Eski bir bahçeye girdim dün gece;
Bakımsız, saramış, tarumar,el değmemiş yıllardır...
Kah hüzünlendim, kah gülümsedim, duygulandım.
Her şey sararmış, yapraklar dağılmış, ama
anlamını yitirmemiş...
Neler barındırmış içinde, kimseler görmemiş...
Göçmen kuşlar gibi yuvaya döndüm,
eski günlüklerimi karıştırdım dün gece.
Eski bir dosta vefa borcu öder gibi,
onu unuttuğumu sanmasın istedim...
Zaman tünelinde uzun bir yolculuk yaptım,
hız limitini aşmadan sindire sindire dolaştım.
"Kendimle yüzyüze", "kimseyi dürtmeden",
"özel duvarıma" bir zamanlar yazdığım "paylaşımları"
yeniden gözden geçirdim...
Behçet Necatigil'in dizelerindeki gibi;
"çekingen, tutuk, saygılı"
"gizli bahçemde açan çiçekleri" derledim...
herkesin herkesi "dürttüğü", herkesin herkesle herşeyi "paylaş"tığı, herkesin onlarca duvarının olduğu şu günlerde kimsenin bir bahçesinin olmaması ne kötü değil mi?!Hatırlattığın için teşekkürler...
YanıtlaSilBahçelerin bile "sanal" olduğu bir dünyada; "eski bir bahçe"yi açmak oldukça uzun bir zamandan sonra gerçekleşebildi, her koşulda "paylaşmak" gerek-sınırı,ölçüyü bilerek- ... Neyse ki doğayı,insanı, kuşları, çiçekleri,ağaçları sevenler henüz tükenmedi.
YanıtlaSilUzay çağında,yirmibirinci yüzyılda, teknolojiye ayak uydururken; İNSAN'dan- İNSAN'a "iletişim" kopmamalı, sürmeli...