9 Mar 2024

BİR CUMHURİYET KADINI - Müzeyyen Gültekin


Cumhuriyetimizin 100. yılında güneşli bir Mart Günü. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Dünyanın her yerinde bir ana, bir eş, bir kardeş, bir evlat, bir akraba, bir dost, arkadaş, komşu kimliğinde kadınlar.  Farklı dillerde, farklı ırklarda, farklı renklerde dünya kadınları. 

Ülkemizde Cumhuriyetle birlikte dünya kadınlarından önce nice haklara sahip olmuş kadınlarımız. Vefalı, duyarlı, hassas, hamarat, üretken kadınlarımız... Bazen can yoldaşı, bazen yol arkadaşı, sırdaş, arkadaş, eş, örnek insanlar.

Her zaman, her vesileyle anarız sevdiklerimizi; Bugün eski siyah-beyaz fotoğraflara bakarken düşler ülkesinde gezindim, huzur buldum, duygulandım, mutlu oldum, hüzünlendim. Bu yılın Kadınlar Günü'nde içimizden birini anmak, kısaca tanıtmak istedim. Bazen yıllar önce yaşamış, yaşadığı sürece çok kişiye dokunmuş, iz bırakmış farklı kadınlar vardır. Adını bilmeseniz de, hayat hikâyesini okumasanız da onlar bir yerlerde çok uzaklarda yaşamış olsalar da tanıdıkça benimser, seversiniz. Belki çok kişi tarafından tanınmadan bu dünyadan göçüp gitmişlerdir  ama sessiz sedasız  anılarda yaşarlar  unutulmaz katkılarıyla... 

Benim hiç anneannem, ya da ninem, ebem olmadı. Ancak geride kalanların büyük ailesinde kuşaktan kuşağa bir özveri, vefa ve sadakat örneğiydi kadınlar. Kadın olmak, ana olmakla eşdeğerdi büyüklerin gözünde. Eşe sadakat temel değerlerden idi. "Bir yastıkta kocamak" deyimi öylece üretilmiş olmalıydı. "Yuvayı dişi kuş yapar", Ana evin temel direğidir.",  "Kol kırılır yen içinde." Hep bu sözlerle, deyişlerle büyütülmüş o kuşaklar. 

Annem, annesini çok küçük yaşta kaybetmiş, hiç tanımamış. Onu büyük ablası büyütmüş-bir anne gibi. Annesini  hiç tanımadan büyüdüğünden belki, çocuklarına çok düşkündü. Annesiz bir çocuk nasıl büyür, nasıl genç kız olur ve gün gelir nasıl  annelik yapar kendi çocuğuna, hep hayal etmiş annem. Belki o yüzden buram buram hüzün kokardı yazıları, şiirleri, mektupları. Neşesi bile bir süre sonra hüzünle buluşur ama hiçbir zaman acısını, sıkıntısını dile getirmezdi. 

Zaman zaman sessizce ağladığını bilirdim, hissederdim belki de. Gurbeti, acıyı iyi bilen o kuşağın duyguları , davranışları sanki uzun, soluk bir perdenin ardına gizlenmiş gibiydi. Kimse perdeyi aralamaz, fakat meraklı gözler hep bir elin o perdeyi çekmesini beklerdi. Meraklıdır insanlar; özel yaşamları hep merak ederler. Nedendir bu merak duygusu...? 

Annem bir Cumhuriyet kadınıydı. Öyle yaşadı, çocuklarının ve öğrencilerinin öyle yetişmesine özen gösterdi ve  Cumhuriyetin değerlerine hep sahip çıktı. Antalya'da ilkokulu bitirdikten sonra Ankara İsmet Paşa Kız Enstitüsü ve daha sonra Ankara Kız Ertik Öğretmen Okulu (Kız Teknik Öğretmen Okulu) Dikiş Öğretmeni olarak mezun olur. O yıllarda başarılı öğretmenler yurt dışına eğitime gönderilmektedir. Ankara Olgunlaşma mezunu olarak o haktan yararlanabilecekken ülkemizde öğretmen olmayı tercih eder. Uzun yıllar kaymakam olarak görev yapmış çok sevdiği babası Celâl Bey'i  kaybetmiştir.  Anı defterleri, şiirleri  bu acının izlerini taşır. 

