Bu Blogda Ara

10 Haz 2014

ANNEMİN DEFTERİNDEN... GEÇMİŞİN DAMAK TADIYLA...

Geçmişten kalan her izi seviyor ve sürdürmek, yaşatmak istiyorum. Geçmişe bağımlılık gibi değil. Köklerden güç almak, anıları yaşatmak, deneyimlerden yararlanmak düşüncesi belki de... Geçmişin o gizemli havasında kendi çocukluğundan izler, parçalar yakalamak kişiyi mutlu ediyor, rahatlatıyor. 
Eski tatlar, eski kokular da ne çok anlam yüklüdür. Her güzel koku, ister çiçek kokusu, ister yemek kokusu, ister parfüm kokusu olsun, her biri ayrı bir hikayeden izler taşır. 

Hayatımda en sevdiğim koku taze ekmek kokusudur. Taş fırında, tandırda, küçük ev fırınında veya sac üzerinde pişsin, hiç fark etmez. Mis gibi ekmek kokusu ta uzaklardan buram buram tüter insanın burnunda. Aç veya tok olmanız da önemli değildir o anda, içinizden iştahla yemek gelir. Eşleri bu durumdan çok hoşnut olmasa da  erkekler genellikle annelerinin yemeklerini ararlar.  Çocukluktaki damak tadından kolay kolay vazgeçilmiyor. Yıllar önce ne yediyseniz gene onları arıyorsunuz. Listeye eklemeler yapılıyor elbette ama ana tatlar pek değişmiyor. Annemin ağır hastalık döneminde, en iştahsız zamanlarında da o tatları aradığını biliyorum.


 

Annemin ölümünden sonra anısını yaşatmak amacıyla bazı eşyaları sevdiklerine verildi. Beni en çok mutlu eden eski fotoğraflar, mektuplar ve defterler oldu. O eski anılar yığını derya gibiydi benim için. Hepsi sanki bir hazinenin yitik parçaları... Ne kadar eskise de, yıpransa da eskimiş yıllardan taze haberler getiren, zamanlar arasında köprü kuran bir anılar yumağı. 

Fotoğraflar, yazılar unuttuğunuz birçok şeyi de hatırlamanıza vesile oluyor. O dönemlerde yazın sıcaklarda iki aylığına çıktığımız Adana'nın Bürücek Yaylasında babamın bahçede yaptırdığı taş fırında annem ne harikalar yaratırdı; Tam buğday unundan ekmek, pizza benzeri lahmacunlar, pideler, kurabiyeler...O yıllarda biz çocukların gözdesi "vanilyalı ay kurabiyesi" idi. Pişince mis gibi kokardı. "Kokusu gitmiştir, nefis çeker" diyerek en yakın iki komşumuza da birer tabak götürürdük. Herhalde o yıllardan kalma alışkanlıkla şimdi de yediğimizi paylaşmaktan hoşlanıyoruz. Kuşaktan kuşağa güzel şeyler aktarılıyor.



Yaylanın o doğal kır havasında bile sade ve zevkle kurulmuş sofralarımız hem göze hem damağa hitap ederdi. Soframız, evimiz konuksuz kalmazdı. Çiçeksiz sofra kurulmazdı. Sofra örtüsü özenle seçilirdi. Semaverde çay demlemek büyük keyifti. Yayla dönüşü şehirde bayram yemekleri farklı olurdu. Bayramlarda özellikle iç pilavla doldurulmuş tavuk olurdu. Babamın deyişiyle; "Hiçbiriniz anneniz kadar güzel pilav yapamazsınız." Doğruydu, o pilavın tadı bir başkaydı. Ama o yılların tavuklarının lezzeti, kokusu bile bir başkaydı.
Çocukluktaki alışkanlıklar insanda devam ediyor. Güzel, özenle hazırlanmış sofralar bugün de mutluluk verir bana. Yeni yemekler yaratmayı, yemek programlarını izlemeyi o yüzden seviyorum galiba. 

Yıllar öncesinden kalmış, kenarları yırtılmış, sararmış ama gene de yılların eskitemediği" tarifler defteri" bugün benim elimde. El değiştirdi. Ama eskiye ihanet etmeyeceğim. Ben de bu defterin bir sonraki kuşağa kalmasını sağlayacağım. Artık kurabiye, kek yaparken 3 beyazdan vazgeçtik, ama yasaklar bir kere delinebilir sanırım.
Vanilyalı ay kurabiyesi evimizde tekrar buram buram kokmalı.


Bütün tariflerdeki miktarlar gramla yazılmış, detaylı olarak anlatılmış. Yıllar sonra annem alzheimer hastası olunca sofrada birlikte yediğimiz her şeyin tekrar tekrar tarifini yazdırır, sonra aldığını unutup "sen bunu nasıl yapmıştın?" diyerek tekrar sorardı. Sabırla nice tarifi tekrar tekrar yazdığımı hatırlıyorum. Zamanında O ustaydı, biz çırak. Ama bizler hiçbir zaman Onun kadar usta olamadık...

                               VANİLYALI AY KURABİYESİ
Malzeme:                                                               
275 gr. un (yaklaşık 2 su bardağı)
100 gr. soyulmuş badem(1 su bardağından az)
200 gr. tereyağ
 130 gr. pudra şeker (yaklaşık 1 su bardağı) 1 paket vanilya
yarım limon kabuğu rendesi. 

