Bu Blogda Ara

25 Oca 2016

YALNIZLIK... (PAZARTESİ NOSTALJİSİ )




Soğuklar başladığında, özellikle huzur evlerindeki yaşlılarla yetiştirme yurtlarındaki çocuklar düşündürür beni. Belki kapalı mekanda, sıcak yerdedirler ama, kış aylarının kasvetli havası, yalnızlıkla birleşince daha dayanılmaz olur onlar için. İki mekanda da dış dünyadan bir soyutlanma vardır adeta. Bir başka dünyada yaşarlar sanki. Dört duvar arasında, monoton bir yaşam düzeninde küçük farklılıklar , yeni renkler, yeni güzellikler yaratılamazsa, çocuklar ve yaşlılar için hayat ne kadar sıkıcı ve anlamsız hale dönüşebilir.

Çocuklar ve yaşlılar, her insanın doğasında olan ilgi ve sevgiye çok daha fazla ihtiyaç duyarlar. Özellikle doğal ev ortamının dışında bu durum nasıl da belirgin hale gelir. Hazırlanmış bir programla, her gün aynı şekilde başlayıp, aynı şekilde devam ediyorsa, her yeni yüz, her yeni ses bir umuttur insana. Gülen yüzüyle gelen her konuk bir müjdedir, bir sevinçtir, bir coşkudur o tekdüze yaşamın içinde...

Pek çok kişi yalnızca özel günlerde gider bu tür kurumlara, gidişler haber olur çoğu kez. Oysa her günün ayrı bir anlamı vardır o yalnızlıkta, o bekleyişte...
Bu kurumlarda odaların "ev ortamı gibi" olması nasıl da istenir. Birkaç parça ev eşyasının yanında olması nasıl da mutlu eder o yaşlı insanı; alışık olduğu bir radyo, eski bir albüm, küçük bir tablo, eski mektuplar...

Alışkanlıklar zamanla oluşur. Çocuklar henüz biriktirmeye alışmamıştır; belki eski bir oyuncak, aileden kalan soluk bir fotoğraf ve anılar belleklerde...

Bu kurumlarda çalışan personelin işini benimsemiş olması, insanı sevmesi, anlayışlı ve vicdanlı olması ne kadar önemli. Duyarsız bir kişinin öfkeli ve haşin davranışı ne yaralar açabilir yorgun yüreklerde.

Ağır kış koşulları insanları huzursuz edebilir, ancak bazıları bu konuda daha duyarlıdır. Daha çok korunma ve bakım altında olmaları, insanca duygulardan uzaklaşmamaları gerekir. Herkes için önemli ama, özellikle çocuklar ve yaşlılar için umut hiç tükenmemeli...

                                                                29 Ocak 2012









18 yorum:

  1. Sorma ne acı bir şey, kimsesizler yurtları...:( huzur evleri...:( ben annesini, babasını huzur evine bırakan evlatları anlamıyorum, yani çok aşırı bir şey (hani akıl hastası olur da her dakika evi yakmaya kalkar vs.) istisna hariç....hele çocuklar:( bir de gazetelerde görürüz ya da haberlerde o çocukları dövüyorlar filan nasılsa kimsesiz diye:((
    kalemine sağlık çok önemli bir konuya değinmişsin Makbule'ciğim.

    YanıtlaSil
  2. Hep düşünürüm; 4 duvar arasında yalnız olmak zordur elbette ama bekleyip de gelen olmayacağını bile bile beklemek ve gene yalnız kalmak... Bayramlarda, özel günlerde ziyaretçilerin hediyelerle gelmesi fotoğraf kameralarına göstermelik poz vermek, bir günlük bile değil bir saatlik mutluluklar yaşamak.Ve gene yalnızlığa gömülmek.
    Bu tür göstermelik mutluluklar bana çok acı geliyor.
    Değerli arkadaşım, duyarlılığına, güzel yorumuna çok teşekkür ederim.
    Sevgiler...

