Hava kararmaya başlamıştı. Bu küçük parkta gün boyu süren sesler kesilmiş, havaya akşam hüznü çökmüştü. Banklar insansız, salıncaklar çocuksuz kalmıştı. Son kuşlar görkemli bir ağacın dalları arasında yer değiştiriyor, yaprakların arasında kendilerine sağlam yerler arıyorlardı. Şehrin karmaşık trafiğinden uzak, sakin bir köşeydi burası.
50 yaşlarında sade giyimli ince bir kadın parkın içine doğru yürüdü. Sanki yürüyüşe çıkmış da dinlenme amaçlı bir mola vermek ister gibiydi. Kenardaki bir banka oturdu. Bir süre kuşların ağacını gözledi. Son kuş sesleri cıvıltılarla sürüyordu. Birden onu gördü; En kuytu köşedeki bankta oturan 60 yaşlarında bir adam. Bulunduğu yerden profilden görebiliyordu. Antik heykeller gibi bir görüntüsü vardı. Kırlaşmış saçları yüzüne daha olgun bir ifade veriyordu.
Elleri dikkatini çekti ansızın; İnce, uzun parmaklı, bir sanatkar eli gibi eller. Ellerini kucağında kavuşturmuştu. Dizlerinin üzerinde bir kitap duruyordu. Adını okumaya çalıştı, okuyamadı. Okunduğu yıpranmışlığından belliydi. Ama nasıl, ne zaman okunduğunu kim bilebilir.
Akşam serinliği bastırmaya başlamıştı. Rüzgar kuru yaprakları savuruyordu. Karşısındaki adamın davranışlarında bir gariplik fark etti. Tedirgindi, oturduğu yerde ayakları titriyordu. Evi, kimsesi var mıydı, bu soğukta nereye gidecekti, aç mıydı? Kadın "bana ne" diyen duyarsız tiplerden değildi. Ani bir hamleyle ayağa kalktı. Doğru-yanlış düşünmeden banka doğru birkaç adım attı, bankın bir kenarına ilişti.
Sakin bir ses tonuyla sordu; "Buralarda mı oturuyorsunuz?" Yanındaki adam hiç cevap vermedi. Yüz mimiklerinde de en ufak bir değişim olmadı. Anlamsız gözlerle baktı sadece. Bal rengi gözleri bilinmezlerle doluydu. Kadın tekrar konuşmaya başladı:
"Benim adım Duygu. Ya siz kimsiniz? " "Bilmem, kimim, nereliyim, kiminleyim... hiçbir şey bilmiyorum. Evimi, sokağımı da bulamıyorum artık.
Konuşmaktan yorulmuş gibiydi. Durdu, derin bir nefes aldı. Bir öksürüğe tutuldu. Sigara öksürüğü gibiydi. Ama parmaklarında sigara içenlere has leke yoktu. Kadın birden adamın çorapsız ayaklarını fark etti. Bu soğuk günde üstünde mont da yoktu. Sanki evden aceleyle çıkmış gibiydi. Ancak üşümüş gibi de durmuyordu.
"Ya içindeki fırtına..." diye düşündü kadın. Birden elindeki kitabın adını okudu; Orhan Veli Kanık- Bütün Şiirleri. "Ne güzel bir seçim" dedi sessizce.
Tam o anda bir ses duyuldu: "Baba, nihayet seni bulduk. Aramadığımız yer kalmadı." 30 yaşlarında bir kadın ve bir erkek koşar adım banka doğru ilerlediler. Genç kadın adamın elini tuttu.
Ağlıyordu; Heyecandan mı, üzüntüden mi, sevinçten mi bilinmez... Genç kadın bir açıklama yapma ihtiyacını duydu; "Babam Alzheimer hastası. Annemi kaybettik, babam bizde kalıyor. Gündüzleri ben işe gidiyorum. Babam zaman zaman yürüyüşe çıkar, dolaşır, gelir. Sanırım hastalık ilerleyince evi bulamaz oldu."
