Bu Blogda Ara

4 Haz 2015

BEN KÜÇÜKKEN...




Küçükken arkadaşlarımın anı defterlerine çok yazdım. Sonraki yıllarda öğrencilerimin anket defterlerine, anı defterlerine isteklerini kırmayıp hep yazdım. İçimden gelerek uzun uzun yazdım. Yazdıklarımın kalıcı olmasına özen gösterirdim. Örneğin çocukluk yıllarımda bile "sepet sepet yumurta- sakın beni unutma" deyişini hiç kullanmadım. Yıllar sonra bir öğrencim sakladığı anı defterinde yazdığım yazıyı gösterip : "Öğretmenim her zora düştüğümde yazınızı okudum. Öyle çok sıkıntımı paylaştım ki sizinle." dediğinde nasıl da mutlu olmuştum. Oysa ben ne yazdığımı unutmuşum, okuyunca hatırladım. Bir başka öğrencim yazdığım sayfanın çocuğunun başucunda olduğunu söylediğinde nasıl duygulanmıştım.

Blog hayatımda ilk defa bir mim yazacağım. Yapabilecek miyim bilemiyorum. İçimden geldiği gibi yazacağım. Tüm yazılarımda olduğu gibi.Bu mim; Kore günlüklerim adlı blog arkadaşımızın sorusu ve barış elçisi Deeptone arkadaşımızın yönlendirmesiyle elimize ulaştı.Ben soruyu çok sevdim.  Şu bir gerçek ki hepimizin şimdiki hayatında çocukluğumuzdan izler var. Bazı davranışlarımız törpülenmiştir elbette, ya da bazı davranışlarımız çevreden kabul gördüğü için  pekişmiştir. 

Çocukluk en saf, masum halimiz. Ve en özgür, en rahat günlerimiz. Belki "büyük çocuk" olduğum için sakin, uslu ve mutlu bir çocuktum ben. Sorumluluk duygum güçlüydü. "Abla" olmak çok da kolay değildir çocuklukta. Abla hep örnek olmak zorundadır. Koruyucu, kollayıcı ve yardımcı olması beklenir. Annem babam her ikisi de sevgi dolu insanlardı Bizler o sevgi dolu ortamda büyüdük. Çok zengin değildik ama varlık içinde büyüdük. Elimizdeki parayı da, eşyaları da, insanları da çarçur etmemeyi belledik. Özür dilemeyi de bağışlamayı da benimsedik...

İnsanın çocukluk anılarında güçlü olan, baskın olan anılar daha net hatırlanıyor. Bazısı mutluluk veren, bazısı mutsuzluk yaşatan anılar. İz bırakan anılar unutulmuyor.  

İlkokulun sonuna doğru çarşı içindeki evimizden merkezden uzak bahçeli, tek katlı  yeni evimize geçtik. Yeni bir çevre, yeni arkadaşlar ama bahçesinde portakal, limon, nar, muz, zeytin ağaçları bulunan ve çiçekler, sebzeler  yetiştirilen bir ev. Bir dönem tavuk kümesimiz bile oldu. Bahçemizdeki kocaman iki salıncak mahalledeki çocukların da oyun alanı idi. Belki o yıllardan kalma alışkanlıkla "paylaşmak" hep önemli oldu benim için. 

Çok mutlu olduğum günlerden biri babamın bizi Doğan Kardeş Dergisine abone yaptığı gündür. Birkaç kitapla birlikte harika bir doğum günü hediyesiydi. Sonraki yıllarda mizah dergilerini, karikatürleri de çok sevdim. Akbaba unutamadığım bir dergidir. Gazetede Hoş Memo, Gülpembe ne güzel karakterlerdi. Hele Red Kit ve Düldülü. 
Oyunlarımız; içeride evcilik, kitap okumak, isim- şehir- nehir, terzilik, berberlik gibi oyunlar Dışarıda ise sek sek, 5 taş, istop oyunları oynanırdı. 

Çocukluğumda saçlarım sapsarı ve uzun idi. Zamanla, kesilmelerden sonra giderek koyulaştı ve koyu kumrala döndü. İki örgü halindeki saçlarımın ilk kesilişi yaklaşık 6-7 yaşlarıma rastlar. İstanbul'dan akrabalarımız gelmişti. Saçlarımı yıkamanın çok zor olduğu konusunda annemi ikna ettiler. Bir gün sonra da beni ikna ederek(!)  saçlarımı iki örgü halinde kestiler. O saçları hala saklarım. Bugün bile berber koltuğuna oturmayı sevmem.

