Güneyde Temmuz- Ağustos Ayları yılın en sıcak günlerini içerir. Sadece hava değil, deniz suyu bile çok sıcaktır. Serinlik yaratan, harareti azaltan her yer, her şey cankurtaran yeleği gibidir. Yaylalar, su başları, ağaç altları, ormanlık alanlar serinlemek için kaçış yerleridir. Gölgede 32-35 dereceyi bulan sıcak, güneşte 40 derecenin üstüne çıkar. Hissedilen sıcaklık daha da yüksektir. Ancak güneyde şehir merkezinden 30-60 km. uzaklıktaki yaylalar yazın boğucu sıcaklarından kurtuluşu sağlar. Bir zamanlar ulaşılması çok daha güç iken yollar yenilendikçe virajlar azaldı, ulaşım kolaylaştı. Henüz yok olmayan ormanların arasından yol almak öyle iyi gelir ki insana.Yükseklere çıkıldıkça ağaçlar tür değiştirir. 1500m. den yukarıda sedir(katran) ağaçları başlar.
Beldeler artık Büyükşehire bağlı mahalleler haline dönüştü. Belediye Başkanı yok, muhtar var. Oysa eskiden burada 5 muhtar vardı.Güvenliği sağlayan bir birim yok. Yazın nüfus 10.000'in üzerine çıkıyor. 3 fırın, 2 cami, 3 berber, 4 lokanta, 3 kasap, 1 butik otel tarzı pansiyon var. Yaylada hayat daha sakin, sade ve yavaş geçiyor. Her şey daha doğal ve katkısız. Her şey ana kaynağından elinize geçiyor. Meyveyi dalından, sebzeyi tarladan toplamak insana farklı bir mutluluk duygusu veriyor.
Şehirde yaz tüm ateşiyle hüküm sürerken yaylalarda henüz yeni açmış bahar çiçeklerini görmek nasıl da şaşırtır insanı. Artık açılmayan bir kapının yanında tüm güzelliğiyle açmış papatyalar, hemen yakınında hatmi çiçekleri, biraz ötede ısırganlar adeta gecikmiş bir baharın son müjdecileri gibidirler.
Ülkemizin her yöresi bir başka güzel gerçekten. Dört mevsim aynı anda bir başka güzellikte yaşanabiliyor.
Ama bazı güzellikleri yaşarken bazı olanaklardan da vazgeçmek gerekiyor. Burada düzenli gazete bulmak her zaman mümkün değil. Kesintisiz internet hizmeti de öyle.
Gece pırıl pırıl gökyüzünde yıldızları sayabilirsiniz. Neden şehirde bu kadar yıldız aynı anda görülmez?
Bir Temmuz gecesi, sırtınızda yelek ya da ceket, ayaklarınızda çoraplarla hafif ürpererek gökyüzünde yıldız saydığınıza insanları zor inandırırsınız. Mehtap denizde ne kadar güzelse 1500 m. yükseklikte dağ başında bir beldede de o kadar muhteşemdir. Dünyaya ışık saçar.
Son yıllarda ekonomik kaygılarla elma ağaçları yerine kiraz, ceviz, şeftali ağaçları dikildi. Ancak bu yıl dolunun izin verdiği kadar meyve üreticinin elinde kaldı. Doğa, doğal afetlerle verdiğini büyük ölçüde geri aldı. Kirazlar toplanırken seyretmeye doyamazsınız. Kirazdan küpeler genç kızlara nasıl da yakışıyor. Günlük yevmiye 40 lira. Bu yıl işleri biraz daha zordu. Dolu vurmuş kirazları iyilerinden ayırmak gerekiyor. Dış piyasa veya iç piyasa kirazları kalite olarak değişiyor. Bu yıl burada kiraz 2 ile 4 lira arasında toptan olarak satıldı. Aynı kirazları hatta belki daha kötüsünü şehir merkezinde pazarda 5-6 lira, manavlarda 12 liradan almak mümkün.Üretici daima zararda. Aradaki tüccar kısa sürede çok daha net kar sağlıyor.
Torosların yazı başka, baharı başka, sonbaharı, kışı bir başka güzel. Ancak geçmişe göre yaylalar bile sıcak olabiliyor artık. Doğanın dengesini bozduk. Sanki mevsimler değişti. Doğa kendisine hoyratça davranan, hor kullanan insanoğlundan intikam alıyor adeta. Sıcaklar çok sıcak, soğuklar çok soğuk... Her şey uçlarda yaşanıyor. Aşırı yağışlar, hortumlar, fırtınalar, seller... 21. yüzyılda doğaya yenik mi düşüyoruz yoksa?