18 Mar 2013

NARENCİYE ÇİÇEK AÇTI, OYSA SOĞUK VARDI..


Güneyde bahar, narenciyenin de çiçek açma mevsimidir. Yıllar önce bir zamanlar öyle çoktular ki.... Köklerinden sökülüp, yerlerine koca koca apartmanlar dikildiğinden beri geride kalanların da tadı tuzu kaçtı sanki. Giderek toprak azaldı, beton çoğaldı. Ama narenciye ağaçları öyle güçlü ağaçlar ki, pes etmediler; bazen yediveren limon, bazen turunç, bazen portakal ya da greyfurt veya mandalina olarak boy verdiler. Turunç, en temel narenciye ağacı. Yapılan aşının çeşidine göre, ele geçen meyve ve ağacın cinsi de değişebiliyor.

Ağaçlar çiçek açtığında, aynı dalın üzerinde henüz bitmemiş meyveleri de görebilirsiniz. O dallar onca ağırlığı nasıl çeker, bilinmez. Çiçekler oya gibidir; ince, narin, çekici...Öylesine bereketli bir görüntüsü vardır ki, dalların ucunda onlarca beyaz çiçek öbek öbek sarkar. Özellikle sabahları ve geceleri mis gibi bir koku salarlar, adeta baharı içinizde hissedersiniz. 

Doğanın dengesi öylesine güzel kurulmuş ki, baharda açan o çiçekler ta sonbaharda meyvesini sunar. Bu C vitamini kaynağı meyveleri yemek, kış girmeden "sağlık sigortası" yaptırmak gibidir. Hastalıklara karşı direnç kazanmanın, bağışıklık sistemini güçlendirmenin en emin yoludur. Sevgili Barış Manço, bir zamanlar ne güzel dile getirmişti, ders veren şarkılarında,"Nane  limon kabuğu, biraz da zencefil..." 

Narenciyenin her şeyinden yararlanılır: Yazın sıcaklarda limon kabuğu rendelenmiş, nane katılmış soğuk bir limonatanın tadına doyum olmaz. Tüm narenciye ürünlerinden: reçel, marmelat, şekerleme, yapılır. Her meyvenin ayrı ayrı pastası, kurabiyesi, tartı, ikramlarda cankurtaran simidi gibidir. Turuncun, portakalın kabukları bile değerlendirilir, reçel yapılır. İnce kağıtlara sarılarak, uygun yerde saklamakla meyvelerin dayanıklılığı artar. Böylece "yatak limonu-yatak portakalı" hemen her mevsim yenebilir. 

Baharın başlangıcında hava birden ısınınca , narenciye ağaçları da aldandı, tepeden tırnağa beyaza büründü. Bir yandan da en güzel kokularını salmaya başladılar. Ansızın bastırıveren soğuk hiç hesapta yoktu. Mart kapıdan başını uzatmış ama, acımasız fırtınaları da beraberinde getirmişti. Soğuk ne kadarına izin verirse, o kadar çiçekle yoluna devam edecek limonlar, portakallar. Sağlam çiçekler meyveye dönüşecek, halk sağlığı için hizmet vermeye devam edecek.

Sonbahardaki "Narenciye Festivalinde" önemini bir kez daha hatırlatacak, kendini kanıtlayacak. Ve artık çiçeklerini açarken belki de daha dikkatli olacak. Dileriz baharda çiçek açan tüm ağaçlar, soğuklarda vurgun yemeden, çok çiçek kaybetmeden meyveye dönüşürler.




4 yorum:

  1. Çok sevdiğim bahar kokuları bu yıl erkence yayılmış Mersin 'e ,dilerim mart soğukları üzmemeiştir onları..Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğa tüm güzelliklerini sunmaya başladı Mersin'de gerçekten. Ancak o güzellikleri ne kadar koruyabiliyoruz, bilinmez. Bazen aldatıcı mevsim soğukları da olumsuz etkiler bırakabiliyor.
      Her yörenin ayrı bir güzelliği, özelliği var. Umarım gelecek kuşaklara kalıcı şeyler bırakabiliriz.

      Sil
  2. Sevgili öğretmenim,
    Doga her ne kadar biz insanlar tarafından örselense de yine de bizlere " umut hala var " mesajını vermekte direniyor. Umarım onun verdiği bu mesajı doğru anlayıp , hem doğaya hem de kendimize gerekli özeni gösterebiliriz...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Onca hırpalamaya, hor kullanmaya rağmen, "umut hala var" gerçekten Çevremize "gören" gözlerle bakabildiğimizde, korumamız gereken ne çok şey olduğunu fark ediyoruz zaten.
      Bu dünya hepimizin.

      Sil