Yazının yazgısı mı? İnsan en gizlisini, en dokunulmazını, en özelini yazar. Bunun dışında kalmış tek bir satır gördün mü? Kâğıt, kalem ve senden başka tanrısı olmayan bir yalnızlığı, göğüs kafesinde hohlayıp ısıttığın bir yalnızlığı, ürpere çırpına sabaha çıkardığın bir yalnızlığı, yarasını hiç bilmediğin, belki de yarası olmayan insanlara, "bak, bu yaran" diye sunarsın. Sonra binlerce ayak, binlerce göz, binlerce ses, senin o has bahçende saygılı, hoyrat dolaşmaya başlar. Haz ve korku, incinme ve gönenme, çoğalma ve azalma, pişmanlık ve ısrar... hemen eşiğin üstünde...
Eşikten sadece şiir geçmez. Sen de geçersin. Gider konuşursun. "Bir şiir ne zaman başlar ne zaman biter; bir kitap ne zaman; nasıl karar verirsiniz?" Harfe dönmüş, uğultu olarak kalmış, gölgelenmiş, ışımış binlerce ayrıntının , aklındaki binlerce düğümünü anlatacaksın? Kalbiniz bilir, dersin usulca. Sezgileriniz fısıldar. Okuduğunuz şiirlere bağlıdır biraz da bu. Dinlediğiniz müziklere. Gözyaşlarına. Alın çizgilerine. Şiirin vardığı yer kadar bu sözleri n vardığı yer de gölgelidir.
Soran susar, sen susarsın.
Şükrü ERBAŞ
Şükrü Erbaş'ın cümlelerini hep sevmişimdir.
YanıtlaSilŞükrü Erbaş'ın yazıları da, şiirleri de insanı, insanın hassas yönlerini ne güzel anlatır. Yoğun duygulara tercüman olur. "Ömür Hanım ve Hatice'ye seslenişler ile bütün kadınları da yüceltir bence.
SilOrtak duygularda buluşmak ne güzeldir.
Sevgiyle.
Çok gariptir ki ne zaman bir hüzün bulutu geçse üzerimden , o bulutla birlikte Şükrü Erbaş la bir şekilde yollarım kesişiyor. Bu seferki kesişme de sizin vesilenizle oldu öğretmenim...
YanıtlaSilŞükrü Erbaş'ın " Ömür hanımla güz konuşmaları " adlı bir yazısının olduğunu bilmiyordum , siz yorumda bahsedince tabi hemen araştırdım. Nasıl hoş bir yazı , gönle dokunan , hüzün tellerini titreten....
İzninizle yazının birazını burada paylaşmak isterim....
ÖMÜR HANIM'LA GÜZ KONUŞMALARI
...Ve güz geldi Ömür Hanım. Dünya aydınlık sabahlarını yitiriyor usul usul. İnsanın içini karartan bulutların seferi var göğün maviliğinde. Yağmur ha yağdı ha yağacak. İncecik bir çisenti yokluyor boşluğunu insan yüreğinin. Hüznün bütün koşulları hazır. Nedenini bilmediğim bir keder akıyor damarlarımdan. Kalbimin üstünde binlerce bıçak ağzı... ve yüzüm ömrümün atlası; düzlükleri bunaltı, yükseklikleri korku, uçurumları yıkıntılarımla dolu bir engebeler atlası. Yaşamak bir can sıkıntısı mıdır Ömür Hanım?
Her şeyi iyi yanından görmeyi kim öğretti bize? Acıyı görmeyen insan, umutsuzluğu yaşamayan, iliklerine dek kederin işleyip yaralamadığı bir insan, mutluluktan, umuttan, sevinçten ne anlar? Göğü görmeden, denizi görmeden maviyi anlamaya benzemez mi bu? Bir güz düşünün ki Ömür Hanım, ilkyazı olmamış, yazı yaşanmamış, böyle bir güzün hüznü hüzün müdür? Başlamanın bir anlamı varsa bitişi göze almak, bitişin bir anlamı varsa başlangıcı olmak değil midir? Yaşamı düz bir çizgide tutmak tükenmektir. Yaşamak zorunda olduğumuz şunca yılı aykırı uçlar arasında gezdirip geçirmedikçe, alışkanlıkların sınırlarını aşmadıkça zaman zaman, yaşamak nasıl yenilik olur tükenmek değil de?
Yağmur yağıyor Ömür Hanım... gökten değil, yüreğimin boşluğundan ömrümün ıssız toprağına... Ve ben sonsuz bir düzlükte bir küçücük, bir silik nokta gibi eriyip gidiyorum. Seslensem kim duyar sesimi yalnızlıklar katından.
Dönelim... Dönmek yenilmektir biraz da, yarım kalmasıdır çıkışlarımızın, korkaklıktır, alışkanlıkların güvenli küflü kabuklarına sığınmaktır... Olsun dönelim biz yine de. Bilincinde olmadan üstlendiğimiz sorumluluklarımız var. Evlere dönelim, sırtımızın kamburu evlere, cılızlığımızın görkemli korunaklarına, yalnızlığımızın kalelerine dönelim. Ölçüsüz yaşamak bize göre değil Ömür Hanım. Büyürken geniş ufuklarımız olmadı bizim. Küçücük avuçlarımızla sınırlarımızı genişletmek istedikçe yaşamın binlerce engeli yığıldı önümüze. Hangi birini yenebilirdik bunca olanaksızlık içinde. Umutsuzluğu tanıdık, yenilgiyi öğrendik böylece.
