istemediğimiz sesleri duyuyoruz, görmek istemediğimiz görüntüleri görüyoruz, algılıyoruz. Zihinlerimiz yorgun düşüyor. 

Hayat akıp giderken, saatler, dakikalar, saniyeler hızla tükenirken farkında oluşumuz kişilere, kişiliklere, zamana, duruma göre değişiyor. Hayatın farkında olmak belki pür dikkat olmak değil. Ama her konuda duygularımızı mantığımızı dengeleyerek; çevremizi, dünyamızı gören gözlerle,  sağlam bir yürekle, düşünebilen bir beyinle, gördüklerini algılayabilen bir zihinle izlemeyi bilebilmek... Yolda bastonuyla yürümeye çalışan yaşlı bir insana yardımcı olup karşıya geçirmek kaçımızın aklından geçer? Bir parkta 1 m. ileride çöp kutusu varken yere atılmış sigara izmaritleri kaç kişiyi rahatsız eder?


Farkında oluşumuz ne kadar artarsa, çevremize uyumumuz ya da olumsuzluklara tepkimiz o denli isabetli oluyor. Çevremizde olup bitenlerin farkında değilsek, ülke ve dünya gündeminden haberdar değilsek yaşamın ne anlamı olur? 

14 yorum:

  1. Çok doğru güzel bir yazı eline sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Düşüncelerde ortak paydalarda buluşmak beni de mutlu ediyor.
      Selam-sevgiler.

      Sil
  2. Doğaya, dünyaya ve yaşama, insanlık hallerine dair oluşumlara.... bakan milyonlarca göz var! ve milyonlarca algı, duygu, düşünce var.. Hiç birimizin diğerine benzemediği! Ne tepkilerimiz, ne hissedişlerimiz ne de duyarlılıklarımız aynı!.
    Farkında olmak gerek elbet, hayata dair her şeyi! Ama farkında olduğumuz şeylerin dışa vurumu da insana yaraşır 'insanca' olmalı!. Hele ki ruhsal gel-git' ler ve kontrol edilemeyen davranışların yansımaları 'farkındalık' adına ne kadar önemlidir..

    "(...) her konuda duygularımızı mantığımızı dengeleyerek; çevremizi, dünyamızı gören gözlerle, sağlam bir yürekle, düşünebilen bir beyinle, gördüklerini algılayabilen bir zihinle izlemeyi bilebilmek... " sözleriniz, ortak olduğum düşüncelerimi çok iyi anlatıyor.

    Birbirine karşı, doğaya ve dünyaya karşı saygılı olmak, ahlâklı olmak en temel gereklilik bence. Bilgi ve görgüyle donanınca insan, sevgiyle de bakınca hayata...İşte o zaman çok daha başka gözlerle bakıyor dünyaya!. Farkındalıkları artıyor. Öylesine örselendi ve kirlendi ki dünya... sesler, sözler, değerler alt üst oldu, hepsi birbirine karıştı!. Kimse kimseyi görmüyor, duymuyor artık!. Biraz sükûnet lâzım bize! Sağduyu lâzım!..İyi ki her şeye rağmen direnen doğamız var!
    Doğa bir merhem adeta!. Sanat ise can simidimiz..

    Bu güzel ve 'farkındalık yaratan' yazı için teşekkür ederim Makbule Hanım.. Yüreğinize sağlık. Size ve ailenize iyi pazarlar dilerim.
    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
  3. Sanal dünyada da olsa, sanki bazı arkadaşları yıllardır tanıyormuşum gibi bir duyguya kapılıyorum bazen. Oysa aradan uzun bir zaman geçmemiş, ben de bloglarda çok eski değilim.( Bir ara uzun bir ara vermiştim.) Düşüncelerde, duygularda, umut ve beklentilerde yakın olmak, doğru çizgilerde buluşmak bu sanırım. "Hayata aynı pencereden bakabilmek"... Bu güzel insanların varlığını bilmek insanı daha da güçlü kılıyor.
    İnanıyorum ki bizim" iç sesimiz", o karmaşık, inciten, rahatsız eden, kulak tırmalayan yüksek seslerden daha etkileyici olacaktır.
    Bu güzel ve etkileyici yorum için ben de çok teşekkür ederim.
    İyi ki varsınız. Mersin'den sağlıklı-mutlu günler diliyorum.

