20 May 2018

GENÇLİK YILLARI...



Çocukluğumla ilgili fotoğraflarım çoktur da, gençlik dönemimde yok denecek kadar azdır. Kişiliğini bulunca insan, her şey kendi düşündüğü gibi olsun istiyor. O dönemlerde genç insan evet'lerle değil de hayır'larla daha barışık, daha isyankar, kurallara biraz kırgın, farklı bir dünyada yaşıyor. Saygısızlık değil ama "Ben de varım, beni de adam yerine koyun düşüncesi, beklentisi..." Daha kırılgan, daha alıngan, kişiliğinden ödün vermeyen ergenler tanıyoruz

Büyük bir Anadolu Kentinde, bir Kız Lisesinde okudum. Çok güçlü, ama çok katı bir eğitim aldık. Tek tip siyah önlüklerimiz, kocaman beyaz yakalarımız vardı. Saçlar ya iki örgü ya da kulak memesi hizasında kesilmiş olmalıydı. uzun saçlarım liseye kadar direnebildiler. Saç kestirmek dışında kuaföre gitmekten hiç hoşlanmayışım belki de o yıllardan kalmadır.

İnsan gençlik dönemindeki eleştirilerinde bazen haksızlık yaptığını yıllar sonra anlıyor. Eğitim çok sıkıydı belki ama okulda öğretmenlerimizden çok şey kazandık. Devlet Okullarında akademik kariyer yapmış gibi üstün nitelikli gerçek eğitimciler- Öğretmenler vardı. Bugünlerden farklı olarak o yıllarda özel okullar çok azdı, Vakıf Üniversiteleri yoktu. Makyajlı olarak okula gidiş yasaktı,  zaten makyaj sevmezdik, sadelik, doğallık geçerliydi. Kendini kanıtlamak için ya da özenerek sigara içenler olurdu.  Uyuşturucunun adı bile yoktu. Üniversite yılları dahil, yaşamım boyunca sigara içmeyişim belki o yılların etkisiyledir.

"Ne vardı,  neler değerliydi" diye düşünüyorum; Kitaplar, şiirler,  sanata- sanatçıya saygı, doğaya, insana sevgi, saygı, vefa, dostluk, arkadaşlık... Her dönem olduğu gibi aşklar, sevdalar da vardı elbette.  Belki de aşk sanılan platonik sevdalar. Aileler günümüzden daha kontrolcü, daha koruyucu idi. Para değil, güven, sevgi, saygı, namus, gurur, onur gibi değerler  ön plandaydı. Mutluyduk, gururluyduk, utanınca kızarırdık. Davranışlarımızda  içtendik ama yüzgöz olmazdık.

Bilgisayarlar, dijital fotoğraf makineleri yoktu o yıllarda, eksikliğini de duymadık. Sosyal Medya yoktu. Kısa mesajlar yerine mektuplar vardı. Emojiler (sözsüz-resimli ifadeler denebilir mi acaba?) yerine kendimiz çizerdik. Ortaya çıkanlar belki sanat eseri sayılmazdı ama yaratıcılık ürünü şeylerdi. Makine değil, insan ön plandaydı. Edebiyat, psikoloji, felsefe, kompozisyon derslerini ne çok severdim. Çekingen, hassas, kırılgan insanlar okumayı, yazmayı, incelikleri daha çok seviyor, benimsiyorlar. Onlar için sanki kısa mesajlar anlatımı da , anlaşılmayı da yetersiz kılıyor. 

Çağdaş, gelişmiş toplumlarda değişim ve gelişimin olması gerektiğine elbette inanıyorum.
Günümüzde teknolojiye tabii ki önem veriyor,  bir gereksinim olduğunu düşünüyorum. Ancak nedense halâ "Bilgisayarda dünya ne kadar yakın, insan ne kadar uzak" diye düşünmekten kendimi alamıyorum. 

Makbule Abalı - 2018







13 yorum:

  1. Ne güzel ifade etmişsiniz. Teknoloji büyük nimet ama bazen fazla teknik olmaktan duygularımızı yitiriyoruz gibime geliyor...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnsanlığımızı, duygularımızı, içtenliğimizi belki de... Değerli zamanlarımızı kaybederken, değerli dostlara zaman ayıramıyoruz çoğu kez. Yorumunuzu görmek beni mutlu etti.
      Sevgiyle-dostça.

      Sil
  2. "Bilgisayarda dünya ne kadar yakın, insan ne kadar uzak" , ne kadar doğru bir cümle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bilgisayar kullanmaya başladığımdan beri hep öyle düşündüm. Giderek insani değerlerimizi kaybediyoruz. Kötü niyetli olan insanlara çok geniş bir alan var. Bir okyanusta gibisiniz, cankurtaran yeleğiniz yeterli değil. Kuşku ve güvensizlik hakim.
      Sevgiyle...