Banktaki kadın kendi kendine bir iç hesaplaşma, sorgulama yaptı.
"Hayatın cilvesi. Emeklilik dönemi neden bir huzur dönemi olamıyor? Kuşlar gibi insanlar da yalnız kalmak istemiyorlar. Farkında olmadan gene sürüye katılıyorlar. Başta insan tüm canlılar yalnız kalınca sıkıntıya düşüyorlar. Yalnızlık insana yakışmıyor. İnsan konuşmak istiyor, paylaşmak istiyor. Yanı başında bir sevdiğine dokunmak istiyor. Yalnızlık, suskunluk insanda yeni sorunlar yaratıyor..."
Hava artık iyiden iyiye kararmıştı. Baba-kız ve eşi uzaklaşırlarken geride kalan kadın da ayağa kalktı." Hayatı, insanı tanımak için bu gözlemler ne kadar önemli" diye düşündü. Dönüş yolunda Orhan Veli'den çok sevdiği bir şiir takıldı diline:
YALNIZLIK
Bilmezler yalnız yaşamayanlar,
Nasıl korku verir sessizlik insana;
İnsan nasıl konuşur kendisiyle;
Nasıl koşar aynalara,
Bir cana hasret,
Bilmezler.
Orhan Veli Kanık
Sakin bir ses tonuyla sordu; "Buralarda mı oturuyorsunuz?" Yanındaki adam hiç cevap vermedi. Yüz mimiklerinde de en ufak bir değişim olmadı. Anlamsız gözlerle baktı sadece. Bal rengi gözleri bilinmezlerle doluydu. Kadın tekrar konuşmaya başladı:
"Benim adım Duygu. Ya siz kimsiniz? " "Bilmem, kimim, nereliyim, kiminleyim... hiçbir şey bilmiyorum. Evimi, sokağımı da bulamıyorum artık.
Konuşmaktan yorulmuş gibiydi. Durdu, derin bir nefes aldı. Bir öksürüğe tutuldu. Sigara öksürüğü gibiydi. Ama parmaklarında sigara içenlere has leke yoktu. Kadın birden adamın çorapsız ayaklarını fark etti. Bu soğuk günde üstünde mont da yoktu. Sanki evden aceleyle çıkmış gibiydi. Ancak üşümüş gibi de durmuyordu.
"Ya içindeki fırtına..." diye düşündü kadın. Birden elindeki kitabın adını okudu; Orhan Veli Kanık- Bütün Şiirleri. "Ne güzel bir seçim" dedi sessizce.
Tam o anda bir ses duyuldu: "Baba, nihayet seni bulduk. Aramadığımız yer kalmadı." 30 yaşlarında bir kadın ve bir erkek koşar adım banka doğru ilerlediler. Genç kadın adamın elini tuttu.
Ağlıyordu; Heyecandan mı, üzüntüden mi, sevinçten mi bilinmez... Genç kadın bir açıklama yapma ihtiyacını duydu; "Babam Alzheimer hastası. Annemi kaybettik, babam bizde kalıyor. Gündüzleri ben işe gidiyorum. Babam zaman zaman yürüyüşe çıkar, dolaşır, gelir. Sanırım hastalık ilerleyince evi bulamaz oldu."
Banktaki kadın kendi kendine bir iç hesaplaşma, sorgulama yaptı.
"Hayatın cilvesi. Emeklilik dönemi neden bir huzur dönemi olamıyor? Kuşlar gibi insanlar da yalnız kalmak istemiyorlar. Farkında olmadan gene sürüye katılıyorlar. Başta insan tüm canlılar yalnız kalınca sıkıntıya düşüyorlar. Yalnızlık insana yakışmıyor. İnsan konuşmak istiyor, paylaşmak istiyor. Yanı başında bir sevdiğine dokunmak istiyor. Yalnızlık, suskunluk insanda yeni sorunlar yaratıyor..."
