Bu Blogda Ara

18 Eki 2022

ÇOCUKLAR VE HAYALLERİ...






Uzak bir köy okulunda

Son ders zili çaldı

Resim dersiydi o ders

Resim çizdirdi öğretmen çocuklara

Konumuz, "Babanız ve siz" dedi

"Hayalinizdeki babanızı çizin" diye yineledi konuyu.

Her renkte, her boyda kalem dağıttı çocuklara

Siyah beyaz, sarı, turuncu, kırmızı, yeşil...

Çocuklar önce düşündüler bir süre

Sonra sarıldılar  kalemlere...

Türlü çeşitli baba canlandı resimlerde ;

Bir küçük bakkal levhası market oldu önce 

Sonra Alışveriş Merkezi, bir çocuğun resminde.

Bir başka resimde 

Bir çocuğun elindeki minicik top

Kocaman bir futbol topuyla yer değiştirdi

Baba kaleyi koruyordu tabii. 

Bir Eskici dükkanı vardı bir resimde

Eskimiş ayakkabılar, küçülmüş giysiler, solmuş paltolar

Yeni giysilere dönüştü birden,

Adı "Son model giysiler" oldu dükkanın.

Çocuk bu ya! bir çocuk babasını çizdi

En güzel koltukta otururken,

Anne de vardı resimde:

Yorgun, saçları dağınık, asık yüzüyle.

Bir başka resimde sadece baba vardı

Kapıda, elinde boş cüzdanı

"Ben iş bulmaya gidiyorum"  diyordu.

Sınıfın en çalışkanı babasını doktor olarak çizmişti,

Yüzünde maskesi, elinde ilaçları,

Kapıda "nöbetçi" yazısı.

Evde kalanlar da uyumamıştı o saatte.

Bir kız çocuğunun resminde bir öğretmen, elinde kitap

Kitabın üstünde bir yazı,

"Eski günlerdeki gibi Çalıkuşu olabilmek..." 

Kağıt toplayan bir baba vardı, iki büklüm

Ve yanında yeni, pırıl pırıl kitaplar, kaplı defterler.

Bir madencinin oğlu da vardı sınıfta :

Resmi kapkaraydı ; Gökyüzü karaydı, evler kara, yüzler kara

Sadece parlayan bir güneş vardı resimde, altın sarısı

O da tepede değil, yerin yedi kat altındaydı

Ve çocuklar vardı resimde 

Güneşe ipler bağlayıp

 Onu gökyüzüne çekmeye çalışan...

Zil çaldı, ders bitti okulda

Çocuklar hayalleriyle baş başa,

Çizimler, düşler kağıtta,

Gerçekler dışarıda kaldı...

Makbule ABALI 

Ekim  2022





15 Eki 2022

SULARIN GÖTÜRDÜĞÜ...


Suların Götürdüğü...

70 yılda yaklaşık 3000 can gitmiş,
İstatistikler kayıt tutmuyor artık,
Adlar yazılıyor, yazılıyor, sonra siliniyor.
Madenler ölüm kustu yıllarca;
Bazen yoğun bir gaz soluksuz bıraktı,
Bazen yeraltı bir yangın yeri, alevler içinde,
Bazen sularda can verdiler, can veren su can aldı bu kez.
Yerin 400 m. altındaydı cehennem...
Yemek molasında yemek yemeye zaman yoktu,
Çay molasında çay içmek yasaktı. 
Ölümüne çalıştılar bile bile,
Soluksuz, molasız, ama sigortalı.
Oysa ölüm bir adım ötede, çaresizlik diz boyu,
Yoksulluk yerin üstünde canlar alırken,
Sular önüne geleni yutuyordu yerin 400 m. altında.
Yeni öyküler yazıldı gözyaşlarıyla;
Kiminin karısı, iki çocuğu kaldı geride,
"Yüklüyüm" diyordu kadın,
Umudun bittiği yerde umutla kocasını beklerken.
Maden işçileri önlem alınmasını istiyordu yıllardır,
Madenler bile kan ağlıyordu kurbanlarına.
Suların götürdüğü sadece cansız bedenler değildi;
Gözyaşlarıyla sürüklenen  hayaller, beklentiler, umutlar,
Bir kez daha kaydı hayatlar kömür tozuna bulanmış bedenlerle.

