08 Nisan 2025

SAĞLIKLI BAŞLANGIÇLAR, UMUTLU GELECEKLER

 


Özel gün ve haftaların mutlaka kutlanması veya anılması gerektiği düşüncesinde değilim. O kadar çok gün belirlemişiz ki, yıllardır kutladığımız- andığımız çok önemli günlerin dışında bazıları hiç bilinmiyor, duyulmamış bile.

Oysa günler, haftalar; topluma belirli konularda duyarlılık ve farkındalık kazandırmak amacıyla belirlenir. Bazen tek gün yetmez. Konuyu daha belirgin ve anlamlı kılmak-hatırlatmak amacı ile tekrarlar gerekebilir. 

"7 Nisan 2025 Dünya Sağlık Günü" olarak belirlenmiş. İçtenlikle merak ettim; Dünya genelinde hastalıkların arttığı, salgın hastalıkların çoğaldığı, beslenme bozukluklarının kaygı yarattığı bir dönemde keşke tüm dünyada daha farklı önlemler alınabilseydi. Toplum sağlığı ile ilgili eğitsel etkinlikler ve konferanslar çoğalsaydı. 

İklimsel ve mevsimsel değişikliklerin yaşandığı Nisan Ayı, sağlık açısından da önemli bir ay olarak kabul ediliyor. Sağlık Bakanlığınca belirlenen "Sağlık Takvimi" şöyle düzenlenmiş:

1-7 Nisan- Ulusal Kanser Haftası, 2 Nisan-Dünya Otizm Farkındalık Haftası, 7 Nisan- Dünya Sağlık Günü, 11 Nisan-Dünya Parkinson Hastalığı Günü, 14-20 Nisan-Kalp Sağlığı Haftası, 21-27Nisan-Dünya Aşı Haftası. 

Evlerimizde ana-babalar, anneanne-babaanne-dedeler ve yakın akrabalar, anaokulları-yuvalar-ilk ve ortaokullarımızda öğretmenler, Sağlık Meslek Liselerimizde, yüksekokullarımızda, fakültelerimizde Öğretim Elemanları için; çocuk ve gençleri-toplumu eğitmek adına, bu gün ve haftalar ne güzel bir fırsattır.

Ödüllü öykü ve şiir yarışmaları,  münazaralar, oyunlar, drama çalışmaları, resim-heykel-karikatür-müzik ve spor etkinliklerine yer verilebilir. Her yaş için yararlı çalışmalarla konular zenginleştirilebilir. Bu konularda gündemi, çeşitli yönlerden izlemeye çalıştımsa da (Belki ben yeterince araştıramadım-göremedim-duyamadım.) merakımı yeterince gideremedim doğrusu. 

Öncelikle bebekler ve çocuklar için, ergenler, yetişkinler, orta yaşlı, yaşlı, her cinsten, ırktan, ülkeden, barış içinde güvenle , insanca yaşamayı hak eden herkese iyilikler- güzellikler dileyerek...

Tüm dünyada görev bilinci  ve sorumluluk anlayışı içinde, insanı sağlıklı yaşatabilmek için fedakârca çalışan sağlık görevlilerine yürekten teşekkürlerimizle. 

Makbule Abalı- Eğitimci 

8. 04. 2025 - Urla 


NOT: Rastlantı, 8 Nisan evlilik yıldönümümüzdü. Çocukların getirdiği çiçek buketini tüm dünyada SAĞLIK için emek harcayanlara sunmak istedim. M.A 



Biliniyordur herhalde ama eklemek istedim: Çiçeğin adı Hüsnüyusuf. İnternette araştırdığımda anlamı şöyle açıklanmış; "Beyaz çiçeklere sahip Hüsnüyusuf aynı zamanda saflığı, masumiyeti ve temizliği simgeler. Harika tonlarda olabilen mor renkli hali, mutluluğu ve samimiyeti temsil ederken, pembe rengi sevgiyi ve merhameti simgeler. "








06 Nisan 2025

AVUKATLAR GÜNÜ- 5 Nisan)

 


Doğrusu bilmiyordum. Kendimi kınadım önce, ama sonra düşündüm; Geç öğrenmek değil de hiç öğrenmemek daha büyük kusur sayılabilir. Takvim yaprağını kopardığımda haberim oldu. Aynen şöyle not düşülmüştü.: "AVUKATLAR GÜNÜ- Atatürk 5 Nisan 1923'te Ankara Barosunu açmış ve adaleti Türk avukatlarına emanet ederek , bu günü  Avukatlar Bayramı ilan etmişti." 