Hava artık iyiden iyiye kararmıştı. Baba-kız ve eşi uzaklaşırlarken geride kalan kadın da ayağa kalktı." Hayatı, insanı tanımak için bu gözlemler ne kadar önemli" diye düşündü. Dönüş yolunda Orhan Veli'den çok sevdiği bir şiir takıldı diline:
YALNIZLIK
Bilmezler yalnız yaşamayanlar,
Nasıl korku verir sessizlik insana;
İnsan nasıl konuşur kendisiyle;
Nasıl koşar aynalara,
Bir cana hasret,
Bilmezler.
Orhan Veli Kanık
Genç kadın çantasından çıkardığı küçük bir günlüğe kısa bir not düştü: "Hayatın sallantılı köprüsünde hiçbir sözcük, hiçbir anlatım, şiir, şarkı ya da türkü İNSAN' ı anlatabilmek için tam anlamıyla yeterli olmuyor."
Güneş battıktan sonra akşamın hüznü havaya sinmişti. Gün ışığının yerini yapay ışıklar, lâmbalar alıyordu artık...
Makbule ABALI
NOT: Bu öykümü 2017 yılında yazmıştım. Blogları Canlandırma Projesinin 2024 Şubat Ayı teması: "Yalnızlık, Kardeşlik, Dostluk, Sevgi " idi. Uygun olacağını düşündüm. M.A
Not: 21 Eylül Dünya Alzheimer Günü. Toplumda bu hastalıkla ilgili olarak farkındalığı arttırmak, insanlarımızı bilinçli kılmak, unutmamak, unutturmamak, belleklerimizi tazelemek, yeniden hatırlamak adına küçücük bir katkıdır bu kısa öykü. M.A
20 Eylül 2024- Urla
60 yaş çok erken.
YanıtlaSilDemek hiç ertelememek lazım, gelecek olanlar bizim tayin ettiğimiz zamanlardan önce gelebiliyor.
İleri yaşlarda her iki kişiden birinin Alzheimer olma ihtimali üzerinde duruluyor Murat. Ama son yıllarda 30'lu yaşlarda bile görülmüş maalesef. Sağlıkla ilgili hiçbir şeyi ertelememek lazım.
SilSevgiler. Sağlıklı günler...
Rüzgarın sesini dinlerken okuduğum yazınız beni uzak yerlere alıp götürdü. Yan odada oturan babamı gözlerimin önüne getirdim ve geçirdiğimiz her dakikanın ne kadar kıymetli olduğunu, birlikte yudumladığımız kahvelerin ettiğimiz sohbetlerin ne kadar önemli olduğunu.. İnsan olarak karşılaşabileceğimiz her durumu ayırt edebilmek, sağlıkta ve başımıza gelebilecek her durumu göğüsleyebilmek mücadele edebilmek...
YanıtlaSilGerçekten yazılarınız bana çok iyi geliyor ve farkındalığımı artırıyor.
Teşekkürlerimi ve sevgilerimi sunuyorum.
Öyle güzel ve ince düşüncelerle yorumlamışsın ki sevgili Elsa. Gerçekten öyle; Yaşadığımız her an değerli, o anları yaşamaya değer kılmak lazım.
Silİnsanız, her durumda, her koşulda zorluklarla karşı karşıya kalabiliriz.
İyi ve dikkatli bir okuyucu olarak kıssadan ne güzel hisse çıkarmışsın.
Ben teşekkür ediyorum.
Sevgilerimle.
Çok güzel bir öykü olmuş Makbule hanım, gerçekten yaşanmış hissi veriyor, inşallah daha ileri yaşlarda elden, ayaktan düşmeyiz, bu arada Yalnızlık şiiri de çok güzeldi. Kaleminize sağlık.
YanıtlaSilSevgiler...
Çok teşekkür ederim. Zaman zaman Alzheimer öyküleri tasarlamak yararlı oluyor diye düşünüyorum. Son yıllarda çok arttı.
SilOrhan Veli'nin insana dair şiirlerini seviyorum.Hepsi çok anlamlı.
Sevgiler...
Yazınızı okuyunca yüreğim ta derinlerden sızladı Makbule hanımcım rahmetli annemi aynı hastalık dan kaybettik neler yaşayıp neler düşünüyorlar eşlerden biri gidince diğeri çocukları da dahil kimse yerini dolduramıyor hele ki arada sevgi kuvvetli ise iyice çöküş yaşıyorlar bu hastalık ile mücadele eden hastaların ve ailelerinin Allah yardımcısı olsun.
YanıtlaSilAnnenizi rahmet ve saygıyla anıyorum. Benim de annem Alzheimer idi, kaybettik. Babam daha önce vefat etmişti.
SilBir çöküş yaşandığı doğru. Özellikle araştırmalar eşlerini kaybeden erkeklerin daha büyük çöküntü yaşadıklarını belirtiyor. Tüm hastalıklar zor elbette, ama Alzheimer tüm aileye zor günler yaşatıyor.
Sevgiler...
Her zamanki duygusal, düşündüren yazılarınızdan birisi. Hüzünlendirdiği kadar insanın kendi yaşlılığı ile de yüzleşip hesaplaşmasını sağlıyor. Paylaşım için teşekkürler.
YanıtlaSilEsen kalın.
Çevremdeki insanları gözlemlediğimde, hayatın dönemleri arasında yaşlılık en zor olanı sanırım Mehmet Bey. Hiç kimse gelecekte nelerle karşılaşacağını bilmiyor.
SilAnlamlı yorumunuza teşekkür ederim.
Sağlıklı, güzel günler.
Merih'in Atmosferinde Blog: Defalarca uğraşmama rağmen ne yazık yorumun yayınlanmadı sevgili Merih. Yorumlar listesinde yer alıyor ama blogda çıkmıyor. Oysa ne güzel bir yorumdu, üzüldüm.
YanıtlaSilÇözüm, sorunları çözümlemekte tabii. Yıllardır ne yazık, katlanarak ilerliyor. Öğretmen yetiştirme çok önemli tabii ama öğretmen de var olan programı uygulamak zorunda.İyi bir öğretmen sınıfında harikalar yaratabiliyor.Eğitim bir ekip çalışması. Bu işe gönül verenler başarıyorlar.
Bu konuda sayfalarca yazılabilir. İlgine teşekkür ederim.
Sevgiler.
Makbule'ciğim üzüldüm çok yorucu oluyor o yorumların ulaşmaması durumu; umarım düzelir zamanla bazen bana da başka bloğlarda oluyor.
SilEğitimde ki yarama gelince teşekkür ederim verdiğin bilgiler azıcık da UMUT olsa merhem oldu gerçekten yüreğime...Genç değerli idealist öğretmenler var gerçekten.
Benim isyanım sistemde, siyasetin rol oynaması...
O yüzden emeklilik kararımızı erken aldık tam da birikimli ve verimli yıllarımız da karı-koca yorulduk...
Sevgili arkadaşım iyi-mutlu günlere diyelim...Yine de.
Deniz yıldızı örneği çevremizi aydınlatmaya ışığımıza ihtiyacı olanlara isterlerse biz varız...
Ne büyük inceliktir sevgili Merih. Yeniden yorum yazma zahmetine girmişsin. İyi öğretmenler gerçekten çok güzel işler başarıyorlar. Ama ah uygulamaları zorunlu olan bir program var. Öyle erken emekliliğe karar veren çok öğretmen var. Bütün umudumuz o deniz yıldızlarında zaten. Bir tanesiyle bile öyle çok şey fark ediyor ki.
SilYalnızlık çok zor, özellikle yaşlılıkta yalnlzlık daha da zor.
