Hepimizin bir çocukluk hikâyesi vardır; İyi ya da kötü hatırlanan, olumlu ya da olumsuz izler bırakan, sonraki yılları, dönemleri etkileyen bir çocukluk tablosu... Uzmanlar, çocuk psikologları, pedagoglar, çocuklukta özellikle 7 yaşına kadar kazanılan davranış modellerinin sonraki yılları ve kişiliği büyük ölçüde etkilediğini söylüyorlar.
Çocuklara olan sevgim ve ilgim, alan ve meslek seçimimi de etkiledi. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Pedagoji (Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık) Bölümünü bitirdikten sonra çocuklar ve gençlerle ilgili olarak çok çeşitli alanlarda çalıştım. Adana Rehberlik ve Araştırma Merkezi'nde uzman olarak zekâ ve kişilik testleri uygulamaları, zihinsel engelli çocuklar, üstün yetenekli çocuklar, anne-babalara, sınıf öğretmenlerine rehberlik alanlarında görev yaparken liselerde psikoloji ve felsefe derslerine girdim. Akdeniz Üniversitesine bağlı Burdur Eğitim Fakültesi'nde Öğretim Görevlisi olarak çalıştım. Emeklilik sonrası çağdaş bir Dershanede 10 yıl Rehber Öğretmen olarak çalıştım.
Blogda yer alan yazı, şiir, öykü ve denemeler çok severek, sorumluluğumu bilerek görev yaptığım o yıllardan geriye kalan anı ve birikimlerden oluşuyor. Bir eğitimcinin hayata bakışı, düşünce ve fikirleri olarak da değerlendirilebilir. Kendine, çevresine, öğrencilerine yetebilen iyi bir okur-yazar ve öğretmen olabilme kaygısı, yaşamımın her dönemine damgasını vurmuştur.
Her çocuğun ayrı bir dünya olduğuna içtenlikle inanıyorum. Öyle bir dünya ki; başlangıçta saf, duru, tertemiz. Yıllar geçerken yakın ve uzak çevresindeki her şey, her etkileşim onun kişiliğinin, karakterinin oluşmasına katkıda bulunuyor. Ünlü bir düşünür şöyle diyor: "Çocuklar donmamış beton gibidir. Üzerlerine ne düşse iz bırakır."
Çocuklarla görüşmelerimden unutulmaz cümleler kalmış belleğimde. Bazen gülümseyerek, bazen şaşırarak, kimi zaman hayranlıkla ya da umutla kimi zaman da hüzünle hatırlıyorum o tazecik beyinlerden, yüreklerden dökülen o sansürsüz, abartısız, içtenlikle dile getirilen sözcükleri:
"Ne çok yağmur yağdı anne. Yoksa Allah baba ağlıyor mu? "
" Küçücük kuşlar dağları, denizleri aşıp gidecekleri yolu nasıl buluyorlar? "
"Babamın omuzlarında gezinmeyi seviyorum. Ama annemin dizlerine yatıp uyumayı da çok seviyorum. Yumuşacık bir yastık gibi..."
"Oturma odasındaki yemyeşil halıda oynamayı çok seviyorum. Sanki parktaki çimenler gibi. "
"Güneş akşamları evine mi gidiyor abla? "
"Bütün öğretmenlerin uzun upuzun sopası var mıdır? "
" Ay dedenin torunu nerede yaşar...? "
Çocuklar keşke yetişkin olunca da merak etseler, sorsalar, cevap arasalar... 23 Nisanlarda çocuklar büyüklerin koltuklarına oturup sorular sormaya başlayınca herkes gülerek izliyor. Oysa benzer soruları yetişkinler sormaya başlayınca neden yüzler asılıyor...? Giderek suskun ve sormayan, sorgulamayan bir toplum oluşumuzun temel nedenlerinden biri bu olabilir mi acaba?