    YanıtlaSil
  3. ''Huzurevi'' ve ''Yetiştirme Yurdu''...
    Keşke isimleriyle de müsemma olsaydılar. Maalesef ki huzurevlerinde huzuru tam anlamıyla duyumsayan, bir şeylerin eksikliğini hissetmeyen yaşlı yok gibidir. Bu durum örneğin televizyonlarda onlarla ilgili bir programa rastladığımızda bile açık ve net bellidir.
    Yetiştirme yurtları ona keza. Her ihtiyaçları eksiksiz karşılansa bile gerçek anlamda mutlu bir çocuk çıkmaz oralardan. Sevgiye olan ihtiyaçtır sorun, umudun bir anlamda bitmesidir. Bu eksiklik hem yaşlıları hem de çocukları ruhsal yönden günbegün hasara uğratmaktadır. Dahası; bazı kurumlarda maalesef bu insanlara zulme varan eziyetler de yapılmaktadır. Toplumun kanayan bir yarasıdır. Bu kurumlarda psikolog, hemşire, doktor ve sosyal hizmet uzmanı bulunduğu için ''Daha iyi bakılıyor'' zihniyetiyle alternatif olmamalıdır, diye düşünüyorum. Çok zorda kalmadıkça yaşlılar çocuklarının evlerinde bakılmalıdır.

    Öyle yılda bir-iki kez ziyaret edilmekle olmuyor, evet. Periyodik hale getirilse ne iyi olur aslında. Bu ziyaretler manevi yönden bizlere de çok iyi gelecektir.
    Tüm bunları yazınızda öyle güzel ifade etmişsiniz ki...
    Yüreğinize sağlık diyorum.
    Sevgiyle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne yazık, huzurevi çoğu kez yaşlıların huzursuz olduğu evler. Yaşlıların çoğu kez terk edildiği, bırakıldığı evler. İstisnai çok güzel hizmet veren kurumlar da var.
      Belirli bir ücret alınıyor, özel kurumlar.
      Yetiştirme yurtlarında 18 yaşına gelen gençler yalnız başlarına topluma terk ediliyorlar. İş bulmayı kendileri düşünmek zorundalar. Olayın en içler acısı yanı bu. Her iki kurumda da çalışan personelin kişiliği, karakteri, ahlaki yanı son derece önemli.İnsafsız, acımasız insanlar arasında çeşitli trajediler yaşanabiliyor.
      Konuya incelikle yaklaşımınıza çok teşekkürler.
      Sevgiler...

      Sil
    2. Hocam bir noktaya değinmek istedim. Devlet koruması altındaki cocuklar mutlaka is sahibi oluyor. Kızlar eğer tam anlamıyla kimsesizse yurtlarda kalmaya devam ediyor is bulana kadar.

      Sil
  4. Ben de çok düşünürüm yaşlıları ve çocukları böyle zamanlarda. Bir de evsizler çok acıtır yüreğimi sevgili öğretmenim ...

    YanıtlaSil
  5. Çok haklısınız sevgili öğretmenim. Onların hali de içler acısı. Karlı günlerde kapalı spor salonlarına alınıyorlar. Sonra gene sokaklardalar.İnsan olup da üzülmemek mümkün değil.

    YanıtlaSil
  6. Ne yazık ki kapımızı kapatınca vicdanlarımızı da kapatmış oluyoruz bazı gerçeklere. Huzur evlerinde, çocuk yuvalarında her türlü ihtiyaç karşılanıyor bunu biliyorum ama yine de insanoğlunun hatta hayvanların ve hatta bitkilerin bile en ihtiyaç duydukları şey sevgi. Bu kurumlarda eksik olan da bu. Şu da bir gerçek ki, evde bakımın mümkün olmadığı bazı durumlarda huzur evi son çare olabilir bunu da asla yargılamıyorum. Kimsenin son çaresi huzur evi ya da çocuk yuvaları/yetiştirme yurtları olmasın dilerim.

    Çok önemli bir toplumsal konuya değinmişsin, yüreğine sağlık.

    Sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ah, bazen terk edilmiş yaşlılarda veya yakını olmayanlarda durum içler acısı. Bakımdan öte ilgi arıyor, elini tutacak bir el arıyor. Doğru, yaşlılar da çocuklar da sevgi arıyorlar. Hele çocuklar nasıl da sevgi ihtiyacındalar. Onların durumu daha da kötü. Baştaki personel veya çalışan personelin insafına kalmışlar ne yazık ki.
      Düşünceli yorumuna çok teşekkür ederim.

      Sil
  7. hep hüzün verir öyle yerler bana...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğru, pek çoğu kasvetlidir de.Ne yazık, bazı kurumlarımız dıştan cilalı, içten kırık döküktür.

      Sil
  8. 'Huzurevleri' ve 'Yetiştirme Yurtları' ihtiyaç duyanlar için mutlaka birer can yeleği! olmalı. Düşünün kadın ya da erkek hiç evlenmemiş, ya da çocuğu yok, ona yaşlılığında can yoldaşı olacak hiç kimsesi yok. Yalnız bir insansa o zaman 'huzurevi' hiç değilse kendi gibi insanlarla bir-arada olabileceği bir ortamı sağlamış olacak. Çocuklar için de öyle, sokakta ve kimsesiz ise!'yetiştirme yurdu'birer can-yeleği olacaktır. Gönül, hiç bir insanın çaresizlik içinde kalmamasını bu kurumlara muhtaç olmamasını ister elbette. Ama hayatın insana, ne getirip ne götüreceği ve insanın nelerle karşılaşacağı hiç belli değil! Çünkü hayat adil değil!. Bazen çocukları olduğu halde yalnız kalan ve gönüllü bir şekilde 'huzurevi'nde kalan insanlar var. Bazen de tam tersi!. Bu kurumlarda mutlaka görevini layıkıyla yapan, sevgi ve şefkati esirgemeyen insanlar da vardır. Temennimiz bu kurumların koşullar gereğince her yönüyle ihtiyacı karşılayacak bir düzeyde olmasıdır. Sıcak bir dokunuşun, sevgiyle, şefkatle yaklaşımın sadece özel günlere mahsus olmadığını bilerek... bir gün herkes gibi yaşlılığın bizim de kapımızı çalacağını unutmayarak, bu duyarlılıkla yaşlılara ve çocuklara gereken ilginin gösterilmesi gerektiğinin bilincinde olmak ise vicdanlı bireyler olarak her birimizin sorumluluğunda olmalıdır.

    Bu önemli konuyu kaleme almanız dahi çok ince bir davranış Makbule Öğretmenim.Yüreğinize, kaleminize sağlık..Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Özel huzurevleri, yaşlı bakım evleri haklısınız, genellikle daha iyiler. Her ay belli bir ücret ödeniyor.Örneğin Darüşşafaka'nın İstanbul'daki yeri lüks bir otel
      konforunda. Her türlü sağlık kontrolünün yapıldığı, sosyal etkinliklerin düzenlendiği harika bir kurum. İzmir'de gene tüm ihtiyaçlara cevap veren bir başka özel tesis var. Ama bu tür kurumlarda çok sıra beklendiği söyleniyor ve ücretleri çok yüksek.
      Çocuklar için özel kurumlar yok.Sadece Ali Nesin Matematik Köyü'nü biliyorum.
      Keşke eski Köy Enstitüleri gibi üretime dönük tesisler açılabilse.
      Hep merak ederim, özenle korunması gereken bu çocukla neden gazetelere sık sık konu olurlar, neden sık sık yurtlardan kaçma girişiminde bulunurlar?
      Her zamanki duyarlılığınızla yanıtladığınız yoruma çok teşekkür ederim.
      Esenlikler dilerim.