Evlilik hikâyesi ilginçtir. Babam Ankara Hukuk Fakültesini bitirdikten sonra Kâhta'ya savcı olarak atanır. Daha sonra Adana'da göreve başlar. Yakınlarına Cumhuriyet değerlerini ve ilkelerini savunan bir öğretmenle evlenmek istediğini söylediğinde, Adana İsmet Paşa Kız Enstitüsünde dikiş öğretmeni olarak görev yapan annemi önerirler. O yılların Kız Enstitüleri, kız meslek liseleri çok seçkin bir kadroyla çok donanımlı öğrenciler yetiştirirlerdi. Dünya küçük; Rumeli kökenli bir aileden, Kıbrıs kökenli bir aileye uzanan yaşam bağı... 

Evliliklerinin üçüncü gününde babam  ihtiyaç üzerine muvazzaf subay olarak yeniden askerlik görevi için Konya'ya gitmiş. Zaman zaman ikisi de görevlerini aksatmadan Adana- Konya arasında tren yolculukları yapmışlar. Adana'da iki ayrı semtte geçti yıllar. Önce Yağ camii  civarında bir evde,  sonra Gazipaşa Bulvarı'na ve yeni Vali Konağı'na yakın tek katlı, bahçeli evimizde. 

Çevremizde kooperatif kurularak yapılmış tek  katlı Öğretmen evleri vardı. Ve bomboş tarlalar. Sonraki yıllarda oralar Adana'nın çok değerli bir semti olacaktır. Çok katlı apartmanlar arasında müteahhide kat karşılığı verilen son  ev, bizim ev oldu. Zamanında ne mutlu anılara eşlik etti o ev. Bahçesinde biz çocukları düşünerek kurulmuş iki büyük salıncak, zeytin, muz,  erik ve türlü çeşitli çiçekler., her çeşit narenciye ağacı, kayısı. Ve bir köşede tavuk kümesi, her gün yumurtalarını alırdık. Doğa sevgimizin temeli o yıllardan kalmadır.

Cumhuriyet kadınları,  öğretmenleri, Cumhuriyetin Kılık -Kıyafet Devrimine de hemen uyum sağlamışlardır.  Sonraki yıllarda babam ilk tanışmalarını anlatırken: " O gün annenizin üzerinde çok şık bir döpiyes, başında da güzel bir şapka vardı, yüzünü tam göremedim "diye gülerek anlatırdı. Karşılıklı sevgi ve saygıya dayanan, fedakârlıklarla güçlenen çok mutlu bir evlilikleri oldu. Milli ve dini bayramlar evimizde tam anlamıyla yaşanırdı. Orta direk bir aileydik ama  soframızda her zaman konuklarımız olurdu. Gösteriş, kibir, başkalarını aşağılamak, alay etmek, saygısızlık , ayıptı.  

Bu kuşaklar yokluğu, savaşı  bilen,  ekmek karnesini, karartmaları gören, kayıpların, ölümlerin acısını ta derinden yaşayan insanlardı. Azla yetinmesini bilir, israfa karşı çıkar, her şeyi yeniden değerlendirir, tüketimden üretime yönelirlerdi. Büyük kardeşin giysisi küçük kardeşe ayarlanır, okul kitapları her yıl değişmediğinden kardeşten kardeşe kalırdı. Çocukları tasarrufa alıştırmak için iş derslerinde kumbaralar yapılır,  basit tarım etkinliklerine yer verilirdi.  Annem o yıllarda Kız Enstitüsü dikiş derslerinde en basit ve ucuz malzeme olan çuvaldan (Telis ) elbise diktirdiğini anlatırdı. 

