27 Şub 2019

MERSİN ALZHEİMER DERNEĞİ'NDE İMECE MUTFAK ÇALIŞMALARI...




İmece sözcüğü öteden beri sıcak gelir bana. İnsanla ilgili en güzel sözcüklerden biri. Türk Dil Kurumu Sözlüğünde İmece'nin anlamı şöyle açıklanmış: "Kırsal topluluklarda köyün zorunlu ve isteğe bağlı işlerinin köylülerce eşit şartlarda emek birliğiyle gerçekleştirilmesi."

Yazın yaylada bir komsumuzun vefatından sonra konuklara ikram edilecek semizotu böreği için 3 masa etrafında el birliğiyle semizotu ayıklayışımız geliyor aklıma. Yardımlaşma, paylaşım insan olmanın gereği. Yayladaki belde düğünlerinde de emek birliğiyle yapılan topalak çorbası, mantı, sarma ve dolmalar daha kısa sürede ve lezzetle hazırlanır.


            Sağlıklı kekler el birliğiyle hazırlanmış.

Sadece köylerde mi ? Bugün halen Anadolu'nun birçok kentinde bu güzel adet sürdürülüyor. İhtiyaç halinde el birliği, emek birliği ile güzel işler yapılıyor, üretime katkıda bulunuluyor. Bu güzel düşünceden hareketle Mersin Alzheimer Derneği'nde gönüllü üyelerden oluşan bir İmece Mutfak Ekibi kuruldu. 
İlk toplantımızı 26 Haziran 2018  tarihinde yaptık.

                
Mantı hazırlanıyor.

Her Çarşamba Dernekte toplanıp planlanan yemeklerin yapılması kararlaştırıldı. Ve her ayın bir günü "Anı Mutfağı" olarak belirlendi. Kaybettiğimiz yakınlarımız adına bir kişi sponsor olacak,  malzeme masraflarını üstlenecek, yemekler hep birlikte yapılacaktı. Bugüne kadar kaç kez anı mutfağı uygulaması yaptık.


                
Lokmalar hazırlanmış, sunuma hazır.

 Başlangıçta bir avuç insandık. Giderek genişledik. Aynur Özge Hocamızın önderliğinde , Nilüfer Gatenyo Hanımın yönlendirmesiyle sevgili şefimiz - öğretmenimiz Yaşar Karataş rehberliğinde hevesle, aşkla yola koyulduk. Geçmişin gelenek ve göreneklerinden ilham alarak sevgiyle, özenle lezzetli yemekler hazırladık. Bazen hastalara, bazen hasta yakınlarına ikram edildi bu yemekler.

Emek birliği, işbirliği,  el birliği tadına doyulmaz yiyecekler yaratıyor. İnsan yalnız olmadığını anlıyor, acısı hafifliyor. Böylece gelenek- görenekler de korunup devam ettiriliyor. İlk uygulamada Anı Mutfağında aşure pişirdik. İçine bol miktarda sevgi, vefa, dostluk, iyilik de kattık. Sonuç mükemmeldi. Daha sonra hingel (değişik bir mantı), tavuklu nohutlu pilav ve tatlı pişirilip ikram edildi.

Kırsal kesimde insana yalnızlık fazla dokunmuyor. Küçük gruplar birbirlerini daha iyi tanıyor. Oysa kent insanı bir güvensizlik ortamında giderek yalnızlığa gömülüyor. Hasta olduğunda çalacak bir kapı zili bekliyor. Aslında o anda gelecek bir kase çorba belki dünyaya değer. İyi günde-kötü günde beraber olabilmek, paylaşabilmek, zorlukların üstesinden gelebilmek için el ele vermek çok zor değil.  İnsan bu kocaman dünyada yalnız olmadığını bilmek istiyor.



İmece Mutfak Ekibi işlerini zevkle, neşeyle, keyifle yapan, çok iyi anlaşan  bir ekip. İlk kuruluştan beri birlikte olmama rağmen son  haftalarda rahatsızlığım nedeniyle çalışmalara katılamadım. Arkadaşlarımı, çalışmaları gerçekten çok özledim. 
Bugüne kadar yapılan İmece çalışmalarını fotoğraflarla özetlemeye çalışacağım. Emek veren, çaba harcayan tüm arkadaşlarımızı sevgiyle, özlemle anıyorum.

Makbule ABALI


                          Hazırlanan tarhalar kurumaya bırakılıyor.


            Portakallı kek hazırlanıyor.





14 Şub 2019

SEVMEK ÖMÜR BOYU...



Kutlanması, anılması gereken ne çok özel gün var yaşantımızda. Bugün aynı zamanda Dünya Öykü Günü. Hayat da uzun, karmaşık bir öykü değil midir?

