Bu Blogda Ara

11 Oca 2016

HAYAT AKARKEN DÜŞÜNCELER... (NOSTALJİK PAZARTESİ)



Hayat akarken zamanı başa almak mümkün olsaydı; Kimler nerelerde yavaşlamak veya duraklamak isterdi, kimler geriye dönüşü hiç istemezdi, kimler bambaşka bir yaşam hayal ederdi?

Çocukların yönettiği bir ülke olsaydı; gelecek nasıl planlanır, paylaşım nasıl sağlanırdı, kim haklı, kim haksız nasıl belirlenir, kimler hangi değerlerle dost ya da düşman sayılırdı ?

Yetişkinler zaman zaman çocukların dünyasına konuk olup ; onların içtenliğini, doğallığını, çıkarsız, yalansız sevgilerini, paylaşımlarını izleseler, daha sakin, daha anlayışlı, hoşgörülü ve duyarlı olurlar mıydı acaba?

Neden çocuklar hep büyümek isterken, bazı büyükler hep çocuk olmayı özler, ya da kimi yetişkin hiç büyümez, hep "çocuk gibi" davranır?

"Karınca bile ezemem" diyen insanlar, nasıl olur da "trafik canavarı" haline dönüşebilir, başka hangi ülkelerde bayramlarda, tatillerde "trafik kazası" istatistikleri tutulur?

Hayatın içinde pek çok olayda pişmanlıklar ve acılar paylaşılsa sorumluluklar da artar mıydı?

Dünü unutup yalnız bugünü yaşayan, gelecekten hiç söz etmeyen insan için mutluluk, nereye kadar sürer, mutsuzluk nerede başlar, sonuçtan kimler ne kadar payını alır? 

Akıl ve mantık terazisini kullanmadan, düşünce süzgecinden geçirmeden, her sunulanı veya her teklifi onaylayan kişi, sonuçta sorunlarla başa çıkabilir mi?

Yönetenlerle yönetilenler arasındaki mesafeyi kim belirler, kimler değiştirir, bu mesafe neden giderek açılır ya da erişilmez olur? 

Seçenler ve seçilenler "çıkarsız" düşünüp; düşüncelerini maskesiz, yalansız dile getirselerdi, neler değişirdi, nelere şaşırırdık?

Korku sonradan kazanıldığına göre, başlangıçta kimler, nasıl korku yaratır, kimler korkularını yenebilir ya da yenik düşer?

Kendinden başkasını hep küçümseyen, değer vermeyen insanların evinde dev büyüteçler, dev aynalar mı bulunur?

Para en tepedeki değer olursa; kimlerin, nasıl değişime uğradığını kim bilebilir, kimler yargılayabilir?

Tutkularına tutsak olan insanlarda; beyin ne kadar süre sağlıklı komut verebilir, göz ne kadar görmez, kulak ne kadar duymaz olur?

"Çok seslilik" neden bazen "çok konuşmak" olarak algılanır, dile hükmetmek çok mu zordur, kendisiyle bile barışık olmayan insanlarla barış nasıl sağlanabilir?

Umutlar ve hayaller hangi ölçülerle belirlenir, hangi hayatlara nasıl anlam katar?

En güç durumlarda bile, "yaşama sevinci" değil midir insanı hayata bağlayan, hayatın akışını sağlayan?

                                        15 AĞUSTOS 2010




14 yorum:

  1. Geçen onca zamandan sonra sadece ama sadece birtek şey degisebilseydi. Vazgecmeden, umutla sormaya devam.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah keşke, keşke...Her türlü karamsarlığın üstüne umut ekmek...

      Sil
  2. Hepsi birbirinden anlamlı sorular sormuşsun sevgili Makbule...paranın en tepedeki değer olmaması lazım..olunca sonu toplumun çüremesi oluyor:( kendinden başkasını küçük görenlerin evleri hakikaten dev büyüteçler mi var?:)))bazen gerçi aşağılık kompleksi içinde olanların kendini büyük gördüğü söyleniyor..sorun ruhsal yani..evlerden uzak olsunlar bu tipler...geri dönebilmeyi isterdim bazı yerlerde özellikle bazı kararlar alırken farklı davranırdım....ama olanla, ölene çare yok.
    Kalemine sağlık:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler. Para için her kılığa girebilecek insanlar da var artık toplumda.
      Doğru, aşağılık kompleksi yaşayanlar, kendinden başka herkesi yetersiz görebiliyor, öyle rahatlıyor.Dönüşü düşündüğümüz konularda eksiğimizi bilmek bile öylesine güzel ki. Keşke herkes bilebilse, farkında olsa...

