Dünya kimselere aldırmadan dönmeye devam ederken canlılar da yaşam savaşı veriyorlar elbette. Her canlının yaşama uğraşı ve çabası kendi gücü, kapasitesi, yetenekleri oranında değişiyor, gelişiyor, ya da yapamayacağının farkına varıp yenilgi ve pes etmeyle son buluyor. Yenilgiyi kolay kolay kabul etmeyenler silahsız mücadeleyi göze alıp dimdik ayakta kalabiliyorlar. Çocuklar minik taşlarla beş taş oyunu oynarken bir sonraki kuşak daha büyük taşları topluyor. Ne olursa olsun, insanın yaşadığı yörede, memleketinde yurdunda sadece çiçekler, ağaçlar değil, taşlar bile değerlidir. Memleket hasreti; bazen bir kokudur, bazen bir tat. Bazen bir adla hatırlanır, bazen bir görüntüyle canlan zihinlerde. Kimi zaman da bir türkü ya da şarkıyla dile gelir, yankılanır ovalarda, dağlarda. Doğduğu yer bir cennettir insana. Doyduğu yer, sıralamada ikinciliği alır.
Bu yazı içgüdüsel bir şekilde içten gelen bir yazma dürtüsü ile başladı. Yatağına sığmayan dere gibi içgüdüsel bir akışla devam ediyor. Gönülden yapılan her iş, her çaba yapanı mutlu ettiği gibi, yapılan her güzel iş, çevreye güçlü bir enerji yayıyor, ilham perilerini uyandırıyor. Gizil enerji bu olsa gerek. "Birlikten güç doğar" sözü boşuna söylenmemiş. Öyle bir güç ki dağları, taşları delebilir. İnce boyunlu narın çiçekler toprak altından yeryüzüne. merakla nasıl baş kaldırırlar hep öğrenmek istemişimdir.
Bugün de gün çabucak bitiverdi. Gün akşam oldu derdik eskiden. Bizim kuşak söz dinleyen, erken yatan çocuklardan oluşmuştu. Şarkılara bile geçmiştir: "Erken kalkarım erken yatarım, bir yumurtayı sütle çırparım. "Taptaze yumurtayı çiğ olarak bile içerdik. Küçücük kümesimizdeki tüm tavuklar gezmeyi seven tavuklardı.
Alışkanlıklarına bağlı bir kuşaktık biz. Örneğin şimdiki kız çocuklarını saçlarını kestirmek için ikna edebilir misiniz? Neredeyse okuma çağındaki bütün kızların saçları upuzun. Çünkü TV.lerde veya Internette, dizilerde, filmlerdeki kızlar da uzun saçlı.
Annem doğduğumda saçlarımın sapsarı olduğunu söyler. Hiç boya görmeyen saçlar da her kesimden sonra renk değiştiriyor. Böylesine gür olan saçlarım şimdi ne kadar zayıfladı. Çok güvendiğim kuaför olmazsa saçımı kestiremeyişim o yüzdendir. Bulunca da kolay değiştiremiyorum.
Bu figür ahşap, seramik veya cam, alçı gibi malzemelerle yapılmış küçük heykelciklerde çok görülür. Gençlik yıllarımızda 3 maymun olarak tanırdık. Görme-Söyleme-Dinleme-3maymun gibi denirdi.
İnsan yüzüne uygulanınca "O da çağa ayak uydurmuş" diye düşündüm. Gittiğim kuaför dükkanında görmekle inanın çok da mutlu oldum. "Kadınlara saçı kısa aklı kısa" diyenler acaba ne derler dedi iç sesim.
Makbule ABALI-Eğitimci