Küçüklüğümden bir başka olumsuz anım var. O yıllarda yazın Adana'nın Bürücek Yaylası'na çıkardık. İstanbul'dan gelen kuzenimin ısrarıyla ellerimizde mini sepetlerle yan komşunun bağına üzüm toplamaya gittik. Macera gibiydi, oyun tadındaydı, içinde heyecan vardı. Döndüğümüzde büyük bir sevinçle evdekilere; "Size üzüm topladık" dedik. Annemin yüz ifadesi bugün gibi aklımda. "Nereden... ne zaman... izinsiz mi...?"  Sorular ardı ardına geldi. O gün hayatımın en büyük utancını yaşadım. Biz elimizde birer salkımlık üzüm sepetlerimizle annemle beraber komşudan özür dileyip kopardığımız üzümleri  iade etmeye gittik. Bir ara ceza olarak hafif kulağımız da çekildi galiba. Onu hatırlamak bile istemiyorum. Komşunun bütün ısrarlarına rağmen üzümleri geri almadık. "İzinsiz kimsenin malı alınmaz." sözü kafamıza nakşoldu. "Üzümü ye bağını sorma" deyişi bizde hiç geçerli olmadı.

Gösterişi, farklı olmayı, dikkat çekmeyi hiç sevmedim. Dikiş öğretmeni ve terzi olan annemin diktiği güzelim giysileri arkadaşlarımdan farklı olmayayım diye ya giymezdim ya da çok utanarak giyerdim. Oysa küçük kardeşim için o cicili bicili elbiseleri giymek büyük mutluluktu. 

Küçük olmak güzel gerçekten. Anılar denizine dalınca geriye dönüş de zaman alıyor. İlk kez mim yazınca da yazdıklarının uzunluğuna karar veremiyor insan.

"Ben küçükken..." sakin, sessiz, utangaç, okur-yazar bir çocuktum.
Büyüdüm... sanırım çok da değişmedim...



34 yorum:

  1. çok sevindim ilk mim. gelcem yine. iyi akşamlaaar :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Soru güzeldi. Öyle olunca insan içinden geldiği gibi yazıyor. İyi de oldu, geçmişe bir yolculuk yaptım. Selamlar.

      Sil
  2. Beş taş, humbul taş ile ne varsa oynardım ben de. Köyde büyüdüğümden çok fazla seçeneğim olmadı ama her şey güzeldi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beş taş çok sevdiğimiz bir oyundu. En güzel, yuvarlak taşları bulmaya çalışırdık. Ama "humbul taş"hiç duymadım. Merak da ettim. Son cümleniz çok içten. Mutluluk da öyle yakalanıyor.
      Sevgiler...

      Sil
  3. Bence çok kişilikli ve büyüdükçe de kişiliğini korumayı başaran bir çocukmuşsunuz... Keyifle okudum. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Güzel düşüncenize çok teşekkürler. Sanırım "büyük çocuk" olmanın verdiği bir özellik bu. Hiç şımarmadım. Bu, başkalarına haksızlık gibi gelirdi.
      Sevgiler...

      Sil
  4. İlk miminizi gayet güzel değerlendirmişsiniz... :)
    Çocukluğunuza dair son cümlede paylaştığınız kısım benim çocukluğumla birebir...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Gerçekten çok anket defteri, anı defteri doldurdum. Ama mim... Neyse Google'da açıklamaları okudum. Yararları öyle güzel anlatılmış ki. "Paylaşmak" güzel özellikle.
      Çocukluğumuzdan izler hayatımızın her döneminde ortaya çıkıyor. Sevgiler...

      Sil
  5. Cocukluktan beri olgun akli basinda duyarli bir insanmissin Makbule abla. Cok tatli yanitlar ve ilk mimin hem de :)
    Sarı uzun sac mi ? Off o her kucuk kızın hayalidir ama !!;) ayy bu mimi ben cok sevdim ne tatlı oluyor cocukluklari dinlemek.
    Uzum olayinda anneniz ne kadar dogru ve kararli bir davranış sergilemis di mi.
    Cocukluk yaa ne tatliymis ^-^
    Kucak dolusu sevgiler♥♥♥♥

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler sevgili Başkan. Öyle olmaya çalışıyorum, bilmiyorum olabildim mi? Ama inan şimdi bile böyle övgü dolu sözler söylenince yüzüm kızarır.
      Kitap kapağındaki de benim 2 yaşlarındaki halim. Henüz saçlar uzamamış.
      Tepkisi haklıydı. Düştüğümüz durum çok kötüydü. Bütün meyveleri sevmeme rağmen en az sevdiğim üzümdür.
      Bir süredir görünmeyen sevgili Başkan kendini özletmişti.
      Gönülden sevgilerle...

