Hayat çoğu kez bir mücadele değil midir?Bazen doğayla mücadele ederiz, bazen zor koşullarla, bazen düşünsel anlamda değerlerle, bazen de zor insanlarla... Her mücadele bir çabayı gerekli kılıyor. Bazen bireysel bir çaba,bazen ortak bir güç birliği.Özellikle kız çocukları iyi bir diploma sahibi olmak zorundalar. Kadınlar ekonomik açıdan güçlü olurlarsa toplumda kendilerini daha güvende hissediyorlar, geleceklerinden daha emin oluyorlar.
Bu çaba ya da mücadele onları daha zinde kılıyor, çoğu kez çevresine güzel örnekler de sergiliyorlar.
Yakın zamanda tanıdığım yaşama tırnaklarıyla tutunan genç kızlardan, üretici kadınların bazılarından söz edeceğim. Daha kim bilir tanımadığımız kaç tane benzerleri vardır.Beyinleriyle, güçleriyle, yetenekleriyle kendilerine ve çevrelerine katkıda bulunma çabasıdır bu...
Toroslar'ın dağlık bir beldesinde, yüksek dağların tepesinde ailesiyle birlikte büyük ve küçük baş hayvan besleyen bir genç kız.Aynı zamanda okullu, lise son sınıf. Aile arasında iş bölümü yapılmış. Hayvanlar otlatılıyor, bakımları yapılıyor, sütleri sağılıyor.Günlük yumurta elde ettikleri tavukları da var. Günlük yumurta siparişi verildiğinde 15-20 yumurtayı at sırtında yaklaşık 40 dakika uzaklıkta yoldan getiriyor.Önce at sırtındaki ustalığı dikkatimi çekti. Günlerce ders alanların binemediği ata basamak kullanmadan bir sıçrayışta biniyordu. Atla uyumu mükemmeldi. Bazen rahvan, bazen dörtnala gidiyordu.
Okullar açıldığında okuluna devam edecek. Okul öncesi öğretmeni olmak istiyor. Güler yüzüyle, sakin tavrıyla , hayata sımsıkı tutunmasıyla eminim çok iyi bir öğretmen olacaktır.
İkinci örnek, aynı beldeden bir üniversite öğrencisi. Liseyi aynı beldede hiç dershaneye gitmeden okul birincisi olarak bitirmiş. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü kazanmış. Bu yıl 4. sınıfta.Tüm yaz tatillerini burada, bol bol kitap okuyarak geçiriyor. Baba gündelikle bahçe işlerinde çalışıyor. Anne ev işlerine ve bahçedeki ürünlerin bakımına katkıda bulunuyor. Hayata öylesine sıkı tutunmuşlar ki "güzel bir gelecek" hayalleri de hiç bitmiyor.
Hayata sımsıkı tutunanlardan bir diğer örnek aynı beldeden bir anne-kız. Besledikleri hayvanlardan elde ettikleri sütü tereyağı, peynir ve yoğurta dönüştürüp satıyorlar. Sabah 6.30- 7.00 civarında inekleri sağıyorlar. O saatlerde taze sıcak süt almak mümkün. İnsanlar gibi hayvanlar da strese girince süt vermiyorlar. Sakin, yumuşak bir sesle yaklaşınca hatta bazen şarkılar söyleyince daha verimli oluyorlar. Süt, yoğurt, tereyağı üretimi sonrasında "çulfalık" dokunuyor. Çulfalık; kilim, yolluk olarak da adlandırılıyor.
Kendilerinin yaptıkları bir dokuma tezgahı kurulmuş, çeşitli renklerde iplerle dokuma yapılıyor. Boyalar kendilerinin hazırladıkları doğal kök boya.Ürettikleri dokumalar, anlayanın elinde yeni güzellikler oluşturuyor. Bazen bir giysi, bazen bir yolluk, bazen de renkli bir sofra örtüsü olabiliyor.