"Çocukla çocuk olabilmek" ne güzel bir deyiştir. Onu ciddiye almak, adam yerine koymak, kendine özgü (eskilerin deyişiyle nevi şahsına münhasır ) bir varlık olduğunu unutmamak. "Çocuklarla konuşurken onların hizasında olmaya özen göstermek." İçtenlikle katıldığım bir düşüncedir.
Bu toplum; insanı aşağılamayı, hor görmeyi, karşısındakiyle alay etmeyi, yok saymayı, yüz yüze değil arkadan konuşmayı, vefasızlığı, yalan söylemeyi vb. davranışları ne zaman benimsedi? Masum çocuklara, geleceğin yetişkinlerine bu davranış kalıplarını nasıl aktardı?
Toplumbilimciler, davranış bilimciler, eğitimciler, sanatçılar, İNSAN'ı anlamaya tanımaya yönelmiş her meslekten kişiler bu konuda fikir üretip inceliyorlardır herhalde! Yoksa bir zamanların ünlü deyişi gibi:" Bana sual sorma, cevap müşküldür, her sırrı ben sana açamam hocam..." diyenler mi çoğaldı...?
Ünlü kişilerin hayat hikâyelerini okuyup, geçmişte nasıl bir çocukluk dönemi yaşadıklarını öğrendikçe pek çok şeyi daha iyi anlıyor, aydınlanıyoruz elbette. Çocukların dünyasını lütfen karartmayalım, onları yaşam boyu karanlığa, güvensizliğe, maskeli kılıklara, farklı kimlik ve kişiliklere sürüklemeyelim. Yaşanmış ama yok sayılmış, unutulmaya çalışılmış her travma, geleceğin sorunlu bireylerini ve karmaşık toplumlarını yaratıyor.
Uluslararası alanda çocuklarla ilgili çalışmalar, araştırmalar yapan, yardım sağlayan ciddi kurum ve kuruluşlar da var. UNİCEF (Uluslararası Çocuklara Yardım Fonu) yıllardır başarılı çalışmalar sergiliyor. Unicef2in Türkiye iyi niyet temsilcileri: Yazar Ayşe Kulin, sinema ve tiyatro oyuncusu Ali Poyrazoğlu, Bilkent Senfoni Orkestrası, Devlet Sanatçısı Piyanist Gülsin Onay, Piyanist Duo Ferhan ve Ferzan Önder, Müzisyen Ferhat Göçer, Sinema-dizi oyuncusu Kıvanç Tatlıtuğ, Tiyatro sanatçısı Müjdat Gezen. Gazeteci, TV yapımcısı Tayfun Talipoğlu, flüt virtiözü Şefika Kutluer, Sinema oyuncusu Türkân Şoray, Sinema ve dizi oyuncusu Tuba Büyüküstün, Tiyatro ve Devlet sanatçısı Yıldız Kenter.
** Bu yazıyı BCP(Blogları Canlandırma Projesi) kapsamında yazdım. Haziran Ayı temaları "Korku, polisiye, gezi ve çocuk" idi. Ben ÇOCUK konusunu seçtim. Çocuklar söz konusu olunca yazılacak öyle çok şey var ki. Yıllardır onlarla ilgili görüş ve düşüncelerimi, gözlemlerimi içimden geldiği gibi aktarmaya çalıştım. Pek çoğu blog paylaşımlarım arasında yer aldı. Yazımı bitirirken yıllar önce yazdığım bir şiirimi eklemek isterim.
ÇOCUKLARIN DÜNYASI
Çocuklar anlar birbirini;
Çocuk diliyle, çocukça, safça
Çocuk kalbiyle, çocuk gözüyle
Bazen beden diliyle, sessizce, işaretle
Ama her zaman dostça, kardeşçe, insanca.
Kırmadan, incitmeden
Kırılmadan, gücenmeden.
Çocuklar anlar birbirini;
Dövüşmeden, savaşmadan,
Yaralamadan, berelemeden
Çarpışmadan, vuruşmadan
Kansız, bıçaksız, silâhsız.
