8 May 2010

ÖZEL BİR GÜN...

   "Özel günleri" bir yönüyle severim; Sevdiklerinizi anmaya vesile olur, paylaşım sağlar, anılarınızı tazeler. Ama "günler" öylesine çoğaldı, öylesine başkalaştı ki... Her şeyin "pazarlama" üzerine kurulduğu "tüketim toplumunda", özel günler de giderek bir "ticaret" malzemesi haline dönüştü.Vermekten çok "almaya" alışınca insanlar, sevginin de "ifade edilişi" bir başka oldu... 

   Bugün "Anneler Günü"... "Özel bir gün"; Ben annemi  2008 Yılı'nın bir Dini Bayram günü, yeni yıl'a çok az bir zaman kala "kaybettim". İki "özel gün", o yıl için anlamını yitirdi böylece... 

   Bugün, Anneler Günü'nde ; Dünyanın neresinde olursa olsun, yüreğinde insan sevgisi olan,tüm çocuklara "ana" gibi davranan, özverili, duyarlı kadınlar adına O'ndan söz etmek ve anısını paylaşmak istedim... 

   1940'lı yılların idealist, yurtsever, çalışkan öğretmenlerindendi : İyi bir öğreticiydi , çevresindeki herkese öğretti bildiklerini.  Kişiliğinden hiç ödün vermedi  "haklıdan yana" olup hep "doğruları" savundu. 

   Şiir okumayı, şiir dinlemeyi çok severdi: Tevfik Fikret, Faruk Nafiz, Rıza Tevfik Bölükbaşı bize de sevdirdiği şairlerdi. Sevdiği çok şiir vardı ancak,   "Uçun Kuşlar" bir başkaydı O'nun için... Ölümünden iki yıl öncesine kadar İstiklal Marşı'nın bütününü; duyarak, anlamlandırarak, vurgulayarak ezberden okurdu. 

   Ankara İsmet Paşa Kız Enstitüsü'nden sonra aldığı, Kız Meslek Öğretmen Okulu İhtisas Diploması; O'na, "Biçki- Dikiş Öğretmenliği" konusunda epey bilgi ve beceri kazandırmıştı. O yılların "yoksul" Türkiyesi'nde, öğrencilerine çuvaldan "giysiler" diktirerek; tutumluluğu, yaratıcılığı, görev anlayışını aşılamaya çalıştı. 

   "İyi bir anne" olduğu kadar, "iyi bir eş" idi aynı zamanda: Biz çocukları, onların birbirlerine olan sevgilerini kıskanırdık kimi zaman. İkisi de iyi birer   "örnekti", şanslıydık. Bizler;  doğruluğu, dürüstlüğü, insan sevgisini, paylaşmayı, kimseyi "öteki" saymamayı onlar'dan öğrendik. (Ne kadar öğrenebildikse...) 

   Onlar'ı farklı zamanlarda kaybettik: Babam, bir trafik kazası sonucu önce tekerlekli sandalyede yaşamını sürdürdü, on yıl yatağa bağımlı kaldı... 
Ölümüne kadar annem O'na özenle baktı, sonra O da  "çağın hastalığı" Alzheimer'e yenik düştü... 

   Yazıya  "fotoğraf" seçerken onlar'ın "beraberliğini" bozmak istemedim. Zaten her  Anneler Günü'nde "Babaları" da anmak gerektiğine inananlardanım. Hep hak'tan, haklı'dan yana olan "hukukçu babam" da böyle isterdi... 

   Her yıl "yılın annesi" seçildiğinde düşünürüm: Bu "seçim" haksızlık gibi gelir bana; kimbilir nerelerde, hangi koşullarda, bizim bilmediğimiz, nice "anne" vardır "ödül" almayı hak eden...  


   Asıl onlar'ı kutlayabilseydik keşke bugün: Öpülesi ellerini öpüp "bir demet kır çiçeği" sunabilseydik. Ve sonra deseydik,  tüm çocuklar adına: 
 
   SADECE BUGÜNÜNÜZ DEĞİL, HER GÜNÜNÜZ İYİ GEÇSİN. "İYİ Kİ VARSINIZ..." 

   
 
  
  


  

                                 

6 yorum:

  1. yaşamına tanıklık ettiğim, ve bıraktığı anıların içinde yaşama şansı bulduğum için, kendimi her zaman özel hissettiğim ve hissedeceğim Müzeyyen GÜLTEKİN... Anneler günün kutlu olsun...