Bazı özel günlerin tek bir gün olarak kutlanmasını benimseyemedim ben;  
Sevgililer Günü bunlardan biri... 

Anmak, anılar yolculuğunda geçmişe kısa yolculuklar yapmak, elbette mutluluk verici. Ama bir tüketim toplumu yaratarak göz kamaştıran, el yakan harcamalarla,  günü farklı kılmak uğruna sonradan sıkıntı çekmek; Kime, neyi kanıtlamak  için?  

Manevi değerler parayla, gösterişle satın alınabilir mi? Görkemli kutlamalar, seçilmiş pahalı hediyeler, büyük aşkları sağlam kılmak için mi?

Sevgi neden sadece bir güne indirgensin ? Bir gün sevgi gösterisinden sonra duraksama, şölen bitti havası. Sevgisizlik, bir hayatı ne kadar sürdürebilir?

Hayatın her aşamasında sevgi ile can buluyor yaşamlar. Ama bir günlük yoğun bakımla değil, çok günlük cana can  katmakla... 


SEVMEK ÖMÜR BOYU...

Sevmek;
Bazen bir insanı, bir yeri, doğayı.
Sevmek;
Ağaçları, çiçekleri,
Kuşları, çocukları...
Sevmek;
Bir insanı ince duygularla,
Katıksız, çıkarsız
Aklıyla, yüreğiyle,
Meziyetleri ve kusurlarıyla.
İyi günde-kötü günde
Coşkusuyla, hüznüyle
Sevmek;
Sevmeye değer olanları  
Bir ömür boyu, 
Tüm insanlığıyla...

Makbule ABALI
2019


11 Şub 2019

HENÜZ 19 YAŞINDA...

( ÖZGECAN ASLAN'IN ANISINA)

Canım yanıyor anne...
Rüyalar bu kadar kötü müdür?
Gündüz bile rüya görüyorum artık.
Gözlerimi kapatıyorum zifiri karanlık.
Önce canavarlar görüyorum 10 kollu,
Sonra timsahlar, yılanlar, aslanlar,
Ağzından ateşler saçan, salyalar akan.
Her yanım ağrıyor anne,
Her yanım yara-bere-duyorsun ezik
Ağzımın içi zehir dolu sanki...
Kocaman eller görüyorum düşümde,
Benim elimin belki 10 katı.
Bağırıyorum... bağırıyorum...
Kimseler duymuyor sesimi,
Sen bile duymuyorsun
Sesim çıkmıyor anne...
Gül diyorlar gülemiyorum,
Onlarsa hep gülüyor anne,
Midem bulanıyor, başım dönüyor.
"Koruyacağız seni" dediler
Kim, nasıl, nerede koruyacak ...?
Anlatmadılar...
Hakim amca halimden anlar mı anne ?
İçimde kuşlar vardı, umut gibi, ışık gibi
Hepsi uçtular uzak diyarlara.
Ben tek başıma, onlar sürüyle,
Ben yapayalnız, onlar hep birlikte.
Elimi uzatıyorum. boyum yetmiyor,
Ben nasıl büyürüm anne...?

Makbule ABALI
Özgecan Aslan : Doğumu- 22 Ekim 1995
                        Öldürülüşü- 11 Şubat 2015

HANGİSİNİ TERCİH EDERSİN MİMİ....



Bloglarda yazmaya başlamadan öce mim nedir, bilmiyordum doğrusu. Birkaç mimle sorulara yanıt verdikten sora daha iyi öğrendim. Bloglar arası iletişimi sağlıyor, bir ölçüde kişileri tanıtıyor bazıları bilgilendirici ve düşündürücü de oluyor. Bu mim blog
arkadaşımız Selimhan Kalkan tarafından Deeptone arkadaşımıza yönlendirilmiş, ondan da bana geldi. Deeptone arkadaşımızı kırmak, reddetmek mümkün değil. İçtenlikle yapmaya çalışacağım.

+Hangisini tercih edersin? Uçabilme yeteneğinin olmasını mı,  yoksa su altında da nefes alabilmeyi mi?
Neden? Kuşlar en çok sevdiğim canlılar. Bağımsızlığı, özgürlüğü simgeliyor. Balıkları dev akvaryumlarda izlemek çok güzel. Denizler altında yaşam balıklara kalsın.Martin Luther King ne güzel demiş:"Kuşlar gibi uçmayı, balıklar gibi yüzmeyi öğrendik. Ama bir tek şeyi unuttuk, kardeşçe yaşamayı."

+Hangisini tercih edersin? Sonsuza dek etrafının kitaplarla çevrili olmasını mı, yoksa evcil hayvanlarla mı? Neden? Seneca "Kitapsız yaşamak, kör, sağır, dilsiz yaşamaktır." diyordu. Kitap, mutluluk benim için. Evcil hayvanlara da kıyamam. Ama bir kütüphanede kitap kokuları arasında yaşama fikri bile harika.

