Bu Blogda Ara

Kasım 10, 2025

YILLARDAN SONRA...

 

1938-2025  YILLARI ARASINDA DÜNYADA VE ÜLKEMİZDE NE BÜYÜK DEĞİŞİMLER YAŞANDI. OLAYLAR OLDU. TAHTLAR. TAÇLAR EL DEĞİŞTİRDİ.


ÇOCUKLARDA MERAK VE ÖĞRENME ARZUSU HİÇ TÜKENMEDİ. HAYALLERİNE TUTKUYLA BAĞLI OLANLAR KAZANÇLI ÇIKTILAR. 


AKIL VE ZEKÂ İLE BÜTÜNLEŞMİŞ TÜM YETENEKLER SERGİLENDİ. DEĞERLENDİRMELER YAPILDI PLANLI, SİSTEMLİ VE DÜZENLİ ÇALIŞANLAR KAZANDI.



HER 10 KASIM BİR YENİDEN DOĞUŞ GİBİ ALGILANDI. VATANINI , YAŞADIĞI DÜNYAYI DAHA İYİYE GÖTÜRME ÇABASINDA OLAN HERKESE KOLAY GELSİN.



BAŞÖĞRETMEN ATATÜRK'Ü, SİLAH ARKADAŞLARINI, BU GÜZEL VATANI ÇOCUK VE GENÇLERE ARMAĞAN EDEN TÜM İYİ VE GÜZEL YÜREKLİ İNSANLARI RAHMETLE, SAYGIYLA, MİNNET VE TEŞEKKÜRLERİMİZLE ANIYORUZ. 

Makbule ABALI-Eğitimci
10 Kasım 2025 Türkiye




Kasım 08, 2025

Dere Yatağından Taşarak Akarken Günlük Yaşamdan İzler...

 


Dünya kimselere aldırmadan dönmeye devam ederken canlılar da yaşam savaşı veriyorlar elbette. Her canlının yaşama uğraşı ve çabası kendi gücü, kapasitesi, yetenekleri oranında değişiyor, gelişiyor, ya da yapamayacağının farkına varıp yenilgi ve pes etmeyle son buluyor.  Yenilgiyi kolay kolay kabul etmeyenler silahsız mücadeleyi göze alıp dimdik ayakta kalabiliyorlar. 
Çocuklar minik taşlarla beş taş oyunu oynarken bir sonraki  kuşak daha büyük taşları topluyor. Ne olursa olsun, insanın yaşadığı yörede, memleketinde yurdunda sadece çiçekler, ağaçlar değil,  taşlar bile değerlidir. Memleket hasreti; bazen bir kokudur, bazen bir tat. Bazen bir adla hatırlanır, bazen bir görüntüyle canlan zihinlerde. Kimi zaman da bir türkü ya da şarkıyla dile gelir, yankılanır ovalarda, dağlarda. Doğduğu yer bir cennettir insana. Doyduğu yer, sıralamada ikinciliği alır.
Bu yazı içgüdüsel bir şekilde içten gelen bir yazma dürtüsü ile başladı. Yatağına sığmayan dere gibi içgüdüsel bir akışla  devam ediyor. Gönülden yapılan her iş, her çaba yapanı mutlu ettiği gibi, yapılan her güzel iş, çevreye güçlü bir enerji yayıyor, ilham perilerini uyandırıyor. Gizil enerji bu olsa gerek. "Birlikten güç doğar" sözü boşuna söylenmemiş. Öyle bir güç ki dağları, taşları delebilir. İnce boyunlu narın çiçekler toprak altından yeryüzüne. merakla nasıl baş kaldırırlar hep öğrenmek istemişimdir.

