Dile kolay; CUMHURİYETİMİZ 100 YAŞINDA. Yüzyıl, bir asır, çok uzun bir zaman dilimi. O uzun yıllar nelere tanık oldu, neler yaşandı. kimler geldi, kimler geçti ? Her dönemin, o zaman diliminde yaşayan insanlara kazandırdığı belli davranış kalıpları, yoğun, kalıcı duygular var. Gelişim aşamalarında, yaşadığımız topluma uyum sağlarken, birey olmaya çalışırken kazandıklarımız, yıllardan geriye kalan izler, birikimler...
Yüzyıllık Cumhuriyetimizin " bir dönem tanığı " olmak adına dün gece ilkokul yıllarımı düşündüm: Ta o yıllara anılarımda bir yolculuk yaptım. Neyse ki hafızam da gerçek bir dost gibi bana yardımcı oldu, pek çok şeyi hatırlamama fırsat verdi. Geldiğimiz yolu bilmezsek sonraki zaman dilimlerini nasıl değerlendirebiliriz, neye göre önlemler alabiliriz?
Hatırlayabildiğim kadarıyla o dönem; Aza kanaat etme, , paylaşabilme, tutumlu olma, insani yönden büyüklere saygı, küçüklere sevgi gösterebilme, güven, dürüstlük, vefa, onur, hak, hukuk, adalet duygularının yoğun ve gerçekçi olarak yaşandığı yıllardı. Atalarımız, büyüklerimiz, gerçek savaş öyküleriyle büyümüş, yıllarca askerlik yapmış , çok acı ve eziyet çekmiş , yoklukla mücadele etmiş bir neslin çocukları, torunları olarak her şeyi ince ve kapsamlı düşünürlerdi.
"Devlet Baba", "Toprak Ana", "Asker Ocağı", "Er Meydanı". "Baba Ocağı", "Ana Kuzusu", "Ahde Vefa", "Sorumluluk Bilinci", "Vazife Anlayışı", "Sadakat", "Liyakat" o nesillerde yerinde ve sık kullanılan sözcüklerdi. "Bir tas sıcak çorba, bir yudum su, bir bardak dost çayı, kırk yıllık kahve, Tanrı misafiri, adam gibi adam, helâl süt emmiş, yuvayı yapan dişi kuş, altın kalpli, alnı pak, yüreği pak" gibi deyimler, sözcükler de ta o yıllardan belleğime kazınmış gibi adeta. Kimler bu sözcükleri, güzel deyişleri unutturdu bize, kimler anlamlarını değiştirdi ya da başka anlamlar yükledi? Yeni eklemelerle bu anlamlı sözcüklere yeniden yer verebiliriz dilimizde.
Milli ve Dini Bayramlar " bayram" gibi kutlanır, acılar için hep birlikte yas evine gidilerek "İmece usulü" kısıtlı imkânlarla hazırlanan yöresel yemekler bırakılırdı. Yere düşen ekmek parçasını hemen alır, üç kez öper, uygun bir yere koyardık. Ekmek kutsaldı. Yazın en sıcak günlerinde bile oruç tutmak isteyenler olurdu biz çocuklar arasında. Her şey sadelik ve içtenlik üzerine kurgulanmıştı sanki. Korkarak değil, inanarak, olması gerektiği gibi yapardık. Sevap- günah içimizde idi. Din Kültürü ve Ahlâk Bilgisi Derslerimizde de çok şey öğrendik. O dönemde fotoğraflar çekilerek yardım kolileri dağıtılmazdı ama yoksullar için adları bilinmeyen yardım melekleri, aşevleri vardı.