YanıtlaSilGerçekten öyle. Özellikle bazı hastalıklarda eşini kaybeden erkeklerin çok sıkıntı çektikleri belirlenmiş.Alıştıkları düzeni sürdüremeyince boşluğa düşmüş gibi oluyorlar.
SilSevgiler.
Gerçekten harika bir öykü olmuş, kaleminize sağlık, efendim :)
YanıtlaSilBu arada gerçekten iyi bir seçim Orhan Veli :)
Şiirlerini çok seviyorum. İyi ki paylaştınız ve öykünüzde yer verdiniz.
Teşekkür ederim. O insanların gerçek hayattaki dramını bilince daha içten yazıyor insan.
SilOrhan Veli insanı çok iyi anlatan bir şair. Ben de şiirlerini çok seviyorum.
Yorumunuza teşekkür ederim.
Teşekkürler benden, efendim.
Sil"Ben de bazen bir parkda,kuş sesleri ya da çocuk cıvıltıları içinde tek başıma oturup,mutluluğumu kendimle paylaşma isteği duyarım."
YanıtlaSilYalnızlık hiç bana bu kadar dokunmamıştı,bu yazınızla başka bir bakış geliştirmem gerekli,sanki insan isterse kendine hep yetermiş gibi gelir bana nedense..?
Hele özel hastalık durumlarında ki hassasiyetler...Sanki herkesin bir yakını yanında olurmuş hayali ile yaşarım be...
Çok etkilendim kaleminize sağlık.
Sevgilerimle.
Ne güzeldir öylesine yalnız kalmak. İnsan bazen sakin bir ortamı arıyor. Böylesi yalnızlık farklı tabii. Belli hastalıklarda hassasiyet artıyor. Özellikle beyin hasar görmüşse zor günler kaçınılmaz oluyor. Araştırmalar şunu gösteriyor: Eşini kaybeden erkekler yalnızlıktan daha çok etkileniyorlar.
SilGüzel yorumuna çok teşekkür ederim.
Sevgilerimle...
Allah kimseyi yasliliginda o konuma getirmesin. Başkasına muhtaç olmak, evini, kendini unutmak. Hani derler ya, "Allah hayırlı ölüm versin" diye. Aslında biz insanoğlu, "Allah hayırlı bir yaşlılık dönemi versin" diye de dua etmeliyiz. Bu arada Orhan Veli çok sevdiğim iki-üç sairden biridir.
YanıtlaSilYaşlılar ve çocuklar; toplumun iki zayıf halkası. İkisi de bakıma, sevgiye, ilgiye muhtaç. Yalnız olup, çevresinde kimsenin bulunmaması gerçekten kötü. Orhan Veli'nin her şiiri nasıl da anlam yüklüdür.
SilTeşekkür ederim.
Makbule hanım, yazınız çok duygusal ve etkileyici....
YanıtlaSilEşimin babası Alzheimer hastasıydı ve sık sık kaybolurdu, oturdukları semte çok uzak olan, uzun yıllar yaşadıkları, daha sonra yıkılıp müzenin bahçesine eklenen arsada bulurduk onu. Yaz, kış, yağmur çamur fark etmez üç dört ayda bir o arsaya giderdi, Allah rahmet eylesin....
Benim annemde de son yıllarda senil demans başladı, akranları gayet aklı başında bir yaşam sürerken o kabuğuna çekildi ve bir an geliyor her şeyi unutabiliyor....
Onlara ihtimam gösteriyoruz ama içimizde hep iki korku taşıyoruz. Birincisi bu unutmalar nedeniyle ya kendilerine veya çevrelerine bir zarar verirlerse, ikincisi ise genetik olarak ben de ona benzersem korkusu......
Bu tür hastalıklarda duygusal olmamak mümkün değil. Kendi kendine yetebilen bir insan birden başkalarına muhtaç bir hale geliyor. Öyle ince bir çizgi ki ne zaman başladı, ne zaman bu kadar çabuk ilerledi, bazen anlaşılamıyor.
SilAnnem Alzheimer hastası idi, kaybettik. Mersin Alzheimer Derneği üyesiyim. Bilgilendirici toplantılarına, çeşitli etkinliklerine halen katılmaya çalışıyorum.
Bu tür hastalıklar hasta yakınlarının daha dikkatli olmasını gerektiriyor. Evden uzaklaşabilir, kendi başına ütü yapmaya kalkarsa, ocak yakarsa tehlikelerle karşılaşabiliyor. Annemin yemek yaptığı dönemlerde yemeği çok yaktığı olmuştur. İşe yaramıyorum duygusuna da kapılmaması için kırıcı olmadan yardımcı olmak gerekiyor.
Genetik olarak ailede birkaç kişide varsa risk faktörü artıyor.Ama asıl tetikleyici faktörler önemli. Düşmeler, rontgen ışınlarına maruz kalma, stres, ileri yaşlar vb. hep etkiliyor.
Eşinizin babasını rahmetle anıyor, annenize geçmiş olsun diyorum.
Yorumunuza teşekkür ediyorum.
Sevgiler.
çok çok güzeldi bu yazdığınız yaa.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim. Bu öyküyü ben de çok isteyerek yazdım.Hayatın içinden her şey insana dokunuyor. Çünkü her an her şey yaşanabilir.
SilSevgiler.
2017 de bu yazıya 60 yaş çok erken diye
YanıtlaSilyorum yazmışım, şimdi de Aragon'un bir siirini bırakayım :)
Yalnız insan merdivendir
Hiçbir yere ulaşmayan
Sürülür yabancı diye
Dayandığı kapılardan
Yalnız insan deli rüzgar
Ne zevk alır ne haz verir
Dokunduğu küldür uçar
Sunduğu tozdur silinir
Yalnız insan yok ki yüzü
Yağmur çarpan bir camekan
Ve gözünden sızan yaşlar
Bir parçadır manzaradan
Yalnız insan kayıp mektup
Adresimi yanlış nedir
Sevgiler der fırlatılır
Kimbilir kim tarafından
Yazılarımı, öykü ve şiirlerimi hatta gelen yorumları her zaman eşimle de paylaşırım, bilirsin Murat. Akrabadan öte bir "Can Dost" olarak severiz seni. Aradan 7 yıl geçmiş, gene ilk yorum senden. İlginç bir rastlantı.
YanıtlaSilKonu Alzheimer olunca zaman zaman yeniden "farkındalık " oluşturmak iyi oluyor. Ne yazık günümüzde 30'lu- 40'lı yaşlarda da Alzheimer olanlar var deniyor.
Aragon'un bu şiiri de ne güzeldir.
Yorumuna ve katkına çok teşekkür ederim.
eveet eklemeler ve düzenlemelerle etkileyici olmuş. insanı anlamak anlatmak ne kadar zor evet :)
YanıtlaSil2024 Şubat ayı, yılın en kısa ayı olmasına rağmen sağlık açısından çok yoğun bir ay oldu. Blogları Canlandırma Projesi konuları bu ay çok etkili idi. Eski bir yazımla katıldım.
SilAslında "Kardeş Özlemi " adlı paylaşımım da Şubat Ayı için uygun bir yazıydı. İnsana dair her konu ilginç...
Alzheimer olan teyzemi geçen hafta kaybettik, bir hastalığın öylesine güçlü bir kadını dize getirebileceğini hiç düşünmezdim. Hayata dair derin düşüncelere dalıp gidiyorum şimdilerde, bekar hayatı seçmiş, yalnız bir birey olarak geleceğimi düşünüyorum sonra... Kim bilir pişmanlık yakama ne zaman yapışacak ya da yalnız olmak her daim mutluluk kaynağım mı olacak?
