Bu Blogda Ara

6 Haz 2016

FARKINDALIKLARIMIZ... (Pazartesi Nostaljisi )



Yaşamak bir nevi "farkındalık" değil midir? Çevremizin, insanların, canlıların, çiçeklerin, ağaçların, hayvanların farkında olmak. Onların da varlığına duyarlı olmak, tepkilerini yok saymamak. Acılarını, ağıtlarını duyabilmek, kulak vermek, gözlemek, gönül vermek... Bazen yanı başımızdaki güzelliklerin farkında olmayız: Bir tomurcuk açarken, bir fidan boy verirken, bir yağmur damlası düşerken değişimin farkında olmak. İyinin-kötünün, doğrunun-yanlışın, güzelin-çirkinin bilincine varmak. Estetik bir sanat eserinin ya da zevksiz bir görüntünün ayrımında olabilmek...

Bakmak-görmek-dikkat etmek-farkında olmak... Ruhsal yapımıza göre bir gün fark ettiğimizi bir başka gün fark etmeyebiliriz. Bir gün bir anda dikkatimizi çeken bir şey, bir başka zamanda hiç de ilgi alanımıza girmeyebilir. Algılarımızda seçici davranırız, bize "anlamlı" geleni algılarız; Çocuk bekleyen bir anne adayı çocuk arabalarını gözleriyle tarayabilir. Düğünü olacak bir genç kız, vitrinlerdeki gelinliklerden gözlerini alamaz. Bazen bizim fark ettiğimiz bir şey, bir başka arkadaşımızın hiç de gözüne çarpmaz.

"Yol boyundaki erikler. şeftaliler çiçek açtı mı?" diye sorarsanız; "Hiç dikkat etmedim ki bilmiyorum." diyebilir. Her gün yanından geçmiş ama binaların arasından boy veren o güzellikleri önemsememiştir bile.

Bir hastalık sonrası birkaç kilo veren, görüntüsü değişen arkadaşımızın bu durumunu fark etmemek ona üzücü gelebilir. Ev dekorasyonunda güzel değişiklikler yapmış bir komşunuzun evinde bu değişimleri görmemeniz, ona kendisini önemsemediğiniz anlamına gelebilir. Farkı fark etmenizi bekliyordur.

Yıllarca öğretmenlik yaptıysanız "emekli" olduğunuzda bile, çalan zillere kulağınız hep aşinadır. Hastanede zor günler yaşadıysanız ya da bir hastanız varsa, her ambulans sireni içinizi titretir. Bir şarkı sizi duygulandırırken bir başkasına hiçbir anlam ifade etmeyebilir. Duygulu bir insansanız, içten yapılan her davranış  yüzünüzde güller açtırır. Karanlık bir gecede kaç kişi başını gökyüzüne çevirip ışıldayan yıldızları fark eder ya da önemser? Yüksek sesle, bağırarak yapılan bir konuşma neden kimilerini hiç rahatsız etmez ama bazılarına da çok itici, huzursuz edici gelir.

Nezaketi, saygıyı özleyen bir insan, çevresindeki kavganın farkında olurken nasıl da rahatsız olur. Oysa bu durumu kanıksamış bir insan belki kavganın farkında bile olmaz. Televizyon ekranında bile olsa, yerde sürüklenerek götürülen bir genç, duyarlı bir insanın nasıl da içini acıtır. 

Farkındalıklarımız bizi biz yapan etkenler değil midir aslında? Farkında olmamız gerekirken farkında olamadığımız öyle çok şey var ki yaşantımızda. Bazen de bir ses ve görüntü bombardımanına uğruyoruz. Duymak istemediğimiz sesleri duyuyor, görmek istemediğimiz görüntüleri görüyor, algılıyoruz. Zihinlerimiz yorgun düşüyor.

Hayat akıp giderken, saatler, dakikalar, saniyeler hızla tükenirken farkında oluşumuz kişilere, kişiliklere, zamana, duruma göre değişiyor. Hayatın farkında olmak belki pür dikkat olmak değil. Ama her konuda duygularımızı, mantığımızı dengeleyerek ; çevremizi, dünyamızı gören gözlerle, sağlam bir yürekle, düşünebilen bir beyinle, gördüklerini algılayabilen bir zihinle izlemeyi bilebilmek... Yolda bastonuyla yürümeye çalışan yaşlı bir insana yardımcı olup karşıya geçirmek kaçımızın aklından geçer? Bir parkta 1 m. ileride çöp kutusu varken yere atılmış sigara izmaritleri kaç kişiyi rahatsız eder? 

Farkında oluşumuz ne kadar artarsa, çevremize uyumumuz ya da olumsuzluklara tepkimiz o denli isabetli oluyor. Çevremizde olup bitenlerin farkında değilsek, ülke ve dünya gündeminden haberdar değilsek yaşamın ne anlamı olur?
                                                                 Mart. 2014







32 yorum:

  1. Bazı şeyleri işimiz düşünce fark ediyor, bazılarını ise kaybettiğimizde fark ediyoruz maalesef. Sizin de dediğiniz gibi hayatın farkında olmak pür dikkat olmak demek değil. Bunu her an başarmamız mümkün değil zaten. Ama anda kalmak, empati kurmak, aklımızı meşgul eden gereksiz düşüncelerden sıyrılmak, hayata sevgiyle bakabilmek...bunlar belki biraz olsun bize yardımcı olabilirler. Söylediğiniz güzel sözlerin üzerine başka söz söylenmez zaten kendi adıma. Yazdıklarınızla çok güzel ifade etmişsiniz güzel öğretmenim. 1 Mart 2014 tarihli yazınızı bu vesileyle bende okumuş oldum. Aradan yıllarda geçse hala aynı hakikate inanmak ne güzel. Gönül gözü kararmadıkça insan ''bir'' olan doğruyu her daim görebiliyor.

    Sevgi ve selam ile.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bazı blog dostlarımızın yorumlarını görünce öyle mutlu oluyorum ki... Bu da bir "farkındalık". İnsan değer verdiklerinden bir ses duymak istiyor sanki.
      "Nostaljik Pazartesi" yazıları eski yazılarımıza yeniden bir göz atmayı sağlıyor. Geçmişten izler taşıyor. Bir bakıma insanın yeniden kendini değerlendirmesi gibi...
      Bu güzel yoruma, ince değerlendirmeye çok teşekkür ediyorum.
      Sevgiyle...

      Sil
  2. İnsanca yaşamanın farkına vardığımız an bütün çirkinlikler silinecektir dünyadan, ah bir farketmeyi öğrensek ah bi öğrensek.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nasıl gönülden istiyoruz bunu. Ah bir gerçekleştirebilsek.
      Sevgiyle...

      Sil
  3. Bazen de farkında olmak acı veriyor. Gerçekten bazı şeyleri bilip de edilgenseniz bu sadece hüzünlendiriyor. Ancak yine de yalanlarla mutluluktansa, gerçeklerle mutsuzluğa varım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok doğru, "bazen de farkında olmak acı veriyor". Çoğu zaman daha hassas, duyarlı, ince insanlar olumsuzlukları fark edip dile getirirler. Pek çok kişinin hoşuna gitmez bu durum. Eleştiriye tahammülümüz yok belki de. Acı gerçek mutsuz etse de kabullenebilsek...
      Sevgiler.

      Sil
  4. güzel yazını henüz okumuş olsam da etkisi epey sürecek.farkındalık bazı konularda göreceli olabilir evet,ama yaşlı insanın yolun karşısına geçme çabasını herkes görebilmeli,yada toplu yaşanan yerlerde şahsi pislikleri,mesela tükürme,sümkürme,çöp atma gibi kimse kabul etmemeli.
    ayyyy daraldım da ben sürekli böyle şeylerin ayıp karşılanmamasına,tepki gösterilmemesine içimi döktüm.
    sevgiler çokkk.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Sadece blogda yazıyorum. Belki o yüzden blogdaki yazılar daha az kişiye ulaşıyor.
      Yaşlılara, çocuklara karşı çok duyarlıyım. İlgiyi, korunmayı öyle çok hak ediyorlar ki... O tür itici davranışları ben de çok kınıyorum. Keşke herkes uygun bir dille uyarabilse.
      Ve ihtiyaç duyduğumuzda keşke hepimiz içimizi döküp rahatlayabilsek.
      Sevgiler...

      Sil
  5. Ne güzel anlatmissiniz. Çok keyif alarak okudum. Elinize sağlık.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. Duygu ve düşüncelerimi yazıyla aktarmayı seviyorum.Ben de bloğunuzda keyifle dolaştım.
      Sevgiler...

      Sil
  6. bu sıralar en çok üzerinde düşündüğüm konu, babamın hastalığı ile çok şey değişti hayata bakışımda, babam sadece kalça kemiğini kırmadı. öncesi başlayan bir demans da var. offf öyle bambaşka ki herşey, onun için artık an bile yok. herşey siliniyor. benim de son farkındalığım bu oldu. an ne kadar kıymetli.