      Sil
  9. Toplumda büyük bir ahlaki çöküntü var. Çocuk yuvaları, çocuk evlerine dönüşmeye yuva kavramından ev kavramına dönulmeye baslandi.
    Yuvaya gelen çocuklarda ki tek eksiklik sevgi. Çeşitli travma, psikolojik problemlerle gelen çocuğu rehabilite etmek çok zor. Hepsine ayni sevgiyle ilgiyle yaklaşmak çok zor. Bu kanayan yaramız. Koruyucu aile kavramını biliyorsunuzdur belki. Çocukları yuvadan alıp ev ortamı sunanlara çok güzel imkanlar sağlandı. Verilen ücret cazip hale geldi. Hatta istenirse aşk ödemesi bile yapılıyor. aileler çocukları bırakınca geri almıyor. Ne yazık ki bazı insanlar çocuksuz yaşamı tercih ediyor.
    Keza yaşlılar da öyle. Ama toplumdaki çöküntü sebebiyle kimse yaşlıları huzurevinde almıyor. Kimse kimseye katlanmıyor artik. İnsanların hayat telasesi çocuklarının ve anne_babalarının önüne geçmiş. Bayramlarda yaşanan hüznü bilemezsiniz. Ben 10 yildir aile bakanlığında çalışıyorum yuvada, yetiştirme yurdunda ve huzur evinde çalışıyorum su anda. Onların içindeki torun özlemini, evlat özlemini hic bir aktivite telafi etmiyor. Bazen birlikte ağlarız yaslilarla, birlikte güleriz, bazen küseriz;) çok hikaye var, çok yaşanmışlık var...
    Her kurumda çalıştığım da gördüğüm su. Çocuk ta da yaşlı ya da engelli devlet kurumuna yerlestirilince unutuluyor. Sebebini biz de çözemedik. Bazen babaniz anneniz çok kotu gelin dediğimiz de bile umursamıyor kimse. Hatta cenazesinde sadece bizim Arkadaşlarımız katılıyor...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bir ildeki lisede Rehber Öğretmen olarak çalışırken valilik tarafından Yetiştirme Yurdunda görevlendirildim. Kurum içler acısıydı. 10 günde ne yapılabilirse yapmaya çalıştık.Koruyucu Aileler uygulaması sonra başladı.Koşulları vardı, çok benimsenmedi.Toplum güvenini kaybetmiş.
      Belki yeterince duyurulmadı. Bir kurumdaki yönetici çok önemli.Her şeyi değiştirebiliyor.İstanbul Üniversitesi Pedagoji-Psikoloji mezunuyum.
      Çocuklar ve yaşlılar çoğu zaman çok zor durumdalar gerçekten.
      Duyarlı yorumunuza çok teşekkür ederim.
      bloğuma hoş geldiniz.
      Esenlikler dilerim.Sevgiyle.

      Sil
    2. Hosbulduk hocam. Sizi tanıdığıma çok sevindim. Paylaşmaya devam edin.tartışılacak çok şeyimiz var.sevgiler...

      Sil
  10. Ahhh o huzur evleri, ah o yetistirme yurtlari...

    Ben 1 sene kadar calismistim ek is olarak burada bir huzur evinde. Inanin o kisacik sürede gördüklerim, yasadiklarim hakkinda bile bir kitap yazabilirim. Icler acisi...
    Ve bu meslekte calisanlara saygim bir kez daha artti. Ama her, hasta ve bakima muhtac insanlarla calisanlarin olmasi gerektigi gibi, onlar da cok vicdanli, merhametli , sevgi dolu insanlar olmali kesinlikle.
    Orada da öyle olmyanlara rastladim maalesef ve öyle insanlarin bu gibi isleri yapalarini anlamiyorum ve kiziyorum acikcasi... Belki bir ara bahsederim blogumda o yasadiklarimdan.

    Ne önemli bir konuya deginmissiniz, ellerinize, yüreginize saglik.
    Ayrica tekrar kusuruma bakmayin sizin blogunuzu bukadar gec farkettigim, ihmal ettigim icin ( az evvel blogumdaki yorumunuzda da yazdim uzunca), cok mahcup oldum.

    Selamlar
    Ayse

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bu kurumlarla ilgili gazetelere yansıyan, haber olan öyle çok konu var ki.
      Çok haklısınız; Bu kurumlardaki personelin vicdanlı, merhametli, sevgi dolu insanlar olması lazım.Almanya'da bile olumsuzluklar yaşanması ilginç.
      Duyarlılığınıza, nezaketinize gerçekten çok teşekkür ederim.

      Sil