YanıtlaSilKaleminizden çıkanları okumak sıcacık yapıyor yüreğimi genelde, diz dize oturup sıcak bir kahveyle eşlik ediyorum sanki sohbetinize. Ellerinize sağlık
Acınızı paylaşıyor, sabır ve başsağlığı diliyorum. Bu konuda uzmanlar, genellikle ölümlerin enfeksiyonlardan, yetersiz beslenmeden, düşme ve kazalardan kaynaklandığını belirtiyorlar. Yaş da önemli bir faktör tabii.
SilYalnızlık; insan yaşamında olumlu, olumsuz biçimde karşımıza çıkabiliyor gerçekten. Kişiliğimiz, sosyal çevremiz, alışkanlıklarımız, hobilerimiz, ruhsal ve bedensel yapımız her bireyde farklı sorunlar ya da sonuçlar yaratabiliyor. Çok kapsamlı bir konu.
Mersin Alzheimer Derneği, alanında yetkin uzmanlar ve gönüllülerle birlikte çok yararlı çalışmalar yapıyor.
Öyle içten ve naif bir yorum ki , o tadına doyulmaz Dost kahvesinden ben de birkaç yudum içmiş gibi hissettim.
Sağlıkla, huzurla, mutlulukla...
bcp mart, kadın yazarlar, kadın hikayelerini ele alan eserler, temalarımız :)
YanıtlaSilNedense Alzheimer hastalığının çok özel ve ayrı bir yeri olduğunu düşünmüşümdür hep hayatımızda. Tabiki zorlu, sıkıntılı ve çok sabır gerektiren bir süreç olmasının yanısıra; bazı güzellikleri , mutlulukları , sevinçleri ortaya çıkardığını da düşünürüm. Alzheimer hastasının kendisini çocuk gibi sevmesindeki güzellik, çoook eskilerden bir şiiri hatırlamanın vermiş olduğu mutluluk ve ilerleyen zamanlarda birşey yiyebildiği için yaşanan sevinçler gibi....
YanıtlaSilİnsan yaşamında en zorlu dönemlerde bile küçük mutluluklar insanı yalnız bırakmıyor, haklısın. İnsanın dayanma gücü sınanırken onlar da hayata farklı tatlar katıyor.
Silİncelikli yorumlarına çok teşekkür ederim.
Merhabalar.
YanıtlaSilBüyük bir keyif alarak zevkle okudum hikayenizi. Kaleminize, emeğinize ve gönlünüze sağlık ve mutluluklar dilerim.
Benim yöremde eşini kaybetmiş insanlar için doğru ya da yanlış ama şöyle bir söylem dile getirilir: "Yalnızlık Allah'a mahsustur." Neden böyle bir söylem? Allah'ın sıfatlarına uygun olduğu için, Allah'ın eşi olmadığı için ve her şeyden önemlisi eşi olmayanı "yalnız" olarak vasıflandırdıkları için. Güya onlara göre Allah, yalnızdır. Neden? Allah'ın ne eşi ne de çocukları vardır.
Müsaadeniz olursa, hikayenizden: "Yalnızlık insana yakışmıyor. İnsan konuşmak istiyor, paylaşmak istiyor. Yanı başında bir sevdiğine dokunmak istiyor.." cümlelerini ele alarak tekrar burada paylaşmak ihtiyacı hissettim.
Her ne kadar insana yalnızlık yakışmıyor olsa da, imkansızlıklardan ve mecburiyetten dolayı yalnız yaşayan insanlarımız da yok değiller.
Güzel ve keyifli bir paylaşımdı. Kaleminize ve gönlünüze sağlık. Selam ve saygılarımla birlikte sağlıklı ve hayırlı günler dilerim.
2017'den 2024' e yedi yıl geçmiş. Alzheimer hastalığının giderek arttığı günlerden bir günü hikaye etme isteğiyle oluştu bu kısa öykü.
