21 Şub 2024

BEKLENEN KONUK; CEMRE ((URLA'DAN NOTLAR )

 




Zaman sonsuz bir hızla akıp geçiyor. Geriye dönüp baktığımızda şaşırıyoruz. Yeni yerimizde iki yılı doldurmuşuz. "Nasıl geçti?" diye sorulsa bir an duraksarız herhalde. Bazı günler günlük tutmaya bile fırsat olmadı. Yeni bir çevrede gözlemler önem kazanıyor. Doğayı, insanları, yakın ve uzak çevrenizi tanıma çabasına giriyorsunuz. Sonuçta en gerçekçi karar şu sanırım; İnsan yaşamında büyük değişimler, kararlar gecikmeli olarak alınmamalı. İlerleyen yaşlarda uyum sağlamak da daha zor olabiliyor, daha büyük çaba istiyor. 

Pişmanlık mı? Elbette hayır. Ama insan alışkanlıklarından kolay vazgeçemiyor. Gönül kabullense de göz arıyor. Önce küçük farklılıklarla sonra yeni arayışlar, umut ve beklentilerle hayat devam ediyor. Deniz kenarında bir yaşamdan orman içi bir başka yaşama ayak uydurmak... Mersin'de dayanılmaz sıcak yaz aylarında yayla kültürüne de alışık olunca burada da her şey bildiğimiz gibi. Küçük ayrıntılar hayata renk katıyor elbette. Her çeşit sürpriz küçük heyecanlarla yaşamı daha anlamlı kılıyor. Ah bir de sağlık sorunları üst üste yığılmasa, biraz zaman tanısa...

İnsanlar değişirken mevsimler de değişiyor elbette. Tüm mevsimler kendi içinde farklı güzellikler , farklı tatlar, farklı renkler sunar ama ben hep bahardan yana oldum. Her yerde, her konumda baharda başka güzellikler aradım, değişimi, yeniden doğuş gibi gelişimi gözledim. Baharlarda özlediğim güneşi bulurum, içim ısınır, kupkuru ağaçların yeniden can bulması, yeşil yapraklarla donanması, çiçek açması, kuşların koro halinde seslenişleri, akan dereler, hızlanan hayat... Yeni bir hayatı, canlanmayı, değişime ayak uydurmayı vurgular.


Böyle zamanlarda merakla beklenen bir konuk vardır; Cemre. Kültürümüzde havanın ısınmasını, doğanın canlanışını ve yeniden uyanışını vurgular. Halk arasında yaygın olarak baharın müjdecisi olarak bilinen sıcaklığın artmasıdır. Uzmanlar bu yıl kış sıcaklık ortalamalarının son 53 yıldır en yüksek ortalamalarda kaldığını belirtiyorlar. Kış yaşanmadı diyorlar. Oysa ben nasıl üşüdüm bu yıl. Ev soğuk değildi ama sanırım bağışıklık sistemim isyancıları oynuyor. Açıklamalara göre bu yıl ilk cemre 19-20 Şubat tarihlerinde havaya düştü. Yanılmış olabilirler mi acaba? Halâ kar yağan bölgelerimiz var. İkinci cemre 26-27 Şubat tarihlerinde suya, üçüncü cemre de 5-6 Mart tarihlerinde toprağa düşecek.

Mersin'deki evimizi satıp Urla'ya göç ederken bizim için ev arayan kızıma özellikle küçük de olsa bahçeli bir ev olsun demiştik. Her evimizde evin içi-dışı doğadan köşelerle düzenlenmiş, birer "Huzur Mekânı" haline dönüşmüştür. Eşim de ben de çiçekleri çok severiz. Urla'da yeni evimizle ilk tanıştığımızda bahçedeki yetişmiş badem ağacı bembeyaz çiçekleriyle gözümüzü, gönlümüzü fethetti. Hele binanın arkasında bir portakal ağacını,  erik ağacını, önde zeytin ağaçlarını görmek güneyden gelen bizler için ne büyük mutluluktu.



Sonraki günlerde yavaş yavaş bahçe düzenlendi. Begonvile ek olarak güller, lâvantalar, kaktüsler, yasemin yerlerine yerleşti. Daha sonra salata malzemesi yeşilliklerle eksiklerimizi tamamladık: Roka, dereotu, domates, maydanoz, sarımsak, biber, soğan ekildi. Tüm canlıların temel ihtiyacı sevgi, ilgi, özenli bakım  onlara da çok iyi gelmişti. Düne kadar... Burada tanıdığımız işini bilen, iyi insanlardan biri, Serkan Bahçıvan bir pazar izin gününü bize ayırdı, bahçe düzeni, ağaç budamaları için geldi. Çok sevdiğim, çiçeklerini sabırsızlıkla beklediğim badem ağacını Mayıs gelmeden Mayıs böcekleri sarmış. içten kemirmiş, kurutmuşlar. "Arkadaşım Badem Ağacı" çaresiz, kesilecekti. 




Elektrikli testerenin o iç burkan sesi bahçede dakikalarca yankılandı. "Canlı bir bölgeye rastlayıncaya kadar keseceğim "demişti Serkan Usta. Ve eklemişti: "Olmazsa üzülmeyin, yenisini dikeriz..." O koca ağaçtan geriye bir kütük kaldı!  Düşündüm; bile bile sağlıklı ağaçları pervasızca kesenlerin yürekleri hiç mi sızlamaz acaba? Büyük çıkarlar uğruna kıyıma uğrayan, yıkılan, yaralanan yüzyıllık ağaçlar, yok olan canlılar, heba edilen emekler... Yapmak zor,  yıllar alıyor. Yıkmak, yakmak,  yok etmek ne kadar kolay. 



İnternet'ten aldanarak aldığımız iki limon ağacını başarıyla tutturmuşuz neyse ki. Onlar günün tesellisi oldu. Bir yıl geçti ama henüz çiçek vermediler. Bildiğim en doğal kokulardan narenciye çiçeklerinin kokusunu özledim. Bahar havası onlarla soluk aldırır insana. Ruhsal terapi gibidir. 




Begonvil budandı, lâvantalar azaldı, papatyalardan kış soğuklarında kuruyanlar kesildi. Baharda koyunların da yünleri kırpılır. Bitkiler de kesilince onlar gibi üşürler mi acaba. Evin dışında kuruyan dallardan kesilen koca bir yığın oluştu. Sitedeki çalışkan görevliler onları ikinci gün bir kamyonete yüklediler, uzaklara taşıdılar. Gözden uzak olmak iç acısını dindirmiyor ki. Neyse ki yakında tarlalardaki papatyalar, çuha çiçekleri, cemreden sonra can bulan yeni doğa bitkileri,  yaklaşan bahara merhaba diyecekler...

Makbule ABALI

Urla. 21 Şubat 2024

 


16 yorum:

  1. ağaçların baharda çiçeklenmesi kadara umut veren çok az şey var şu hayatta bence. keyfini çıkaracağınız bir bahar diliyorum size :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. O kupkuru dallara can suyu gibi süzülür yağmur. Yeni bir umut gibidir sanki. Ben de o yüzden çok severim sevgili Şule.

      Sil
  2. Ben baharı gördüm bu yazıda. O kadar içtendi ki satırlar özlemlerinizi bile gerçekmiş kabul ettim, sanki tüm yok olanların kokusu satırlardan buram buram taa bana kadar ulaştı Sevgili Makbule Öğretmenim. Gönlünüzü ferah tutun, bahar ardından yaz tüm güzelliklerini size sunacaklar. Büyüklerimiz derlerdi ki çiçekler sizi duyuyor çocuklar biz de bunu hoş bir oyuna çevirir konuşurduk onlarla:) Daha önce okudunuz mu bilmiyorum, Prof. Hikmet Birand'ın Anadolu Manzaraları adlı kitabını hazır bahar gelmişken, bulabilirseniz okumanızı öneririm.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Görüntülerin, kokuların, tatların, renklerin geçmişten bugüne yaşantımızda çok önemli yerleri olduğuna inanıyorum sevgili buraneros. Sizin yazılarınızda da bu farkındalık, duyarlılık hemen seziliyor.
      Mersin ve Adana'da turunç, limon, portakal ,mandalina ağaçları kesilip yerlerine beton binalar dikilmesine rağmen baharda özellikle sabah ve akşam vakitleri o güzel kokular hafif bir bahar rüzgârının da yardımıyla çevreye yayılır. İstanbul'da erguvanlar da mutluluk kaynağıdır. Güneyde akasya, manolya da aynı etkiyi yaratır.
      Sözünü ettiğiniz o harika çocukluk oyununu, inanarak biz yetişkin olarak da devam ettiriyoruz. Sevgi dili , uygun kullanılırsa doğadaki tüm canlılara çok etkili bir yaklaşım biçimi.
      Prof. Hikmet Birand'ın kitabını İnternette araştırdım, bulunca hemen okuyacağım. Çok teşekkür ederim.
      Sağlıkla, mutlulukla.

      Sil
  3. bahçeniz iç açıyor :) badem ağacına üzüldüm.bulundukları yeri güzelleştiren insanlar dünyayı da güzelleştiriyor. bakıyorsunuz eski bir ev, ama pencerenin önü saksılarda rengarenk çiçeklerle dolu:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler. Dostlarımız da öyle söylüyorlar, mutlu oluyoruz. Tüm canlıların belli bir yaşam süresi var ama gözümüzün önünde nasıl yara almış, gerçekten çok üzüldüm.
      Haklısınız, çiçekseverler hemen belli olurlar. Onlar için eskimiş bir çaydanlık, çatlamış bir kâse, boş bir yoğurt kabı da hemen saksı olarak kullanılır, değerlendirilir.
      Teşekkürler.
      Esenlikler diliyorum.

      Sil
  4. Mersin'e iş için gitmiştim yıllar önce çok sevmiştim orayı. Hoş ben sadece 2 gün kaldım ve kıştı ama bilemiyorum. Güzeldi. Ama Urla'yı hiç sevemedim mesela. Eşimin ailesi orada olduğu için gidip geliyoruz sürekli. Aşırı şehirleşti. Kalabalık, her yer bina oldu, yollar düzensiz. İzmir'e en yakın sahil olduğundan sanırım yazın sahil şeridi pis ve karmakarışık oluyor. Kumsala otobüs parkedildiğini bile gördüm.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gerçekten Mersin Güney Bölgemizin en güzel kentlerinden biri. İnsanlarıyla, iklimi, doğası, yaylaları ve tarihi dokusuyla, mavi deniziyle yaşanabilir bir yerdir.
      Eşim Mersin Arslanköy Beldesinden. Ben Adanalıyım. Evlilik sonrası Mersinli oldum. 1982- 91 yılları arası 9 yıl da Burdur'da görev yaptık. İzmir'e -Urla'ya taşınma fikrimiz hiç yoktu. Rahatsızlıklar sonrası kızımın ısrarı ile geldik.
      Urla'yı seviyoruz, alışmaya çalışıyoruz. Küçük sahil kasabası özelliğini kaybetmiş. Daha sonra tekrar söz edeceğim.
      Sevgiler.

      Sil
  5. Bahar çocuğu olarak ilk son fark etmez, açık ara baharcıyım. Ne kavurucu sıcak ne lapa lapa yağsa da, seyretmesi ayrı zevk olsa da kara kışı severim. Üstelik 1-2 yıla yeni bir havada solumaya, yepyeni bulutlara bakmaya, rengini bilmediğimiz toprağa kök salmaya çalışacağız. İster istemez, ben gibi okudum satırları. Bahar doldu içime. Değişim kolay değil elbet ama değişim bir anlamda yeniden ilk gün gibi yaşama tutunmak. Ne iyi geldi, ne umut doldum bilemezsiniz. Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. "Rengini bilmediğimiz toprağa kök salmaya çalışacağız." cümleniz beni içten fethetti. Bizi yaşadığımız toprağa bağlayan yılların biriktirdiği anılar, yaşanmışlıklar değil midir? Onları sarıp sarmalıyor, yeni ufuklara yelken açıyoruz. Rotanız belli olsa da pek çok şey sizin dışınızda gelişiyor. "Yeniden ilk gün gibi yaşama tutunmak..." Yürekten katılıyorum , palmiyeler de aynen öyle yapıyorlar sevgili Evren.
      Sevindim, ortak duygularda buluşmaya.
      Uyum ve umut ; baharla birlikte içimizden dışa yayılsın, sarsın kucaklasın hepimizi...