Makbule Abalı 

Bu şiiri ilk kez 30 Ekim 2014'de yazmışım. Keşke benzer acıları yeniden yaşamasak. Bartın'da madende kaybettiğimiz madencileri acıyla anıyor, yakınlarına başsağlığı diliyoruz. M.A


13 Eki 2022

BİR KİTAP DOSTU...


Sosyal Medya dostluğu ya da arkadaşlığı gerçek yaşamdan oldukça farklı. Bir okyanusa dalmak gibi. Hele yüzme bilmeyenler ya da can yeleği olmayanlar için oldukça tehlikeli sular. Öncelikle insanı tanımak zor. Bir insanı  tanımak , sadece adını,  soyadını,  adresini,  yaşını veya kişilik özelliklerini bilmek değil ki. Kilometrelerce uzaktan çok bilinmeyenli bir denklem çözmek gibi, ya da karanlık bir dehlizde el yordamıyla yön bulmaya çalışmak gibi...

Kime, nasıl, ne kadar güveneceksiniz? Güvenmek tanımanın ön koşulu tabii. Ama istatistikler bile doğruya ne denli ulaşabiliyor? Anket soruları, sözler, renkler, beğeniler sizi bir insana ne kadar yaklaştırır ya da uzaklaştırır?  İçten olmanız da yeterli değil. Yanlış anlamalara, farklı değerlendirmelere neden olabiliyor. Bu yüzden bazen küçük molalarla dinlenme ihtiyacı duyuyor veya 3 maymun hikayesi oynayıp görmüyor, duymuyor, konuşmuyorsunuz. Kendinize sık sık "Neden buradayım ?" sorusunu sorduğunuz gibi bazen de "İyi ki varlar." dediğiniz kişi ya da dostlar kazanıyorsunuz. İçten, dürüst, anlayışlı, kendini bilen...

Bugün paylaşmayı düşündüğüm bir anım var. Dün bir haftadır sabırsızlıkla beklediğim bir kargo aldım. Şule Uzundere Adana'da bir Ortaokulda Türkçe Öğretmeni.  "Hayata Dair Her Şey " adlı bir bloğu var. Çok severek izlediğim bir blog. Her ay kitap çekilişi yapıp boğunda yorum yazan bir arkadaşa 3 kitap veriyor. Çekilişlerde şanslı değilimdir. Hiçbir beklentim yoktu. Eylül Ayı talihlisi olmuşum. 

Uzun bir kitap listesi içinden heyecanla kitaplarımı seçtim: Ayşe Kulin- Hüzün, İnci Aral- Anlar İzler Tutkular, Tezer Özlü- Çocukluğun Soğuk Geceleri. Hayatım boyunca kitap, benim için en güzel hediye olmuştur. Kargoyu açıp kitaplar dokunmak harika bir duyguydu. 

Blog arkadaşımla hiç tanışmadık, konuşmadık, kendisi hakkında hiç bilgi sahibi değildim. Ama kitaplar ta uzaklardan buluşturdu bizi. Teşekkür etmek için hemen paketin üzerindeki numaraya telefon açtım. Uzun uzun konuştuk, tanıştık. Eski bir Adanalı olarak nasıl mutlu oldum. 

Sonsuz TEŞEKKÜRLER sevgili Şule Uzundere; Bana bu sevinci, mutluluğu yaşattığınız için... En kısa zamanda kitaplarımı okumaya başlayacağım.

Sevgiyle.

Makbule Abalı  

9 Eki 2022

BİR VARMIŞ... BİR YOKMUŞ...