YanıtlaSilSadece gününde anmak değil, farkındalık kazandırma amaçlı bir yazıydı. İlk yorumlarla şimdikiler birbirine karışınca bütün olarak okumak duygulandırdı beni. O yıllardaki arkadaşlarımızdan bazılarını kaybetmişiz. Bazıları yoklar. Blogların kaliteli ortamında kalmak güzel.
Yalnızlık ile ilgili düşüncelerinize katılıyorum. Mersin Alzheimer Derneği'nde gönüllü olarak çalışırken çok gözlemim oldu.(İnsan gözlemleri hep ilginç gelmiştir bana.) İnsan her zaman güvenilir bir can yoldaşı arıyor.
Sağlıklı, mutlu günler, yıllar diliyorum.
Hikayeniz çok güzel öğretmenim, Orhan Veli'nin dizeleri içime işledi. Böyle yoğun bir duyguyu bu kadar hissettirebilmek de şairin ve şiirin büyüklüğünden..
YanıtlaSilİnsan hikayeleri yazmayı seviyorum sevgili Senay. Gün içinde rastladığım her şey kafamda bir hikayeye konu olabiliyor.
YanıtlaSilOrhan Veli'nin her şiiri bir başka güzel.
Çok teşekkürler.
Çok güzel bir hikaye. Okuyunca, insana yaşadığı anın değerini anlama fırsatı tanıyor. Kalemine sağlık. :)
YanıtlaSilYaşamın her anından, çevremdeki insanlardan çok etkileniyorum. Duygular kaleme ya da klavyeye boşalıyor o zaman. Yazmayı, soluk almak gibi algılıyorum.
SilGüzel yoruma teşekkürlerimle sevgilerimi iletiyorum.
Yazı da şiir de çok güzel. Sevgilerimi gönderiyorum 💞
YanıtlaSilİnceliğine, güzel düşüncelerine ben de çok teşekkür ederim sevgili Derya. Yorumuna yanıt vermekte nasıl bu kadar geç kalmışım, affedersin. Benim için de o iki küçük kalbin yanında bir kır çiçeği hayal et lütfen.
SilBilinçli seçilen yalnızlık bazen aranıyor; bir konuyu enine boyuna düşünmeniz için, başınızı dinlemek için, şehrin gürültüsünden, insanların artık günümüzün bir hastalığı haline gelen samimiyetsiz davranışlarından kaçmak için vb. Ama Alzheimer hastasının yalnız kalması hikayenizden de anlaşılacağı gibi kendinden ziyade yakınları, bakanları için büyük bir telaşa ve endişeye yol açan bir durum.
YanıtlaSilGerek yaşam gerekse hakkını vererek icra ettiğiniz mesleğinizin birikimleriyle mekânsal seçimi, kişi profilleri, sade ve akıcı anlatımınızla öğretici-eğitici bir hikaye olmuş.
Yüreğinize, kaleminize (klavye mi demeliyiz artık bilmiyorum) sağlık Makbule Hanım.
"Seçilen yalnızlık" konusundaki düşüncelerinize katılıyorum Hikmet Bey, haklısınız. O farklı bir yalnızlık arayışı gerçekten. Adeta meditasyon gibi; sessiz- sakin bir köşede başını dinlemek ister bazen insan. Giderek bencilleşen dünyada yalnız insanlar da hızla artıyor.
SilAlzheimer hastalarında dönemlere göre ; muhakeme, zaman-mekân algısı, karar verme yetisi azaldıkça uyum güçlükleri de yaşanabiliyor. Son yıllarda hastaların kimlik bilgilerini içeren bileklikler kullanılabiliyor.
Motive edici, destekleyici güzel düşüncelerinize çok teşekkür ederim. Ben de halen kaleminize sağlık ' demeyi daha çok seviyorum. Teknoloji ne kadar gelişse de sanırım mantık ve duygu "insan" dan yana.