"Gözler ruhun aynasıdır." demişiz; Yıllar boyu göze ne çok anlam yüklemiş, ne çok deyim, ne çok söz üretmişiz göz üstüne... Yalnız bizde değil, dünyanın her yerinde, gözler üstüne pek çok şey yazılmış, çizilmiş: "Güzel görmek isteyen bir kez, doğru görmek isteyen iki kez bakar" diyen Amiel'e katılmamak mümkün mü...? "Sanatçıya iki göz yetmez" derken Lamartine, sanatçı duyarlılığını, gerçek sanata bakışı ne güzel dile getirmiş.
Çocuk gözlerindeki saflık, doğallık, içtenlik nasıl da huzur verir insana... En az değişime uğrayan gözlerimiz olmasına rağmen, büyüdükçe neler görür de gözleri kocaman olur çocukların? "İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir, gerçeğin mayasını gözler göremez" derken kim bilir neler düşünmüş Exupery...?
Gene de önce gözle başlamış pek çok sevda; yürekle sürmüş, göz yanılınca yürek de aldanmış kimi zaman, yürek soğuyunca göz de görmezden gelmiş... Yalnız gözle değil, yürekle de tanımak, yanılmaları en aza indiriyor kuşkusuz, öyle olmasa hiç göremeyen görme engelliler nasıl da acı çekerlerdi kim bilir? Oysa pek çoğu, tam görebilen nice insandan daha duyarlı... Gözleri görmeyen Aşık Veysel, onca güzel eseri nasıl da yürekten yorumlamış, çalmış, seslendirmiş...
Gözden göze bağlantılar bazen çok çabuk kurulurken, neden yürekten yüreğe köprüler oldukça geç inşa edilir, ve bazen çok çabuk yıkılır...? "Kalp kör olduktan sonra gözün görmesinde yarar yoktur" diyen Hz. Ali ne doğru söylemiş. Görüntü ve gürültü karmaşasında gözler görmez, kulaklar duymaz olunca yürek çaresiz kalmaz mı...? Ta derinden, yürekten düşünmeye çalıştıkları için mi, naif-kırılgan insanlar çabuk tükenirler...?
Yürekten düşünmeyip, yalnız gözlerimizle yetinseydik, yaş aldıkça gözleri zayıflayan insanlar için haksızlık etmiş olmaz mıydık? Ortalama ömür yaşının üstünde öylesine genç beyin var ki... Çok yönlü bakmadan görmek, ya da gerçekleri görmezden gelmek; gözlerimize, yüreğimize, beynimize, kendimize, ihanet değil midir...?
Gözlerimiz de yanılabilir elbette: Farklı amaçlarla kullanılırsa "insanları yanıltma sanatı" da diyebileceğimiz illüzyon; gözün var olanı yanlış algılaması, halüsinasyon ise hiç olmayanı varmış gibi algılaması olarak tanımlanıyor. Ne yazık, algı bozuklukları insanın uyumunu da güçleştiriyor, yanlış kararlara neden olabiliyor...
Nedense tüketim toplumlarında "göz görgüsü" giderek azalırken, "beyin ve yürek açlığı" bir türlü doyurulamıyor. İnsanlar birbirini tanımaya, anlamaya çalışmadan, görüş alışverişi yapmadan, "göze girme" veya "gözden düşme" durumları yaşanabiliyor.Çabuk öfkeleniyor, çabuk damgalıyoruz, "gözden ırak-gönülden uzak" diyerek kutuplaşmalar yaratıyoruz. Renk tablosunda kaç renk olduğunu unutup, "göz göre göre" birbirimizi aldatıyor, yanılgılara düşüyoruz... Neden ve nasıl bu hale geldik, hiç sorgulamıyoruz...
Oysa, bu topraklarda yetişen Mevlana, yıllar öncesinden ne güzel seslenmiş: "Sevgide güneş gibi, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi, hataları örtmede gece gibi, tevazuda toprak gibi, öfkede ölü gibi ol."
Keşke toplum olarak, birey olarak hepimiz;olduğumuz gibi görünmeyi başarabilsek, göz-yürek-beyin işbirliğiyle kendimizi gözlesek önce, kendi dokunulmazlığımıza dokunarak, hatalarımızı göz ardı etmeden gerçekçi değerlendirmeler yapabilsek... Böylece "her konuda" daha güvenilir, daha dürüst seçimler yaparak, daha sağlıklı kararlar almaz mıydık...?
Keşke toplum olarak, birey olarak hepimiz;olduğumuz gibi görünmeyi başarabilsek, göz-yürek-beyin işbirliğiyle kendimizi gözlesek önce, kendi dokunulmazlığımıza dokunarak, hatalarımızı göz ardı etmeden gerçekçi değerlendirmeler yapabilsek... Böylece "her konuda" daha güvenilir, daha dürüst seçimler yaparak, daha sağlıklı kararlar almaz mıydık...?
İçtenlik kokan saygıdeğer satırlar...
YanıtlaSilNesrin Özsaç
YanıtlaSilOkurken büyük keyif aldığım, bilgilendiğim, farklı açılardan düşünmemi, farklı hissetmemi ...sağlayan yazılarınızı özlemişim. Geniş bir kitleye ulaşabilmeniz ne büyük bir mutluluk.
Yürekten sevi ve saygılarımla..
Yaşam boyu okurken-yazarken-yaşarken; elimden geldiğince "gözle gördüklerimi yürekle duyup" anlamaya, yorumlamaya, aktarmaya çalıştım hep. Sürekli kendimi eleştirsem de; düşüncelerimi ne denli aktarabildiğimi bilmiyorum. Bilgisayarımın teknik sorunlarıyla henüz başa çıkamasam bile, geri adım atmayı düşünmüyorum. Görünürdeki "izleyici" sayısına bakmaksızın; sevdiğim işi yapmak ve yazılarımın paylaşıldığını bilmek beni mutlu ediyor. Hele eski dostlarımın sıcacık yorumlarını görmek ayrı bir sevinç...
YanıtlaSil