23 Haz 2022

ÇOCUKÇA...


Bir yaz daha yaşanıyor. Sanki seslerle birlikte renkler de çoğaldı. Cadde ve sokakları çocuklar doldurdu. Okullar tatile girince çocuklar özgürce oyunlara yönelmek istediler. Ama artık eskisi kadar rahat değiller. Sanki her köşede bir tehlike var. Dünya bir başka dünya...

Çocuklar gelecekte büyükleri sorgulamayacaklar mı? "Oyun alanlarımızı yok ettiniz. Parklar, çimenler, çiçekler, hatta ağaçlar kayboldu. Yüksek yapıların arasında sıkıştık kaldık. Saklambaç, körebe, top oyunlarımız artık oynanamıyor. Sokaklar tehlike dolu. Korkuyoruz, cesaretimizi yitirdik. 

"Sahte kahramanlar çoğaldı. Çeteler kurulmaya başladı. Her şey yapay. Sanki herkes sahte tavırlar içinde. Kırları, kuşları, mavi gökyüzünü, dallarından taze meyve koparıp yediğimiz meyve ağaçlarını özlüyoruz. Güneşin doğuşunu, batışını izlemek, yıldız kaymalarını gözlemek , dalgaların sesini dinlemek istiyoruz. Tıpkı dünkü çocuklar gibi... "

Makbule Abalı


19 Haz 2022

BABALAR ÇOCUKLARINA KULAK VERSELER NELER DUYARLARDI ... ?


 Çocukların bazen beden diliyle,ya da  bazen sözel veya yazılı olarak  babalarına söylemek istedikleri ne çok şey vardır. 

Bugün onlara kulak vermek ister misiniz ?

"Onunla birlikte dünya daha güzeldi. Dili, dini, milliyeti, cinsiyeti, rengi ne olursa olsun,  insanları  ayırt etmemeyi babamdan öğrendim."

"Neden önceleri  "anne" diye ağlarız da yardıma ihtiyaç duyunca ilk babamız aklımıza gelir? Sözcüklerle tanışırken de ilk "baba" der çocuklar? "

" Küçükken babamın o kocaman elini tutmak, onun hikayelerini dinlemek ne büyük mutluluktu. O eli bilsen nasıl arıyorum..."

"Babamdan bizlere çok para, mal, mülk kalmadı belki ama, övünülecek bir geçmiş, dürüstlük, insanlık, ak bir alın, sevgi dolu bir yürek kaldı."

"Babam dünyanın en nazik, en sakin insanıydı. Çünkü annemi, bizleri çok sevdi, hiç incitmedi."

"Ben evlenmek istemiyorum" diyerek ağladı küçük kız. "Ya babam kadar kötü bir kocam olursa..."

"Çekingenliğimin, güvensizliğimin, tutukluğumun nedeni babamdır.  Yalnızlığı tercih etmem, düş kırıklıklarım hep ondan kalmadır."

Bir başka çocuk: " Dünya bir anda karardı sanki. Babamı kaybedince anladım, en büyük sevgi kaynağım yok oldu gitti."

" Eşime hep sadık kaldım, onu ömrümce sevdim, saydım. Bu konuda en etkili öğretmenim babamdı."

" Kızlar babalarına düşkün olurlar. Çünkü  iyi bir baba gücün, iyi ahlakın, saygı ve sevginin sembolüdür. "

"Dostlarıma iyi davranmayı, vefalı olmayı babamdan, tartışmayı, kavga etmeyi arkadaşlarımdan öğrendim."

"Hayat uzun bir maratondu. Her uzun koşuda, zorlu sınavlarda babamdan, ailemden güç aldım..."


Sadece bir güne değil, çocuklarının hayatlarına güzel izler bırakabilen  BABA'lara ne mutlu. İyi ki varlıklarını hissettirdiler, iyi insanların yetişmesine katkıda bulundular. Onlara gönülden selam olsun.

Yitirdiğimiz tüm babaları saygıyla, özlemle, rahmetle anıyoruz.

Makbule Abalı

18 Haz 2022

İNSANLAR DA MEVSİMLERE BENZER


İnsanlar da mevsimler gibidir. Dört mevsimi barındırır içinde. Kimisi kış gibidir, soğuktur. Ama içinde bir odun 
 ateşinin sıcaklığı olabilir. Kar manzarası izlersiniz bazen; beyaz,saf tertemiz. Bazen öfkeli olur, kar lapa lapa yağar üstünüze. Bazen yumuşaktır, incecikten bir kar yağar, şarkılardaki, şiirlerdeki gibi...

Ekonomik nedenlerle kıştan yaza geçişi özler insanlar. Yazı çekici kılan belki de tatil özlemidir. Ama yaz arkadaşlıkları, dostlukları çoğunlukla diğerlerinden kısadır. Yaz uçarı bir mevsimdir.Harekettir, neşedir.