Evlilikte sadakat, anlayış, vefa, dostluk esastı. Görücü usulü evlilikler çoğunluktaydı ama ayrılma boşanmalar bu kadar yaygın değildi. Evlenme yaşı şimdikinden daha genç idi ancak çok küçük yaşta evlendirilen kız çocukları yoktu. Kadın sığınma evlerine de ihtiyaç yoktu sanırım. Ekonomik sıkıntılar aileleri sarsardı ama "Orta Direk" aileler ; temelden, çatıdan, yan kolonlardan, kirişlerden güç alarak ayakta kalmayı, geçinmeyi bilirdi. Tarımla, çiftçilikle uğraşan aileler biraz daha şanslıydı. Çukurova'nın verimli toprakları zor günlerde cankurtaran simidi gibi olmuş, "Aza kanaat eden" insanları doyurmuştur.
Adana'da doğmuş, üniversite öğrenimine kadar çocukluk ve ilk gençlik yılları Adana'da geçmiş eski bir Adanalı olarak ne çok severim Adana'yı, sıcak iklimi gibi sıcak dostluklarını, yöresel yemeklerini, gönülleri kadar zengin dost sofralarını. belki biraz gürültülü ancak içten söyleşilerini. Üniversite sonrası ilk görev yıllarım gene Adana'da başladı. Yaş aldıkça, çocukluk yılları ne kadar gerilerde kalsa da kolay kolay unutulmuyor, anılar deposundan silinmiyor. Narenciye çiçeklerinin kokusu burnunuzda, ağaçtan koparıp yediğiniz meyvelerin tadı damağınızda kalıyor. Fayton arabaların tekerlek sesi, arabacıların atlara seslenişi halâ kulaklarımda.
Adana Namık Kemal İlkokulu ilk eğitim yuvam sayılır. İlk dört yılım orada, son yılım da taşınmamız nedeniyle Celâlettin Seyhan İlkokulunda tamamlandı. O yıllarda anaokulları yoktu. Sınıflarımız yaklaşık 40 kişi kadar olurdu. Her sabah Atamızın gülümseyen yüzü karşılardı bizleri, güç alırdık. Sınıfımızda her kesimden, her yöreden arkadaşlarımız vardı. Doktor, mühendis, hukukçu, öğretmen, işçi, esnaf her kesimden insanların çocukları. Okul sadece öğretim değil aynı zamanda bir eğitim yuvasıydı.
Önlüklerimiz tek tipti . Kocaman kurdelelerimiz, beyaz yakalarımızla adeta akla karanın temsilcileri gibiydik. Ancak her zaman griye de yer vardı. Hayal kurmasını hepimiz iyi bilirdik. Sadece okur yazar olmadık, dinlemeyi, anlamayı, insan ilişkilerini, tarih bilincini, yurt sevgisini, adaletli olmayı, bilimsel düşüncenin değerini de orada belledik. Her okulda Öğretmenlerden daha kıdemli bir Başöğretmen olurdu. Eğitim müfettişlerinden ayrı, okulda genel anlamda bir denetleyici. Bir arabulucu gibi işleyişten sorumlu, deneyimli bir kişi. Okullarda okuma yazma bilmeyen yetişkinler için "Okur Yazarlık Kursları" vardı.
Bayramlarda Belediye binası önündeki Resmigeçide en temiz, giysilerimiz, en düzenli yürüyüşümüzle katılırdık. Marşlar, bayraklar, flamalar, şiirler , günün anlam ve önemini belirten konuşmalar o törenlerin ayrılmaz bir parçasıydı. Coşkuyla kutlamalara günler öncesinden hazırlanırdık. Sınıflar renkli kâğıtlarla, fenerlerle, bayraklarla süslenirken bazen kızlara krapon kâğıdından giysiler hazırlanır, kurdeleler, şeritlerle süslemeler yapılırdı. Bazen ansızın yağan güz yağmuruyla ıslanmışızdır da o törenlerde. Öğleden sonra çocuk baloları düzenlenir, geceler fener alaylarıyla sonlanırdı. Günlükler, anı defterleri birer canlı tanıktır o özel günlere... İş derslerinde yaptığımız karton kumbaralar dini bayramlarda verilecek küçük harçlıklar için bir kenarda sırasını beklerdi. Çocuklar için; tatlı dil, güler yüz, bir küçük mendil ya da çorap, birkaç şeker her zaman kabul görürdü.