      Sil
  6. Ne mutlu size..Ne güzel bir çocukmuşsunuz..Keyifle okudum...İnsanın çocukluğunu güzel hatırlaması ne güzel...Dileğim o ki bizim çocuklarımızın da güzel hatırlaması...İnşallah başarabiliyorum dur.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bloğunuzu zevkle izliyorum, yazılarınızı okuyorum. Eminim çocuklarınız da güzel anılarla geçmişi anacaklardır. Bence bir annenin o soruyu kendine sorması bile "iyi" şeyler yaptığının bir işaretidir..
      Sevgiyle-dostça...

      Sil
  7. Aa ne tesadüf çocukluğumda benim de saçlarım sapsarıydı. ne zaman ki ergenlğe girdim. saçlarım kumral oldu.Çocuk olmak çocukluk insanın yaşamında çok önemli.siz çocuk deği olgun bir ablaymışsınız.sevgiyle kalın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaşla gümişi teller de çoğalıyor tabii. Çok mutlu, güzel bir çocukluğum oldu. "Abla" olmak benim mizacıma da uygundu sanırım. Sertlik zaten yapımda yoktur. Sevgi dolu bir abla olmak güzeldi.
      İnsanın kendini anlatması çok da kolay değil.
      Selam-sevgiler.

      Sil
  8. İlk mim'in hakkını vermek işte budur (:
    Her zaman okumak, okuyabilmek güzel :*

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Genç arkadaşlarımdan böyle güzel sözler duymak mutluluk verici. Okumak, yazmak hayat boyu sevdiğim uğraşlar oldu.Gerçekten insan kendini iyi hissediyor o zaman. Ama biliyorum, siz de okuyanlardansınız. Sevgiler.

      Sil
  9. ayyy demek hep aynı kaldınız öyle mii. bi de saçları sakladınız ha ne ilginç. bir deee, demek ki çocuklukta başladı sorumluluk :) demek ki siz hani derler ya siz bir cumhuriyet öğretmeni olacakmışsınız belliymiş yaa :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kişiliğim, davranışlarım çok değişmedi. İyi ki değişmedi bence. Başka türlü "ben" olamazdım.
      Yazımda kendi yaşantımı anlatırken çocuklarla ilgili küçük mesajlar da vermeye çalıştım.
      O yaşlardaki çocuklar için saçlar çok önemli. bir de istenmeyen bir uygulama olması.
      Öğretmenliği çok severek yaptım sevgili Deep. Sanırım geride güzel izler kaldı.
      Mim yazdıktan sonra bir de bir başka arkadaşa göndermek de vardı sanırım. O eksik kaldı herhalde.

      Sil
    2. aaaa sahiden mesela gülsen varola gönderin o da güzel yanıtlar sanırım ki :)

      Sil
    3. Elbette, en güzel şekilde yanıtlayacaktır eminim. Ama bu ilk uygulamamda hiçbir arkadaşımı yormak istemiyorum.

      Sil
  10. bu sıcacık çocukluk anılarını okumak ne güzel geldi.. böylesi naif, çekingen çocuklar nerde şimdi:))
    okur-yazarlık çocuklukta başlıyor evet!
    o zamandan belliymiş demek,
    kefiyle okudum bende..
    sevgilerimle,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında kendimden söz etmeyi pek sevmiyorum. Ama yazmaya başlayınca kelimeler ardı ardına geliyor. Övgü dolu güzel sözlerinize çok teşekkürler. Çocukluk gerçekten güzel, gizemli bir dönem. Hayat boyu anılarda geriye dönüşler yaşanıyor.
      Sizin anılar da çok farklıydı. Merakla okudum.
      Sevgiyle...

      Sil
  11. Bir cirpida okudum cocukluk zamanlarinizi.... Evet, insan 7 de ne ise 70 de de ayni olurmus...
    Güzel bir haftasonu gecirmenizi diliyorum, sevgiyle ve dostca kalin...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazmaya başlayınca ben de mutlu oldum. Çocukluk yüzlerce anının toplandığı bir yaşam deposu gibi.
      Yeniden hatırlamak insana iyi geliyor. Bloğuma hoş geldiniz.
      Esenlikler diliyorum. Sevgiyle...