Sonbahar her renkten görünümüyle ince ruhlara hitap eder. Yaz yağmurlarından sonra, son bahar derin düşüncelere yöneltir insanı. Bazen kasvetlidir ama yaşam da çok yönlü değil midir?

İlkbahar bir müjde gibi gelir, kalpleri fetheder. Yeniden arınmadır, coşkudur, heyecandır. Kuru dalların yapraklarla, çiçeklerle donanması mucize gibidir. Bahar, insanın da kendini yenilemesidir doğa gibi. Bir kan değişimi gibidir. 

Kişiliğine göre dört mevsimi içinde barındırır insanoğlu. Mevsimler değişirken kimlik değiştirir adeta. Dünya döner, mevsimler değişir, insanlar değişir... Doğanın en önemli yasası da değişim değil midir ?

Makbule Abalı


9 Haz 2022

TANIMAK...


 Bir insanı tanımak, onun tüm özelliklerini bilmek, her yönüyle anlamak mı demektir? Neden bir insanı kısa zamanda türlü yönleriyle tanımak isteriz? Neden bir bilinmeze yolculuk yapmak, onu anlamak, kavramak isteriz? Bir insanın özeline ulaşmak o kadar kolay mıdır? Farklı zamanlarda farklı davranışlarla onu tanımak bir başka olmaz mı? Bir insanın kendine bile açıklayamadığı gizemli yanları yok mudur? 

Tanıtım,  sadece adı-soyadı, i hemen anlaşılmaz. yaşı, cinsiyeti, memleketi, medeni halinden mi ibarettir? Zamanla çok şey bilinebilir. Ama karakter özellikleri  hemen anlaşılamaz. Aslında çok yönlü düşünebilen bir insan için her soru, her yanıt değerlendirmeye açıktır. Cevabı net olmasa da kişiyi ele  verir. 

Bir kişi tam anlamıyla tanınabilir mi? Yıllarca aynı evde yaşayanlar bile birbirlerinde bilemedikleri yönler keşfediyorlar. İnsan çok bilinmeyenli denklem gibi. Aynı ailede yetişen bireyler bile ne kadar farklı özellikler taşıyabiliyorlar. İki kardeş zıt kardeşler olabiliyor. O zaman bir insanı tam anlamıyla tanımak mümkün müdür? Ve neden o denli detaylı tanınmak? Varsın hayat sürprizleriyle yaşansın. Yaşam bir bilinmezler dünyası değil midir?

Kişilerin birbirini tanıyabilmesi için uzun bir zaman dilimine ihtiyaç var. Bu zaman diliminde içten olmak, güven vermek,  objektif olmak önemli. Ama asıl önemli olan bir insanı sadece fiziki yapısıyla değil,  iç dünyasıyla, ruhsal yönüyle tanımak. Asıl zorluk orada...

Makbule Abalı



4 Haz 2022

KENDİNE MERHAMET ETMEK...


Çok değer verdiğim arkadaşlarımdan biri bir tabirden söz etmişti; "Kendine merhamet etmek" Bu söz ne çok şey içeriyor: Kendini düşünmek, kendine acımak, kendini ihmal etmemek... 

Düşünürken insanın kafasında türlü çeşitli sorular canlanıyor . Kendini düşünen insan  bencil insan mıdır? Kendine merhamet etmek, başkalarına merhamet etmeye engel olur mu? Merhamet sözcüğünün içinde neler var diye düşünüyor insan. Acımak, üzülmek, incinmek, boyun eğmek... 

Bazen hiç "hayır" sözcüğünü kullanamayanlar vardır aramızda. Kendine acımadan her şeye evet diyen ve sonuçta pişmanlık duyan insanlar. Sorular çoğalıyor kafamda; Kendime merhametli olursam başkalarına acımasız mı olurum? Acımasız olmak insafsız olmak mıdır? 

Bir de madalyonun öbür yüzü var: Herkese karşı verici olmak, fedakar davranmak ama kendini ihmal etmek adeta kendini unutmak. O zaman başkası söylemeden insan kendine seslenebiliyor: Kendine merhamet et, kendini düşün, kendine özen göster. Çünkü zaman intikam alıyor, ihmal edilen günlerin, yılların acısı çıkıyor.

Canınıza hoyratça davranırsanız hayat da acısını hoyratça alıyor. Günler, haftalar, yıllar birbiri ardınca akıp geçerken gün gelip insan kendi kendine sormaz mı? Ben kendim için bunca yıl ne yaptım, sevdiğim neleri gerçekleştirdim, hayatımda sevdiğim nelere yer verdim?

Sevdiğiniz şeyleri ne kadar ertelediniz ya da iptal ettiniz? Hayatınız ne kadar değerliydi. onu ne kadar değersiz kıldınız? Sorular birbiri ardınca gelirken şimdilerde cevaplamak nasıl da zor...

Makbule Abalı