Aralık 07, 2025

HAYVAN ÖYKÜLERİ...

 



Sevgiden nasibinizi aldıysanız sadece insanlara değil, doğadaki tüm canlılara da yakınlık duyar, gerektiğinde onları da korur kollarsınız. Hatta ille de sevmek değil, onlara zarar verenleri engeller, masum canlıları savunursunuz. 

Hayvan hikayeleri deyince ilk aklıma gelenler Aziz Nesin ve Bekir Coşkun. Hayvanlarla ilgili yazılarını okurken gözyaşlarımın akmasına engel olamayıp  ağladığım zamanlar  çok olmuştur. Hayatın içinden ne güzel örnekler vermişlerdir. 



Çocukluğunda muziplik olsun diyerek kedilerin gözlerini boyayan, kuyruklarına teneke bağlayan, acımasızca kuşları ürküten kişilerin gerçek yaşamlarında travmalar yaşadıklarını çok görmüşüzdür. İçteki olumsuz duygular; öfke, kin, nefret, aşağılık ya da üstünlük kompleksi,  sert tepkilerle dışa, daha güçsüz olana acımasızca yönlendirilir kimi zaman. Edebiyat tarihi bu tür kötü örneklerle doludur. 

Kedilerin, köpeklerin dost olduğu yerlerde insanlar da daha ılımlı ve sevecen oluyorlar. Çarşı pazarda hatta alışveriş merkezlerinin içinde, hastanelerde rahatça uyuklayan, sakince yatan kedi ve köpeklere şaşırarak bakıyor insanlar. Hayvan demeye çekiniyorum, onlardan öğrenmemiz gereken pek çok davranış var.

Ben hayvanların da duyguları olduğuna inanıyorum. Sevgiye, ilgiye, dostluğa cevapsız kalmıyorlar. Onlara zarar vermeyeceğinizi anlarlarsa savunmaya geçmiyorlar. Kendi aralarında da bir hiyerarşi var. Yaşlıya, yaralıya tepki göstermiyorlar hatta yiyeceklerini paylaşıyorlar. Sese karşı çok duyarlılar. Ses tonuna göre davranış değiştirebiliyorlar.


Hasta ve yorgun olduğum günlerde komşumuzun köpeği Cevizin vefasını nasıl unuturum. Kapının önünde, gözlerini gözlerime çevirerek adeta yüz mimikleriyle hüznünü anlatır. Sokak kapısından içeriye izinsiz girmez. Disiplinlidir. Karnı toksa kemiğini saklamak için evlerinin bahçesine gider, onu saklar. Bu güzel canlıyı bir gece sopayla dövmüşler. Günlerce hasta yattı. Ben de onun acısını çektim adeta. 

Kediler köpekler kadar vefalı değil. Soğuk havalarda daha çok yeme ihtiyacı duyuyorlar. Bahçede evi sahiplenen iki kedimiz var. Sabah önce her mevsim değişen kuşları besliyoruz. Farklı ötüşlerle her enstrümanın yer aldığı bir orkestra gibiler, Ağustos böcekleri yok artık. Kuşlar daha alışık buralara. Ağaçlara tırmanan avcı kediler olmasa daha rahatlayacaklar. Zor günlerimizde camları tıklatan kuşlar çok içten insanlar gibi. 

Camın önüne oturup çevremizdeki canlıları gözlediğimizde çok şey öğrendiğimizin farkına vardık. Her tür kendi hayatını bir başka biçimde devam ettirmeye çalışıyor. Davranışlarına hükmetmek istediğimizde, düzeni bozulan tüm canlılar gibi farklı davranışlar sergiliyorlar. Farklı sesler çıkararak huzursuzluklarını belli ediyorlar. 

Korunaksız kalan canlılar doğada mücadeleyi de öğreniyorlar. Merak ediyorum, mevsimler ve iklimler değişince göçmen kuşlar şaşırmıyorlar mı? Şiddetli yağmurlarda insanlar gibi onlar da yeni barınaklar arıyorlar mı? Ürünler değişip bozulunca yeni kaynakları nerede nasıl bulacaklar? Doğaya sahip çıkıp korumazsak, yeni önlemler almazsak tüm canlılar için yeni bir yer arayışı mı gerekecek...? Nasıl, ne zaman, nerede...? 

Makbule ABALI-Emekli Eğitimci

7. Aralık 2025 Urla-İzmir /Türkiye





16 yorum:

  1. Canım Öğretmenim 💗
    Yürekten katılıyorum satırlarınıza🙏
    Ve hayvanlar kadar "insan" olabilsek. 'Dünyamız cennet olurdu', diye düşünüyorum☀️🌟🍀

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bahçe kapısının önüne koyduğum su kabından kuşlar da arılar, kediler ve köpekler de sırayla su içiyorlar. Hiçbiri diğerini engellemiyor. Paylaşamamak gibi bir sorunları yok!
      Bazı ülkelerde dünya cennetinde, sanki cehennem yaşanıyor. Üzülmemek elde mi?

      Sil
  2. Üzgünüm her gün doğa,hayvan , insan katliamı haberleri ile güne başlıyoruz. Dünya bir avuç insancıklar yaşasın diye kurgulanıyor. Diliyorum ve de umuyorum doğa ve mücadele veren insanlar yaşama mücadelesini kazanır.😥😔😒 Yazınız çok güzel canım Makbule öğretmenim, teşekkürler 🥰

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Duyarlı kişiliğini çok iyi tanıyorum Arzucuğum. İnsan insanın kurdu da, kurtarıcısı da olabiliyor.
      Haberleri izlemek bile insanı yakıp kavuruyor. Bir de o karmaşanın tam merkezinde yaşayanlar var.
      Güzel dilek ve düşüncelerine teşekkürler canım.
      Minik görseller tam yerini bulmuş.

      Sil
  3. Büyük şehire gelinceye kadar pek cok hayvanlarımiz olmuştu.Kedimiz köpeğimiz tavuklarımız. Köyde dedemin sürüsü vardı küçüklüğümde.Babaannemle sagmaya giderdik ağıla kuşluk vakti.Ben kulağıyla boynuzunu birlikte tutar getirirdim babaanneme.O sağarken yenisini hazırlardım.Büyük isti benim için gururla yaptığımı hatırlıyorum.Dedemin av köpeğiyle apayrı bir dostluğumuz vardı. Birlikte dağ bayır gezer koştururduk akşama kadar.Beni gördümü yerinde duramaz birlikte koşmak isterdi.
    Şehirlesmedeki çarpıklık onların da yaşam alanlarını bitirdi.Doğallıklarıni yitirdiler. Betonlarin arasında sıkışıp kaldı onlarda tıpkı çocuklar gibi.Verilecek yapay mamalara bırakılacak suya mahkum oldular. Hayvan barınakları da onları sokaklardan alınıp yığıldıkları hapishaneler oldu.Saglıksız koşullar,kötü muameleler nedeniyle daha kötü oldu onlar için.
    Umarım kent yöneticileri daha iyi koşullar sağlarlar ve dünyanın sadece insanlara ait olmadığını hatırlarlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Son cümle ne kadar anlamlı. "Dünyanın sadece insanlara ait olmadığını hatırlamak." Aslında çok da zor değil. Ancak zamanla belleğini ve insanlığını yitirmiş toplumlar haline dönüşüyoruz. Dünden ders almıyor, yarınları hesaba katmadan sadece bugünü yaşıyoruz.
      Sizin gibi şanslı bir çocukluk dönemi yaşamış olanlar, şimdiki çocuklara geçmişten söz etseler keşke. Tüm çocuklar masal dinlemeye bayılırlar.
      Esenlikler diliyorum.

      Sil
  4. ne zaman kendimi kötü ve çaresiz hissetsem kedim gelir göğsüme masaj yapardı. bundan daha içten bir yoldaşlık var mı öğretmenim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hayvanların duyarlılıklarına şaşırdığım çok zaman oluyor sevgili Şule. Doğal afetlerde yardıma gelen kurtarıcı köpeklerin fotoğrafları, duygu paylaşımını ne kadar net ortaya koyuyor. Bazı duyarsız ve umursamaz tiplerden çok daha hassaslar.

      Sil
  5. Hayvanları sevmeyen insanları sevemez derler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de ta yürekten öyle düşünüyorum değerli arkadaşım. Belki sevmek zorunda değiller ama hiç olmazsa canlarını yakmasalar. zalimce hatta gaddarca davranmasalar.

      Sil
  6. Bulunduğu çevrenin koşullarına insanlardan çok daha rahat uyum sağlıyor hayvanlar. Hal ve davranışları da insan ile sık münasebeti nedeniyle farklılaşıyor. Şehirli hayvan diye bir gerçek var :) davranış alış verişinde bulunuyoruz onlarla bana kalırsa.

    Canlıya merhamet her şeyden öte insanın kendisine karşı merhametidir. Bundan yoksun olan sahiden acınacak haldedir.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Haklısınız. Kişilerin hayvanlara zalimce davrandıkları yerlerde hayvanlar da daha saldırgan ve vahşi oluyorlar. Köpeklerin eğitimiyle ilgili bir belgeselde çok farklı bilgiler veriliyor, davranışlar kazandırılıyordu.
      Çocuklarla hayvanların aynı ortamda birlikte arkadaş gibi davranışları, anlaşmaları insana ne çok şey anlatır.
      Masumiyet ve acıma duygusundan yoksun insan can yakmaktan, incitmekten de sadistçe zevk alır.
      Sağlıklı, huzurlu günler dilerim.

      Sil
  7. Merhabalar.
    Hayvanları seven ve onların da yaşama hakkı olduğunu bilen ve hayvanların her türlü yaşama haklarına saygı gösteren biriyim. Şehir merkezinde ve insanların arasında dolaşan sahipsiz, başıboş köpekler pek zararlı değiller.
    Siz de haberlerde sahipsiz başıboş köpekler tarrafından saldırıya uğramış çocuk ve kadın haberlerini izlemişsinizdir.

    Geniş çöplük alanlarında, kırsal kesimlerde, mezarlıklarda, tarım yapılan bahçelik alanlarda, meralarda, ıssız sokaklarda dolaşan kimsesiz başıboş köpekler için zararlı olmadıklarını söylemek mümkün değil.

    Bu yıl yazın, arkadaşımın cevizbahçesine yırtık teller arasından girmiş beş adet kızan olmuş erkek ve dişi köpeklerle karşılaştım. Köpeklerden korkmadığım için, saldırganlaşan köpeklere karşı nasıl davranılacağını ve nasıl mücadele edileceğini tecrübe ettiğim ve bildiğim için, bu köpeklerin saldırısndan kendimi zor kurtardım. Köpeklerle aramdaki mesafe 1,5 metre kadardı. Bahçeye girerken yerden bulduğum 1,5 m. uzunluğunda bir çatı çıtasını öylesine elime almıştım, bu tahta parçası sayesinde köpeklerden kurtuldum. Köpeklerin ikisi o kadar iriydi ki çoban köpeği diye tabir edilen Kangallardan farksızdı.

    Bu konudan niye bahsettiğime gelince; başıboş, sahipsiz köpeklerin saldırılarını önlemek amacıyla kontrol altına alınması gerekir. Söz konusu kontrolün sağlanması için önce üremelerini önlemek amacıyla kısırlaştırmak gerekiyor. Daha sonra da her türlü ihtiyaçlarının temin edildiği uygun alanlı köpek barınaklarında muhafaza edilmeleri gerektiğini düşünüyorum.
    Selam ve saygılarımla.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhabalar.
      Hayvan sevgisinin bir de diğer boyutu var elbette Recep Hocam. Günlük hayatta zaman zaman karşılaşıyoruz.
      Geçenlerde bir blog arkadaşımız oğlunun karşılaştığı kazayı anlatmıştı. Acilen hastaneye yetişme imkanı olmasaydı çok zor, kaygılı bir bekleme süreci olacaktı.
      Size de büyük geçmiş olsun. Bu konuda belediyelerin, uygun koşullarda hayvan barınaklarının oluşturulması, zamanında kısırlaştırmaların yapılması gibi hizmetleri aksatılmamalı. Aç ve başıboş hayvanlar saldırgan olabiliyor. Bu yörede de günün çok erken veya geç saatlerinde insanlar ellerinde korkutma amaçlı sopalarla dolaşıyorlar.
      Yılkı atları çok ilgi duyduğum bir konu. Çocuk ve gençler belgesel izleme alışkanlığını kazansalar ne iyi olur.
      Selam ve saygılarımla.

      Sil
  8. kedi köpek çok severiz tabii ama evlerde bahçelerde seviyoruz. sokakta değil. sokaklarımız köpek kakası dolu. keşke avrupadaki gibi olabilsek. orda sokaklarda bahçelerde sincaplar dolaşıyor. sokakta bir tek kedi köpek bile olmaz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bazen anlayışlı, düşünceli insanlar bu yörede de ellerinde plastik poşetler taşıyarak köpeklerini gezdiriyorlar Derin. Geçenlerde İzmir'in ana caddelerinden birinde tek atlı el arabasıyla işini yapan bir çöp toplayıcı gördüm. Atının caddelerde gerekli boşaltımı yaparken çevreyi kirletmemesi için altına çuvaldan bir poşet bağlamıştı. Tablo gibi bir görüntüydü. Adana ve İstanbul Büyükada'daki faytonları hatırladım.
      Çocukluk döneminden itibaren eğitim ne kadar önemli değil mi?
      Sevgiyle.

      Sil