8 May 2022
ANNE OLABİLMEK...
2 May 2022
BAYRAMLARIMIZ...
Geleneklerimiz, göreneklerimiz, bayramlarımız yaşamın temelini oluşturuyor. Gelenekleri yaşatabilmek ne güzel. Ama yıllar ve zaman pek çok şeyi alıp götürüyor, değiştiriyor.
Halaylar çekilir, türküler söylenir, barış, dostluk ve dayanışma pekişirdi, El ele, omuz omuza kimse kimseyi incitmezdi. Kırl
arda sınıf arkadaşlarımızla piknik yapardık. Emek ve dayanışmanın öldi. nemi anlatılırdı. Emeğe saygı duymayı asıl o yıllarda öğrendik.
Sonraki yıllarda ölümlerle karalandı 1 Mayıs'lar. Kan, kuşku, güvensizlik yakışmadı 1 Mayıslara. Bahar Bayramları karardı, gölgelendi. Kırlardaki çiçekler mezarlıklar için toplandı. Özlemle beklenen baharlarda dayanışma bölündü. Emeğin değeri düştü, enflasyon yükseldi, alım gücü düştü, yoksulluk artti.
Emek ve dayanışma paramparça olurken daha sonra gelecek günler, yıllar bu karamsar tabloyu değiştirebilecek mi acaba?
Makbule Abalı.
28 Nis 2022
EVLERDE YAŞAM...
22 Nis 2022
DUYARLILIK...23 NSAN ULUSAL EGEMENLİK VE ÇOCUK BAYRAMI KUTLU OLSUN.
21 Nis 2022
KÖY ENSTİTÜLERİ...
Bir zamanlar bir efsane gibiydi;
Köy Enstitüleri köylü çocukların kurtarıcısı,
Ayaklarda çarıklar, üst baş perişan.
Ve sonra yeni bir dünya açılıyor önlerinde;
Mükemmel eğitimcilerin önderliğinde
Okullarını kendileri inşa ettiler,
Bahçelerini kendileri düzenlediler, ektiler, biçtiler,
Her konuda yetiştiler,
Yılda 200 kitap okuyan, bir enstrüman çalan,
Barışı, kardeşliği, dostluğu savunan,
Haksızlığa karşı çıkan, özgüvenli,
Kendi kendine yeten bireyler olarak yetiştiler.
................................
Ve sonra....
21 Köy Enstitüsünden geriye kalan
Harabeye dönmüş, insanın içini acıtan sonuçlar, bahçeler, binalar.
aydınlanma hareketi karanlığa gömülmüş.
Geriye kalan o yıllarda eğitim şansını yakalayabilmiş
bir avuç güzel insan...
Makbule ABALI.
1 Oca 2022
YENİ BİR YILA GİRERKEN...
Her yeni dönem insanda mutluluk uyandırır. Ama her yeni dönem beraberinde yeni zorlukları da getirir. İnsan insana muhtaçtır Her bitiş yeni bir başlangıcı getirir, Ve her başlangıç eski bir bitişi noktalar. İkisinin de içi dopdoludur. Biri sırlar alemi gibi bilinmeyen bir diğeri kanıksanmış, yaşanmış anılar topluluğu Şimdi yeni gelen yılı , aylarını ve günlerini bilmek mümkün değil.
2021 yılına korona damgasını vurdu. İnsan insana yabancı kaldı. İnsanı insandan , dosttan, akrabadan uzaklaştırdı. İnsan insana muhtaç, insanın sohbetine, insanlığına... Oysa hastalıklar insanları birbirinden uzaklaştırdı
Yeni bir yılı karşılamaya hazırlanırken önce bir köşeye umut koyalım. "Umutlarını ve hayallerini bırakarak bezginliğe kapılan insan artık yaşlanmıştır " diyor bir düşünür.
Hayatın içinden ne güzel özetlenmiş,
"Çocukken bacaklarımız en önde, beynimiz ve kalbimiz ardından koşardı.
Gençken kalbimiz en önde, beynimiz ve bacaklarımız ardından koşardı.
Yaşlandık... Her biri ayrı yöne koşuyor. ...
Barış içinde sağlıklı, huzurlu, mutlu bir yeni yılı özlüyoruz.
Makbule ABALI
28 Ara 2021
SEVMEK...
Sevmek;
Bazen bir kenti,
Bazen bir yeri, doğayı...
Sevmek;
Ağaçları, çiçekleri
Kuşları, çocukları...
Sevmek;
Bir insanı sevmek
İnce duygularla
Katıksız, çıkarsız
Meziyetleriyle, kusurlarıyla
Aklıyla, yüreğiyle
Coşkusuyla, hüznüyle
İyi günde, kötü günde
Tüm insanlığıyla
Sevmek;
Bir ömür boyu...