"Bir varmış bir yokmuş" diye başlardı

Çocukluğundaki tüm masallar

Masal saati, uyku saati gibiydi 

Gözleri kapanırdı masalları dinlerken

Uykuya dalardı Kaf Dağının ardındaki kahramanla

Cüceler ve devler ülkesine yolculuklar yapardı,

Çocukluk rüyası Keloğlanı görür,

Zehirli elmayı ısıran Pamuk Prensesi kurtarırdı.

Sonra unuttu tüm masalları 

Hiç anlatılmamış gibi...

Çocuk masallarından bir yol uzandı ergen masallarına

Oyunlar, sevdalar yer aldı hayatın ikinci perdesinde

Bilgisayarlar işlem yaptı bellekler yerine

Günlüklere, yüreklere yazıldı ezberdekiler...

Ve hayatın son perdesinde 

Dramdan trajediye yöneldi yaşam;

Unutuldu geçmiş

Unutuldu çocuk masalları

Unutuldu dünya masalları

Unutuldu tüm gerçekler...

Silik hayaller kaldı geriye

Belleğine sığdırdı geriye kalanları;

Parçalanmış anılar, karıştırılan adlar

Ve bir kucak dolusu umut...

Gün geldi, her şey eskidi, her şey yıprandı

Bir küçük sandığa sığdırdı hepsini

Güvenemedi kimselere, kilitledi sandığı

Bu kez de anahtarı nereye koydu unuttu ...

Anılarla, zamanla, yaşamla mücadele etti

Hayatın son evresinde;

Koskocaman bir dünyada

Unuttuğu adlarla, unuttuğu detaylarla,

Unutulmuş anılar, unutulmuş insanlarla...

Hastalığın adı Alzheimerdı... 

Makbule ABALI

 21.09.2022

Dünya Alzheimer Günü'nde tüm hastaları, hasta yakınlarını ve bu konuda emek harcayan sağlık çalışanlarını saygıyla anıyoruz.


21 Eylül 2022 Tarihinde yayınladığım şiirimi seslendirerek tekrar yayınlıyorum .
Makbule Abalı




 

AĞAÇ EV SOHBETLERİ -163


 Bloglar arasında devam eden Ağaç Ev Sohbetlerinin bu haftaki konusunu Deeptone Arkadaşımız belirledi: " Günümüzün genç insanları önceki genç kuşaklardan daha çok güç, bilgi ve etki sahibi. Bunun nedeni ne olabilir? Bu durum gençlerle büyüklerin iletişimini, ilişkisini etkiler mi? "

Günümüz genç insanları  önceki genç kuşaklardan  daha çok bilgi sahibi olabilirler. Ama daha çok etki ve güç sahibi olduklarını düşünmüyorum. Her çağda kuşaktan kuşağa bilgilerin, değerlerin aktarılması olağandır. O yüzden gençler zamanla anne-babalarından , büyüklerinden daha üst düzeyde bilgi elde edecek, daha gelişmiş bilgilerle donanacaktır. Olması gereken budur, ama her zaman böyle mi olmaktadır?

Teknolojinin gelişmesi, ülkelerin uygarlık düzeyinin yükselmesi,  eğitimi  farklı toplumlarda bazen yarar, bazen zarar yaratmaktadır. Atom bombası büyük bir keşifti. Savaşta acımasızca bombalanan şehirlerin, yanan insanların , çocukların dramını fotoğraflar sergileyemedi. Hac  sırasında kesilen kurbanlar toprağa gömülmesin diye soğuk hava depoları yapıldı ama hala dünyanın birçok yerinde açlıktan çocuklar ve insanlar ölüyor.