      Sil
  6. Cemreyi hep düşmek fiiliyle birlikte kullandığımız için beklenen konuk Cemre deyince ters köşe oldum. Sanki Mersin'den sevdiğiniz bir dostunuz ya da akrabanız gelmiş, sevincinizi paylaşacakmışsınız gibi:)
    İnsanın yıllarca kaldığı evini yurdunu terk edip yeni bir maceraya atılması kolay değil. Bu bakımdan sizi kutlarım. Urla İzmir'in en nezih yeri oldu, tabiatla beraber, huzur içinde yaşamınıza devam edebileceksiniz burada. Ah bir de hastalıklar olmasa işte. Umarım eşinizin ve sizin tüm sağlık problemleriniz de Urla'nın temiz havası sayesinde son bulur. Badem ağacına üzüldüm. Tire'deyken yaylaya çıkarken ilk badem ağaçları çiçeklenir vadi baştan başa adeta beyaz bir gelinlik giymiş gibi süslenirdi. Beni de etkileyen en güzel görüntlerden biriydi bu. Esen kalın:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Her gün öyle sürprizlerle karşılaşıyoruz ki, inişli- çıkışlı bir hayat her gün yeni değişimlerle farklı şeyler sunuyor bizlere. Küçük bir kelime oyunuyla hazırlıklı olalım istedim.
      Çok şeye alıştık değerli arkadaşım. Urla'nın özellikle İskele Caddesi, Sanat Sokağı, zeytin Müzeleri, Malgaca Çarşısı'nı , restore edilen binalarını çok seviyoruz. Keşke küçük sahil kasabası özelliğini yitirmeseymiş. Bodrum, Çeşme, Urla günbegün artan turistik fiyatlarıyla ünlenmiş. Birbirleriyle yarışıyorlar.
      Aziz Nesin ünlü "Arkadaşım Badem Ağacı " şiirini sanki vurgun yemiş bir badem ağacına yazmış. Ama ne güzel mutlu bir son la bitirmiş.
      Soğuk vurmasın tüm çiçeklere. Gelecek kuşaklara yaşanabilir bir doğa bırakalım. Onlar korumasını bilecekler elbette.
      Umutla, iyilik ve güzelliklerle...

      Sil
  7. ah yaa bahçeli ev büyük mutluluuk :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğanın can bulduğu her köşe mutluluk gerçekten Derin. Yaşadığımız her evin içinde, dışında soluk alacak köşeler oluşturmaya özen gösterdik. Belki küçük mutsuzluklar yaşanmadan mutluluğun değeri de tam bilinemiyor.
      Sevgiler.

      Sil
  8. Urla'ya hoşgelmişsiniz Makbule hanım. Ben Mersin'de oturduğunuzu sanıyordum, umarım bir gün karşılaşırız Badem ağacının kuruyup kesilmesine üzüldüm. Maalesef burada meyve ağaçların ömrü uzun olmuyor, olanları da ( zeytin ) biz kesiyoruz. Sevgiyle kalınız.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. 2022 Yılı Şubat Ayının ortalarında Mersin'den Urla'ya taşındık. Evimizi daha önce ailece İstanbul'dan Urla'ya taşınan kızım bulmuştu. Eve ilk girişte badem ağacını gördüm, öyle mutlu olmuştum ki.
      O görkemli , güçlü ağaç nasıl kurudu bilemiyorum. O pencereden geriye kalan cansız gövdeye bakmak halâ içimi acıtıyor.
      Zeytin gibi yararlı ağaçlar nasıl kıyıma uğruyor. Doğaya sahip çıkamıyoruz. ne yazık ki...
      Bir gün karşılaşırsak sizin engin bilginizden yararlanmayı isteriz elbette.
      İlginize, incelikli yorumunuza çok teşekkür ederim.

      Sil