    YanıtlaSil
  7. İnsan yaşadıkça çok farklı deneyimler kazanıyor.Anılar hanesine her gün, her an farklı anılar ekleniyor. Onların ışığında hayata bakış, gerçekten büyük farkındalıklar yaratıyor.
    Geçmiş olsun. Demansın her çeşidi hasta için de, hasta yakını için de çok zor. Ama elini tutarak, sakin konuşarak, sevdiği eşyaları, değer verdiği insanları yakınında bulundurarak biraz daha mutlu olmasına çalışılabilir.
    Hele son zamanlarda an'ların paha biçilmez değeri var.
    Kolaylıklar diliyorum. Sevgiler...

    YanıtlaSil
  8. Çok doğru yazmışsın canım farkına varmadan yaşamın cansız olmaktan farkı yok bir kaçın farkındalığı bir işe yaramasa da öz değeri arttırıyor hayatın her anı her kişisi ile yaşanması gereken durum .

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Etrafımızda olan bitenin, iyiliğin-kötülüğün, güzelliklerin- çirkinliklerin... farkına varabildiğimiz ölçüde algılarımız anlam kazanıyor. O zaman insan olduğunun da bilincine varıyor insan...
      Sevgiler.

      Sil
  9. Sevgili öğretmenim ,
    " Farkındalık " kelimesini okuyunca aklıma bir sürü şey geldi :
    1- Yürüyüş yaparken , özellikle sonbaharda , ayaklarımızın altındaki yaprak hışırtısı ( çok şükür kulaklarımın iyi duyduğunu fark ettim. )
    2- Kuşum bıdık 'ın bir gün " göbekli marul " deyişi ( benim onu öyle diyerek sevdiğimi fark ettim.)
    3- Bulutlara bakıp bazen bir hayvan şekline benzetmem ( hayal gücümün kuvvetli olduğunu fark ettim.)
    4- yaptığım yemeklerin lezzetli olduğunu söylüyorlar. ( görüntüsüne bakıp kendimi yargılamamam gerektiğini fark ettim. )
    :-):-):-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bunların hepsi yaşamı anlamlı kılan şeyler sevgili Çağrı. Aslında önemsizmiş gibi görünen ama yaşadıklarımızı önemli kılan ne çok şey var. Ben senin hep pozitif yanlarını hatırlıyorum.
      Yorumuna teşekkür ediyor, esenlikler diliyorum...

      Sil
  10. Farkındalık;
    Yaşadığımız anı ıskalamamak bence..
    Ben özelikle blog yazmaya başladıktan, blogları okumaya başladıktan sonra daha çok gelişen tarafım farkındalık...:)
    Ama siz her zamanki gibi en güzel şekilde anlatmışsınız..Kaleminize sağlık..Sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğru, kaçırdığımız, kaybettiğimiz öyle çok an var ki. Değerini yıllar sonra fark ediyoruz. Bilinçli olmuyor bu kayıplar tabii, fark edince yeniden bir video kayıt da yok elimizde.
      Ama inanın kendinizi içtenlikle değerlendirmeniz en güzeli bence.
      Güzel görüşünüze teşekkür ederim. Sevgiler.

      Sil
  11. belki farkında olmasak,daha az acı çekerdik.
    yazınız elbette çok güzel.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Düşündüm de; farkında olmasak doğru bazı anlarda daha az acı çekeriz belki ama sonra o acı anlar çoğaldıkça daha da büyük acı çekmez miyiz?
      Farkında olup da fark etmemiş görünmek duyarlı insanlara özgü bir davranış değil.
      Çok teşekkür ederim. Ben de bloğunuzu seviyorum.

      Sil
    2. yavaş yavaş ölüyoruz işte,...hergün acıyor sol yanımız.

      çok teşekkür ederim.yorumlarınız için minnettarım.

      Sil
    3. Dünyanın çirkin yanlarını gördükçe bir kere değil, bin kere ölüyoruz. Kalp sancılarımız giderek artıyor doğru, gene de umut yanı başımızda olmalı.
      Ben teşekkür ediyorum. Sevgiler.

