Hayatın içinde yaşam devam ederken bazen inişe geçtiğimiz zamanlar oluyor; Hayat kesintiye uğruyor, ansızın, hiç hazırlanamadan... Yaşam durmuyor ama aksıyor, yavaşlıyor, hızınız kesiliyor. İnsanız; bazen bir hastalık, bazen bir kaza, bazen daha farklı bir nedenle hayatın normal işleyişi değişiyor.
İnsanız; Hiçbir şey şaşırtıcı gelmiyor. Her şeye, ansızın çıkıveren sürprizlere hazırlıklı olmalı insan. Bazen sevdiklerimiz, bazen bir yakınımız, sevdiklerimiz, eşimiz ya da kendimiz zor durumda kalabiliriz. Hastalıklar veya zor durumlar karşısında "pes etmek" ya da "mücadele etmek" gibi iki farklı yol var. Tehlikeler karşısında hep böyle yapmıyor mu insanoğlu?
Dengeler bozulduğunda, bedenimiz ya da ruh sağlığımız etkilendiğinde zor anlar yaşanır. Yaşam inişe geçmiştir. Ancak biliriz, mücadele ederek bu zor günlerin de üstesinden gelinecektir. İşte o zaman nasıl bir mutluluk yaşanır; Fırtınalı bir denizde mahsur kalmışken uzaklarda kıyının fark edilmesi gibi. Sağanak bir yağmurun ardından pırıl pırıl bir güneşin çıkması gibi. Karanlık bir tünelin ucunda ışığı görmek gibi...
Hayatın kesintiye uğradığı yerde bir başka çözüm elbette vardır. Bugünün tekrarı yoktur ama yarın yeni bir gün başlayacaktır. Her yeni gün yeni bir ışık, yeni bir umut değil midir? Yenilenen her takvim yaprağı hayata yenik düşmediğimizin bir göstergesi sayılmaz mı?
Yıllar geçtikçe daha iyi anlıyor insan; Mutsuzluğun panzehiri, yaşama sevinci, umut ve hayata tutunma çabası. Tıpkı kupkuru- çorak yerlerde, kayaların arasında yetişen, susuz da açan çiçekler gibi...
Yaşamla mücadele ederek "İnadına yaşamak" gibi...
Makbule ABALI
2O17 Mayıs