Bugün de gün çabucak bitiverdi. Gün akşam oldu derdik eskiden. Bizim kuşak söz dinleyen, erken yatan çocuklardan oluşmuştu. Şarkılara bile geçmiştir: "Erken kalkarım erken yatarım, bir yumurtayı sütle çırparım. "Taptaze yumurtayı çiğ olarak bile içerdik. Küçücük kümesimizdeki tüm tavuklar gezmeyi seven tavuklardı. 
Alışkanlıklarına bağlı bir kuşaktık biz. Örneğin şimdiki kız çocuklarını saçlarını kestirmek için ikna edebilir misiniz? Neredeyse okuma çağındaki bütün kızların saçları upuzun. Çünkü TV.lerde veya Internette, dizilerde, filmlerdeki kızlar da uzun saçlı. 
Annem doğduğumda saçlarımın sapsarı olduğunu söyler. Hiç boya görmeyen saçlar da her kesimden sonra renk değiştiriyor. Böylesine gür olan saçlarım şimdi ne kadar zayıfladı. Çok güvendiğim kuaför olmazsa saçımı kestiremeyişim o yüzdendir. Bulunca da kolay değiştiremiyorum.


Bu figür ahşap, seramik veya cam, alçı gibi malzemelerle yapılmış küçük heykelciklerde çok görülür. Gençlik yıllarımızda 3 maymun olarak tanırdık. Görme-Söyleme-Dinleme-3maymun gibi denirdi.

İnsan yüzüne uygulanınca "O da çağa ayak uydurmuş" diye düşündüm. Gittiğim kuaför dükkanında görmekle inanın çok da mutlu oldum. "Kadınlara saçı kısa aklı kısa" diyenler acaba ne derler dedi iç sesim.


Makbule ABALI-Eğitimci
8 Kasım2025 Urla




Kasım 02, 2025

YAŞARKEN GÖREBİLDİKLERİMİZ. DUYABİLDİKLERİMİZ, BİLEBİLDİKLERİMİZ...

                                                             



Evrende Dünya adlı gezegende soluk alıp verirken çevremizde neler olup bittiğinin farkında mıyız?

Kim bilebilir şu anda kaç doğum, kaç ölüm gerçekleştiğini? Kimler nerede, nasıl, ne durumda? 

Kimlerin hayalleri gerçekleşti , kimler umutsuz, yorgun, ama gücünü, direncini yitirmiş değil...?


Farklı insanlar farklı yerlerde, farklı durumlarda, farklı koşullarda, aynı amaçlar doğrultusunda birlikte olabiliyorlar. Ancak farklı amaçlar doğrultusunda birbirlerini yok sayabiliyor, kıran kırana savaşabiliyorlar da...




Dünya tüm hızıyla dönmeye devam ederken küçücük odalarda sonsuz bir evrende hiç bilinmeyen, aktarılmayan sırlar da paylaşılabiliyor. İyiliğe giden yollar belirlenebiliyor, güzel kararlar alınabiliyor, güzel etkinlikler düzenleniyor. 



Bir hastanede doktor odasında kktüsler bile çiçek açıyor. 
Bir başka odada tüm çiçekler açmadan solabiliyor. İlgisiz-sevgisiz ortamlar can yakıyor. can alıyor.


İklimler  değişirken mevsimler de birbirinden gün çalıyor, yaz günü kış, sona ermiş baharlarda, tüm göz alıcı renkleriyle güz, hayatı bir başka bahar gibi yaşatıyor.


Ağaçlar da insanlar gibi . Yaşam enerjisi kaybolmamışsa yediveren gülleri, asırlık çınarlar, köklü ardıçlar, yaşlı zeytinler gibi, yara almamış yerinden çığlık atar gibi dal budak veriyor. Her kesim yeri bir başka canlı tablo gibi...




Saygının, sevginin kol gezdiği yerlerde kedilerle köpekler dahi kavgasız, dövüşsüz bir yaşamı benimsemişler. Gece havladığı için sopalarla dövülen bir canlı biraz iyileştikten sonra gene kapınıza gelip bir vefa abidesi gibi kapıda yolunuzu gözlüyor.


Dünyanın neresinde olursak olalım, farkına varmadığımız, bilemediğimiz, göremediğimiz, algılayamadığımız, anlamlandıramadığımız  öyle çok olay, olgu, durum, insan, canlı var ki... 

Yaşarken günbegün dağarcığımıza yeni kayıtlar ekliyor, duygulanıyor, düşünüyoruz. Dünya dönmeye devam ediyor.


Makbule ABALI-Eğitimci
2 Kasım 2025 Türkiye