Annemin öğrencileri, arkadaşları, dostları, komşuları arasındaki adı "Hocanım" idi. Her yaştan insanla iletişim kurup sohbet ederdi. Adana İsmet  İnönü Kız Enstitüsü'nde genç yaşta Biçki- Dikiş Atölyesi Şefi olmuştu. Çalışkanlığı, titiz ve düzenli çalışmaları ile çok sevilen bir öğretmen olarak anılır. Ancak çocuklar büyüdükçe işi zorlaşır. Eşinin de uygun görmesi ile evinde çalışmaya başlar. İlkokul sonrası dikiş öğrenmek için gelen öğrencilerden ücret almaksızın dışardan siparişler alarak terzilik yapar. Belli yazılı kuralları vardır :Kadınlara yakışan giysileri özenle diker. Moda göz ardı edilmez ama her yaşa uygun modeller önerir.  Gelinlikler, abiye kıyafetler, manto ve döpiyesler, elbiseler Sipariş Atölyesinde provayla dikilir. İç dikişler, sürfile ve baskılar hep elde yapılır. 

Evde sürekli ses veren iki ana ses kalmış belleğimde: Annemin dikiş makinesi sesi, babamın eve getirip çalıştığı dava dosyalarını düzenlerken kullandığı daktilo sesi. İkisinin de işlerinde gösterdikleri titizlik, sorumluluk bilinci, görev anlayışı bizleri de etkilemiştir. Annem özel çalışırken bile Devlete gelir vergisi ödemeyi hiç ihmal etmedi. Defterlerini babam tutardı. Özellikle bayram günleri yoğun çalışmaların ardından nasıl olurdu da çocukların bayram giysileri yatak  odasında asılı olarak sevinç ve mutluluk haykırışlarını  beklerdi ?

O yorgunlukla ev düzeni nasıl sağlanır, ev mis gibi kokan taze çiçeklerle donanır, kahvaltı sofrası hazırlanır, misafirler ağırlanırdı ? Bunun cevabı, yuvasının kadını ya da iyi anne olmanın sırrında  gizli  sanırım. Onlar yoktan var etmesini bilen kadınlardı. Kuru ekmeklerden yapılan soğanlı, domatesli, naneli çorbayı çok severdik. Babam "Annenizin pilavı , yemekleri  bir başkadır der, mutfakta yardımcı da olurdu.  Şiirleri, şarkıları, türküleri her ikisi de çok severdi. Güzel sanatlara meraklıydılar. Babamın büyük boy yağlı boya tabloları usta bir elden çıkmış gibiydi. 

Bu güzel uyum, gün geldi  hastalık ya da kazalar, rahatsızlıklarla sekteye uğradı. Babamın Trigeminus nevraljisi hastalığına uzun süre teşhis konamadı, tedavi aksadı, ardından bir trafik kazası  onu yatağa bağlı kıldı. İşlerliğini hiç kaybetmeyen bir bellek, ancak yaşama uyumu güçleştiren yetersizlikler hepimizi çok üzdü. O zor yıllarda eşine çok bağlı, seven bir kadının hem çalışıp evini çekip çevirmesi,  çocuklarını yetiştirmesi, her şeye rağmen ortak hayallerini  sürdürmesi çok takdir gördü, kuşaktan kuşağa aktarıldı. Öyle alçakgönüllü idi ki "Ben sadece yapmam gerekenleri yaptım."  derdi. 

Tanımadığımız, adlarını bile bilmediğimiz nice Cumhuriyet Kadını; Yurdunu, vatanını seven, insani özelliklere değer veren, gerektiğinde zorluklardan yılmayan, pes etmeyen, yüreği sevgi dolu, vefakâr, fedakâr kadınlarımız... Kitaplara konu olacak öykülerini bilmediğimiz Anadolu Kadınları. Doğuda, Batıda, Güneyde, Kuzeyde ülkemizin her yöresinde, kimi zaman kendilerine ayrılmış günlerin farkında bile olmadan çevresine katkıda bulunan, maddi- manevi yardım elini uzatan tüm kadınlarımız: İYİ Kİ VARSINIZ. Varlığınızın farkında olan, değerinizi bilen, anlayan tüm Erkeklere de vefa borcuyla... 

Makbule ABALI 

9 MART 2024. Urla


















30 yorum:

  1. Merhabalar.
    Bir Cumhuriyet kadını olan annenizin biyografi yaklaşımıyla yaşam kesitlerinden kaleme alarak bizlerle paylaştığınız yazınızı okudum. Cumhuriyet dönemindeki Kız Enstitülerinin durumunu merak ettim ve yaptığım araştırma sonucu; Ankara İsmet Paşa Kız Enstitüsü'nün 1928 yılında açıldığını ve annenizin öğretmenlik yaptığı Adana İsmet İnönü Kız Enstitüsü'nün ise 1936-1937 eğitim ve öğretim yılında hizmete açıldığını öğrenmekle birlikte annenizin doğum yılını da merak ettim doğrusu. Benim annem de 15.3.1934 tarihinde doğmuş ve ailesinin en büyük çocuğu olup, onu okula göndermişler, her nedense, ondan sonra gelen iki kız kardeşini okula göndermemişler. Annemin okula gönderilmesini de okur-yazar olması nedeniyle varlıklı bir sülalenin katipliğini yapmış, belediye başkanı olarak seçilmiş ve bir dönem belediye başkanlığı yapmış olan Halil amcası sağlamış. Aynı amca, annemden küçük olan diğer iki kız kardeşin okula gönderilmesini sağlayamamış. Annemin ve babamın ilkokul diplomalarının asıllarını hala saklarım.
    Bu vesileyle 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nüzü kutlarım.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar Recep Bey,
      Sosyal Medyada sadece blogda yazıyorum. 14 yıl olmuş. Blog yazılarımda kişisel ya da ailevi anılara yeri geldikçe değinirim. Genellikle kalıcı nitelikte bilgiler vermeye özen gösteririm. Günümüz ile geçmişi kıyaslamak özellikle gençlerin de o günler hakkında bilgi sahibi olmalarını isteme çabalarımdan kaynaklanır.
      Yazımı daha fazla uzatmamak için vurgulamak istediğim bazı noktaları dile getirememiştim. Sorularınız vesile oldu, teşekkür ederim.
      Annem 1914 doğumlu. 5 çocuklu bir ailenin en küçük çocuğu. 2 ablası, 2 ağabeyi vardı. Dayım Ekrem Barlas geçmiş yıllarda iki dönem Ankara Belediye Başkanlığı yapmıştı. Diğer dayım İhsan Barlas da Bursa'da çok sevilen bir kişiydi. Annem 1940 yılında sanırım öğretme olarak çalışmaya başlamış. 1944 yılında evlenmiş. (geç evlenmiş, iki yıl sonra anne olmuş.) 94 yaşında Vasküler Demans (Alzheimer) sonucu vefat etti.
      Diplomaların asılları kardeşimde kalmıştı, fotokopiler istenen netlikte olmadığı için koymamıştım. Siz sorunca ekledim. O yılların diplomaları çok farklı: Fotoğraflı, dört imzalı, basıldığı kağıt ve ölçüler daha büyük. Okunan dersler dikkatimi çekmişti. Kızlarımızı, kadınlarımızı çok donanımlı, bilgili , çağdaş insan olarak yetiştirmeye çok önem verilmiş.
      Bu uzun yorumla yazım da bütünlük kazandı.
      Esenlikler dilerim.

      Sil
    2. Merhabalar.
      Aslında paylaşımlarla ilgili çok özel şeyleri merak etmek ve sormak belki bazılarımıza göre ters gelebilir, ama siz açıklamışsınız. Çok teşekkür ederim.

      Ben yaptığım tüm incelemeler neticesinde rahmetli annenizin yaşını 1916 olarak tahmin etmiştim. İki yıl yanıldığımı sizin cevab-i yorumunuzla görmüş oldum. Her ne kadar bunlar özel bilgiler olsa da, artık bir tarih olmuş büyüklerimizin bu tür bilgilerini paylaşmakta ben bir mahsur görmüyorum, sizin de aynı fikirde olduğunuzu cevab-i yorumunuz içinde merak edilen tüm bilgileri açıklamış olmanız göstermektedir. Çok teşekkür ederim.

      Annenize ve babanıza Cenab-ı Hakk rahmetiyle, affıyla ve lufüyla muamele eylesin, makamları âli, mekanları cennet olsun inşAllah.

      Annenizin diplomasını büyüterek baktığım da doğum tarihi 1332 olarak yazılmış. Rumi ve miladi yılların arasındaki fark 584 olduğuna göre 1332+584=1916 annenizin miladi takvime göre doğum yılı 1916 olmuyor mu? Oysa siz yorum içinde doğum yılını 1914 olarak belirtmişsiniz. Şimdi burada ki konuya girişimi maruz görün, sadece rumi ve miladi yıl arasındaki farkı doğrulamak için olduğunu bilmenizi isterim.
      Selam ve saygılarımla.

      Sil
    3. Tekrar yorum yazma zahmetine girmişsiniz, teşekkür ederim. Daha önce de değindiğim gibi özel hayatların sosyal medyada konu edilmesine çok sıcak bakmıyorum. Ancak farklı amaçlarla, uygun bir üslupla , örnek niteliğinde yazılmış anılar, geleceğe de yansımalar bırakabilir düşüncesindeyim.
      Eski takvimle Miladi yıl arasında fark olduğunu biliyorum. Ancak nüfus cüzdanında yazılı olan doğum yılını yazmıştım. Annem çevresine her zaman "Kendinizi nasıl hissediyorsanız o yaştasınız" derdi. Vefatından iki yıl öncesine kadar İstiklal Marşımızın 10 kıtasını ezbere okurdu. Mersin'deki mezar taşına, Rıza Tevfik Bölükbaşı'nın çok sevdiği Uçun Kuşlar şiirinden dört dize yazdırmıştık.
      Sağlıkla, huzurla.

      Sil
    4. Merhabalar Sayın Öğretmenim.
      Rahmetli anneniz bir Cumhuriyet kadını olarak, Cumhuriyet dönemine damgasını vurmuş abide bir şahsiyettir. Huzur ve ışıklar içinde uyusun.
      Verdiğiniz bilgiler için çok teşekkür ederim.
      Selam ve saygılarımla.

      Sil
    5. Merhabalar
      12 Mart 2015'te gene bu blogda yazdığım "Bir Sevda Hikayesi" başlıklı anı yazımı okursanız, bu gerçek hayat hikayesi daha derinlemesine anlaşılır.
      Tüm üretici vefalı kadınları ve onların değerini bilen erkekleri saygıyla anıyorum.
      Yorumlarınızla katkınıza teşekkür ederim.

      Sil
  2. Duygulandım yazıyı okurken. Gözlerim nemlendi deyim yerindeyse Makbule hıca8. Annenizin fedakarca yaptıklarının her anneye nasip olması gerektiğine inanıyorum. Ülkemizde, dünyada gelişme ancak özverili çalışma ile mümkündür. Rahmetli annenize ve babanıza Allah'tan rahmet diliyorum. Işıklarda uyusunlar. Sizin gibi değerli bir eğitimciyi yetiştirdikleri için de...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İncelikle, hassasiyetle yazılmış yorumunuza çok teşekkür ederim Hüseyin Hocam. Özel konuları ancak anılar söz konusu olduğunda yazıyorum. Aslında yazılacak öyle çok şey var ki. Gelecek kuşaklar da bilgilensinler istiyorum.
      Annem İlkokulda eski Türkçe ile öğrenim görüp daha sonra yeni Türk Alfabesiyle yazmayı öğrenmiş. Annem de babam da inci gibi bir el yazısıyla yazarlardı. "Kardeş Özlemi" yazımda el yamaları vardır.
      Atatürk Cumhuriyeti'nde öğrenciler nasıl donanımlı yetişiyorlarmış. Görülen dersler çok kapsamlı.
      O yıllarda köylerde okur yazarlık kursları düzenlenmiş.
      Yorumunuza cevap yazmakta geciktim. İnanın bu üçüncü yorumum. Diğer ikisi nasılsa kayboldu.
      Sağlıkla aydınlık yarınlara.

      Sil
  3. Keşke devam etse diyerek okuduğum bir yazı oldu.
    Umarım devamı da yazılır :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Belli aralıklarla da olsa anıları yazmak beni de bir duygu yoğunluğuna sürüklüyor sevgili Murat. "Yazmak Yaşamaktır" deyişi benim hayat felsefeme de çok uygun.
      Bilirim, sen de güçlü bir hafızayla çok iyi bir anı toplayıcısındır.
      Ailece selam sevgilerimizi iletiyoruz.