Yaşama cesaretle tutunmak; güçlü, cesur insanların işi.Sonuçta karşılığını alıyorlar elbette. Belki her zaman para olarak değil ama, kendine güvenme, iyi örnek olma, kendini kanıtlama, deneyim kazanma... Kazandıkları öyle çok şey var ki.
Onlar hakkında içtenlikle şöyle düşünüyorum;Çoğunun yaşları benden küçük de olsa hepsine saygı duyuyorum ve çok takdir ediyorum.
Yakın zamanda tanıdığım yaşama tırnaklarıyla tutunan genç kızlardan, üretici kadınların bazılarından söz edeceğim. Daha kim bilir tanımadığımız kaç tane benzerleri vardır.Beyinleriyle, güçleriyle, yetenekleriyle kendilerine ve çevrelerine katkıda bulunma çabasıdır bu...
Toroslar'ın dağlık bir beldesinde, yüksek dağların tepesinde ailesiyle birlikte büyük ve küçük baş hayvan besleyen bir genç kız.Aynı zamanda okullu, lise son sınıf. Aile arasında iş bölümü yapılmış. Hayvanlar otlatılıyor, bakımları yapılıyor, sütleri sağılıyor.Günlük yumurta elde ettikleri tavukları da var. Günlük yumurta siparişi verildiğinde 15-20 yumurtayı at sırtında yaklaşık 40 dakika uzaklıkta yoldan getiriyor.Önce at sırtındaki ustalığı dikkatimi çekti. Günlerce ders alanların binemediği ata basamak kullanmadan bir sıçrayışta biniyordu. Atla uyumu mükemmeldi. Bazen rahvan, bazen dörtnala gidiyordu.
Okullar açıldığında okuluna devam edecek. Okul öncesi öğretmeni olmak istiyor. Güler yüzüyle, sakin tavrıyla , hayata sımsıkı tutunmasıyla eminim çok iyi bir öğretmen olacaktır.
İkinci örnek, aynı beldeden bir üniversite öğrencisi. Liseyi aynı beldede hiç dershaneye gitmeden okul birincisi olarak bitirmiş. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü kazanmış. Bu yıl 4. sınıfta.Tüm yaz tatillerini burada, bol bol kitap okuyarak geçiriyor. Baba gündelikle bahçe işlerinde çalışıyor. Anne ev işlerine ve bahçedeki ürünlerin bakımına katkıda bulunuyor. Hayata öylesine sıkı tutunmuşlar ki "güzel bir gelecek" hayalleri de hiç bitmiyor.
Hayata sımsıkı tutunanlardan bir diğer örnek aynı beldeden bir anne-kız. Besledikleri hayvanlardan elde ettikleri sütü tereyağı, peynir ve yoğurta dönüştürüp satıyorlar. Sabah 6.30- 7.00 civarında inekleri sağıyorlar. O saatlerde taze sıcak süt almak mümkün. İnsanlar gibi hayvanlar da strese girince süt vermiyorlar. Sakin, yumuşak bir sesle yaklaşınca hatta bazen şarkılar söyleyince daha verimli oluyorlar. Süt, yoğurt, tereyağı üretimi sonrasında "çulfalık" dokunuyor. Çulfalık; kilim, yolluk olarak da adlandırılıyor.
Kendilerinin yaptıkları bir dokuma tezgahı kurulmuş, çeşitli renklerde iplerle dokuma yapılıyor. Boyalar kendilerinin hazırladıkları doğal kök boya.Ürettikleri dokumalar, anlayanın elinde yeni güzellikler oluşturuyor. Bazen bir giysi, bazen bir yolluk, bazen de renkli bir sofra örtüsü olabiliyor.
Yaşama cesaretle tutunmak; güçlü, cesur insanların işi.Sonuçta karşılığını alıyorlar elbette. Belki her zaman para olarak değil ama, kendine güvenme, iyi örnek olma, kendini kanıtlama, deneyim kazanma... Kazandıkları öyle çok şey var ki.
Onlar hakkında içtenlikle şöyle düşünüyorum;Çoğunun yaşları benden küçük de olsa hepsine saygı duyuyorum ve çok takdir ediyorum.