Bu Blogda Ara

18 Şub 2015

BİR KARTOPU CİNAYETİ...



Bazen yaşadıklarımız hayal gibi, şaka gibi, gerçeküstü bir filmin kareleri gibi gelir. Ayırt edemez insan. Üst üste gelen olaylar mantığı da, bilinci de zayıflatmıştır zaten. Bu tür olaylar trajikomik diye de adlandırılabilir. Hem iç yakar, insanın içini acıtır, hem de "bu kadarı da olmaz artık" şaşkınlığına düşürür. 

Henüz Özgecan'ın acısı çok tazeyken, katledilmesinin üzerinden birkaç gün bile geçmeden Antalya'da 3 kişinin bir kadını kaçırıp tecavüze yeltendiğini duyuyoruz. Şiddetin her türlüsü toplumun her kesiminde tüm keskinliğiyle uygulanıyor. Adeta başımızda bir tokmak en yüksek perdeden, en asap bozucu biçimde vuruyor, vuruyor. Ve bizler elimiz kolumuz bağlı, gözlerimiz fal taşı gibi açılmış, ses bile çıkaramadan sadece izliyoruz. Bir korku filmi fragmanı gibi... 

En son olay, bir gazeteci (Nuh Köklü) arkadaşlarıyla akşam eve dönerken yolda içlerinden geliyor kartopu oynamaya başlıyorlar.
Bir kartopu bir dükkanın vitrinine rastlıyor. Özür diliyorlar.  Dükkan sahibini sakinleştirmeye çalışıyorlar. Mümkün olmuyor. Dükkan sahibi önce beysbol topu sonra ekmek bıçağıyla saldırıyor. Gazeteci bir arkadaşını kurtarmak isterken yere düşüyor, yerde sırtüstü yatarken dükkan sahibi kalbine bıçağı saplıyor. Kurtarılamıyor. Bu arada cani bağırıyor; Raporum var, bugün girer, yarın çıkarım. "Kartopu Cinayeti" şaka gibi bir gerçek... 

Potansiyel suçluların kaçı içeride, kaçı dışarıda? Ruhundaki öfke patlamasına, hayvani duygularına sahip çıkamayıp,  kana susamış kaç insan kılıklı cani var aramızda? Bu ülkede yaşayan bir insan olarak, vatandaş olarak sormak istiyor insan; Sayıları artırılan güvenlik görevlilerimiz nerede? Bir toplumsal protesto olayında onca kişi suçlu sayılırken, kimler gerçek suçluların peşinde?

Acıların yaşandığı günlerde toplumsal dengenin, barışın sağlanabilmesi açısından birilerinin sakinleştirici olması lazım. Ancak ne yazık,  aynı günlerde milletin vekilleri de uzlaşmaz bir tavırla birbirlerine zarar veriyorlar.
Bu öfke, bu nefret, bu şiddete yönelik davranışlar nasıl doğdu, nasıl sona erecek? Endişelerimizi, acılarımızı, içimize çöken kabusu kim, nasıl, ne zaman giderecek?






8 yorum:

  1. Nedeni çok basit... her gün dakika dakika tv ekranlarında faşist söylemlerle beynimizin içine zehir akıttılar adeta!. Ne kadar sapkınca düşünceler varsa, ne kadar kin ve öfke söylemleri varsa dinledi durdu bu toplum. Düşünce sistemi bozuk, ilkel, cahil, bağnaz ve ne yazık ki bir de ahlaksız insanlar rol model oldular!. Ruh hastaları, toplumu da hasta etti!. Ve toplum psikolojisini de etkilendi..böyle bir sinerji içinde, şimdi zincirleme trafik kazaları yaşanıyor arka arkaya!.. bu akışa en çok, boşlukta olan, zayıf, aciz, sorunlu insanlar kapılıyor..ve bizler de bütün bu olup bitenler karşısında artık, dayanmakta güçlük çekiyoruz..Yorulduk, bıktık artık gerçekten!.bardaklarımız taşıyor artık!..

