27 May 2020

ORKİDELER



Aslında kır çiçekleri daha çok sevilir, aranır. Çünkü bakım istemez, yağmur ve kar sularıyla beslenir. Kaprissiz insanlar gibidir. Nazı yoktur. Özel bir toprak istemez.Bir tarla görünümündedir. 

Orkideler farklıdır, özeldir. Narin, nazenin insanlar gibidir.  Bakım ister, ilgi ister, zamanlı ve özenli bir düzen ister. İnce gövdesiyle başını eğmeden dimdik durur. Onurlu, güvenli ama mağrur insanlar gibidirler. 

Kurumuş bir yaprağını kestiğinizde aynı anda yanlışlıkla kesilen minik çiçekleri suyun içinde eğilmeden, tomurcuklarından yeniden çiçek açmaya hazırlanır. Onun kesildiği daldaki orkideler de adeta boyun bükerek, kırılgan hale geldiler. Orkideler saksıda, özel toprağında yetişir.

Korona günlerinde orkideler can yoldaşı gibiydi. Narin, nazik, hassas yapılarıyla birlikte vefalarını da kanıtladılar sanki. Hepsi birden tüm çiçeklerini sergilediler... 

Makbule ABALI


25 May 2020

DÜNYAYI VERELİM ÇOCUKLARA


Dünyayı verelim çocuklara
Hiç değilse bir günlüğüne
Allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar
Oynasınlar türküler söyleyerek 
yıldızların arasında
Dünyayı çocuklara verelim
Kocaman bir elma gibi verelim
Sıcacık bir ekmek somunu gibi
Hiç değilse bir günlüğüne doysunlar
Dünyayı çocuklara verelim
Bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı
Çocuklar dünyayı alacak elimizden
Ölümsüz ağaçlar dikecekler.

Nazım Hikmet RAN



Daha nice Bayramlara sağlıkla. huzur ve mutlulukla girmeyi diliyoruz. M.A.

20 May 2020

İNSANOĞLU


Doğduğu günü hiç hatırlamaz insanoğlu,
Öleceği günü bilebilir mi?
Hayatın içinde bir olaylar zinciri
Türlü çeşitli
Yığılır üst üste yıllar
Yaş alır insanoğlu...
Sevgi, aşk, mutluluk
Acı gözyaşı, ağıt
Yılların içine dağılır...
Yaşamın baharı mutlu esintilerle geçer
Yaz anlaşılmaz, koşuşturmalar içinde
Ardından gelir sonbahar
Bir acı rüzgar eser, savurur her şeyi
Dört bir yana
Kış üşütür bedeni, yüreği, elleri
Buz keser dört bir taraf
İyilerle, iyiliklerle, güzel insanlarla
karşılaşmak ister insanoğlu 
Dünya sakinleşir, dinginleşir,
Huzur bulur o zaman...

Makbule ABALI

19 MAYIS ATATÜRK'Ü ANMA GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI



Biz cahil dediğimiz zaman mektepte okumamış olanları kastetmiyoruz. Kastettiğimiz ilim, hakikati bilmektir. Yoksa okumuş olanlardan en büyük cahiller çıktığı gibi, hiç okumak bilmeyenlerden de hakikati gören gerçek alimler çıkabilir. 

Mustafa Kemal ATATÜRK










GENÇLER GELECEĞİMİZ...GENÇLER GÜVENCEMİZ...


TÜRKAN SAYLAN






-Hayat sana teşekkür ederim. Bana güzel işler yapma gücü verdiğin için.

-Her eğitimli kadının bu Cumhuriyete borcu var.


Türkan Saylan'ı unutmayacağız.Bu ülke halkı için özveriyle çalışan tüm sağlık personelini minnet ve saygıyla anıyoruz.

-Bilime, demokrasiye, barışa, aydınlığa, sevgi ve şefkate aç bir çocuk bir yerlerde senin ışığını bekliyorsa, sönmeye hakkın yoktur. Işıyacaksın. Ölüme saniyeler kalmış olsa bile...