Yaş aldıkça dinlemek kadar anlatmayı da seviyor "dünkü çocuklar." Daha anlatacak öyle çok ince ayrıntılar var ki dağarcığımızda. "Geçmiş zaman anlatıcıları" geçmişte yaşadıklarını anlatmalılar tüm çocuklara. Sadece torunlarla sınırlı kalmamalı bu halka. Dinlemesini, gözlemesini, izlemesini bilmeyenlerin yarınlara da güvenilir, kalıcı katkıları olamaz. Başöğretmen Atatürk'ün çocuk ve gençlere emanet ettiği "Cumhuriyetimiz" 100 yaşında. Yürekten kutluyoruz. O zor yıllarda bile ne güzel işler gerçekleştirildi, büyük başarılara imza atıldı. Bilimsel gerçeklerden uzaklaşmadan, aklın sağduyunun, hoşgörünün yol göstericiliğinde aydınlık, umutlu yarınlara.
Yolunuz açık, hayalleriniz büyük, çalışmalarınız daim olsun sevgili çocuklar ve gençler.
Makbule ABALI-Eğitimci
28.Ekim 2023 -Urla
Not: Bir yıl önceki yazımı güncelleyerek yayınlıyorum. Saygılarımla.
CUMHURİYETİMİZİN 101. YILI KUTLU OLSUN.
Makbule ABALI-Eğitimci
26 Ekim 2024-Urla
Ne güzel anlatmışsınız ben de zamanda yolculuk yaptım satırlarınızda gezinirken.
YanıtlaSilİlk yorum senden geldi sevgili Handan. Günümüzde kurgu filmler, 3 boyutlu görseller ve daha niceleri de bilinmezler dünyasına yolculuk yaptırıyor ama gerçek her zaman daha kalıcı sanırım. Teşekkürler.
SilSevgiyle.
anıları okumak en sevdiğiiim, teşekkür ederiz :)
YanıtlaSilYaşanmışlıklardan geriye kalanlar bellekte özel bir bölmede saklanıyor galiba. Olumsuzlar da vardır elbette.
SilNice güzel yıllara.
Yaş aldıkça dinlemek kadar anlatmayı da seviyor "dünkü çocuklar." Anlatmaya devam etmeli dünkü çocuklar :)
YanıtlaSilDinlemeyi, anlamayı, algılamayı ve değerlendirmeyi bilenler var oldukça yorulmadan anlatacaklar elbette. Yüzyıllar öncesinden gelen aydınlanma ışığı, yeni kuşaklarla yıllar sonrasına umutla taşınacak.
SilÇok teşekkürler.
Hep böyle güzel yazılarınızla anlatmaya devam edin öğretmenim, biz de faydalanıyoruz tecrübelerinizden sayenizde..
YanıtlaSil100 yıl öncesi. 100 yıl sonrası. Bizler sadece bir bölümüne tanık olabildik o zor yılların. Gerçek öykülerle, deneyimlerle bugünün gençleri de daha bilinçli olarak yollarına devam edecekler kuşkusuz. Yarınlar onların.
SilÇok teşekkürler.
Öyle güzel anlatıyorsunuz ki adeta o yılları yaşıyorum satırlarınızda yüreğinize sağlık
YanıtlaSilBenzer iki yorum alt alta olunca, çok az farklı da olsa tereddüt yaşadım. Ama bazen yorum yazan arkadaşlarımın nedense bana ulaşamayan yorumlarını da hatırlayınca , emeğe saygı açısından haksızlık yapmak istemedim.
SilBu kısacık ama içten yoruma çok teşekkür ediyorum.
