Bazı kitaplar vardır, okur bitirirsiniz; ama henüz bitmemiştir, düşündürür, hüzünlendirir, düşlere daldırır. Etkisi günlerce, bazen yıllarca sürer. Bazı filmler, oyunlar da öyle değil midir? Perde kapanır, ışıklar yanar, ama kafamızdaki yansımaları genişleyerek devam eder. Düşünürsünüz enine boyuna, bazen yeniden izlemek, kaçırdığınız sözcükleri yeniden yakalamak istersiniz. "Kelebeğin Rüyası" böyle bir filmdi.
Tüm oyuncular öyle inandırıcı ki, yıllar öncesine gidip geliyorsunuz film karelerinde. Varlık Dergisinin sayfalarında geziniyorsunuz, daktilolarda şiir yazıyorsunuz. Görüntüler şiir gibi. Yeşillikler arasında adeta kayboluyorsunuz. Madende çekilen sahneler çok etkileyici. Çıkarken bir hüzün kalıyor içinizde, ona eşlik eden yığınla başka duygu da var tabii.
Daha önce adlarını hiç duymadığımız iki şair: Muzaffer Tayyip Uslu, Rüştü Onur.Ama zaten öylesine genç veda etmişler ki hayata, gençliklerini bile tam yaşayamamışlar. O yıllarda zor yolu seçmişler, şiir yazıyorlar, şair olmak istiyorlar. İki arkadaşın arasında katıksız bir dostluk var. (Şairlik ne zaman kolay olmuş ki?)
Ne güzel, ne içten bir arkadaşlıktı izlediğimiz; çıkarsız, paylaşımcı, fedakarca... Oysa günümüzde onca kişi arasında birbirini yeterince tanıyabilmek ne kadar zor. Reklamlar, toplumun beğenilerinin bir aynası. Artık televizyonda sergilenen arkadaşlıklarda, bir paket çikolata veya bir paket bisküvi ile kuruluyor, ya da bozuluyor dostluklar.
Filmin en güzel yanı, gençlere tekrar şiiri düşündürmesi, şiiri yeniden gündeme getirmesi. "Aşkın bahanesidir şiir" deniyor. Ya da "Acının bahanesidir şiir". Şiir zaten" hayatın bahanesi" değil midir? Eskiden günlüklerimiz , hatıra defterlerimiz vardı. Sayfalarını amatörce şiir denemeleri süslerdi. Ortaokulda Türkçe, Lisede edebiyat derslerinde şiir okuma yarışmaları yapılırdı. Herkesin ezberinde en az bir şiir olurdu.
Şiir hayata bir başka açıdan bakmayı sağlıyor, daha duygusal, daha romantik... Adeta hayatın çirkinliklerinin, kabalıklarının üstüne bir tül perde çekiyor. Şiirsiz bir yaşam daha yavan, daha kuru geliyor. Dipsiz internet dünyasında: şiir okumayı, şiir yazmayı, şiir sevmeyi unutmuş bir kuşak mı yetiştiriyoruz şimdilerde...?
Filmde iki genç şairin Öğretmeni, ünlü şair Behçet NECATİGİL'i saygıyla anarak:
SEVGİLERDE
"Sevgileri yarınlara bıraktınız
Çekingen, tutuk, saygılı,
Bütün yakınlarınız
Sizi yanlış tanıdı
Bitmeyen işler yüzünden
(Siz böyle olsun istemezdiniz)
Bir bakış bile yeterken anlatmaya her şeyi
Kalbinizi dolduran duygular
Kalbinizde kaldı
Siz geniş zamanlar umuyordunuz
Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek
Yılların telaşlarda bu kadar çabuk
Geçeceği aklınıza gelmezdi
Gizli bahçenizde açan çiçekler vardı
Gecelerde ve yalnız.
Vermeye az buldunuz
Yahut vaktiniz olmadı.
Behçet NECATİGİL
Sevgili öğretmenim,
YanıtlaSilanlattığınız filmi izlemedim ama eminimki çok güzeldir , sizi böyle etkilediyse izlenmesi gereken bir film olarak düşündüm. Ben şiire hiç merak duymadım ama bu kadar duygusallığın üstüne bir de şiir seversem bilemiyorum ne olur :-)
İnsanı yıllar öncesine götüren bir filmdi sevgili Çağrı. Düşündüren, duygulandıran, sorgulayan... Aslında şiir, duygusallığı dengelemeye de yardımcı oluyor. Şiirsiz kalmamak, hayata da renk katmaya yardımcı oluyor. Güzellikleri seven biri olarak, şiir de sevdiğine eminim.
SilÇok değerli dostum, arkadaşım, kardeşim; Bu yazınızı kaçıncı okuyuşum,bilmiyorum. Gerçekten 'Kelebeğin Rüyası' benim de izlerken ve sonrası beni de dostluk,sevgi ve şiir konularında çok düşündüren, etkileyen içimi titreten bir filmdi.Filmin bize hissettirdiklerini öyle güzel dile getirmişsiniz ki; kaleminize ve gönlünüze sağlık. Ancak bunların dışında da benim için çok anlamlı farklı duyguları bir kez daha yaşattınız bana şöyle ki; 8.Şubat.2006 tarihinde sayısız hastaneye yatışlarımızın birisinde, nazik ziyaretinizle birlikte, bana filmde adı geçen, benim de çok sevdiğim ünlü şair Behçet Necatigil'in yukarıda yazdığınız şiiriyle aynı adı taşıyan kitabını bana hediye etmiştiniz.Şiirin gücünden söz ettiniz, gerçekten bana orada geçen uykusuz gecelerimde yoldaş olmuştu, çok yoğun duyguları paylaşmıştık onunla.Hala başucu kitaplarımdan biridir. Çok az da olsa filmde ki gibi dostluklar bu gün de var. Ve bu dostluklar bizlere acılara, zorluklara dayanma gücü veriyor. Sevgi ve saygıyla, iyi ki varsınız..
YanıtlaSilDeğerli dostum, insanın yazdıklarına geriye dönüşler bulması, yanıtlar alması öylesine güzel ve mutlu edici ki... Bazen yüz yüze gelmeden de, duygularda, düşüncelerde ortak paylaşımlar, ortak anlayışlar, beyinden beyine yol bulabilmek, insana özgü bir şey.
SilBir hastane ortamında, bir şiir kitabıyla iyileştirici yoğun duyguları yaşamak, sanırım duygulu, hassas insanlara has bir özellik. Siz de çevresine hep iyilik ve enerji yayan insanlardan birisiniz.
Bizim kuşak, iyi günde, kötü günde dostlukları sürdürdü, birbirine sahip çıktı. Ben de içtenlikle "iyi ki varsınız." diyorum.
Esenlikler diliyorum.