Hepimizin yaşamında belli fırtınalar vardır; Bazen günler, bazen yıllar sürer. Bazen bireysel, bazen toplumsal ağırlıktadır. Toplumsal fırtınalar hepimizi çarpar, ezer, geçer. Yaşarken bir mücadele gücü dayanma gücümüzü zorlar. Ama fırtına sonrası sessizlik acıları,kayıpları, yaraları gözler önüne serer.
Blog arkadaşımız Mehmet Osman Çağlar'ın "Son Güz Fırtınası" kitabını okurken, deneyimler kazandırarak yaşanmış büyük bir fırtınaya tanık oluyoruz.İnsanın kimliği, kişiliği yaşananlardan etkileniyor tabii. Roman aynı zamanda kısa öyküleri de barındırıyor içinde. Kitap bir öz eleştiri aynı zamanda. Gençlikteki yanılgılar, sevdalar, kavgalar, siyasi girişimler, iş bulma çabaları... Kitap ülkemizin yakın geçmişinden de izler taşıyor. Hayatın içinden, hayatın ta kendisi...
Okuduğum kitapların önce adı dikkatimi çeker benim. "Son Güz Fırtınası" insana çok şey düşündüren bir ad. Kitabın içeriği de öyle; Okurken geçmişe kısa yolculuklar yapıyorsunuz. Yazar kitabına neden bu adı verdiğini kısaca şöyle açıklıyor: "Genç yaşlarda yaşayıp, soruların cevabını tam alamadığımız ama aramaktan da hiç vazgeçmediğimiz o karanlık ve karmaşık günlerin devrim ve aşklarının öykü romanıdır "Son Güz Fırtınası".
Mehmet Bey güçlü kalemiyle ustaca cümleler kuruyor,yazdıklarıyla okuyucuyu sürüklüyor, düşündürüyor. Zaman zaman geriye dönüşlerle ülkenin geçmiş dönemlerini yaşatıyor. İnsanı, özelliklerini iyi tanıyor ve tanıtıyor. Betimlemeler çok güçlü. Okurken altını çizdiğim çok cümle oldu:
"Genç yaşımıza rağmen hayat yorgunu, kırgını, rastgele ölü kent küskünleriydik."
"Birazdan başlayacak mitingde, ayrı flamalar altında kimliğini arayan, ileride başlarına neler geleceğini bilmeyen, kalabalıklarda kaybolan çocuklardık."
"Yaşamın kıyısındaki bu insanlar neden bu kadar birbirine benzer? Hüznün, sevincin, yalnızlığın bir tür masalını yaşarlar farkında olmadan."
"İlk karşılaştığımız an duyduğumuz coşkulu heyecan,şimdi yerini sakinliğe bırakmıştı. Sılasız kaçaklar gibi sessiz konuşuyor, sessiz tepkiler veriyor, sesiz gülüyor, sessiz susuyorduk. Hiçbirimiz eski biz değildik, eskiden eser yoktu sanki."
"Ah çocuklar ah, silah size, bize hiç yakışmadı.Ama suç sadece sizde, bizde miydi? "
"O muktedirler bir gün olsun, oturup sizle bizle konuşmaya, sizi bizi anlamaya çalıştılar mı?"
"Biz bu toprakları , bu ülkeyi, herkesten çok sevdik, hala seviyoruz."
"Biliyordum, ondan sonra bir şeyler çok eksik, hayatımda boşluklar olacak, sığınacağım bir liman olmayacaktı artık."
Kitabı merakla okudum. Ama doğrusu bittiğinde biraz daha uzun olabilirdi diye düşündüm. Sanırım Mehmet Bey de daha uzun yazmış, sonra kısaltmış. Kitapta benim favorim "İlk Sevgilim" adlı öykü oldu. Çok duyarlı, naif, hassas bir yürekten çıkmış bir öykü bu. "İva" da farklı bir öykü.
Teşekkürler Mehmet Bey. Emeğinize, yüreğinize sağlık. Biz bu romanınızı okurken belki siz 3. kitabın hazırlıklarına başladınız bile.
...
...