Öylesine güzel anlatıyorsunuz ki adeta o yıllarda yaşıyor gibiyim yüreğinize sağlık öğretmenim ❤️
YanıtlaSilBu konuda beynimiz de adil davranıyor neyse ki. Eski kayıtları en sona saklayıp, önce yenileri siliyor. Anılar denizinde yüzmek de yormuyor insanı. Ve iyi ki yorumlar tamamlamaya yardımcı oluyor.
SilO yıllar ev-iş derslerimizde erkek arkadaşlarımızla birlikte sökük onarmayı, yama yapmayı, düğme dikmeyi, bu yolla yardımlaşmayı da öğrendik. "Eskisi olmayanın yenisi hiç olmaz." derdi öğretmenimiz. Dizleri yırtık pantolonlar henüz moda değildi o yıllarda .
Esen kalın.
Makbule Hocam, bu satırları yazan ellerinize sağlık.
YanıtlaSilHer bir ayrıntı beni kaç seneler öncesine götürdü. Dünkü çocuk olan bizler, aslında ne kadar çok duygu geçişleri yaşamışız. Saydığınız vefa, saygı, hürmet, beceri, dostluk, içtenlik, hoşgörü, sevap-günah ve daha bir çok kelimeyi, bizler sadece sözlükte geçen kelime olarak öğrenmedik, bizzat yaşadık.
Yaşadıklarımızın hepsine kefilim ve iyi ki diyorum.
Cumhuriyetimizin 100. yılı kutlu olsun!
Ben seni güzel yazılarınla, pek çok dostuma önerdiğim eğitici, düşündürücü radyo programlarınla bir "Yeni Kuşak Temsilcisi " olarak biliyordum sevgili Sezer. O yoğun duyguları yapabildiğimiz ölçüde yaşadık ve yaşattık çevremizdekilere.
Silİnan bazen sözlükler de şaşırtıyor beni. Hatırlarsın, "cefakâr" sözcüğü bile anlam değiştirmiş. Saygıyla, sevgiyle andığım idealist, cefakâr öğretmenlerimizi nasıl unuturum?
Onurlu, vefalı ve dirençli olarak aydınlık yarınlara.
Öğretmenim ne güzel bir yazı olmuş . içimdeki Cumhuriyet sevincini daha da çoğalttı bu yazınız... Sizin bu yaşlarınızdaki güzelliklerinize, mutluluklarınıza , ışıl ışıl enerjinize şahit olmak o kadar güzelken yazınızla birlikte keşke çocukluk yıllarını da görebilseydim öğretmenimin duygusuna kapılıverdim. Göremesem de o güçlü ve içten anlatımınızla o zamanlardaki atmosfer ve o zamanlarda ki siz zihnimde yer etti.
YanıtlaSilGüzellikler , iyilikler , mutluluklar , sevinçler hep var olsun hayatımızda....
Cumhuriyetimizin 100. yılı kutlu olsun...
Güzel yorumunda Cumhuriyet coşkunu, bağlılık ve sevgini dile getirirken ben de iltifatından payımı aldım. İçtenliğini bilen biri olarak çok teşekkür ederim.
Sil"Yedisinde ne isen yetmişinde de öyle olmak" sözüne bütünüyle katılmasam da doğruluk payı var elbette. Klasik insanlar hele sadelikten, doğallıktan yana iseler çok kolay değişmiyorlar. İç benle çok çatışmaya girmemek, sakin olabilmek, mantık ve duygu terazisini dengede tutabilmek de belki bu konuda yardımcı oluyor.
Güzel dileklerinin, düşüncelerinin hepimiz için gerçek olması özlemiyle.
Cumhuriyet, ikinci yüzyılında, daha aydınlık, daha vicdanlı, daha merhametli, daha gösterişten uzak, daha dürüst insanların memleketi olur dilerim. bir umudun var mı derseniz, "umutsuz yaşanmıyor" diyebilirim sanırım...
