SAYGIYLA, ÖZLEMLE ANIYOR, ARIYORUZ...
Gün gelecek, büyükler çocuklarına, torunlarına içinde hüzün olan gerçek hayat öyküleri anlatacaklar: "Yıllar öncesi, çok eski zamanlarda insana da, bitkiye de değer verilirdi. Hatta bir zamanlar, bir çınarın dalları kesilmesin diye koca bir köşkün temeline inilerek , raylı bir sistemle köşk 4,5 m. ileriye taşınmıştı.Yalova'daki köşk o yüzden "Yürüyen Köşk" adını almıştı. "Burada ot bile yeşermez" denen yerlerde, bozkırda koca çiftlikler kurulmuştu. Okullarda uygulamalı tarım dersleri vardı, fidan dikme kampanyaları düzenlenirdi..."
"Günümüzde, ülkemizin cennet gibi bir yöresinde termik santral kurmak için 6000 (altı bin) zeytin ağacını kestiler." Çocuklar bile bu öyküye inanamayacak. Binlerce ölümsüzlük ağacına, kutsal ağaca kıydılar. Yetişmesi, ürün vermesi yıllar süren, kesilmesi, kökten cansız bırakılması birkaç saatte tamamlanan koca zeytinlikler..."AMA NEDEN???" diye sorduğunda çocuklar, büyüklerin cevap vermesi pek kolay olmayacak. "Ağaçların çok mu canı yanmıştır, ağaçlar ağlamış mıdır" gibi sorular da gelebilir. Çocuklar ağaçlarla kendini özdeşleştirebilir, daha duygusal düşünebilir, anlamakta zorlanabilirler.
Şair "Yaşamaya Dair" adlı şiirinde ne güzel der:
"Yani öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,
Yetmişinde bile mesela, zeytin dikeceksin."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder