Bir Sonbahar Mevsiminin Eylül Ayını da yolcu ediyor, Ekim Ayını karşılamaya hazırlanıyoruz. Her ayın, her mevsimin kendine özgü başkalıkları, olumlu olumsuz yanları var. Tıpkı insanlar gibi; Ancak biz insanlar kişiliğimize, değer yargılarımıza, umut ve beklentilerimize, geçmiş yaşantılarımıza göre günlere, aylara, mevsimlere farklı anlamlar yüklüyoruz.
Elbette yöresel farklılıklar, kişisel sorunlar ya da yaşanılan coğrafyanın, doğanın, toplumsal veya psikolojik olayların getirileri- götürüleri bakış açımızı, düşünce ve fikirlerimizi etkiliyor. Ekonomik farklılıklar, maddi ya da manevi yetersizlikler, yaşam kaygıları, endişeler, korkular yaşamı daha gerçek boyutlarıyla algılamaya- değerlendirmelere yol açıyor. Sonuçta; dünyanın neresinde olursak olalım hepimiz mutsuzluk değil mutluluk özlemi içindeyiz. Hangi yaşta olursak olalım, kendi içimizde de dışımızda da dengeli bir yaşam ve huzur arıyoruz.
Doğallık ve sadelik içinde, abartısız-önyargısız sezişlerle çevrenizi gözlemlediğinizde aradığımız mutluluk kaynaklarına ulaşmak çok da zor değil. Bir lâbirentin çıkılmaz sanılan yolları, zor hesapların kolay çözümleri, inceliklerin gizemli yanları, iyi niyetle , hoşgörü ve karşılıklı anlayış çabaları ile atılan birkaç adım, yaşanılan an'ı güzelleştirmeye yetebiliyor. Eksilen, azalan, tüketilen öyle çok şey var ki; hayatı zenginleştiren, anlam kazandıran, artı değerler yükleyen enerji kaynaklarını göz ardı ederseniz kayıplar giderek çoğalmaz mı?
Bazen öyle güzel yaşanmışlıklar vardır ki; kısacık örneklerle tanımlasanız da kocaman mutluluklar yaratır yaşamda. Sonbaharın uyumlu soluk renkleri capcanlı-parlak renklere dönüşür bir anda. aydınlanır dünya...
*Güneşin biraz naz yaptığı bulutlu bir sonbahar sabahı ansızın fark edersiniz ki, günlerdir açmayan kaktüsünüz bir tomurcukla güne hazırlanıyor. Yer değişiminden ötürü küstü sandığınız kaktüs, dikenler arasından tekrar içindeki güzelliği sergilemeye karar vermiştir. Kırılganlıkların ardından barış ilân edercesine... Oysa ömrü bir günlüktür. Bir günlük saltanatını harika bir çiçekle sonlandırır.
*Bazen olumsuzluklar ardı ardına sanki yığılır birden üstünüze. Ekonomik sıkıntılar, rahatsızlıklar, güveninizin sarsıldığı anlar-günler. İnsan olmanın mücadelesini vermeye çok da hazırlıklı olmadığınız , güçsüz düştüğünüz bir zaman diliminde evinizin tam karşısında bir dost gözlerinizin içine bakarak sevgi gösterileri yapar. O güne kadar hep uzaktan bakmıştır oysa. Kuyruğunu sallar, kendi diliyle seslenir, kapıya bıraktığınız suyu içer, bir kap içine sunduğunuz kahvaltının tadına bakar. Adeta "Ben buradayım, meraklanma." der. Tuhaftır, sokağın kedileri de eşlik eder bu olaya. Zaten kedilerle köpekler hep dosttur buralarda.
* Bir gün bir duyuru yapılır; Yaşadığınız çevrede gönüllülerin katılabileceği bir "Çevre Temizliği Seferberliği" düzenlenmiştir. İki kez farklı noktalarda düzenlenen bu etkinliğe isteyen el arabasıyla, tırmık ya da çapasıyla, kazmasıyla katılır. Doğayı-çevreyi korumak-yaşatmak amacıyla düzenlenen bu etkinliğe her yaştan insanın, kadınların hatta çocukların katılması mutluluk verici değil midir? Biz (sağlık nedeniyle) katılamasak bile , sokak kapımızın önünü süpürüp temizleyerek katılanlara "Kolay gelsin" demeye , teşekkür etmeye gittik o gün.
Eylül Ayında bir Pazar Günü öğleden sonra Ovacık Köyü'nde bir Dost Evine konuk olduk. Elimiz boş gitmeyelim diyerek ben de Akdeniz Yöresine özgü küçük çapta yöresel yiyecekler yaptım. Ağız tadıyla, damak lezzetiyle, sözüyle- sohbetiyle adeta bir Halil İbrahim Sofrasında ağırlandık. Götürdüğümüz kaplar bile dolu döndük. Bütün bunlara ek olarak; Bal kabağını özenle oyarak, nakış işler gibi işleyerek sanatçı duyarlılığı ile yaratılan , gecemizi aydınlatan harika bir masa lâmbasına sahip olduk. O gün gene hassas bir dostun hediyesi saksıda yetiştirilmiş taze reyhan salatalarımıza tat katmaya devam ediyor.
*İyi niyetle, içinden gelerek, çıkarsız, vefalı dostluklar oluşturabilmek, iyi günde-kötü günde birlikte kayda değer saatler geçirebilmek. Yaş aldıkça, belki hayatın sonbaharında bunun ne büyük bir şans olduğunu çok daha iyi anlıyor insan.
*Eylül Ayı'nda bir Pazar günü bir başka büyük mutluluk; Kışın çok şiddetli yağmurlarda evimizin bazı bölümlerinde oluşan sıva çatlakları, döküntüler, kabarmalar; Eskilerden ama eskimemiş, kafası, elleri, kolları mükemmel çalışan, biyonik bir büyük ustanın enerjisi ve hüneriyle onarıldı. Eski Meslek Liselerimizde "Ara Eleman" yetiştirmeye yönelik bölümlerden yetişen kalfalar, ustalar gibi çalışan gerçek yapı ustalarını görünce nasıl da mutlu oluyoruz. Çoğalabilselerdi belki depremler de daha az hasarla atlatılırdı.
*İnsan hayatının her döneminde sağlık sorunları yaşayabiliyor. Her meslekte ama bilhassa Tıp alanında görevinin ve sorumluluğunun bilincinde, insana-insani değerlere önem veren, dinleyen-anlayan doktorlar ve sağlık personeli gönüllerde taht kurabiliyor. Hele çağdaş bilimlerin ışığında, yeniliklere açık, gözlemci, araştırmacı kişiler, yaşam kalitesini yükselterek mutluluk katsayısını arttırıyorlar.
*Hangi meslekte olursa olsun; Kendisiyle ve çevresiyle barışık olmayan, sevgiden-saygıdan yoksun, manevi değerlerin çok üstünde maddeyi-parayı gerçek güç gibi gören insanlar kendileri mutlu olamadıkları gibi çevrelerine de zarar veriyorlar. Doğruluğundan kuşku duyduğumuz güvenemediğimiz insanlarla değil yüz yüze gelmek , varlıklarını bilmek bile mutsuzluk nedeni olabiliyor. İyiler; iyilerin ve iyiliklerin çoğalmasına katkıda bulunurken, tam tersine kötüler de yakın ve uzak çevreye hatta tüm dünyaya kötülük tohumları ekiyorlar. "Aranan Kişi" olabilmek, İNSAN olabilmekle eşdeğer.
*Henüz 4 yaşında bir çocuk; kendisine verilen bir kutudan birkaç çikolatayı arttırıp "Ben bunu da anneanneme vermek istiyorum." diyebiliyorsa ( Hele bir de bu durumu gerçek anneannesinin yanında, sevgi ve ilgi gördüğü bir başka anneanne için düşünüyorsa) O çocuk paylaşımı, içtenliği öğrenmiş, sevgi ve ilgiyi sindirmiş demektir. Ne mutlu O'nu yetiştiren, emek harcayan, uğraş veren büyüklerine...
Hayatımızın her döneminde iyilerin-güzelliklerin , "Artı Değerler" in çoğalması dileği ile...
NOT: Bu yazı Blogları Canlandırma Projesi (BCP) 2024-Eylül Ayı kapsamında, "Sonbahar " teması seçilerek yazılmıştır.
Makbule ABALI-Eğitimci
İzmir- Urla- 1.Ekim. 2024
Lambaya bayıldım <3 Güle güle kullanın.
YanıtlaSilYıllardır kaktüs besliyorum 3 tane. Zalımların hiçbiri çiçek açmadı. Neyse ki çocukken büyüttüğüm minnak şey turuncu bir çiçek açmıştı da mutluyum. ama geçen senelerde sizinkinin aynısını aldım halamdan, kocaman bir top oldu şimdi. Küre şeklini korumak için yavrularını başka saksılara alsam da birdenbire on kadar yavru vermiş, dedim yok ben seninle baş edemem nasıl istiyorsan öyle büyü :d Çiçek açmasını umuyorum. Keşke daha uzun süreli olsaydı. Bende Japonların sakuraya anlam biçmesi kadar sabır yok, ama el mahkum bana bahşettiği bu, kabulümdür.
ve amin, inşallah böyle artı değerler hayatımızdan hiç eksilmez.
Kaktüslerle bazı insanlar arasında benzerlikler bulurum ben. Yerini-toprağını seven her bitki özen ve sevgi ile daha çabuk uyum sağlıyor. Güneşe ihtiyaçları var ancak suyu çok fazla vermemek gerekiyor.
SilDikenler arasındaki o saldırmaya hazır görüntüsü ile çiçek açtığı zamanki hali ne kadar farklı. Yaşadıklarıyla kendini diş dünyaya kapatmış diğer canlılar gibi. Bazen içindeki özü fark edemiyor, haşin davranıyoruz.
Hakikaten kaktüslerin bu güzelliğini görmeyip haşin davranan insanlar var. Ne buluyorsun bu dikenlerde, diyorlar. Çok canım sıkılıyor oysa onlar benim bebeklerim 💚💚🌵
SilSadece görüntüye aldanıp kesin hükümlü ya da ön yargılı olmak... Özü görmeyi de engelliyor çoğu zaman.
Silsonbaharda hayattan kesitler güzelmiş :)
YanıtlaSilSadece sonbaharda değil, dört mevsim güzellikler, iyilikler var etrafımızda deeptone. Hayatın karmaşası içinde farklılıkları fark edemiyoruz bazen.
SilNe tatlısınız yine.... kaktüs çiçeği gibi anlık mutluluklar ne değerli..
YanıtlaSilBloğunda "Günün Yorumu" nu mutlaka okuyorum. Sadece o sayfayı değil, Yaşamın Tortuları' nı da özlemle, sabırsızlıkla bekliyorum. İnsanın sevdiklerinden iyi haberler alması ne büyük mutluluktur, bilirsin canım.
SilMerhabalar.
YanıtlaSilGüz mevsimi ve güz mevsimine ait aylardan Eylül ve Ekim, her yerde olduğu gibi benim memleketimde de çok güzeldir.
Yazınızdan bir alıntı yaparak yoruma devam etmek istiyorum: "...Kendisiyle ve çevresiyle barışık olmayan, sevgiden-saygıdan yoksun, manevi değerlerin çok üstünde maddeyi-parayı gerçek güç gibi gören insanlar kendileri mutlu olamadıkları gibi çevrelerine de zarar veriyorlar..." Ne kadar doğru bir saptama yüreğinize sağlık.
Paylaşımı, içtenliği öğrenmiş, sevgi ve ilgiyi içe sindirmiş çocuklarımızı gördükçe, umudumuz ve yaşama azmimiz artıyor.
Selam ve saygılarımla.
Blog arkadaşlarımızın çok azıyla yüz yüze tanışmamıza rağmen hiç görüşmediklerimizin de birçok özelliğini biliyoruz artık (Ra55)
SilBiliyorum ki; hayatı boyunca çok insan tanımış, farklı konumlarda deneyimler edinmiş, kendini geliştirmiş, insana saygılı, yanlışlara, haksızlıklara karşı çıkan bir kişiliğiniz var. Araştırmaya, yardımlaşmaya, gelişime açık niteliklerinizle sağlıklı günlerde yorumlarınızı hiç aksatmayışınızı da övgüyle anmışımdır her zaman.
Bir ülkede çocuklar ve gençler her zaman, her dönemde , her iklimde, her mevsimde benim açımdan çok önemli bir değerlendirme ölçüsü. Asıl onların içindeki iyilik tohumlarını, gelecek umutlarını, yaşam sevinçlerini yok etmeyelim istiyorum. Duygularımın inişli-çıkışlı olması, inanın o yüzdendir.
Selam saygılar. (Siz her yorumunuzda "Merhaba" demeyi unutmazsınız. Ben unutmuşum.)
Makbule Hanım,
YanıtlaSilHayata bu kadar iyimser, pozitif, hoşgörülü bakabilmenize hem şaşırıyor, hem de imreniyorum.
Mutsuzluğu, mutlu olamamayı tamamen maddeyi-parayı gerçek bir güç gibi görmeye bağlamanın doğru olduğunu düşünmüyorum.
Bir çok olumsuzluklar, çürümüşlükler içeren ülkemizdeki büyük resme baktığımızda; örneğin adalet sistemine, eğitimine, sağlık sistemine, ekonomiye, tarımına, hayvancılığına, yoksulluğa, kayırmalara, gözümüzün içine baka baka söylenen yalanlara ve nicelerine bakıldığında ben mutlu olamıyorum. Parayla-pulla ilgisi olmayan benim gibi toplumun büyük bir kesimi de bu olumsuzluklardan muzdarip ve mutsuz... Bu insanları nereye koyalım, güzellikleri, tebessüm ettirmeleri, içimize biraz da olsa bir ferahlık vermeleri bir yana çiçekten böcekten mutlu olun diyerek, hallerine şükretmelerini mi isteyelim? Bu onların, yani o ''çevrenin'' bu olumsuzluklara karşı vermek istediği ya da verdiği mücadelede caydırıcı olmaz mı?
Saptamalarım ağır kaçtıysa özür dilerim Makbule Hanım, her nedense benim dünyamda büyük resim küçük resme hep galebe çalıyor.
Yazınızla, bana bunları dillendirme fırsatı yarattığınız için teşekkür ederim.
Kaleminize sağlık.
Sağlıcakla kalın.
Yılların ardından güzel bir rastlantıyla, anılarda yaşatılan dostlukların getirisiyle- "iyi ki tanımışım" dediğim -değerli bir dost Hikmet Bey...
SilOlumlu ya da olumsuz her eleştiri, her yorum çok değerli benim için. O yüzden en zor günlerimde bile yorumları mutlaka yanıtlamaya özen gösterdim. Düşünceye-emeğe-fikirlere saygı açısından, insanı-toplumu tanıma açısından geri bildirimler o kadar önemli ki.
İnsanız; elbette tepkilerimiz, kaygılarımız, karşı çıktığımız konular, giderek artan karşı çıkışlarımız olacak. Olmasa yanardağlar gibi patlamaya hazır insanlar yalnız kendilerine değil, çevrelerine de zarar verebiliyorlar. Ruh sağlığı bozulmuş, travmalara yenik düşmüş çocuklar, yetişkinler bunu çizdikleri resimlerle dile getiriyorlar: Ağzı, gözü kulağı eksik kalmış resimler, kapkara renkler, kapısız-penceresiz evler... Suskunluğun, dile getirilemeyen düşüncelerin, anlatamamanın, anlaşılamamanın ifadesi.
Çok dikkatli bir okuyucu olduğunuzu biliyorum: Yazımda ilk üç paragrafımda bunları vurgulamaya çalıştım. Polyanna iyimserliğinde olmak, inandığım değerleri savunamamak, görmemek, duymamak, aldırmamak... Öyle davranırsam ben, BEN olamam ki. Kendine saygıyı yitirmiş bir insanın robottan ne farkı olabilir?
Ancak tüm umutlarını, yaşama sevincini, gelecek hayallerini kaybetmiş bir insan da her şeyini kaybetmiş sayılmaz mı?
Kendimizi onaramazsak yıkımlara nasıl dayanabiliriz?
İyi ki düşüncelerinizi, fikirlerinizi içinizden geldiği gibi açıklamışsınız. Saygı duyuyorum.
Bir zamanların Kültür Bakanı Talât Sait Halman'ın çok değerli bir sözü vardır: "Hayır bir ilkedir, Evet bir ülkedir."
Küçük resimleri de göz ardı etmek istemeyişim büyük resmi görmeme engel değil inanın.
Çok teşekkür ederim.
Yine her zamanki gibi, emek verilmiş, insan yaşamının gözlemi ile yola çıkılmış, dostluğun önemini satırlara dökmüş, çevre duyarlılığını unutmamış müthiş bir yazı.
YanıtlaSilSelam ve saygılar öğretmenim.
Çoğu zaman düşünüyorum da Hüseyin Öğretmenim; yıllar geçtikçe yapabildiğimiz , gerçekleştirebildiğimiz iyi ve güzel şeylerin yanında halâ yarım kalmış, tamamlanamamış çok şey de oluyor. Zaman yetmiyor, planlarınız aksıyor, kişisel sağlık durumları elvermiyor.
SilGüç ve enerji arttıran, motive eden yorumunuza çok teşekkür ederim.
Esen kalın.
Ellerinize sağlık. Kaktüsler çok özel bitkiler özelikle leş kaktüslerine bayılıyorum. Nadiren muhteşem çiçeklerini bizlerle paylaşan, ilgine muhtaç değilim ama arada sevsen de çok güzel olurum tavrı baş tacı etme nedenim.
YanıtlaSilKaktüsler benim için de çok özel ve farklı bitkiler "Oh Yoon Joo" Ne çok kaktüs çeşidi var. Leş kaktüsleri adını ilk kez duydum. Kaktüsleri baş tacı etme nedenin de çok güzel dile getirilmiş. Okuyunca gülümsedim.
SilKatkına teşekkürler.