      Sil
  3. Duygularımıza tercüman oldunuz. Kaleminize sağlık. Fotoğrafınız da o kadar güzel ki. Asaletiniz gençliğinizden belli. Sevgilerimle.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sıcacık yorumunuzla güzel görüşünüz... Çok teşekkür ederim. Kısa bir süredir İnstagramda da yazıyorum. Gençlik Haftası nedeniyle orada yazdığım bir yazıydı. Bloğa da koymak geldi içimden. Aslında kişisel fotoğraf kullanmayı sevmiyorum. Gençlik fotoğrafımda da belli oluyor; çekingen, romantik, ciddi duruşlu, içe dönük bir ergendim.
      Güzel, içten yorumunuza tekrar teşekkür ederim.
      Sevgiyle-dostça...

      Sil
  4. özlüyor bazen insan; ama ben de teknolojinin esirlerindenim:s bazen kafa dinlemek için 2 saat telefonu kapatıyorum ay kim aradı acaba dye açıyorum telfonu:s

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında tüm alışkanlıklarımız öyle değil midir? Bağımlı hale gelmemek önemli. Yağmurdan sonra dışarı çıkıp toprak kokusunu alabilmek, baharda hep bilgisayarın başında oturmaktansa çiçek açan kuru dalları fark edebilmek, bir dotla hiç olmazsa bir saat konuşarak zaman geçirebilmek...
      Yarar- zarar hesabı yapabilmek en güzeli .
      Yorumunuza teşekkür ederim.

      Sil
  5. dünya son on yıllarda ne çok değişmiş diy mi. yüzyıllardır olmayan değişim zaten dünyada son elli yılda olmuş :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ve insanlar değime ayak uydurmakta zorlanmışlar, güçlük çekmişler. Makineleşme insanın gücünü, emeğini geri planda bırakmış. Zamanla uyum sağlanmış.
      Teşekkür ederim.
      Not: Yorumu geç fark ettiğim için yanıt da gecikti. Özür dilerim.

      Sil
  6. Toprak olmayan yerde tohum yeşermiyor
    İnsanlar sebep aramış bireselleşmeye
    Bu dönemin elbette çok eleştirilecek yanı var ama ben bireysel çizgilerin onca silik olduğu, herkesin herkesin hayatı hakkında her şeyi bilip müdahil olduğu zamanların bu yanlarını özlemiyorum

    Güzel yanlar kalaymış ama bu tür şeylerin gidişi iyi olmuş

    ve siz hep çok güzelmişsiniz :-)

    Sevgiler

    YanıtlaSil
  7. Siyah beyazdı reaimler renkli olanlar pahalıydı hep ucuzuna kaçardıkkaçardık.Siyah beyazda iş görür derdik.Babam eski şipşak fotoğrafçısıydı,hani şu üç ayaklı ellerini içine sokup karıştırırlardıya onlardan işte .Hep sorarlardı babama "amca elinle içinde ne yapıyosun "diye....sonralarda öğrendim mercekten yansıyan görüntünün yansımasını fotoğraf kağıdına kaydedip orada fotoğraf banyosunu yaptığını..
    .Aynı sizler gibi aiyah önlük beyaz yaka formamız vardı okul yıllarında çok heyacanlı ve bir o kadarda ürkektik o yıllar....Televizyonumuz bile yoktu komşulara veya akrabalarımıza gider seyreder bazen evi unuturduk.....Fazla çalışkan deyildim ama yinede hep geçerdim sınıfı.Lise yıllarım aslında en önemli yıllarımmış çok geç anladım.O zamndaki arkadaşlıklar dostluklar aşklar(aşklar dedimse platonik)bir başka güzeldi.Sizin dediğiniz gibi mektuplar vardı.Teknolojiden uzaktık.Birşeyler yazar yanlarını süslerdik çok daha anlamlı ve güzel olurdu.....Biyoğrafi paylaşımınızda kendimde o yıllara ortak noktalar buldum ve anımı tazaledim.Sayenizde kısa bir yolculuk yaptım geriye doğru sagolun var olun başarılar sizle olsun.

    YanıtlaSil
  8. Merhabalar.
    Şİmdiki gençler, bizim dönemlerimizi beğenmezler sanıyorum. Ama ben, babamın ve annemin dönemlerini, şimdiki dönemlerden çok fazla beğeniyor ve seviyorum. O dönemlerde seni haksız çıkaracak pek arsız yoktu, hırsız yoktu, saygı vardı, sevgi vardı, vefa vardı... Şimdiki dönemde bunların hiç biri kalmadı ki, neyini seveyim?
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil