23 Nis 2021
17 Nis 2021
ORADA BİR KÖY VARDI UZAKTA...
O dönemde okuma-yazma yüzdesi % 10-15 civarında idi. % 87 köy okulsuz idi.
Hasan Ali Yücel Milli Eğitim Bakanlığı döneminde dünya klasiklerini Türkçe'ye tercüme ettirmişti. Öğrenciler her sene 25 tane klasik roman okumakla yükümlüydü. Sabahın erken saatlerinde uyanan öğrenciler (yaklaşık 500 kişi kadar ) zeybek ve halk oyunları oynayarak sabah sporlarını da yapmış oluyorlardı. Sonra kahvaltı ve ardından zorunlu okuma saati vardı. Değişimli olarak daha erken kalkan bir grup öğrenci, fırında ekmek pişirerek kahvaltıyı hazırlıyordu. Her okulda kültür dersleri ve bulundukları yöreye göre uygulamalı dersler vardı. Sebze- meyve okul bahçesinde yetiştiriliyordu .Formalarını, iş önlüklerini atölyelerde
öğrenciler kendileri dikiyorlardı.
Köy Enstitülerini anlatan bir kitapta okuduğum bir anı beni çok etkilemişti; Enstitülerde her Cumartesi sabah toplantıları yapılmakta. dilek ve şikayetler dile getirilmektedir. O hafta İsmet İnönü, Hasan Ali Yücel ve üst düzey yöneticiler okula gelmişlerdir. Onlar gittikten sonra toplantıda bir öğrenci kalkar, neden İnönü'ye kendilerininkinden farklı bir yemek verildiğini sorar. Bütün salonda bir sessizlik olur. O yıllarda İnönü Milli Şef'tir. Salondakilerden bazıları "Bu ne cesaret" diye düşünür. Ama hayır, okul yöneticileri hiç de kızmaz ve sinirlenmezler. Son derece sakin bir sesle "Çünkü İnönü diyabet hastasıydı" der biri. Öğrenci "Yanlış anlamışım" der, açıklamaya teşekkür eder. Demokratik Eğitim sindirerek verilmekte, düşündüğünü rahatlıkla söyleyebilen söz sahibi bireyler yetiştirilmektedir.
Köy Enstitülerinin kapatılması ülkemiz için büyük kayıptır. 76 yıl sonra bile güzel, yararlı yönleriyle hatırlanan kurumlardır bunlar. Eşim Ahmet Abalı, bu okulların son yılında sınavla girmiş bir eğitimci. Mersin'in bir dağ köyünden gidip hayatı değişiyor. Önce ilkokul bittikten sonra iki yıl babasıyla köyde buğday ekimi, elma dikimi yapıyor. 1952'de sınava girerek Aksu Köy Enstitüsü'nü kazanıyor. 6 yıl okul süresi 1958'de bitiyor. Çok iyi bir öğretmen kadrosu, çok iyi bir eğitim sonucunda 40 kişilik sınıfın büyük çoğunluğu yüksek öğretime gidiyor.
Eşim evdeki her tür tamir işlerini, mutfakta yardımlaşmayı, meyve-sebze dikimini, çiçek bakımını çok ustalıkla yapar. Okulunun kazandırdığı becerilerdir bunlar.
Elbette ailesinden de kazandığı pek çok şey vardır ama öğretmenlik idealini, ülke sevgisini, insan sevgisini okul pekiştirmiştir. Aksu Köy Enstitüsü'nden mezun olduktan sonra Silvan'a atanmış. 2 yıl çalıştıktan sonra tayini çıktığı halde öğrencilerini bırakamadığı için tekrar 2 yıl daha çalışma isteğiyle yeniden eski okuluna dönmüş.
Yıllar sonra Gazi Eğitim Enstitüsü Pedagoji Bölümünde öğrenciyken Silvan'daki öğrencilerinden 6 tanesiyle Ankara'da üniversite sınavını kazanmış olarak karşılaşıyor. İki taraf için de çok uzun, çok güzel bir mutluluk öyküsüdür bu. Her şey eğitimin mucizeleriyle, sevgiyle, öz güven aşılanmasıyla gerçekleşiyor.
İlköğretim Müfettişi olarak mezun olduktan sonra yıllarca işini severek, benimseyerek çalışıyor.
Günümüzde bazı ülkeler bizim terk ettiğimiz Köy Enstitüleri modelini inceleyip kendi ülkelerine uyarlamaya çalışıyorlar.
Kaybettiğimiz değerleri yeniden inceleyip toparlanma zamanı gelmedi mi acaba?
Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği, çeşitli illerde bu enstitüleri unutturmamak amacıyla etkinlikler sürdürüyor; Konferanslar, seminerler, söyleşiler... Mersin'de emekli öğretmenlerden oluşan bir koro, mandolinleri ve çeşitli enstrümanlarıyla, eski şarkılar ve marşlarla eski günleri yad ederek öyle güzel anılar yaşatıyorlar ki...
NOSTALJİ. Bu yazıyı ilk kez 17 Nisan 2016 tarihinde yazdım, yayınladım
Köy Enstitüleri ile ilgili blogda diğer yazılarım:
9 Nis 2021
YALNIZ İNSAN
Günler, aylar, yıllar, mevsimler geçiyor,
Dünya durmadan dönüyor, dönüyordu.
Önceki yıllar gibi, yüzyıllar gibi
İzler kaldı geride...
Hastalıklar azalmadı, çoğaldı;
Alzheimer, aids, kanser, korona...
Her şeyi unutmak istedi insanoğlu
Kaygılanmadı önceleri, önlem almadı,
Hastalıklar arttı aile boyu,
ve sonra ülkelere yayıldı...
Nice canlar gitti, nice canlar yandı,
Yaş çok ilerlemeden unutmalar çoğaldı.
Zaman, mekan, kişiler ayırt edilemedi,
Kimlik, kişilik, muhakeme karıştı,
Karmakarışık bir dünyada insan yapayalnız,
Belki tek sevdiğiydi yanında kalan...
***************************************
Sağlıkla hastalık arasında gidiş gelişlerimiz var. İnsanız. Zor günlerimiz de var, güzel günlerimiz de. Bu aralar zona geçiriyorum. Çok zor bir hastalık. Hangi hastalık kolay ki...
İki yıl önce yazdığım bu şiir, bugünkü duygularıma tercüman oluyor. Bir nostalji yazısı bu.
Makbule ABALI
1 Nis 2021
ÇİÇEKLER DE DUYGULUDUR...
Bitkilerin de canı var,
Duyguları var,
Onların da gözyaşları var
Kah küser, solar bütünüyle,
Bazen canlanır yeniden
Can bulur...
KAR
Kar ağaçların dallarını kırdı,
İncindi iki yıllık gencecik ağaç,
İnledi, ancak sesi duyulmadı
Gövde sağlamdı ama
Dayanamadı...
KAKTÜSLER
Kaktüsler kış boyu kapandılar,
Dikenleri savunmaya hazır,
Sonra çiçekleri açıldı birer ikişer...
Kaktüsler de iyileşti,
Kaktüsler de çiçek açtı
Rengarenk...
Makbule ABALI