16 May 2020

ENGELLİLER HAFTASI ( 10-16 MAYIS )




T.D.K sözlüğünde "Engel"şöyle tanımlanıyor: İstek, ihtiyaç veya bir davranışın belli bir sonuca ulaşmasının önlenmesi. İnsan doğuştan veya sonradan bedensel engelli olabilir, görme engelli, işitme engelli, zihinsel engelli olabilir. Engelli insanın hareketlerinin kısıtlanması dünyayı algılamasında güçlük yaratır mı? Bazen tam tersine daha hassas, duygusal, algıları açık bir bireyle karşılaşıyoruz. Acılara, zorluklara daha dayanıklı ve duyarlılar. 
Kendilerine acınmasını istemiyorlar. Ama anlayışla, sevgiyle, nezaketle yaklaştığınızda en iyi şekilde dostluk kurmak mümkün.

Saydığımız engellilerin dışında bir de toplumda kolay
iyileşmeyen gerçek engelliler var. Zihinsel açıdan ön yargılı, tutucu, sabit fikirliler. Ya da merhametsiz, sevgisiz, ilgisiz, insana uzak, yüzü kolay gülmeyen tipler de bence gerçek engelliler. Onları hiçbir şekilde mutlu edemezsiniz. Aranıza görünmez engeller koymuş, aşılamayacak duvarlar örmüşlerdir. Bencillikleri zirvededir. Kendilerini herkesin üstünde görürler, egoları çok yüksektir.

Bir zamanlar Seattle Engelliler Olimpiyadında geçen bir olay , nasıl da ders verici niteliktedir. 100 m. koşusu başlar. Az sonra bir çocuk düşer. Koşuya katılanların hepsi geriye dönüp, onun elini tutar, ayağa kaldırırlar. Yarışı hep birlikte tamamlarlar. İzleyiciler bu görüntüyü ayakta alkışlamaya başlarlar.
Yarışın birincisi yoktur. İyi günde kötü günde beraberlik, paylaşım öne çıkmıştır. Sevgi engellerin üstesinden gelmiştir.



Makbule Abalı
Not: Blogda Engellilerle ilgili yazılarım:
Engelleri aşabilmek 9.12 2010
Engelli hayatlar 3 Aralık 2013
Engelli yarış 4 Kasım 2014
Engellere takılmak 3 Aralık 2014
Melali anlamak 21 Eylül 2017
Engelli bir çocuğun annesine söylevi 12 Mayıs 2017
Engellenen hayatlarımız 3 Aralık 2016
Engellenen hayatlar 3 Aralık 2017
Engellere takılmak 3 Aralık 2018

14 May 2020

HAYAT ARKADAŞI (Mini Öykü)


6-10 MAYIS ENGELLİLER HAFTASI

Korona virüs günlerinde ılık bir ilkbahar ikindisi.Günlerdir açık havadan, gökyüzünden, bahar esintisinden uzak, evlerde kalan insanlar o gün  ilk kez dışarıya çıkmışlardı. Bazılarına göre açık görüşe çıkmak gibi ya da kapalı ceza evinden açık ceza evine çıkarılmak gibi.

Çıkışlar kısıtlıydı. Belli saatler arasında dışarıda olunacak, maske ve eldivenle dolaşılacaktı. Her kısıtlama , gelecekte daha özgür olmak içindi elbette. 
Bu kısıtlamada parklar yasaktı ama parklarda özgürlüğü özleyen yaşlı, güler yüzlü birkaç insan da vardı. Büyük salıncaklara biniyor, çocukluklarına kısa geziler yapıyorlardı.Gökyüzü masmaviydi. belki içlerinde göğe bakma durağında inmeyi hayal edenler de vardı.

İskelelerde amatör balıkçılar yoktu bu kez. Onlar uzun molaları bekliyorlardı. Oltayı atıp saatlerce maviliklere bakmak terapi gibi gelir insana. Hiç balık tutmasa da olur. Oltayı atıp tutmak bile jimnastik değil midir? Bunları düşünürken göz göze geldiler. Aynı düşünceyi paylaşan insanların bakışı idi bu. Karşısındaki de yıllardır görmediği çocukluk arkadaşı  
Karşılıklı gülümsediler. İkisininki de halden anlayan gülümsemeydi. 