      Sil
  4. sizin aile anılarınız her zaman tatlı ve duygulu oluyor :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevginin olduğu her yerde vefa, bağlılık, güven de yer alıyor sanırım Derin. Büyük bir aileydik.
      Görüşüne teşekkür ederim.

      Sil
  5. Ailenize ve annenize dair anıları okumak çok güzeldi. Sanki o anlara şahitlik ediyor gibi duygulandım. :)
    Eklediğiniz görseller de o döneme yolculuk etmiş gibi hissettirdi. Daha fazlasını okumak isterim. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Düşünürken, yazarken kişiye yoğun bir duygusallık yüklese de anıları yazmayı ben de seviyorum. Hassas düşüncelerinize, nazik yorumunuza çok teşekkür ederim.
      Kişisel görselleri eklerken hep tereddüt ederim. Güven duygumuz öylesine zedelenmiş ki.
      Sevgiyle.

      Sil
  6. Ölmüş olan büyüklerimize rahmet diliyorum. Benim evraklarda doğum yeri dikkatimi çekti, hemen google amcaya sordum Yunanistanda imiş. Benim babamda 1936 doğumlu idi rahmetli, ben ilkokulda matematik hesabı yaparken ilk önce soruyu eski rakamlarla o çözerdi, sonra yeni rakamlarla bana anlatarak yaptırırdı.
    Sevgiler,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Annem orada doğmuş. Ataları orada yaşamışlar. Ünlü şair yazar Necati Cumalı Viran Dağlar adlı romanında oraları çok güzel anlatıyor.
      Eski yazıyla birlikte sonradan yeniyi de öğrenenler gerçekten zoru başarmışlar. Yeni Türkçe Alfabeye geçiş yazıları da o kadar işlek ve güzeldi ki. Babamın da matematiği çok güçlü idi.
      Sevgiler.

      Sil
  7. Anılar, anılar... Okurken duygulanmamak mümkün değil. 😇✨

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayatın içinde tüm duyguların bir karışımı var elbette. Bazen hüzün ağır basıyor, bazen neşe, coşku. Denge her zaman, her yerde gerekiyor.
      Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde anılarda yolculuk, beni de duygulandırdı. Duyarlılığınıza teşekkürler.

      Sil
  8. Büyüklerinizin mekanları cennet olsun. Sanırım o yıllar her şeyin daha kaliteli olduğu zamanlardı. O dönemle ilgili yazılar okuduğumda, fotoğraflara baktığımda çok hüzünleniyorum. O günlerden bu günlere nasıl gelindi inanılır gibi değil.
    Umudumu diri tutmak istiyorum ve bu konuda kadınlarımıza güveniyorum. Daha iyisi mümkün.
    Kadınlar günümüz kutlu olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ünlü yazar Oktay Akbal'ın güzel bir kitap başlığı var, bilirsiniz. "Önce Ekmekler Bozuldu." Kalite derken çok haklısınız; Değerler altüst oldu. Tabii o zaman da eksikler yanlışlar vardı ama pek çok şey yoktan var edildi.
      Umudumuzu kaybedersek geriye ne kalır? Çocuklar ve kadınlar daha güzel bir dünya için önemli güç kaynakları.
      Kaybettiğimiz tüm güzel insanları ben de saygı ve rahmetle anıyorum.
      Aydınlık günler diliyorum.