YanıtlaSilBu güzel yorumda "İkinci Yüzyıl" ifadesi içimi hoş etti birden. Dileyelim ki bu duygu yüklü saf, temiz dileklere daha çok insanımız sahip çıksın, benimsesin. UMUT...hangimiz soluk alabiliriz ki onsuz?
YanıtlaSilBu sabah değerli buraneros arkadaşımızın sayfasında (sanırım izleyicisin.) ikinci yorumumda söz ettim. Umut hep içimizde.
Sevgiyle, umutla.
Anılarınızı keyifle okudum Makbule Öğretmenim. Eskilerde yaşanan insan ilişkileri hep daha kıymetli gelmiştir bana.
YanıtlaSilBazen düşünürüm; o zamanlarda da olumsuzluklar vardı, yakındığımız durumlar olurdu ama ,belki insanlar daha hoşgörülü, daha bağışlayıcı idiler. Uzlaştırıcı, denge sağlayıcı, adil, taraf tutmadan çözüm arayan bilge insanlar da vardı.
SilKötü örnekler mi çoğaldı, dostluklar mı bozuldu, çıkar ilişkileri mi ağır bastı kim bilir...?
Sevgiyle.
Merhabalar.
YanıtlaSilYazınızı okuduktan sonra Cumhuriyetimizin 100. yıl yaşını ikmal etmesi dolayısıyla
Rahmetlik en büyük amcam 1919 ve babam 1922 doğumlular. Her ikisinin doğum tarihleri bana Kurtuluş Savaşı'mızı ve Cumhuriyetimizi hatırlatır.
Cumhuriyetimizin 100. yılı kutlu ve daim olsun. Cumhuriyetimiz ilelebet payidar kalsın.
Selam ve saygılarımla.
Merhabalar,
SilBüyük Önder M. K. Atatürk'ün bizlere en büyük armağanı Cumhuriyet 100 yaşına ulaşmış. Ben annemin babasını , çok küçük yaşta kaybettiği annesini hiç görmedim. Onun adını taşıyorum. Babam evliliğinden 3 gün sonra tekrar askere çağrılmış. Eşimin amcası Çanakkale Savaşında bir gözünü kaybetmiş. Çok uzun yıllar savaşmışlar. Benden 10 yaş büyük olan eşim, savaş yılları köylerinde yaşadıkları yokluk ve fedakârlık yıllarını yoğun duygular yaşayarak anlatır. Köy Enstitülerinin son yıllarına gecikmiş olarak erişebilmek, özellikle dağ köyleri çocukları için çok büyük bir şans olmuş
Bu güzel ülkemizi bizlere kazandırmak için kahramanca, canı pahasına çalışan, savaşan tüm büyüklerimizi rahmetle, saygıyla, minnetle anıyoruz.
Yorumunuza çok teşekkür ederim.
Selam ve saygılar.
Canım Makbule öğretmenim anılarınızı okumak harika, iyi ki yazdınız,iyi ki tarihe not olacak burada. Aynı yıllarda aynı duyguları farklı şehirlerde yaşadık... Cumhuriyetimizin nice yüzyılları olsun. Bir haftadır etkinliklerin içindeyim halkımız en büyük bayramını kutladı,ne mutlu...
YanıtlaSilSevgili Arzu, güzel yorumunu okurken "Geçmiş zaman olur ki hayali cihan değer." sözüne takıldı zihnim; Uzun süren bir zorunlu dinlenme molasından sonra ilk senin yorumun karşılamıştı beni. Nasıl unuturum ! Yanıtsız kalmış o yorumunu hemen cevaplamıştım. Vefa'nın canlı kanıtı gibi bilirim seni.
SilCumhuriyetimizin 100. yılına tanık olabilmek büyük mutluluk elbette. Mutluluğumuzu pekiştirecek güçlü halkaları, değişim ve gelişimleri de tez zamanda görebilmeyi dileyerek...
Gönülden sevgilerle.