Kızsa bile az sonra barışır,
Art niyetsiz öpüşüp kucaklaşır.
Mal mülk davası olmaz,
Paraya gereksinim duymaz
Elindekini avucundakini paylaşır
Yanı başındakiyle, en sevdiğiyle...
Kuşlar, balıklar, böcekler, kelebeklerle konuşur,
Çiçekler, ağaçlar, hayvanlarla tanışır, selamlaşır.
Dünyanın bütün dilleriyle
Ya da kendi dilinde, kuş diliyle.
Yüreği kuşlar kadar hafif,
Dertsiz, tasasız, kuşlar gibi özgür.
Elinde uçurtması, sek sek taşları, bazen bez bebeği
Oynar, zıplar, dans eder, selâm verir dünya çocuklarına
Tüm çocuklar bilir bunları
Çünkü ancak çocuklar anlar birbirini...
Makbule ABALI - (2O13' den 2024'e )
bu yazıya nazım'ın şiiri yakışır bir de öğretmenim:
YanıtlaSil"Dünyayı verelim çocuklara hiç değilse bir günlüğüne
allı pullu bir balon gibi verelim oynasınlar
oynasınlar türküler söyliyerek yıldızların arasında
dünyayı çocuklara verelim
kocaman bir elma gibi verelim sıcacık bir ekmek somunu gibi
hiç değilse bir günlüğüne doysunlar
bir günlük de olsa öğrensin dünya arkadaşlığı
çocuklar dünyayı alacak elimizden
ölümsüz ağaçlar dikecekler"
Nazım Hikmet'in bu ölümsüz şiirini ben de çok severim. Ünlü şairlerden şiirler yazdığımda veya çocuklar ve şairler başlığı altında blogda birkaç kez yer almıştır.
SilKatkınıza çok teşekkür ederim. Orman yangınlarında, doğanın insan eliyle kıyıma uğradığı zamanlarda hep bu şiiri anarım.
"Çocuklar dünyayı alacak elimizden
ölümsüz ağaçlar dikecekler "
Yıllar öncesinin bu güzel dileğinin gerçekleşmesine keşke tüm çocuklar katkıda bulunabilse...
Çocukların dünyayı algılamalarına dair özellikler ve özellikle bunu ifade şekilleri biz büyükler için ne kadar zihin açıcı oluyor.
YanıtlaSilÇocukluk hayatımızın en güzel bahçesi gibi, keşke sadece şansı yaver gidenler için değil de dünyadaki her çocuk için öyle olabilse. :)
Yorumların bu özelliğini seviyorum. Bir yazı yorumlarla bütünlük kazanıyor ve daha anlamlı hale geliyor.
SilÇok haklısınız. Yazarken; okul çağında çalışmak zorunda kalan çocuk işçiler, üstün yetenekleri fark edilmemiş çocuklar, anne-babasını kaybetmiş çocuklar, şehit çocukları, göçmen çocuklar, şiddete uğrayan çocuklar, doğal afetlerde travmalar yaşayan çocuklar, boşanmış anne babaların olumsuz etkileriyle büyüyen çocuklar... ve daha niceleri takıldı aklıma. Her biri bir başka yazının konusu olacaktır elbette.
Sevgilerimi iletiyorum.
çocukların meraktan söyledikleri ne kadar tatlı öyle. güneş ve aydede özellikle :)
YanıtlaSilÇocukların o içtenliğini, doğallığını, olduğu gibi hallerini ben de çok seviyorum sevgili Derin. Keşke karşılarında da çoğu zaman anlayışlı, hoşgörülü, sabırlı yetişkinler olsa da onlara uygun cevapları verseler...
SilÇok güzel bir yazı olmuş Makbule Teyze, eline sağlık. Hasta çocuklar ile uğraşan biri olarak benim de gözlemim, en sıkıntılı zamanda bile çocukların aydınlık, pozitif, harika ve şaşırtıcı olmaları 😊🌿🌷Tümünün iyilik ve güzelliklerle karşılaşıp, şekillenmelerini dilerim 🍀
YanıtlaSilBloglarda dışarıdan yorum yazmanın güçlüklerinden söz eden arkadaşlarımız olduğunu biliyorum. Hatta birkaç kez deneyip yorumu çıkmayan arkadaşlara emek ve çabaları için teşekkür borçluyum.
YanıtlaSilİlk okuyuşta bu ifade bana hiç yabancı gelmedi. Gene de tereddüt yaşadım ancak telefon edip onayını aldığım için yorumumda adını kullanacağım canım Zeren'im.
Mesleğini seçerken; idealist bir doktor olan, genç yaşında yitirdiğimiz annesinin izinden giden, hiç yıl kaybetmeden iki uzmanlık alanını başarıyla tamamlayan bir doçent. annesi göremese de yakın zamanda profesör olarak da da kutlayacağımıza emin olduğum bir güzel insan.
6 Mayıs 2024 tarihli blog yazımdan en yakın arkadaşlarına bile söz etmeyen ,alçakgönüllü, üstün görev anlayışında uzman bir çocuk doktoru. Gözlemlerin elbette benim için de çok değerli sevgili Zeren.
Hastalıklarında yolu seninle kesişen çocukların çok şanslı olduğuna yürekten inanıyorum. Hele ülkemiz çocuklarının kendilerine anlayışla, ilgiyle, sorumluluğunu bilerek yardımcı olabilecek "İyi ve güzel ahlâklı, etik değerlere inanmış görevlilere" öyle çok ihtiyaçları var ki. 6Mayıs 2024 tarihinde yazdığım " Hayatın içinden- Bir İnsan, Bir Doktor" adlı yazıma yorum yazamamıştın.
Tüm adsız Kahramanlara gönülden sevgilerimi ileterek teşekkür ediyorum. İYİ Kİ VARSINIZ...
Çocuklar anlar birbirini;
YanıtlaSilÇocuk diliyle, çocukça, safça
Çocuk kalbiyle, çocuk gözüyle
Ne kadar güzel sözler, büyüklerde iş yok zaten küçük kalmak lazım mesela...
Büyümek, gelişmek tüm canlıların doğasında var. Acaba büyükler, yetişkinler çocukluklarını unutuyorlar mı? Hayata uyum sağlamak isterken hep çok güçlü, çok büyük, çok farklı olmak gerektiğini mi düşünüyorlar? Öylece her şey daha mı karmaşık hale geliyor? Belki de hızı biraz azaltmak, iç sesimizi dinlemek gerek.
SilZamanla kalabalıklardan, karmaşadan, büyük kentlerden uzaklaşan, yavaş şehirler (slow cities ) arayışı içinde olan insanlar acaba çocukluk dönemlerindeki doğallığı mı özlüyorlar...?
Sevgiyle.
Çok güzel bir yazı okudum emeklerinize sağlık öğretmenim .Keşke dünyayı çocuklar yönetse saf temiz kötülükten uzak yalın olurdu herşey
YanıtlaSilYorumunuzu sabahın erken bir saatinde, yüzümde içten bir gülümsemeyle okudum, düşündüm; Dünyada "Çocuk Bayramı" olan ilk ve tek ülkeyiz. Bugün dünyanın kabul ettiği, saygıyla andığı, uzak görüşlü bir büyük Önderin sayesinde gerçekleşmiş bu. Oysa gelişmekte olan ülkelerde kadınlar ve çocuklar çok kolay yol alamıyorlar.
SilGeçmiş yıllarda çocuklar ve kadınlarla ilgili olarak amatörce çokça şiir denemeleri yaptım. "Dünyayı çocuklar yönetse", "Dünyayı Kadınlar Yönetse" adlarıyla blogda arama yapılabilir. Yayınlarda: arama bölümünde Çocuklar veya kadınlar yazılıp büyütece tıklandığında ilgili yazı ve şiirleri görebilirsiniz.
Çok teşekkür ederim. Esen kalın.
Beautiful blog
YanıtlaSilThank you so much.
SilWith my good wishes.
Beautiful blog
YanıtlaSilNe kötü çocuk yetiştiriyor bu toplum artık, üzülüyorum çok.
YanıtlaSil"Çocuğun öğütten çok iyi örneklere ihtiyacı vardır." diye ne güzel bir söz vardır sevgili Narda. Sanırım iyi örnekler azaldı. Ama ülkenin yüz akı çocuk ve gençler de var.
Sil"Umudunu kaybeden insan her şeyini kaybetmiş demektir."
Esenlikler diliyorum.
Çocuk olmakda zor. Bizim toplumda çocuklara gerçek değeri verilmiyor, ona göre yetiştirilmiyor malesef. Bu oldukça üzücü.
YanıtlaSilOlumsuz durumlarda asıl zorluğu çeken, özgüvenini kaybeden öncelikle çocuklar oluyor elbette. Tüm sıkıntılarda önlem alınmaması, zaman kaybı insan kaybına da yol açıyor ne yazık.
SilSevgiyle.
Çok haklısınız.
SilOrtak noktada buluşmak ne güzel. Teşekkürler.
SilBüyüdükçe daha öncesinde sahip olduğumuz pek çok hazineyi yitiriyoruz sessizce. O merak duygusunu, masumiyeti, haylazlığı, bir şeyleri sorgulama arzusunu...
YanıtlaSilVe ardından "Neden...? " diye soruyoruz kendimize...
SilSanırım pek çok neden var değerli arkadaşım; Toplum değişime uğruyor. Değişen değerler insana, insanlara da yansıyor. İyi örnekler azaldıkça olumsuzluklar da artıyor.
Çocuklar da ortama, zamana yenik düşüyorlar...
Güzel bir konu. Müthiş bir yazı yine. Kalemin daim olsun öğretmenim.
YanıtlaSilHer zaman motive eden, destekleyen yönünüze çok teşekkür ederim Hüseyin Öğretmenim. Sanırım sıcak ve bunaltıcı günlerin yorgunluğu , yorumlarımızın yanıtlarını da geciktiriyor.
SilSağlıkla, mutlulukla.
Beautiful blog
YanıtlaSilThanks a lot. Do you like children too Rajani ?
SilKaleminize sağlık. Çok güzel bir yazı olmuş.
YanıtlaSilDüşüncenize çok teşekkür ederim. Çocukların dünyası öyle farklı ki, sayfalar dolusu yazılar, şiirler yazabilir insan.
SilEsenlikler diliyorum.
Çocuklarla konuşmak, onlarla vakit geçirmek bile insanın ufkunu açıyor. Küçük kuzenlerimle sohbet ederken birçok kurgu fikri ortaya çıkabiliyor:) Okurken çok keyif aldığım bir yazı olmuş yine:) Çok teşekkür ederiz, kaleminize sağlık:)
YanıtlaSilKatkınız için ben teşekkür ederim sevgili Sude. Her zaman içtenlikle söylediğim bir şey var; bizim çocuklardan ve gençlerden öğreneceğimiz öyle çok şey var ki. Elbette onları iyi dinlemek, anlamaya çalışmak ve ön yargılı olmamak gerekiyor.
SilSevgiyle.
Ellerinize sağlık Makbule Hanım, kaleminizden çıkan hikayeler bir şekilde çekip yakalıyor beni. Çocukların izlerini büyüdükleri zaman görüp empati kurmaya çalışıyorum, yaptıkları garip davranışların sadece yansıma olduğunu biliyorum. Yüreğinize sağlık
YanıtlaSilDuyarlı bir kalemden dökülen satırlar hemen belli oluyor. Çocukların, çocukluk dönemlerinin bize yansıttığı öyle çok şey var ki. Bu farkındalık, yetişkinler için de nedenleri bilip sonuçlara ulaşmada kolaylık sağlıyor.
SilNaif yorumunuza çok teşekkürler.