Yaşama sevinci adına bir tutamağım kalmadı Ömür Hanım. Bir garip boşlukta çiviliyim günlerdir gözbebeklerimden.
Sahi nedir yaşamın anlamı? Geriye dönüyorum sık sık yanıt aramak adına, yüreğimin silik izler bırakıp, ağır yükler aldığı zamanın derin denizlerine. Bakıyorum umut karamsarlığın, sevinç acının azıcık soluk almasından başka ne ki? Yaşamsa gerçekle düşün umutsuz bir savaşı, her şeyi içine alan kocaman bir yanılsama... Değil mi yoksa?
Öyle büyük umutlarım olmadı benim, büyük düşlerim, özlemlerim, büyük beklentilerim olmadı. Koşullarım beni oluşturdu ben acılarımı buldum. Herkes gibi yaşasaydım eğer, yaşamı onlar gibi görebilseydim çarşılar yeterdi avutmaya beni. Bir gömlek, bir ayakkabı, bir elbise; bir yemek lokantalarda; televizyon, halı, masa ve daha nice eşya yeterdi yalnızlığı örtmeye, kendimi göstermeye, varolmaya, 'dar çevre yitikleri'nde önem kazanmaya...
Sevgili Çağrı, okumaya, yazmaya, şiire düşkünlüğünü iyi biliyorum. Bu anlamlı, uzun alıntı böylece sayfada yerini bulmuş, çok da iyi olmuş. İnsandaki merak içgüdüsü, öğrenme arzusu bak ne güzel, yolunu, yönünü buluyor.
SilTakdir ve teşekkür duygularımı ileterek kucaklıyorum.
Teşekkür ederim öğretmenim. Yazının birazını dedim ama kendimi tutamayıp birçoğunu paylaştım ☺️🌸
SilBen teşekkür ederim sevgili Çağrı. Yazının büyük bölümünü paylaşman daha isabetli, daha anlamlı olmuş.
SilKatkınla mutlu oldum.
Sevgiyle.
Şükrü Erbaş'ı hep çok severim ama geçen yaz şiir kitabını gözlerimde yaşlarla okumuştum. ne kadar güçlü bir anlatımı var değil mi?
YanıtlaSilİnsani duygularla, ince, naif anlatımlarla insanın özünü çok güzel dile getiriyor. Düşündürüyor, eğitiyor, hayatın farklı yönlerini gözler önüne seriyor. Ben de yazı ve şiirlerini çok severim.
SilCümleleri bir çırpıda anlaması zor. Birkaç kez okumak gerekiyor gibi...
YanıtlaSilİNSAN'ı anlamak da öyle değil midir değerli arkadaşım?
SilOlayları, insanları tanıyabilmek için bir süre gerekir.
Çok haklısınız ...
SilBaktımda sadece sitem taşları kitabını okumuşum, diğer kitaplarıne da bakmak lazım. Paylaşım için sağolun.
YanıtlaSilTesadüf, ben de pek çok kitabını okuduğum halde Sitem Taşlarını henüz okumamışım. Kitapları alırken ; bakarak, görerek, dokunarak, arka kapağı okuyarak almak büyük haz verir bana.
SilHer iklimde okumak dileği ile.
Ben okumadım bu yazarı. Kütüphaneden bakayım kitaplarına.
YanıtlaSilOkudukça, tanıdıkça çok seveceğine eminim. 1953 Yozgat doğumlu, çeşitli ödüller almış. Daha çok şiir ve şiir tadında denemeler yazıyor.
SilSevgiyle.
Merhaba canım Makbule öğretmenim. Severek okuduğum şair ve yazarımız Şükrü Erbaş,inci gibi sıralar sözcükleri...
YanıtlaSilSeninle pek çok ortak noktamız olduğunu biliyorum sevgili Arzucum. O inci gibi sözcüklerden ne güzel bütünler oluşur.
SilSevgiyle.
sessizlik büyür büyür ve sonra böylesi güzel dizelere dönüşür...
YanıtlaSilGerçekten öyledir sevgili Bahar. Sessizliğin sesi gibi dinlemek de ne güzeldir.
SilŞükrü Erbaşı hiç okumamıştım. Bu kısa alıntı için teşekkür ederim saygıdeğer öğretmenim.
YanıtlaSilBen teşekkür ederim. Şükrü Erbaş'ı okudukça seveceğinize eminim değerli Öğretmenim. İnsanı türlü yönlerden anlatan duygusal dizeleri çok etkileyicidir.
SilEsenlikler diliyorum.
Severek okuduğum blogumda paylaştığım şairdir.Değerli katkınız için teşekkür ediyor esenlikler diliyorum. Sevgiler
YanıtlaSilİNSAN insana iyi geliyor gerçekten. "İnsan sıcağı" deyişini o yüzden çok severim. Ve dikkat ediyorum; ortak beğenilerde buluştuğumuz insanlar hep değer verdiğimiz kişiler.
SilSevgiler.