8 Oca 2016

OYUN HAKKI... YAŞAMA HAKKI...





Oyun çocukların en doğal hakkı.Kendilerini ifade ettikleri, rahatladıkları bir alan. Bazen yetişkinler bile çocuklarının oyununa katılmak ister. "Çocuk gibi olmak" güzeldir. Ancak çocuklar güvenli bir ortamda olmak isterler. Çocuklara yeterince güvenli oyun alan ları açamadık. Güvenli parklar oluşturamadık. O yüzden her yer onlar için oyun alanı. 

Çocukların kendine güveninden söz ederiz.Kendine güvenen, ayakları sağlam yere basan çocuklar yetişsin isteriz. Ama toplumda güven öylesine sarsılmış, bir güvensizlik oluşmuştur ki kime, nasıl güveneceğimizi biz de bilemeyiz.

10 gün kadar önce İç Anadolu'da bir kentte 5 ve 8 yaşlarındaki 2 erkek kardeş oynamak için evlerinden 300 m. ilerideki çocuk parkına gidiyorlar. Oraya gittikleri, orada oynadıkları kameralarla da sabit. Ancak sonra nereye gittikleri belli değil. Kaçırıldılar mı, yakındaki dereye mi düştüler, başka bir olumsuzluk, bir kaza mı yaşadılar belli değil. 

Güven, güvensizlik, cesaret, korku, tedirginlik, açık
yüreklilik... Her şey karmakarışık. Değerler altüst...
Kim suçlu kim suçsuz? Çocuklar sokağa, oyuna çıkmamalı mıydı? Çocuklar sürekli denetim altında mı olmalıydı? Çocuklar oyun haklarını bile özgürce, rahat bir şekilde kullanamayacaklar mı? 

Diğer bir konu, günlerdir denizde dalgalarla boğuşan mülteci botlarını izliyoruz.Yasal olmayan bir şekilde umuda yolculuk yapıyorlar. Her gün en az 10 ölüm olayı. Çocukların da cansız bedenleri kıyıya vurmuş, içler acısı.Yolculuk için satılan botların çoğu yamalı imiş. Cankurtaran yelekleri öyle kalitesiz malzemeyle yapılmış ki su üstünde kalacağına suda hemen batıyormuş.Onların satışından çok para kazanan kişiler bu insanları bile bile ölüme yolluyorlar.Önce çocuklar ölüyor her zaman... "Kaza" diye kayıt düşülüyor adlarının karşısına.

Son zamanlarda öyle çok "zamansız ölüm" duyduk ki;
Bir ev yangınında anne ve 3 çocuğu, bir mahalle arasında seken bir kurşunla, bir trafik kazasında...
Ve daha niceleri... Olayların gerisinde ya ihmal, ya kasıt, ya yoksulluk var. Ama her zamanki gibi hepsinde "kaza sonucu" yazacak. Çaresiz bakacağız, üzüleceğiz, belki ağlayacağız...
Ölenlerin "yaşama hakkı"nı kim soracak? O kısacık yaşamların, yaşanmamış günlerin...

  

14 yorum:

  1. Çok can sıkıcı olaylar yaşanıyor... Oğlum var ve sürekli tedirginim. Ne yazık ki bu tedirginliğimi çocuğuma da yansıtıyorum. Anne nefen bu kadar çok merak ediyorsun, ne var ki işte diyor çocuk aklıyla... Dilim vardığınca anlatmaya çalışıyorum... Ne yapacağız? Çocukları evlere mi hapsedeceğiz? Rahmetli babam derdi: Kızım sana güveniyorum ama çevreye güvenmiyorum. Kızardım. Şimdi anne olunca ne demek istediğini anlıyorum... Ortam çok güvensiz çok... Kalemine sağlık... Sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de tam bunu anlatmak istemiştim. Çocuklara o tedirginliği yaşatmadan güven duygusu nasıl kazandırılacak, tehlikelerden nasıl koruyacağız? Yerel yönetimlerin güvenilir oyun alanları, parkları olmalı. Güvenilir öğretmenler eşliğinde etüt merkezleri açılmalı. Ne yazık pek çok şey "seçim vaadi" olarak kalıyor.
      Aynı sözleri hemen hemen tüm anne babalar söylüyorlar. Haklılar, tecrübeleri var.
      Keşke kötü örnekler yaşanmasa.
      Çok teşekkür ederim.