      Sil
  9. Sevgili Makbule Hanım,
    Ailenizin kısa ve tatlı tarihini andığınız yazınızı okurken daha başlarda yüzüm güldü, içimden "babalarımız meslektaşmış" dedim . Ah o eski yargı mensupları ne kadar değerliydi, saygı duyulan insanlardı hepsi de...
    Annenizle birlikte babanızın ve tabii sizin de dahil olduğunuz ailenizin tam bir Cumhuriyet Ailesi olduğunu ne güzel hikaye etmişsiniz.
    Kayıplarınız ve tüm sevgiyle andıklarınız için baş sağlığı diliyorum.
    Sevgilerimle. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Böylesi özel günlerde genelden özele inerek örnekler vermeyi, gençler için de belki izler kalır düşüncesiyle seviyorum sevgili arkadaşım. (Ekmekçi Kız deyişi de çok hoş.)
      Babam sonra ki yıllarda rahatsızlığına kadar hakimlik ve avukatlık da yapmış. Belki dürüstlük ve güven arayışımız, haksızlıkları içimize sindiremeyişimiz onlardan kalma güzel beklentiler, alışkanlıklar...
      Duyarlı yorumunuz içimi ısıttı. Gönülden sevgilerimi iletiyor, kaybettiğimiz o güzel insanları saygıyla anıyorum.

      Sil
  10. Yazını okurken kendimi anneanne ve babaanne konusunda şanslı hissederken, senin adına da çok üzüldüm. Çünkü herkesten öğrenecek çok şey varken, eski topraklardan öğrenecek çok çok çok fazla şey oluyor. Tabii her şey nasip kısmet ama insan yine de yazıyı okurken keşke büyüklerimizle hep yaşama, çok uzun seneler yaşama şansı olmalı demekten de alamıyor kendini. Yazı beni çok duygulandırdı. Ölenlere Allah'ım rahmet eylesin inşallah.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çocukların kuşaklararası iletişimden öğreneceği çok şey var gerçekten. Ama bazen hayatın karmaşası içinde o kayıplar bir başka biçimde telâfi ediliyor. Sevgi dolu, örnek davranışların sergilendiği ortamlarda çocuklar da mutlu oluyor, her şeyi sorgulamıyorlar.
      Hayat sürprizlerle dolu değil midir ?
      Esenlikler diliyorum.

      Sil
  11. Bazen hayatın debdebesi içinde sıkışıp kalmışken, bir insanın hemencecik yanıbaşında, gölgesinde otururarak dinginleşiverirsiniz.
    Bazen de unutulmakken insanın en büyük korkusu; unutmayı yaşamış olduğu rahatsızlıktan dolayı en dibine kadar yaşayan bir melek, her görüşünde sizi hatırlayıverir, bu hediyelerin en güzelini bir melek yardımıyla alabilmek değilmidir...
    Kimi zaman ışıl ışıl bakan bir çift göz kâfi gelir o ruhunuzdaki hüzünlü kıyıları dağıtmak için.
    Zaman geçer, vakit bir bayram günü oluverir ve bir melek giriverir odanın kapısından, sizi sıyırıverir bütün insan suretlerinden ve mis gibi çiçek kokularının arasında kalıverirsiniz elele.
    Öğretmenim hep denir ki " melekler görülmez." Biz hep böyle öğrendik, bize hep böyle öğretildi. Görmek isteyene gönül gözünden güzel göz mü vardır ve niyet kadar güzel bir gözlük varmıdır ki?
    Hayatımda ki en güzel iki meleğe, annenize dua ile ve size de yürek dolusu sevgilerimle😇🌟💞☘️

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Duygularını, zaman içindeki hissedişlerini ne güzel dile getirmişsin sevgili Çağrı. Bu güzel, naif yorumun beni de anılar denizine sürükledi yeniden. Annem sana ne güzel şiirler okurdu. Balkonda mevsim çiçekleri arasında güzel saatlerdi.
      İçime bahar kokuları taşıyan duygu yüklü satırlarına çok teşekkür ediyor, gönül dolusu sevgi ile kucaklıyorum.

      Sil
  12. güzel izler bırakmışlar... mekanları cennet olsun...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok yerde, çok kişide çok güçlü anılar kaldı geride.
      İyi görüşlerine teşekkürler.
      Sevgiyle.

      Sil
  13. Annenizi çok iyi anlıyorum ben de amnesizbüyüdüm. Belki de o yüzden çocuklarıma çok düşkünüm

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yaşayan bilir değil mi? O zaman empati kurabiliyor insan.
      Sağlıkla, sevdiklerinizle mutlu yıllar sevgili Derya.
      İnce düşüncelerle yorum yapmayı hiç ihmal etmeyen vefalı blog dostuma çok teşekkürler.

      Sil