      Sil
  12. Ne çok benzer güzellikler barındırıyor çocukluklarımız. Sanırım aşağı yukarı aynı dönem çocuklarıyız. Ayrıca baba tarafımdan Tarsus'luyum, dolayısıyla biz de bazı yazlar akrabalara giderdik. Ve yaylaya. Mis gibi çam kokusu, yamaçta dev bir çam ağacına kurulan salıncağımızda uçuyormuşcasına sallanırken duyduğum o haz hala taptaze içimde. Bir de karsambaç :) unutamadığım tad. Tek fark; oldukça yaramaz, yerinde durmaz, yüksek ağaç dallarından inmez bir çocuktum ben. Ama şimdi düşünüyorum da onca yaramazlıklarıma karşın, evin büyük çocuğu olmanın yükünü taşımışım yine de yaşımdan büyük bir olgunlukla.

    Çok güzel dile getirmişsin o unutulmaz masum çocuk yıllarını.

    Sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Keşke o yıllarda karşılaşsaymışız. Mis gibi çam kokuları benim de hala burnumda tütüyor. Rüzgara karşı o dev salıncaklarda sanki özgürlüğe kucak açmak. Karsambaçın tadı hala damağımda. Adı bile yabancı gelebilir bazılarımıza. Dağların tepelerinden getirilen kar'a pekmez, bal veya reçel suyu karıştırılarak yapılan doğal bir tatlı.Biz de çok severdik.
      Ben ağaçlara pek tırmanmadım. Ama kardeşlerim ağaçtan inmezlerdi.
      Masumiyet, saflık, doğallık, içtenlik... Çocukluk yıllarımızda hep bizimleydi. Ne güzeldi...
      Sevgiyle-dostça...

      Sil
  13. ben küçükken dünya kupasını maradona'nın kaldırdığını hatirlıyorum
    sol kolunda che dövmesiyle
    şimdi barış zamanı hocam

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Maradona... Futbolun efsane ismi.O yıllarda dünyada daha hoşgörülü, daha tahammüllü insanlar olduğunu hatırlıyorum.
      Barış...? Keşke herkes için kavgasız, savaşsız yıllar olsa...

      Sil
  14. çok güzel bir çocukluk yazısı okudum..
    cahit sıtkı'nın çocukluk şiirini paylaşmak istedim :)

    "affan dede'ye para saydım,
    sattı bana çocukluğumu.
    artık ne yaşım var ne adım;
    bilmiyorum kim olduğumu.

    hiçbir şey sorulmasın benden;
    haberim yok olan bitenden.
    bu bahar havası, bu bahçe;
    uçurtmam bulutlardan yüce.

    havuzda su şırıl şırıldır.
    zıpzıplarım pırıl pırıldır.
    ne güzel dönüyor çemberim;
    hiç bitmese horoz şekerim!"

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Cahit Sıtkı Tarancı benim de çok sevdiğim bir şairdir. Bu şiirini bir başka severim. İsabet olmuş, yazımın başındaki resimle de nasıl uyuşmuş.İyi ki yaşanmış güzel anılarımız var.
      Teşekkür ederim. Sevgiler...

      Sil
  15. Benzer çocukluk dönemleri geçirmişiz.Çok keyifli bir mim.
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Benzer çocukluk dönemleri yaşayanlarda sanırım ortak noktalar da çok oluyor. Ve bütün çocukların masumiyetleri, içtenlikleri birbirine benziyor.
      Bloğunuzu merakla izliyorum, çok şey öğreniyorum. Ama hala ne çok soru var kafamda.
      Teşekkürler. Selamlar...

      Sil
  16. İnsan, maziye dalmaya görsün, film şeridi gibi yaşanılanlar birer birer gözümüzün önünden geçerken, o dakikalarda kalem dahi yetişemiyor duygularımızın hızına öyle değil mi!. O yıllarda dahi zarif, duygu yüklü, olgun bir çocukmuşsunuz. Ve okumaya olan merakınız daha çocuk yaşlarınızda başlamış.. o günlerden bugüne güzel bir akış içinde yol almışsınız. Akıcı üslubunuzla yazmış olduğunuz, çocukluk anınızı büyük bir ilgiyle okudum Makbule Hanım.Yüreğinize, kaleminize sağlık.. Şimdiden güzel bir hafta sonu dilerim. Sevgi ve esenlikle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Duygularıma tercüman olmuşsunuz. Başlayınca kolay kolay bırakamıyor insan. Daha sayfalarca yazabilirdim. Köklerimizin oluştuğu yıllar sanırım özde çok değişime uğramadan devam ediyor.
      Yeniden o yıllara dönmek, düşünmek mutlu ediyor insanı.
      Güzel, nazik yorumunuza çok teşekkür ederim.
      Sevgiler...

      Sil