Bir tekerlekli sandalyeyi sürüyordu arkadaşı. Oturan herhalde eşiydi. Kucağında kocaman bir oyuncak bebek, üstünde bir küçük battaniye vardı. Kadın tiz bir sesle adama seslendi: "Bak, evden çıktığımızdan beri elimden hiç tutmadın. Bebeğimizi kucağına almadın. Sevdiğim şarkılardan söylemedin." Adam sakin bir ses tonuyla cevap verdi:" Bebek üşür canım. Üstündeki battaniyeyi kaldırmayalım. Şarkıları sen seçersin, evde söylerim.Elim soğuk, tutmayım, üşütürüm seni."

Çocukluk arkadaşına yavaşça fısıldadı: "Eşim Alzheimer hastası. Kucağındaki bebeği ölen çocuğumuz sanıyor. Bana olan sevgisi hiç azalmadı. Kıskançlığı giderek arttı. Yaşam ne getirir, ne götürür hiç bilemiyorsunuz. Biz yıllar öncesini yeniden yaşıyoruz. O küçük bir çocuk, ben babası. Engelli bir aileyiz artık. Engelleri aşmaya çalışıyoruz."
Korona günleri tüm ağırlığıyla havaya sinmişti...

Makbule ABALI


10 May 2020

ANNELERİ ANMAK...



Özel günlerin anma, hatırlama, insana değer verme gibi yanlarını çok severim.Ama tüketim yanı nasıl da abartılır, pırlanta yüzükler bile reklamlara ışıltısıyla düşer. 

Her zaman annelerin gününü kutlarız. Ben bugün madalyonun öteki yüzüne bakmaya çalışacağım. Annelerini kaybetmiş, zamana yenik düşmemiş, hayata sabırla direnmiş , büyük ya da küçük çocukları yürekten kutlamak istiyorum. Her anneler gününde biraz hüzünlenir, çokça düşünürüm. 
Günler güzel elbette, anmak, anılmak çok güzel ama ya ulaşamadıklarımız, ulaşılamayanlar...

Annesini çok küçük yaşta kaybedenler ya da sonradan bir kazada, bir hastalık sonucu, belki doğum sırasında, bir depremde kaybedenler... Anneler Gününü kutlayanların mutluluğu, onlara mutsuzluk olarak yansır. Bir coşku, neşe, annesini kaybetmiş kişide hüzne dönüşür.

Bazen o sevginin karşılığı tam olmasa da telafi edilmiştir; Bir baba, bir eş, bir kardeş, çocuklar ya da bir sosyal kurumdaki yaşlılar onulmaz yaraya deva olmuşlardır, Annesiz olmak elbette zordur ama sevgi boşluğu, sevgisizlik daha da kötüdür. Sevgiyle bir dala tutunmayı ister insan.

Bu güzel bahar gününde özverili tüm annelerimizi içtenlikle anarken, kaybettiğimiz tüm anneleri , anne olamasa da yüreği insan sevgisiyle çarpan vefa, dostluk, merhamet timsali tüm kadınlarımızı sevgiyle, saygıyla, özlemle anıyorum.  Bu sanal ortamda bir bahar esintisi iletemesem de sevgi yüklediğim çiçekler onlar için...

Makbule ABALI



8 May 2020

YILLARIN ÖTESİNDEN; BAHARLAR- HASTALIKLAR...


Baharın gelmesini her yıl özlemle, sabırsızlıkla bekleyenlerdenim. Doğanın uyanışı, kupkuru ağaçların canlanışı nasıl da güzeldir. Yağmur sonrası toprak kokusu, narenciye çiçeklerinin kokusu ne rahatlatıcıdır. Bu yıl da baharın yolunu gözledik. Ama mevsimler birbirine karıştı. Kış bitmedi ki bahar gelsin.