    YanıtlaSil
  4. Hayat küçük detaylarda gizlidir. Ve bakmak ile görmek arasındaki fark o kadar büyük ki. Hayatın içinde saklı olanları ne kadar güzel sıralamışsınız. Olan biteni farketmek, hassas dengelerin ayrımında doğru çizgiyi yakalayabilmek ve var gücümüzle hissetmek.. Farkındalık, hassasiyet, duruş... Kimi zaman algıda seçici olmak. Bize dayatılan her şeyi kabullenmemek. Uzar gider..
    Tüm bunları yerli yerinde uyguladığımızda eminim ki hayat çok daha farklı bir boyutta anlam kazanacak.

    Farkındalık üzerine etkileyici bir yazıydı.
    Ellerinize sağlık, diyorum.
    Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel ve etkileyici yorumunuza çok teşekkürler. Sanırım yıllar geçtikçe, yaşadıkça olumsuzluklar daha çok gözümüze batıyor. Serde öğretmenlik de olunca "düzen" çabamız hiç bitmiyor. Dünya daha yaşanabilir olsun istiyoruz.
      Bazen değer yargıları öylesine değişiyor ki ne doğru, ne yanlış şaşırıyoruz.
      Mantık terazimiz şaşsa da kimi zaman, deneyimlerimiz, duygularımız dengeleyici oluyor.
      Bloğunuzdaki güzel, yönlendirici yazılarınızı zevkle okuyorum.
      Mersin'den selam-sevgiler.

      Sil
  5. Blogger panelinize girip Şablon=>Özelleştir=>Yerleşim (Sayfanın sol üstü)
    şeklinde ilerlediğinizde sayfanızın sağ tarafını düzene sokabilirsiniz.
    Orada bulunan ''Gövde Yerleşimi'' tercihini baştan 2.olana yapın bence.

    Daha sonra ''Genişlikleri Ayarla'' kısmından sayfanızı biraz daha genişletseniz iyi olacak. Blog 1150 Sağ kenar çubuğu 350 piksel yapın örneğin.

    Tabii arzu ederseniz...
    Sevgiler...

    (Not: Dilerseniz bu yorumu daha sonra silebilirsiniz.)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hiç siler miyim. Açıklamalarınız için çok teşekkürler. Düzenleme konusunda sıkıntı yaşayan başka arkadaşlar da okuyarak yararlansın isterim. Çok net ve anlaşılır yazmışsınız. Ancak bu aralarda bilgisayarımla bazı sorunlar yaşıyorum. Umuyorum birkaç güne kadar çözümlenecek.O zaman deneyeceğim.
      Teknik konularda çok yeterli değilim." İzleyiciler" bölümü de yardımınızla çözülmüştü".Paylaşım" toplumda en çok ihtiyaç duyduğumuz davranış.
      Teşekkürler, selam-sevgiler.

      Sil
  6. Fark etmeyi ogreten anneler olmasa...tesekkurler annem sozle, gozle, kucuk isaretlerle hep fark etmemizi sagladigin icin!

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sen de artık bir annesin sevgili Sezgi. Eminim sizler bizden çok daha iyi şeyler yapacaksınız. Daha güzel işler gerçekleştireceksiniz. Biliyorum ki eşinle el ele yuvanızda, bebeğiniz de emin ellerde sağlıklı ve mutlu büyüyecek.
      "Fark etmeyi öğretmek" ancak küçük detaylardaydı. Asıl önemlisi o sözleri duyabilen sağlam kulaklar, görebilen dikkatli gözler ve küçük işaretleri fark edebilen, işleyen beyinlerdi.
      Bizden sonraki kuşaklar, sizler bizim umudumuz, yaşam güvencemizsiniz.
      Teşekkürler. Sağlıkla-mutlulukla.

      Sil
  7. Farkında olarak yaşamak, özellikle babamı kaybettikten sonra o kadar dikkat ediyorum ki bu konuya. Kaleminize, yüreğinize sağlık, sevgiler ...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kayıplar, acılar, hastalıklar insanı bir süreliğine de olsa dış dünyadan uzaklaştırıyor. Değerlerimizin sıralaması değişiyor. Geçmişte nelere önem verip nelere neden önem vermediğini bir kez daha sorguluyor insan.
      Hepimizin karşılaştığı "insanlık halleri". Ama acılar olgunlaştırıyor insanı, daha dayanıklı yapıyor.
      Tekrar başsağlığı diliyorum. Esenlikler, sevgiler...

      Sil
  8. ne güzel yazıyosunuz ya :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kendi kendime düşündüm, bu yorumu nasıl "fark" etmemişim.
      Sonra tarih dikkatimi çekti. Ben 1 Mart'ta yazmışım. yorum 4 Mayıs'ta yazılmış. O zamanlar bloğumda denetim sistemi de yoktu. Görmemişim, özür dilerim.
      Teşekkür ederim.

      Sil