    YanıtlaSil
  2. yorum yazmştım, bu yazınıza, gelmedi mi

    YanıtlaSil
  3. Canım kardeşim,
    Anneler günü ile ilgili yazınız ve önceki şiiriniz muhteşem.Öncekiler de öyle. Bir kez daha gönülden kutluyorum. Ve bir kez daha Sezgi'ye teşekkür ediyorum sizin ve güzel yazılarınızın bizlerle buluşmasına vesile olduğu için.
    Okumalarım gecikmeli de olsa bundan sonra yazacaklarınızı da sabırsızlıkla bekliyorum.
    Sevgilerimle..Necla Bal

    YanıtlaSil
  4. Makbule Hanım merhaba, özel günler konusunda size tamamen katılıyorum. Bu günler bana çok anlamlı gelmiyor. Anneler günü, babalar günü, sevgililer günü. Anne, baba, sevgili olmayan diğer insanların hangi günlerini kutlayacağız? Bu insanlara haksızlık yapıldığını, örneğin annesi veya çocuğu olmayan kişilerin, anneler gününde hüzünleneceğini düşünüyorum ve varsın anneler günü olmasın diyorum. Bu bağlamda, ‘’ana gibi davranan kadınlar ’’ ifadenizi çok anlamlı buldum. Kaldı ki, sevgilerimizi, sevdiklerimize zorunluluktan dolayı değil, bir şablondan çıkmış gibi değil, içimizden geldiği gibi ve istediğimiz zaman söylemeliyiz. Bir şey daha dikkatimi çekiyor. Eskiden anneler gününü herkesin kendi çocuğu kutlardı. Şimdi bir annenin bütün çevresi kutluyor, hatta anneler birbirlerini arayarak kutluyorlar. İşin kötüsü bu tür davranışlar toplumumuzda giderek ‘’adet’’ haline geliyor.

    Yazınız sayesinde sevgili annenizi tanıdım. Sizin anneniz olduğu için ‘’annelik’’ özellikleri beni çok şaşırtmadı. Ancak 70 yıl önce görev yapmış bir öğretmen olarak sahip olduğu özelliklere bakınca, imrendim . Sadece günümüz öğretmenlerinin değil hepimizin örnek alması gereken bir kişiymiş, ışıklar içinde yatsın.

    Şenay

    YanıtlaSil
  5. Makbule Hanım Merhabalar,

    Yazımı okumuşsunuz. Ne güzel...
    İnsan nasıl da mutlu oluyor değil mi?
    Sizin yazınız ise her zamanki gibi yaşarttı gözlerimi. :)
    Birbirini seven bir anne babanın çocuğu olmanız gerçeği, ikisini de acı şekilde kaybetmeniz gerçeğinden daha çok üzerine odaklanmanız gereken şey aslında ve ne mutlu ki böyle yaptığınızı düşündüm, takdir ettim...
    İnternetin güzel tarafı da bu işte. Hiç bilmediğimiz yerlerde, hiç bilmediğimiz şekillerde sevilecek ne çok insan olduğunu, herkesin kendine ait bir hikayesi olduğunu ve hatta her insanın sadece insan olduğundan sevilmeye layık olduğunu görmek. Önceden de bilirdik ama artık daha çok biliyoruz sanki...
    Yaş farkına gelince. Güldürmeyin beni. :) Yaş ne ki, zaman sadece dünyada var. Uzaya çıkınca saatlerin, günlerin anlamı mı var ki? Sadece güneşin çevresinde dönüşümüz o kadar.

    Çok sevgiler...

    YanıtlaSil
  6. Değerli Dostlarım,
    Yorumlarınız öylesine "içten" ki;hepinize, hiç tanımadıklarıma bile,"Dostum" demek geldi içimden...
    Okunduğunu, daha doğrusu "anlattıklarının anlaşıldığını" bilmek öylesine "mutlu" ediyor ki insanı... Bazen kişisel mesajlarda; "yaş farkına rağmen anlaşılabilir olmak" ifadesini kullanmıştım.
    Ben de yaş'ı hiç önemsemiyorum;beden yaşı, akıl yaşı, gönül yaşı...öyle çok "yaş" var ki..."Durdurun dünyayı inecek var" demek de aklımdan bile geçmiyor.
    Sanırım "Yaşamı anlamlı kılabilmek" bütün mesele... Paylaşımınıza, dostluğunuza teşekkürler.

    YanıtlaSil