Çok büyük paralarla bilim- kurgu filmleri çekildi, kötü niyetli insanlara ilham kaynağı oldular. Genetikte insan kopyalama çalışmaları hüsranla sonuçlandı. Koyun kopyalama çalışmaları tamamlanamadı. Son teknoloji harikası robotlar oluşturuldu," niyet başka başka"olunca hedeflenen  amaçlara ulaşılamadı. Hastalıklar çoğalırken ilaçlar bulunuyor ama ilaçlar karaborsaya düşüyordu. Salgın hastalıklar çoğalırken aşılar bulundu ama uygulamada yeterli güç ve etki sağlanamadığından çok başarılı sonuçlar elde edilemedi. 

21. yüzyılda Eğitimde hedeflenen amaçlara ulaşılamadı. Gerçek rol modeller unutturulmaya çalışıldı, dışlandı. Geçmişin deneyimlerinden ders alamadık.  Uzun zamanlı programlar oluşturulamayınca uygulamalar yetersiz kaldı. Kadro yetersizliğinden okullar öğretmensiz kaldı, plansızlık sonucu diplomalı işsizler çoğaldı. Üniversiteler hızla çoğalırken kalite düşüyor, nitelikli eleman açığı büyüyordu. 

Teknoloji hızla gelişirken ara eleman açığı büyüyor, el emeği zanaat ustaları değer kaybediyor, el sanatları ihmal ediliyordu. Seçme ve Değerlendirme sınavları kuşkularla uygulanıyor, işe yerleştirmelerde liyakat ve deneyim dikkate alınmıyordu.  Elektronik cihazlar üst düzeyde teknolojiden  yararlanarak üretiliyor ama alım gücü azaldığı için alıcı bulmakta zorlanıyordu. Yeterli denetim sağlanamadığından yüksek teknoloji sahtekarlığa eğilimli tiplerce yanlış amaçlarla, korku ve şiddet yaratmak için kullanılabiliyordu. 

Haber kaynakları çoğalıyor ama sansür kararları gündeme geliyordu. Demokrasilerin olmazsa olmazı dürüst seçimler gerçekleştirilemediği için 21. yüzyıl seçimlerinde hala parmaklar boyayla damgalanıyordu. Sosyal Medya inanılmaz bir hızla gelişirken sınırsız bir alanda kendini denetleyemeyen insanlar hızla çoğalıyordu. Her şey kötü bir film senaryosu gibiydi. Kadınlar şiddete maruz kalırken boşanmalar, aldatmalar hızla artıyor, babasız ya da annesiz  büyüyen çocuklar çoğalıyordu. Bazen güç ve para her şeyi satın alabiliyordu. 

Soğuk dev makineler, yalan haberler, termik santraller  çoğalırken kaybolan değerler, deneyimler , nitelikli insanlar giderek yok oluyordu. Oysa teknolojinin çarkları tüm hızı ve acımasızlığı ile dönmektedir. Ama butona basacak  "insan" faktörü unutulmuştur.  Beyinler dumura uğrayıp, vicdanlar işlemez, gözler kararırsa her şey bitebilir.  "İnsan sıcağı" unutulur,  yüksek  teknolojinin  yedek parçaları da giderek dağılırsa kuşaklar arası iletişim nasıl sağlanabilir? 

Tecrübe, alın teri, emek, saygı ve sevgi giderek tükeniyorsa insan da tükenmez mi ? İNSAN'ı  yitirdikten  sonra  teknoloji en üst düzeyde olsa ne olur ? 

Makbule ABALI


8 Eki 2022

BİR SARI ÇİÇEK...


 Bugün bir sarı çiçek açtı ansızın

Eski çiçeklerin arasında .

Bir sonbahar sabahı

Gün ışırken usul usul

Çiy düşmüştü yapraklarına,

Can buldu kuru otların arasında.

Belki de özenerek rengarenk çiçeklere

Hem de Ekim Ayında.

Bin çiçek açtı sanki

Kuru çiçeklerin yanı başında... 

Bir umut gibiydi 

Alaca karanlıkta...


Makbule Abalı.  Ekim 2022