      Sil
  2. Bizim gibi küçük yerlerde yaşayanlar büyük şehirlerde yaşayanlara göre biraz daha şanslılar ama, o kadar paranoyak olduk ki yaşananlardan, duyduğumuz haberlerden sonra çocukları hiç dışarı göndermemek lazım .Ama gönül istiyor ki çocuklarımda benim gibi koşsunlar, oynasınlar diye..Çocukların başında mutlaka birimiz çıkıyoruz..Yaz tatilinde bekçilik yapıyoruz resmen..Aman çocuklarımız güven içinde oynasınlar diye :( Ülkenin durumu, bu güvensizlik, yaşanmamış günlerin hakkı kime sorulur bilmiyorum ama ben bir anne olarak her geçen gün daha çok korkuyorum...Sürekli gözüm çocukların üstünde, ve ne kadar kendine güvenen yeni nesil yetiştiriyorum diye sorgulamadan da yapamıyorum maalesef :((((

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İki arkadaşımın yorumu da ne kadar güzel, ne kadar içten.Kuşkuyla yaşamak ne kadar zordur. Ama başka çare yok gerçekten.Sürekli evde büyüyen çocuklar ya bilgisayar tutkunu oluyorlar ya da asosyal yetişiyorlar. Bu günlerin sıkıntıları elbet gün gelecek ortaya çıkacak. Keşke çok sorun yaşanmasa. Özgür yetişmeyen çocuklar "başkalarına tabi insanlar" olarak yetişiyorlar.Ama ilgili aileler bu sorunun üstesinden gelebiliyorlar.

      Sil
  3. Bu kadar çok dinden, ahlaktan söz edip yaşadığı ülke bu kadar tekinsiz olan başka bir toplum daha bilmiyorum cidden. Allah sonumuzu hayır etsin.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Toplumda değer yargıları giderek değişiyor. Vicdan kavramını ben çok önemsiyorum.
      Vicdani-ahlaki değerleri dibe vuran bir toplum nasıl kurtulur?

      Sil
  4. Köyde büyüdüğüm için şanslı sayıyorum kendimi keşke evladım da şehrin bu kokuşmuş, güvensiz havasından çok daha uzakta bir köyde büyüseydi.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şimdi batıda pek çok aile çocuğunu sakin, küçük bir yerde büyütmek istiyor. Gerçekten köyün sağlıklı havasında büyüyen çocuklar çok daha şanslılar. Doyasıya oyun oynuyorlar, iyi besleniyorlar, güvenli bir ortamdalar.

      Sil
  5. Çok haklısınız Makbule hanım, çocuklarımıza yeterince yeşil alan ve oyun parkları açamadık. Açamadığımız gibi yazınızda betimlediğiniz gibi güvenliklerini de sağlamakta çok yetersiz kaldık. Üstüne sayfalarca yorum yapılacak çok önemli bir konuyu gündeme taşıdığınız için çok teşekkür ediyor, çok güzel bir hafta diliyorum ailenizle.
    Esen kalın.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çocukların hareket serbestisi yok ne yazık. Dar alanlarda oynamaya çalışıyorlar.Büyükler ortama, insanlara güvenemiyorlar.Düşündüren, tedirgin eden bir konu.Gerçekten sayfalarca yazılabilir.
      Yorumunuza teşekkür ederim.Esenlikler dilerim.

      Sil
  6. Ne, oyun hakkı, ne de yaşama hakkı kaldı!. Kapitalist düzen, karşısına çıkan ne varsa, her şeyi büyük bir açlıkla ve vahşetle yutuyor adeta! Can taşımanın, bir ruh ve duygu bütünü olarak 'insan' olmanın hiçbir önemi kalmadı artık. Sizin de bahsettiğiniz gibi, cankurtaran yelekleri dahi, göz göre göre, can-alan bir yeleğe dönüşüyorsa ve bunu yapan da yine insansa!. söz bitti! Çıkar her şeyin önüne geçti.. Ne yazık ki 'Derin yarıklar bırakan bir çağın içinden geçiyoruz!.' O kadar çok örnek var ki! ama ne desek boş şimdi!. Bu karanlık çağ yeniden nasıl aydınlanacak, bizler görebilecek miyiz! bilmiyorum Öğretmenim..Gündeme dair, önemli bir konuya sayfanızda yer vermişsiniz..Çok teşekkürler.
    Size ve ailenize güzel bir hafta sonu dilerim..Esen kalın..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ve günlerdir bu dramlar sürüyor. Suda ölümler, kazara diye adlandırılan başka ölümler,ölümlere sebep olanların belirlenememesi... Bir belirsizlikler dünyası.Ne yazık ki bizlerin kafasında bir sorula yumağı varken karşımızda "Görmüyorum-duymuyorum- konuşmuyorum" diyen insanlar var.Bu karanlık çağda "aydınlık" beyinlere nasıl da ihtiyacımız var.
      Düşündürücü yorumunuza asıl ben teşekkür ederim.Daha güzel bir dünya özlemiyle...
      Esenlikler dilerim.

      Sil
  7. çocuklar için hepimiz için güvenli, aydınlık bir gelecek diliyorum..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hepimizin çabası, hepimizin emek harcamasıyla, el birliğiyle olur umarız.
      Dileklerimizin gerçekleşmesini yürekten isteyerek...

      Sil