Un elenir, tereyağıyla  kıyılır.Badem soyulur, makineden geçirilir. Pudra şeker, vanilya, limon kabuğu rendesi eklenir.Bir hamur yapılır, fındık büyüklüğünde parçalara ayrılır.Ay şekli verilir, hafif fırında pembeleştirilir. 
İçine vanilya konmuş pudra  şekerine bulanır.

13 yorum:

  1. Bayılrım eski tariflerden bir şeyler yapmaya. İlk fırsatta deneyeceğim.
    Ahh anılar, ahhh annelerimizin mutfakları... Ne çok izi vardır üzerimizde.
    Sevgiyle kalın ...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Mutfakta uğraşmak ayrı bir zevk. Hele sizin de sevdiğiniz gibi eski tarifleri denemek bambaşka bir şey. Anıları tazeleyerek, geçmişe küçük yolculuklar yaparak...
      Ağız tadıyla... Selam-sevgiler.

      Sil
  2. Tarifleri gramla yazdığına göre titiz bir hanımmış anneniz.
    Ailenin bilinen tariflerinin kuşaktan kuşağa aktarılması gerektiğine ben de inanıyorum.
    Yoksa ortalıkta fast food'u bile aşan şeyler olacak, sofra kültürü bile yok olup gidecek.

    Ben annemden ziyade rahmetli anneannemin tariflerine bağlıyım sanırım.
    Bu tarifi de en kısa zamanda denemek istiyorum.
    Ortalık mis gibi anne koksun.
    Anneniz nur içinde yatsın.
    Sevgiyle kalın...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten çok düzenli ve titizdi. Eski Kız Enstitüsü ve Kız Teknik Yüksek Öğretmen Okulu mezunuydu. O yıllarda çok donanımlı yetişmişler. Dikiş öğretmeniydi ama çok güzel yemek, pasta nakıştan da anlardı.
      Ben Atatürk'ün kız kardeşinin ve anneannemin adını taşıyorum. Ama anneannemi hiç görmedim. Çok erken ölmüş.
      Tarifi deneme isteğinize çok sevindim. "Ortalık mis gibi anne koksun" deyişiniz çok hoş, çok içten.
      Ağız tadınız hiç bozulmasın. Esenlikler dilerim.

      Sil
  3. sanki ''kavala kurabiyesi'' gibi ,,, limon rendesi olmasaydı, badem ve pudra şekeri. bana çocukluğum da eve sıklıkla gelen o muhteşem kavala kurabiyesini hatırlattı annenizin tarifi....
    ben de yaşanmışlıkları olan şeyleri seviyorum, eski olan diyemiyorum, çünkü hala bir işe yarıyorlar, o tarifler zamanın içinden taa bizlere ulaştı...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "Kavala kurabiyesi" daha önce adını duyduğum ama yemediğim bir kurabiye. Beni araştırmaya yönelttiniz. İyi de oldu, öğrenmiş oldum. Bazı tariflerde 1 yumurta ve kabartma tozu eklemişler. Bazı tariflerde aynı vanilyalı ay kurabiyesi gibi, sadece yağı azaltılmış. Sanırım en doğrusu denemelerle bulunabilir. Yakın geçmişte yaptığımda çok beğenilmişti. Ancak ben yağı ve şekeri biraz azaltmaktan yanayım. O nefis tat ve koku gene de azalmıyor.
      "Eskimeyen değerlerimiz" diyorum ben de. Hiç tanışmadan "düşüncede buluşma" ne güzel.
      Anne tarafımız Rumeli kökenli. Belki Onlar da geçmişte Kavala kurabiyesi yemişlerdir.
      Selam-sevgiler...

      Sil
  4. Anneleri böyle güzel anmak ne kadar güzel. Yazınızı çok beğendim. Selamlar

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler. Sanırım ailede gördüğü güzel şeyleri sürdürmek, yaşatmak istiyor insan. Güzellikler güzel duygularla anılıyor. Anılara saygı devam ediyor.Bir "vefa borcu" gibi...
      Selamlar.

      Sil
  5. sable bisküvisi vanilyalı ay. fotoya tarife bayıldıım. ne tatlıymış ama anneniz yaa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuzu geç fark ettim. Geçmişten kalan birçok şey ilgimi çekiyor, güzelliklerle anmak istiyorum. Güzel düşüncelerinize teşekkürler. Gerçekten çok iyi niteliklere sahip idealist bir öğretmendi.

      Sil
  6. Ellerinize sağlık, anneniz de nur içinde yatsın...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler. Zaman zaman eski anıları tazelemek insan ruhuna iyi geliyor. Geçmişten derlenecek ne çok şey var.
      Bloğunuzda dolaştım. Sade, yalın, ne güzel. Lavanta kokusunu ben de çok severim. Evin birçok yerinde lavanta kesecikleri var. Balkonda saksıda lavanta yetiştiriyorum.
      Selam-sevgiler.

      Sil
  7. ne kadarda orjinal ve gülümseten bir paylaşım bu böyle (:

    YanıtlaSil