    Ama çözümü yine bu halk üretecektir..dayanışma içinde, ülkeye sahip çıkan, çağdaş bir sistemi ve aydınlanmayı hayata geçirmek isteyen kahramanları kendisine rehber alacaktır..el verecektir, birleşecektir..inanıyorum..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yıllardır bazı konuşmaları duydukça nasıl da içimiz yandı. Çaresizlik içinde, nasıl düzeltecekler, sonra çok geç olmadan nasıl önlem alacaklar diye kahrolarak...Eğitim sistemi durmadan değiştirildi, kitapların içerikleri sil baştan yapıldı.Nefret dolu bir nesil yetiştirmekten söz edildi, kulaklarımıza inanamadık.
      Sayıca çoğalmayı isterken nasıl daha eğitimli, daha sağlıklı bir kuşak yetiştirilir, onu gözardı ettik.
      Ben de en karamsar durumda bile umudumu kaybetmemeye çalışıyorum. Düze çıkacağımıza inanmanız sevindirici. Hepimizin gönlünden geçen, daha aydınlık, güzel günler görmek.Güneşi özlemek gibi...

      Sil
  2. İnanılmaz bir olay. Bu şiddetin ta kendisi. Aklım almıyor sevgili öğretmenim ..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet değerli arkadaşım, inanamadığımız, inanmakta zorluk çektiğimiz, hayal gibi, kötü bir kabus gibi olaylara tanıklık ediyoruz. Cinayetlerin ardı arkası kesilmiyor. Son olay karısını kesip çöp taşıyıcıya atan adamın öyküsü. (Yazarken bile ürperiyorum.)
      Adeta şiddetle, vahşetle beslenen, sevgisiz, ilkel bir toplum olduk.

      Sil
  3. ne kadar tepki verirsek verelim değişen bir şey yok.değişmez de. kötüler değişmiyor, cezalar da değişse kötüler hep kötü, hep varlar. eğitim, ailede eğitim, aile eğitimi ve çocukların sevilip iyi insan olarak yetiştirilmesi belki ? Allah'ım hepimizi kötülerden, kötülüklerden korusun demekten başka bir şey diyemiyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Karamsar olmamak gerektiğine inanıyorum. Belki uzun zamanda, belki az insanı değiştirerek ama mutlaka değişim olur. Değişim insanın özünde var zaten. İyi bir eğitim de çok güzel değişimleri gerçekleştirebilir.Ülkemiz adına, insanlarımız adına, dileyelim iyiler ve iyilikler kazansın. Umut hiç tükenmesin.

      Sil
  4. Sevgili öğretmenim,
    Şöyle bir bakınca etrafıma , televizyonda güzel olan ne varki ? diye soruyorum : haber izliyorum , nerde nasıl bir kaza olmuş ve kim kimi nasıl öldürmüş , insanlar birbiriyle nasıl kavga etmiş... Dizilere bakıyorum, içinde kavga ve dövüşün olduğu filmler reyting yapmış. İnsanlar kitap okumayı bırakmış , el emeği ve göz nuru şeylerin yerini teknoloji almış : bilgisayarlar , son model cep telefonları. En kötüsü de küçücük çocukların elinde ipad var. Bebekle oynayan , oyuncakla oynayan bebek kalmamış. Birçok gelenek ve görenekler yok olmaya yüz tutmuş. EN ÖNEMLİSİ DE İNSANLAR HOŞGÖRÜYÜ, SABRETMEYİ VE SAYGI DUYMAYI UNUTMUŞ.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel,iç açıcı haberleri toplum olarak özledik değil mi sevgili Çağrı. İdeal bir dünya değil belki özlediğimiz ama daha yaşanabilir, daha sakin, daha güzel bir dünya. Teknolojiyi izlerken çocuklar olumsuzluklardan da paylarına düşeni alıyorlar.
      Hoşgörü, saygı ve sabır, insan ilişkilerinde ne kadar önemli, ne kadar vazgeçilmezdir gerçekten.
      Sevgiyle...

      Sil