Bu bilginin hemen üstünde dünyaca ünlü bir düşünürün özdeyişi yer almıştı: " Yasama, yürütme yargı iç içe geçmişse, özgürlükler garantide değilse, anayasa yok demektir. Kuvvet kimdeyse o hakimdir.-Jean Jacques Rousseau.

Takvim yaprağının ön yüzünde ise bir başka ünlünün kısacık bir özdeyişi vardı: "Adaletin gecikmesi adaletsizliktir." W.S. Landor 

AVUKATLAR GÜNÜ KUTLU OLSUN.

(Gecikmiş bir kutlamayı bağışlayınız lütfen.)

Makbule Abalı-Eğitimci

6.04.2025 






04 Nisan 2025

BAHARIN GETİRDİKLERİ -BİR SARI ÇİÇEK...


Bütün mevsimleri sevsem de baharları bir başka severim. Doğanın yeniden canlanması, kış uykusuna yatan canlıların uyanması, kupkuru ağaçların filiz verip yeni yapraklarla donanması, yağan yağmurların bereket getirmesi (sel felâketine dönüşmeden) ta çocukluktan beri çok mutlu etmiştir beni. Mucizelere tanık olmak gibidir baharlar.

Biz insanlar için baharlar ; yeniden doğuş, kendine çekidüzen verme, gelecek için yeni planlar yapma, yeni uğraşılara girişme gibi algılanabilir. Bu yıl bahar, bana özlediğim ılımlı havaları getirmedi ne yazık.  Önce soğuk rüzgârlar esti, şiddetli yağmurlarla devam etti. Mevsimsel geçişler, inip yükselen ısı çoğumuz için aldatıcı oldu. Bağışıklık sistemim adeta çöküntüye uğradı.  Halâ tam iyileşemedim.

Her şeye rağmen dünya dönmeye devam ediyor. Takvim yaprakları, saatler, güneş, ay, zamanın akışını kanıtlıyor. Bir tiyatro oyunundaki gibi "Durdurun Dünyayı İnecek Var." demenin yararı da, anlamı da yok. Bizler hastalansak da çocuklar enerjilerini tüketmeden oyunlarını sürdürüyorlar. Eski oyunları bile unutmamışlar; "Aç kapıyı bezirgân başı..." diye başlayan oyunu bir zamanlar  biz de ilkokulda oynardık.

Bugün kısacık bir yazı yazmaktı amacım. Başlayınca bitirmekte zorluk çekiyorum. Hassas, duyarlı, kırılgan insanların beni çok iyi anladıklarına eminim. Dışa atılamayan duygular, sözler, davranışlar iç dünyamızda öyle bir birikim oluşturuyor ki , yazmak, anlatmak, anlaşılmak iyi geliyor insana.

Bugün sadece küçük bahçemizin kapı önünde , taşların arasında yeniden açan sarı çiçekten söz edecektim. Solmasın diye çabalamam onu diriltti. Yanındaki papatyalar solarken o yeniden can buldu. Sanki yanındaki çiçeklere de can verdi adeta.
 
Doğadan almamız gereken öyle çok ders var ki...

Makbule Abalı-Eğitimci
4.04. 2025 İzmir Urla










01 Nisan 2025

Çocuklara Bir Bayram Armağanı: HAYATIN İÇİNDEN ÜÇ MASAL

 




Çocukların dünyası adeta bir başka dünya. Yetişkinlerde olduğu gibi onlarda da her yüz bir hikâye yazıyor. 7 yaşına kadar çocukların temel kişilik özelliklerini kazandığı kabul ediliyor. O yüzden dünyanın her yerinde çocukların okul öncesi anaokulu eğitimi alması çok önemseniyor. Ailelerin sosyo- ekonomik ve kültürel durumuna göre ailede kazanılamayan davranışlar okulda  alanında yeterli bilgileri kazanmış bir öğretmence tamamlanıyor. 

Çocuklar saf, masum ve doğallar. Çevrelerinde rol-model olabilecek insanlar varsa , yeterince sevgi ve ilgiyle yaklaşılırsa, gelişimleri için gerekli olan besinlerden yararlanırlarsa geleceğe daha güvenli ve sağlıklı hazırlanabiliyorlar. Çocuk içtenliğini, doğallığını, olduğu gibi, içinden geldiği gibi davranmasını yetişkinlerde görebilmek çok kolay değildir. Çocuklukta yanlış eğitilen çocuklar gün geçtikçe sorunlu davranışlar geliştirebilirler. 

Zekâ testleri, kişilik testleri, performans testleri, çocukları tanıma teknikleri profesyonelce  uygulanması gereken tekniklerdir. Ancak  çocukların iç dünyalarını  tanımak, ruhsal değişimlerini gözlemek amacıyla, onları tedirgin etmeden, korkutmadan,  sakin bir ses tonuyla sorular yöneltilebilir, resimler çizdirilebilir, yarım kalmış cümleleri tamamlama,  masal tamamlama, oyunlar, uygun davranışlarla, önyargılı  davranmadan sonuçlara ulaşılabilir. Tabii ki sonuçta bir uzmana danışmak en sağlıklı yol olur. 

Dinlediklerimden, okuduklarımdan; İz bırakan, çok sevdiğim 3 hikâye var:

* 1- Eski çağlarda varlıklı bir ev sahibi,  evine gelen konuklarına çok lezzetli yemeklerle birlikte, uzun saplı, normalden farklı kaşıklar verir.  İlk gelen 10 kişilik gruptakilerden biri  şaşkınlıkla sorar: "Bu uzun kaşıklarla mı yiyeceğiz?"  "Evet" der ev sahibi. Konuklar kaşıkları ağızlarına götüremeden, yemekleri  döke saça sofradan kalkarlar.

Bir başka gün,  ikinci grupta köyün yaşlı bilgeleri vardır. Gene aynı güzel yemekleri tatmak için masaya otururlar. 

Uzun saplı  kaşıklarla karşılıklı birbirlerini doyururlar Kimse sofradan aç kalkmadan, hiçbir yemek israf edilmeden, dökülmeden tüketilmiş. 
Paylaşmak güzeldir, insan sadece kendini değil, karşısındakileri de düşünmelidir. 

* 2- Bir zamanlar bir kasabada ev yapımında, inşaat işlerinde çalışan çok ünlü bir usta varmış. Herkes onu tanır, iş yaptırmak için adeta yalvarırlarmış. Ama o, her yere gitmez, en çok parayı veren kasabanın en zenginine taş ya da ahşap evler yapar, çok para kazanırmış. 
Bir gün ustanın aklına farklı bir fikir gelmiş; Kendi kendine şöyle düşünmüş: "Bu güne kadar hep ben çalıştım, didindim, yoruldum.  Bundan sonra emekli olmak istiyorum, evimde dinleneceğim artık. Son yapacağım eve diğerleri kadar emek harcamadan, fazla yorulmadan özen gösterip titiz davranmayacağım. Bu kadar yeter."

Ev bitmiş, usta anahtarı evin sahibine  teslim ederken, ev sahibi: " Emeklilik öncesi yaptığın bu son evi ben senin için düşünmüştüm. Benim armağanım" deyince usta çok şaşırmış. Utanç içinde, başı öne eğik, yavaşça mırıldanmış. "Teşekkür ederim. Böyle bir şeyi hiç düşünmemiştim." 

* 3- Büyük bir hastanenin zeminden sonra üçüncü katında, penceresi dışarıya   bakan, iki yataklı küçük bir oda düşünün. Çok sade döşenmiş bu odada iki yatakta iki hasta yatmaktadır. İki farklı kişilik yapısı, iki farklı karakter, çok değişik beklentileri-hayal ve umutları olan iki hasta. 
 
Pencere kenarındaki yatakta yatan hasta, her şeye rağmen çok dirençli ve konuşkandır.  Durmadan bahçeyi gözlemekte ve konuşmaktadır: "Baharın ilk çiçekleri açmış bile. Köşede mor menekşeler, hemen yanında bir sarı çiçek. Bir de begonvil var. Dikenli haliyle bile güzel. Papatyalar biraz susuz kalmış, yazık olmuş. Köşedeki mimozanın kokusunu duyuyorum. Yaşamak güzel...

İkinci yataktaki hasta "Yeter artık anlatma. Anladık !" dedikçe diğeri sadece gülümseyip susuyormuş. Birkaç gün sonra pencere kenarında yatan hasta taburcu olmuş. Kalan hasta hemen görevlilere seslenmiş: "Yatağımı pencere kenarına taşıyın!" Taşımışlar. 

Karşıda sadece boyası gitmiş bir taş duvar ve birikmiş çöp yığınları varmış.
 
İyi şeyler düşünmek, çok yönlü hayaller kurmak, beyne olumlu mesajlar göndermek, umudunu yitirmemek hayata anlam katar, insana ilâç gibi gelir. 

Makbule ABALI-Eğitimci 
1 .04. 2025

                          Ney Sesi Otistik çocuklarda bir terapi yoludur.
 


Sanata ve Sanatçılara saygıyla