      Sil
  3. ''Tutkularına tutsak olan insanlarda; beyin ne kadar süre sağlıklı komut verebilir, göz ne kadar görmez, kulak ne kadar duymaz olur?''
    Dünyanın şu son hali şahsi çıkarlarının ve hırslarının esiri olmuş insanların eseri değil mi? Yok etmeye odaklanmış bir beyindir onlarınki, gözleri kör olmuşcasına görmez, kulakları sağır olmuştur duymaz. Çocukları ve hayvanları sevmez onlar. Yürekleri taş kesilmiştir, sevginin zerresi barınmaz...
    Yönetenlerle yönetilenler, seçilenlerle seçenler. Daha yaşanır bir dünya için her şey bu noktada kilitli aslında. Her şey bizlerin elinde...
    Bu soruların her birinin açılımı kitap konusu olacak kadar derin aslında. Bir gün dünya

    Soran, sorgulayan, düşündüren yüreğinize sağlık öğretmenim...
    Sevgiyle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Belirli konularda düşünmek, zihne işlerlik kazandırmak, insana iyi geliyor. Ama bu "nostaljik yazılar" şunu bir kez daha kanıtlıyor ki; yıllar bir değişim ve gelişim sağlamamış. Sorunlar ne yazık aynı, hatta daha farklı boyutlara ulaşmış.
      Ülkemizin eğitim düzeyi biraz daha yükseldiğinde sonuçlar daha iç açıcı olur mu acaba? Umut gene de iyi geliyor.
      "Bu soruların her birinin açılımı kitap konusu olacak kadar derin aslında."
      İnanın aynı ifadeyi aynı biçimde bir yakınım kullandı.Doğru, haklısınız.
      Güzel yorumunuza çok teşekkür ederim.
      Sevgiler...

      Sil
  4. "Dünü unutup yalnız bugünü yaşayan, gelecekten hiç söz etmeyen insan için mutluluk, nereye kadar sürer, mutsuzluk nerede başlar, sonuçtan kimler ne kadar payını alır?

    Akıl ve mantık terazisini kullanmadan, düşünce süzgecinden geçirmeden, her sunulanı veya her teklifi onaylayan kişi, sonuçta sorunlarla başa çıkabilir mi?" Bu satırlar sorgulamanızın özünü oluşturuyor bana göre. Ne dünden ders çıkarıp,ne de yarınımızı pilanlayabiliyoruz. Sorgusuz sualsiz, düşünceden üretmekten yoksun, tüketmeye endeksli insanlar topluluğu haline geldik. Ya da getirildik. Her günümüz dünü aratır nitelikte... Dediğiniz gibi umudu kaybetmemek gerek. Emeğinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Uzun bir aradan sonra yeniden görünce sevindim.Öyle bir toplum haline dönüştük ki ders almıyoruz, aynı hataları hep tekrar ediyoruz.Düşünüyorum da altı yıl önce yazılanlar hala güncelliğini koruyor. Kendimizi yenilememişiz. En önemli güç kaynağımız umudumuz.
      Teşekkür ederim. Sevgiyle...

      Sil
  5. Ahh o sorular... kac kez ben de sormusumdur kendi kendime. Icimden gecen seyleri dile getiren bir yazi olmus, ellerine saglik Makbule.

    Sezen Aksu'nun bir sarkisinda, cok sevdigim bir cümlesi vardir, hep etkiler beni derinden: "O hain kalp kiran eller, bir zaman bebektiler..."


    Nasil ve nezaman kalp kirmaya baslar o masum eller?
    Nasil ve nezaman kalp kirmaya baslar o masum diller...bunu hep düsünürüm, cevabi bulmakta zorlanirim.

    Bu arada bloglari dolasmaya anca firsatim oldu tatilden sonra. Senin blogunu da anca görebildim, anca ugrayabildim kusura bakma lütfen.
    Diger yazilarina da göz attim, bir baska nostaljik pazartesi yazisinda bana tesekkür etmissin, keske ozaman görüp cevap yazabilseydim. Rica ederim, ne demek. Asil katildiginiz icin ben cok tesekkür etmeliyim hepinize, cok mutlu oluyorum katilimlari gördükce, cok cok tesekkür ederim:)
    Selamlar..

    Ayse


    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu uğrayış, bu sürpriz beni mutlu etti, sevindim gerçekten. "Nostaljik Pazartesi"
      uygulamasını çok seviyorum.Tekrar teşekkür ediyorum. Geçmişe dönüp yeniden kendimizle hesaplaşmak iyi oluyor.Zaman ne getirmiş, ne götürmüş diyerek düşünmek de insana iyi geliyor.O şarkıyı ben de çok severim.
      Üye olmadan da bir zamandır Carpe Diem'e uğruyordum. Ne kadar içtenlikle yazılmış satırlar diye düşünmüşümdür hep. O kadar uzaklardan kurabiye yapıp getirmek bile farklı bir davranış.
      Benim eşim de Mersin'li. Hatta Mersin'de olduğunuzu okuyunca çaya davet etmek geçti içimden. Yakınlarınızla geçireceğiniz zamandan almak istemedim. Bu davetim her zaman geçerlidir.
      Mersin'de çekilmiş fotoğraf kareleri harikaydı. Kutluyorum.
      Bugün Mersin yağmurlu, biraz soğuk.
      Selam-sevgiler...

      Sil
  6. Hayat akarken düşünceler umut ile var olabilse ve her yeni cümle umudun ufkuna kapı aralasa..
    Sorgulamak ve görebilmek umudu kaybetmeden ..
    Sevgiler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayal etmesi bile güzel değil mi Sevgili Elsa. Umuda açılan kapılar çoğalsa... Ve görebilsek umudu, ümidimiz kesilmeden...
      Sevgiler...

      Sil
  7. makbule,
    etkileyici yazını her pazartesi yayınlasan yeridir,taa ki bir tanesi değişime uğrayana kadar.
    sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Acaba asıl değişmesi gerekenler gerçekten değişir mi?Zamanın değiştiremediklerini yıllar biraz etkilese keşke değerli arkadaşım.Öylece bir derin nefes almak nasıl da iyi olur.
      Sevgiler...

      Sil