Nasıl güzel anlatmışsınız anılarınızı, sizinle birlikte ben de kendi anılarıma doğru yol aldım. Cumhuriyetin kazanımları ne kadar değerli. Altını çizdiğiniz o değerler; saygı, sevgi, vefa, dostluk, bayrağımıza ve atamıza saygı. Evlilikte sadakat, anlayış... İçtenlik, samimiyet... Doğru ve düzgün insan olabilmek!. Bizler gerek ailelerimizde, gerek mahallelerimizde ve eğitim kurumlarımızda bu temel değerler üzerine inşa ettik karakterlerimizi. Güzeldi o günler... Ancak bir kez daha umutlarımız perçinlendi!. Bu yıl, Cumhuriyetin coşkusunu iliklerimize kadar hissettik. Diliyorum en kısa zamanda özlediğimiz o değişimi de yaşarız. İlelebet Yaşasın Cumhuriyet!
YanıtlaSilSevgiyle, esenlikle.... iyi haftalar dilerim Makbule Öğretmenim.
Yazımı 28 Ekim Günü biraz da buruk ve hüzünlü olarak yazmıştım sevgili Esin. Bu duygularımı yarın paylaşacağım sonraki yazımda da dile getirdim. Yıllar önceki kutlamalarımız bile daha coşkulu ve görkemli olurdu , koca bir yüzyıl, nasıl bir farkındalık yaratılmaz düşünceleri yüreğimi acıtıyordu inan...
SilAma bir gün sonra "Büyük Halk Kutlamasını " görünce öyle mutlu oldum ki. İçten gelen, inanılan, benimsenen, doğal olan her etkinlik bir başka oluyor.
Ülkemiz çocuk ve gençleri, insanları için umutlarımız bir kez daha tavan yaptı. Sevinçle, mutluluk gözyaşlarıyla izledik bu muhteşem Halk Kutlamasını !
Sevgiyle, umutla aydınlık yarınlara...
Öykü okumak gibiydi, cumhuriyetimizin 100. yılı kutlu olsun. :)
YanıtlaSilYüzyıllar öncesinden günümüze uzanan, tarihte iz bırakmış gerçek öykülerden damıtılmış anılarla yazmaya çalışmak... Emekli bir eğitimcinin duyguları ile Cumhuriyetimiz kutlu olsun.
YanıtlaSilÇok teşekkürler. sevgiler.
Hala eğitmeye, devam ediyorsunuz, yorumlara verdiğiniz, zarif ve bilgilendirici yanıtlarınız da çok değerli.
YanıtlaSilYaşama umut ile bakmamıza destek veren, yazınız için, teşekkürler, öğretmenim.
Cumhuriyetimiz kutlu olsun, nice yüzyıllara.🇹🇷
Güzel, ince yorumunuza çok teşekkür ediyorum. Yazılar , şiirler yorumlarla bütünleşiyor. Okuyucuların , izleyicilerin geri bildirimi bizler için çok değerli birer motivasyon kaynağı. Güç veriyor, yolumuzu belirliyor.
YanıtlaSilUmut hiç tükenmesin, yarınlarımıza ışık ve enerji olsun.
Nice yüzyıllara...
Kaleminize yüreğinize sağlık Makbule öğretmenim harika bir yazı o günleri çok güzel anlatıyor sizi tanıdığıma çok memnunum ,gelecek güzel aydınlık günlerde görüşmek üzere Canay Sunay
YanıtlaSilArtık eskisi kadar sık yazamasam da "yazabilmek", beni rahatlatan, mutlu eden bir etkinlik. İnanın, son zamanlarda her yazıdan sonra sanki Öğretmenimizi haberdar etmek gibi bir duyguya kapılıyorum. "Yorumları da tek tek okuyorum" diyen sesi kulaklarımda. Saygıyla, rahmetle anıyorum Şerafettin Sunay Öğretmenimizi. Işıklar içinde uyusun.