+Hangisini tercih edersin? Büyük ellere sahip olmayı mı, yoksa büyük ayaklar mı? Neden? İkisi de normal. Hatta belki biraz küçük sayılabilir. Ama hiç şikayetçi olmadım. Gulliver Devler Ülkesinde yaşasaydım belki fikrim değişirdi.

+Hangisini tercih edersin? Geriye kalan hayatının tamamında çay içmeyi mi yoksa kahve içmeyi mi? Neden? Çay, en güzel ikram bence. Rengi gözlerinize, tadı midenize, sıcaklığı ellerinize iyi gelir. Bir simitle arkadaşlık ederlerse tadına doyum olmaz.

+Hangisini tercih edersin? Pilav üstü kuru mu yoksa köfte patates mi? Neden? İnsan her yere konuk olabilir. Her evde imkanlar dahilinde yemek pişer. Yemek ayırt etmem. Her şey öylesine pahalı ki, köfte yapacak kıyma alınamayabilir. Fasulye eskiden milli yemekti. Atatürk her gün yermiş , yoksul halkımı gözardı edemem diyerek. Sanırım yemek tercihim güne, duruma, çevreme göre değişir. İki grubu da çok severim.

+Hangisini tercih edersin? Sınırsız döner mi yoksa sınırsız kokoreç mi? Neden sınırsız...? Bir yemek şampiyonasında bile sınırsız yemek yiyenleri görünce huzursuz oluyorum. Döner ilk tercihim olurdu ama tüm sakatatları da temizliğine inandığım bir yerde severek yerim. Bumbar dolmasını çok severim. Yemek ayırt etmemeyi çocuklara da öğretmek gerek.

+Hangisini tercih edersin? Ölüm saatini bilmeyi mi yoksa nasıl öleceğini bilmeyi mi? (Ölüm  tarihini ve ölüm şeklini değiştiremiyorsun.) Neden? 
İkisini de bilmek istemem. Ölümü beklemek,yaşamdan umudu kesmek değil midir? Hayat öylesine sürprizlerle dolu ki, 1 saat sonra ya da 1 gün sonra ne olacağımız belli değil.

+Hangisini tercih edersin? 500 yıl gelecekte yaşamayı mı yoksa 500 yıl geçmişte yaşamayı mı? Neden ?
Filmlerini bile sevemediğim bir gelecek ürkütüyor beni.Üstün teknoloji, uzay çağı, robotların devreye girmesi , kaybolan değerler, duygudan çok mantığın devreye girmesi... Ben uzay çağının insanı değilim sanırım. Romantik çağın, maddeden çok insanın değerli olduğu dönemlerin insanıyım. Her çağda duygularım ağır basmıştır. Geçmişin savaşlı, karışık
dönemlerinde  yaşamak istemezdim tabii. Duygusal anlamda nostalji her zaman özleniyor.

+Hangisini tercih edersin? Her yıl yenilenen tek seferlik uluslararası bir uçuş bileti mi yoksa yurt içinde geçerli sınırsız uçak biletini mi? Neden?
Yurt dışı gezilerim oldu ama İtalya ve Avusturya'yı görmedim.Bu iki ülkeyi görmek isterdim. Sanat eserleri, mimari yapıları , doğal güzellikleri dikkatimi çekiyor. 

+Hangisini tercih edersin? Daha çok dinlemeyi mi, daha çok konuşmayı mı? Neden?
Yerine göre, duruma göre ikisi de gerekli diye düşünüyorum. Bir ortamda önce yeterince dinleyip sonra çok uzun ve bıktırıcı olmadan konuşmak mantıklı gelir bana. Konuşmuş olmak için konuşmayı çok yanlış bulurum. Yeri gelince bildiğimi aktarmaktan mutluluk duyarım.

*Mimin hazırlanmasında emeği geçen arkadaşlarıma teşekkür ederim. Düşünme fırsatı verdiler.

Mimi yönlendireceğimiz 10 arkadaş adı istendi. Bir süredir blogda bulunamadım. Hangi arkadaşımın zamanı uygun bilemiyorum. Gönlümden geçen çok kişi var. Sanırım durumu uygun olan arkadaşlarım seve seve yapacaklardır. Teşekkürler.

İzler ve Yansımalar, Maviye iz süren, Handan, Derya, Momentos, Rabia Sertel, Recep Altın, Ece Evren, Cem Kazan, Sebuş'un işler güçler, Merih'in atmosferinde, Cafe Tigris (12 arkadaşımı yazdım. Belki zamanı olmayan olabilir.)