      Sil
  12. Yaşım ilerledikçe çevreme daha çok baktığımı fark ediyorum. Sanırım bir yere kadar insan daha çok kendisine bakıyor, derken dünya yavaş yavaş ilgi alanına giriyor :)

    YanıtlaSil
  13. Aslında duygulu, duyarlı, hassas insanlar çok fazla değişmiyor. Ki ben sizi bloğunuzdan öyle tanıyorum. Ama belki yaşa göre ilgi alanlarımız değişiyor. Yaşlı bir insanla da ilgileniyoruz, bir kaza, bir ölüm daha çok etkiliyor. Ülke sorunları daha çok etkiliyor.
    Daha kırılgan oluyoruz, daha merhametli oluyoruz.
    Farkındalığımız hiç eksilmesin. Sevgiler...

    YanıtlaSil
  14. farkındalığı artan insanların dünyayı sahiplendiği ve iyi değerlerle kuşattığı zamanlar özlemiyle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne güzel bir özlem ve dilektir bu. Dünya gerçekten öyle sahipsiz ve yalnız ki, her türlü yıkım ve tahribata uğramış.
      En güzel köşelerimizde santraller kuruluyor, kavgalar, savaşlar hiç bitmiyor.



      Sil
  15. Merhabalar,
    Yoğun bir ders çalışma sürecindeyim. Bu esnada ara verdiğim bir sırada rüyamda sizi gördüm. Sırtınız dönük düşünceli olduğunuz anlaşılıyordu.. Uyandığımda hissettiğim şey şu oldu hayatımda paylaşımlarıyla önemli bir yer teşkil eden nadir insanlardan birisiniz. Bloga her uğradığımda ilk olarak baktığım sayfa ve bana huzur veren paylaşımlarınız. Çok teşekkür ederim, sizin gibi değerli insanların varlığını bilmek huzur verici :) Umarım her şey yolundadır.
    Ve bir gün kitabınızı yanıma alıp altını çizdiğim yerleri güzel bir kahve eşliğinde konuşacağımıza inanıyorum.
    Sevgilerimi ve selamlarımı gönderiyorum.
    Dostça..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba... Sabaha böyle buram buram içtenlik, iyi niyet kokan güzel bir yorumla başlamak nasıl da mutlu ediyor insanı. Çok hassas ve sezgileri güçlü bir insansın sevgili Ceren.
      Ben de Elsa'da yorum yapamazsam bir eksiklik duyuyorum sanki.
      Bloğumda da içimden geldiği gibi yazmaya çalışıyorum. Yazmak beni rahatlatıyor.O huzuru yansıtabilmek beni de sevindirir.
      Dost ortamında birlikte içilen bir fincan kahvenin ya da çayın insana mutluluk aşıladığına inanıyorum. Ne güzel olur.
      Bu güzel günün sabahında bana çok güçlü bir enerji gönderdin.Dilerim bu enerji çok daha güçlenerek geriye dönsün, sınavlarında kullanılsın.
      Blogların bu yönünü seviyorum; Önceden hiç tanımadığımız güzel insanlar, zamanla "eski bir dost" gibi oluyor.
      Her şey gönlünce olsun.
      Sınavlarda başarılar diliyorum.
      Selam-sevgiler...

      Sil
    2. Doğan Cüceloğlu'nun (SAVAŞÇI)sı farkındalıklarımızın savaşı olduğunu 20 yıl önceydi,galiba,azıcık kavrayabilmiş,kendimi pek önemsemiştim.
      Yıllar içinde anladım ki savaşım,ömür boyu sürecek.
      Savaşçı olmanın daha eşiğinde bile değilken,"Yunus'u,Mevlana'yı,Hacı-
      Bektaşi Veli'yi,Şems-i vb değerleri tanımakla,ağladım.

      Sevgilerimle çok ama çok değerli bir sunum olmuş.Sağolun

      Sil
    3. Doğan Cüceloğlu Mersin'in Silifke İlçesinden. Amerika'dan döndüğü yıllarda Mersin'e sık sık konferanslar için gelirdi.
      "Savaşçı" benim de çok severek okuduğum bir kitaptır.
      Yazılarınızı, yorumlarınızı zevkle okuyorum. Büyük bir tevazu ile kendinizi geliştiriyorsunuz, ne güzel.
      Çok teşekkür ederim. Selam-sevgiler...

      Sil
    4. Yazdıklarınızın pozitif enerjisini hissedebildim.. Çok teşekkür ederim iyi dilekleriniz için..

      Sil
    5. Karşılıklı iyi duyguların, güzel duyguların gücü bu sevgili Elsa. Umarım uzun süre devam eder.
      Ben teşekkür ederim. Sevgiyle...

      Sil