SilSon cümleniz benim de içten görüş ve dileğimdir sevgili Canay Öğretmenim.
Sağlıkla, huzur ve umutla.
Cumhuriyet bayramınız şimdiden kutlu olsun Makbule Hanım.
YanıtlaSilBenim rahmetli annem de köy enstitülerini hatırlıyor; çiçek ekmek, fidan dikmek gibi ülkeye faydası olacak pratik bilgilerin yanı sıra keman, piyano dersleri bile verilirmiş. Ünlü romanları okurlarmış. Kapatılmasaydı şimdi piyano çalan, Tolstoy okuyan, fidan dikmeyi bilen köylülerimiz olacaktı ve bambaşka bir Türkiye olacaktık.
Sevgiler.
Bir yıl önce yazdığım yazımın , bugün güncelleyip yeniden yayınladığım yeni haline ilk yorum senden geldi değerli arkadaşım. Eskiden hemen her gün yazarken son birkaç yıldır eşimin ve benim sağlık sorunlarımız nedeniyle istediğim sıklıkta yazamıyorum.
SilEski yazı ve şiirlerimi güncellerken ana yazının aslına sadık kalarak Sadece yazım yanlışları varsa düzeltmeye özen gösteriyorum. Hatta eski yorumları bile önceden okumuyorum. Paylaşımdan sonra okumak, eski dostlardan da haber almak mutlu ediyor beni.
Köy Enstitülerinde okuma şansım olmadı. Bir köyde değil, kent merkezinde dünyaya gelmişim. Eşim Aksu Köy Enstitüsü'ne ilkokulu bitirip iki yıl aradan sonra sınavı kazanarak girmiş. İlkokul öğretmenliği sonrası Gazi Üniversitesi Pedagoji Bölümünü bitirerek İklöğretim müfettişi olmuş.(Blogda okuma öyküsünü anlatmıştım.)
Annenizi rahmetle-saygıyla anıyorum.
Cumhuriyetimizin 101. yılı kutlu olsun.
O zamanları ne güzel ifade etmişsiniz, teşekkürler:) Nice iyi değerlerle, emeklerle inşa edilmiş Cumhuriyetimiz çok yaşasın...
YanıtlaSilZor yıllar, umutsuz günler-dönemler; herhalde el ele, omuz omuza mücadele ile, belki çok çalışarak, inanarak, uzun süreli ortak kararlar alınarak aşılabiliyor sevgili Bahar. Geçmişte, tarihte yararlanabileceğimiz ne çok örnek var: Bazen önyargılar, bazen çıkar ilişkileri veya doğrulara ulaşmayı denemeden yanlış kararlar almak sadece bireylerin değil, ülkelerin de kaderini belirliyor.
SilYanlışın üzerine doğruyu inşa etmek; uzun yıllara, kayıplara ve yıkımlara neden olabiliyor.
Çok teşekkürler. İçten dileğin, dileğimizdir.
Sevgili Makbule Hocam,
YanıtlaSilHer yazınız yeni bir öykü gibi adeta. Geçen yılların içinde barındırdığı yaşanmış nice an ve anıları öyle güzel aktarıyorsunuz ki, dinleyen-okuyan herkese satırları içselleştirip hissediyor. Gerçekten o zamanın öğretileri muhteşemdi, devam ettirilse bence yeniden ayağa kalkar ve daha güçlü bir toplum oluruz.
Dileğimiz hep bu yönde, bu zor günlerde Cumhuriyetimize daha sıkı sarılıyor ve kutluyoruz.
Teşekkürler Hocam. @>------
Cumhuriyetimizin ilk yıllarının ve 1950'lerden sonra biraz erozyona uğratılsa da bizlerin de yoğun biçimde yaşadığımız o güzel değerlerini ne güzel anlatmışsınız. Çocukluğumun ve delikanlılığımın ilk yıllarını yaşadığım 1950'lı ve 60'li yıllar ; sadeliğin, yerliliğin, tüm imkansızlıklara rağmen eğitimdeki fırsat eşitliğinin hakim olduğu, devletin bir baba gibi milletini kucakladığı, milletin de devletine sarıldığı yıllar olarak zihnimde yer etmiştir.
