İnsanların güvenini kazanmak, "güvenilir insan" olmak pek kolay değil. Yaşam boyu doğrularla yanlışların akıl ve mantık terazisinde dengelenmesi gerek. Övgüyle yerginin yerinde kullanılması, ilkelerden ödün vermeksizin inanılan değerlerin sonuna kadar savunulması, bazen herkesin onayladığı bir olay veya davranışta bile kendi görüşünü ortaya koyabilmek... Güvenilir olmanın bedelleri bazen ağır olabilir elbette, ancak vicdani sorumluluk, vicdani rahatlık her şeye değmez mi?
"Güvenilir olmak"; öncelikle yalansız, dürüst, objektif, ön yargısız, tarafsız olmayı gerektiriyor. Bazen çocuk saflığı ve duyarlılığı bile olan biteni en yalın, en tarafsız biçimde özetlemeye yarayabiliyor. Tıpkı masalda terzisi tarafından aldatılan kral öyküsü gibi. Herkes alkışlarken bir çocuk gerçeği dile getirmişti.
Bazen gazetelerde onca olumsuz haber arasında bir güzel haber insanın içini aydınlatıyor. Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu, çevresel kirlenmeyi tüm gerçekliğiyle dile getirdiği için belediye başkanlarınca halkı paniğe, korkuya yönelttiği için suçlanmış, savcılığa suç duyurusunda bulunulmuş. Oysa sayın Hamzaoğlu, Dilovası'nda yaptığı araştırmalarda ilçede yaşayan annelerin sütü ile beslenen bebeklerin dışkısında ağır metaller olduğunu kamuoyuna duyurmuş.
Nedense doğrularla yanlışlar birbirine karışır bazen. "Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar" deyip yıllarca yanlışlara tepki göstermemeyi benimsemiş kimimiz. Bir dürüst insanın, bir bilim adamının gerçekleri dile getirmesi nasıl da sevindiriyor bizleri. Kendine saygısını yitirmeyen onurlu insanlarımızın varlığını bilmek ne güzel. Keşke Kütahya'daki siyanür karışımının boyutu da gerçek yönüyle, cesaretle açıklanabilse. Her konuda, asıl önlem alınmazsa sonradan yaşanacak panik ve korku çok daha büyük olmaz mı?
Her alanda; işini gerektiği gibi yapan, dürüst, güvenilir, tarafsız, objektif, doğruları savunan insanlara nasıl da özlem duyuyoruz.