Ve ardından Korona geldi. Kabus gibiydi. Kendinden önce korkutucu öyküleri geldi. Dünya ülkelerinin tümünü ürküten bir korku filmiydi sanki. Düşünüyorum, geçen bahar elimizden geldiğince dışarıda olduk, temiz havadan yararlandık. mavinin ve yeşilin her tonunu görmek güzeldi. Bir bahar havasında güneşin ısısını hissetmek hoştu. Bir su kenarında bir bardak çay içmek ne keyifliydi. 

1500 m. yükseklikte bir yaylaya çıkarken boş bir bankta düşler kurmak güzeldi. Baharda çiçeklerin, ağaçların , çocukların fotoğraflarını çekmeyi severdim. Kurallara uyan insanlarız. Aylardır evden çıkmadık. Biliyoruz ki her şey insan için, toplum sağlığı için. Koronadan dolayı bu yıl kısıtlı dışarı çıkma saatleri beni hayal kırıklığına uğrattı. Saat 11.00-15.00 arası güneşte yürümek mümkün müdür? Ayrıca insanlarımızın ekonomik koşullar açısından zor günler yaşaması tüketimi kısıtlayacak. AVM'ler neden aceleyle açılıyor? Ben küçük esnafın kazanmasından yanayım.

Umuyoruz ki yakın zamanda her şey düzene girecek. Sağlık açısından tehlikelere karşı önlemler alacağız elbette. Doğa insanı, insan doğayı öylesine özledi ki...



Makbule ABALI

6 May 2020

KAKTÜSLER BİR BAŞKADIR...



Bir bahar daha yaşandı ömrümüzden. Kaç baharımız daha kaldı acaba? Bu yıl da kaktüsler çiçek açtı. Baharın ince, narin çiçekleriyle dikenli, hoyrat kaktüsleri birlikte düşünemezdim doğrusu. Oysa kaktüsler de çiçek açmak için baharı beklediler, Bahar, kokuları ve güzel görüntüleriyle başladığında henüz kaktüsler çiçek açmamıştı.

Ama sanırım hiç üzülmeden uygun zamanı beklediler. Koronaya bile aldırmadılar. Kurallara uydular, prensiplerini de bozmadılar. Bir gün tomurcukları baş verdi... Belli belirsiz, gösterişsiz. Sonra tomurcuk çiçeğe dönüştü.Ve ardından 3 günde bir çiçeğin ömrü bitti. Can Yücel'in "Ömür Dediğin" adlı o kısacık şiirini hatırlatırcasına.


Hep düşünürüm;O sert, dikenli gövde nasıl böyle narin bir çiçeğe dönüşür? İncecik naif yapraklara dokunmaya kıyamazsınız. Bütün bir kış sanki su ve güneşe bile çok ihtiyaç duymadan hep baharı beklemişlerdir. Sadece 3 günlük ömür için. Çok eskiden çekinirdim kaktüslerin bu cinsinden.Ama artık biliyorum ki onlar da insanlar gibi. Yeterince tanımadıysanız aldanırsınız. Tedbirsiz davranırsanız dikenlerin canınızı incitmesi kaçınılmaz.

Bu cins kaktüs, bir gün o yırtıcı dikenlerin arasından harika bir çiçek olarak süzülüp çıkar. Ama başı eğik değildir. Üç günlük ömründe diğer çiçeklere fark atar, onurludur. Bu yıl baharın coşkusuna tam uyamadılar ama, her zamanki gibi çiçekleriyle hassas ama sağlam karakterlerini sergilediler...

Makbule ABALI


1 May 2020

1 MAYIS EMEK VE DAYANIŞMA GÜNÜ.









1 MAYIS EMEK VE DAYANIŞMA GÜNÜ KUTLU OLSUN.

NOT: Blogda isterseniz 1 Mayıs 2018 tarihli "Baharla gelen 1 Mayıs " veya 2 Mayıs 2019 tarihli "Çocuk İşçi" yazısını da okuyabilirsiniz.