YanıtlaSilBunları, özlemle yad etmemek mümkün mü?
Ve bunları bize bahşeden büyük komutan, usta bir savaş stratejisti, vizyoner bir siyaset ve devlet adamı, milletine ve ülkesine aşık bu dahi insanı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü, en büyük eserim dediği Cumhuriyet'i anmamak mümkün mü?
Minnet ve özlemle anıyorum.
Cumhuriyetimizin 101. yılı kutlu ve daim olsun.
Geçmişi, geçmişin değerlerini bilen-yaşayan insanlarla karşılaşmak, sohbet etmek bizleri çok mutlu ediyor Hikmet Bey. Konuşmak, anlatmak, anlaşılmak, katılmadığımız fikirleri; karşımızdakini aşağılamadan, hakaret etmeden dile getirmek...
SilKaç yaşında olursa olsun; çocuklar ve gençlerden de, yaş almış insanlardan da hayat boyu öğrenebileceğimiz ne çok şey var.
"Bilgi sahibi olmadan fikir yürütmek " isteyen insanların giderek çoğalması, umutları, gelecek hayallerini de olumsuz etkiliyor.
Önyargısız, öfke ve kine kapılmadan, yargısız infaz yapmadan anlamaya çalışmak. Ancak takdir edersiniz ki; onurumuz ve gururumuz, özgürlük ve bağımsızlık tutkumuz hasara uğramamalı.
Özenle yazılmış anlamlı yorumunuza çok teşekkür ederim.
Nice yıllara Cumhuriyetle...
Tüm yazı güzel. Her cümlesi, taşıdığı anlam,içtenlik,vatan ve insan sevgisi ile dopdolu. Ben, bugünlerde Atatürk,Cumhuriyet ve vatan ile ilgili er yazıyı elimde olmadan gözlerim dolarak okuyorum. İhanetin bu derece hain ve büyük olanını kabul edemiyor zihnim. Üzgünüm.
YanıtlaSilYazıda "Kocaman kurdelelerimiz, beyaz yakalarımızla adeta akla karanın temsilcileri gibiydik. Ancak her zaman griye de yer vardı." sözleriniz ayrı bir hoşuma gitti.
Zamanda yolculuk olsa hangi yıllara dönerdik sevgili Makbule Hanım?
Sevgiler
Duygularında, anlatımlarında ne kadar içten ve hassas olduğunu biliyorum sevgili Mai. Sizler bizlerden daha genç yaşlardasınız. Gönül isterdi ki her kuşak, bir öncekinden daha nitelikli işler gerçekleştirsin, fark yaratsın, umut tazelesin. Nerede hata yaptık, neleri değersiz kılıp, neleri, kimleri hak etmediği unvanlarla donattık? Neyse ki duyarı insanların nesli henüz tükenmedi. Hiç değilse beden dili, duyu organlarımızın işlerliğine yardımcı oluyor.
Sil"Zamanda yolculuk" olsa diyorsun ya: Bir süre düşündüm inan! Ben "hayali yolculuklar" yapsak da; Birey olarak mantık-duygu-deneyimler eşliğinde, örneklerden yararlanarak, çağdaş görüşlerin önderliğinde yaşadığımız dönemlere gücümüz elverdiğince katkıda bulunmaktan yanayım.
Geçen gün yazdığın Danimarka örneğini imrenerek- hayranlıkla okudum. Acaba... derken, neden hemen mutlu ve umutlu olamıyoruz sorusuna da kendimce cevap aradım.
Yaş aldıkça ağır çekimde olsak da eski alışkanlıklarımızla daha hızlı yol almak istiyoruz belki de...