Makbule ABALI
20 Ara 2021
ALIŞVERİŞ...Mini Öykü
Akşam saatleriydi. Öğleden sonra hafif yağmur çiselemeye başlamıştı. Günlerdir yağmur bekleyen kent halkı için bu bir müjde gibiydi. Genç kadın bir mağazada tezgahtar olarak çalışıyordu. Asgari ücretli maaşı bir ayın sonunu zor getiriyordu. Evde küçük dikişler yaparak evin bütçesine katkı sağlıyordu.
İki çocuğundan büyüğü öğleden sonra okuldaydı. Zamlar gözünü korkutmasına rağmen birkaç gıda maddesi almak için küçük kızıyla alışverişe çıkmıştı. Cebindeki paranın hesabını yapıyordu. "Param yetmezse ürünleri kasada bırakırım" diye düşündü. Bütün marketlerde olduğu gibi burada da giriş reyonu çocuklar için bir tuzak gibi düzenlenmişti: Yaldızlı kağıtlarda çikolatalar, şekerlemeler, sakızlar, renkli kutularda saklı kurabiyeler, anne elinden çıkmış gibi tatlılar...
Küçük kız anında bu tuzaklara takıldı. Önce eliyle işaret etti. Ama annesi kararlı bir ses tonuyla "Sonra" dedi. Bu sonra'nın zamanı belli değildi. Ama çocuk dilinde sonra ," biraz sonra" anlamında da yorumlanabilirdi. Tam çıkmaya hazırlandıklarında aniden ziller çalmaya başladı. Çocuk korkuyla annesinin eteğine sarıldı. Bir güvenlik görevlisi onun montunun ceplerini kontrol etmeye başladı. Herkes durmuş, onları izliyordu. Genç annenin yüzü lacivert ceketinin aksine bembeyaz olmuştu. İkisi de ağlıyorlardı.
Mağaza müdürü küçük suçlu için bir tutanak tuttu. Ağlayan bir anne ve çocuğunun gözyaşları yağmur damlalarına karıştı. Yağmur ince ince yağıyordu.
Makbule ABALI
15 Ara 2021
HAYATIN AKIŞI...
Bazen hayat akıp giderken birden sekteye uğrar. Akış yavaşlar ya da duraklar. Sanki her şey birdenbire olmuştur. Bu ani yavaşlamaya akıl sır erdiremezsiniz. Zaman alışık olduğunuz zaman dilimi değildir. Ağır çekimdesinizdir adeta. Fırtına öncesi sessizlik yaşanırken her zaman, bazen de gürültü birdenbire olur. Nasıl, nereden olduğunu bilemez insan.
Yapraklar savrulur sanki, beden huzursuz olur. Bir hastalık yer bitirir , adeta kemirir vücudu. Gücü azalır, takati tükenir. Zordur hastalıklarla uğraşmak, ilaçlarla ortak olmak. Önce güvenilir bir doktor bulmak gerekir; Dinleyen, anlayan, alanında bilgili. Ve sonra önlem almak, kendine zaman tanımak, beklemek...
İnsanın hayat boyu mücadelesi hiç bitmez. Ama her acı, her sıkıntı insanı biraz daha güçlü ve dirençli kılar.
Makbule ABALI
10 Ara 2021
10 ARALIK İNSAN HAKLARI GÜNÜ.....
Dünyanın her yerinde, duyularla-duygularla ilgili sözcükleri ne çok kullanır insanoğlu; duyarlılık, duyarlı olmak, duyarsız olmak, duygulanmak, duygusuz olmak... Neden ihtiyaç duyar, bilinmez... belki de insan yanını-varlığını kanıtlamak ister.
6 Ara 2021
UÇURUM ZAMANI- BİR KİTAP TANITIMI...
Mert Ofluoğlu Trabzon doğumlu genç bir yazar. 18 yaşında yazdığı ilk kitabı Ters Düz epey ses getirmiş, övgü almış. Uçurum zamanı "Bozbalık Üçlemesinin" ikinci kitabı. Üçüncü kitap daha sonra yayınlanacak. Kitap, Kitapyurdu Doğrudan yayıncılık tarafından yayınlanmış. 392 sayfa.
Kitabın ilk sayfalarında ilginç bir şeye rastlıyorsunuz:" Uçurum Zamanı Şarkı Listesi" Ve altında bir açıklama: Bu şarkıların ve sözlerin anlamları roman boyunca okuyacağınız sahnelerdeki karakterlerin duygu durumlarına ve psikolojik tasvirlerine denk düştüğü için titizlikle seçilmiştir.
Kitabı okumaya başlamadan önce Sonsöz'e göz gezdiriyorum;" Benim için yazarlık, anlatacak iyi bir hikaye bulma ve onu iyi anlatma sanatıdır. İkisinden biri var, diğeri yoksa iyi bir yazar değilsinizdir demektir. Gerçek yazarlık bir sanatçılık işidir. Gerçek kitaplarsa birer sanat eseridir. Yazmak bir tutku, bir bağımlılık , bir yaşama amacıdır." diyor Mert Ofluoğlu.
Romanda olaylar Karadeniz dolaylarında Bozbalık adlı bir köyde geçer. Romanda ana kahramanın etrafında olaylara karışan pek çok insan vardır. Ve hayatın içinde yaşanabilecek pek çok sürpriz olay. Mert Ofluoğlu toplumdaki yozlaşmaların, kısa süreli aşkların , sataşmaların, aldatmaların , ihanetlerin yansıyan yüzünü romanda da işlemiş. Kitaptaki karakterler arasında ilişkiler bazen basit sallantılarla çatırdıyor ya da yıkılıyor.
Romanı okurken bazen bir aşk romanı okuduğunuz izlenimine kapılıyor bazen bir polisiye roman tadı alıyorsunuz. Yazar genç yaşına rağmen çok ustaca karakter tahlilleri ve doğa tasvirleri yapmış.
Örneğin:
"Yepyeni yerler gördükten, yepyeni insanlar tanıdıktan sonra tekrar kümese dönmek Nilgün için tuhaf bir duyguydu. Kar etrafı mistik bir ışımayla esrarengiz bir şekilde aydınlatıyor ve karanlığa saklanmış çam ağaçlarının arasındaki evlerine , masallardakine benzer bir örünüm veriyordu."
"Neredeyse boş olan köy meydanında bir banka oturup düşüncelere daldı. O saatte orada ne işi olduğunu bilmiyor, sadece nedenini bile tam olarak bulamadığı derin bir mutsuzluk hissediyordu. Gece koyu bir örtü gibi yalnızca köyü değil, onu da yutmuş gibiydi."
"Burak tamamen gözden kaybolunca içini biir hüzün kapladı, verandaya çöküp sessizce ağlamaya başladı. Sanki hayatta hiçbir amacı kalmamış, bir şey bütün ruhunu çekip almıştı. Bir yanlışlık olduğunu o da biliyordu, her şey yanlıştı; bunlar olmamalıydı, böyle olmamalıydı. Ve sonra Bozbalık'ta yağmur başladı. Kuşlar, insanların acılarından habersiz havada uçuyordu."
Ve yöresel ürünlerin zaman zaman tanıtıldığını görüyoruz. ; Laz böreği, hemofta reçeli, kuymak, veryel çiçekleri vb.
Kitabın editörlüğünü Mert Ofluoğlu yapmış. Yanlışsız bir kitap okumanın keyfine varıyorsunuz.
Mert Ofluoğlu'nun genç yaşında ulaştığı bu başarıyı kutluyor, devamını diliyoruz. Yolun açık olsun MERT.
Makbule ABALI
29 Kas 2021
KELİME OYUNU 52
Bloglar arasında Kelime Oyunu devam ediyor. Bu haftanın kelimelerini Deeptone belirledi.
Bu öyküyü oluştururken bulunması gereken kelimeler: Kuş tüyü, kuyu, Çatı, ipek, Mermer.
SON UÇUŞ... (ÖYKÜ)
O zamanlar 7-8 yaşlarındaydım. Bahçesinde kuyu olan iki katlı , sarmaşıklı bir evde otururduk. Kuyunun suyu içilmezdi, bahçe sulama amaçlı kullanılırdı. Ama tehlikeli olur düşüncesiyle üstü hep kapalı olurdu.
Mevsim geçişlerinde çatının üzerinden sürüler halinde kuşlar geçerken bütün çocuklar el sallardık. Bahçe çok kalabalık olmazsa bir mola verirler, bahçedeki süs havuzunun kenarındaki mermere konarak su içerlerdi. Onların çırpınarak su içişlerini izlemeye bayılırdım. Birbirlerinin sıralarını hiç almazlardı.
Keşke benim de bir kuşum olsa dediğim çok zaman olmuştur. Babam "Kuşlar özgür olmalı" derdi. "Onlar açık havada yaşamalılar." Ama bir gün zorunlu olarak bir kuşa sahip oldum. Kuşlar sürü halinde havuzdan su içip giderlerken bir tanesi uçamadı, en geride kaldı. Onu kurtarmak için elimi uzattım. Önce ürktü sonra kaçmadı da. Annemin ipek fularını istedim. Zaten eskimişti, yumuşacıktı. Kuşu sardım sarmaladım. Canlandı.
Ama bir gün daha dinlensin istedim. Korumaya aldım. Anneme, babama söz verdim. Sadece bir günlüğüne. Ertesi sabahı zor bekledim. Gözümden yaşlar akarak kucağıma aldım, kucakladım. Ömrü o kadarmış. Oysa adını bile hazırlamıştım. Ondan geriye bir kuş tüyü kaldı. Mavi, ipek gibi bir tüy. Onu oymalı ahşap bir kutunun içinde saklıyorum . Sürüden kaybolduğunu diğer kuşlar anlamışlar mıdır acaba...?
Makbule ABALI
28 Kas 2021
KADINLAR...
Her ülkeden, her yöreden kadınlar
Bir çiçek tarlası gibi;
Kah su kenarında bir nilüfer
Kah dağ yamaçlarında bir nergis
Ya da bahçelerde bir mor menekşe
Tarlada papatyadır
Niyet çekilen
Belki salon çiçeğidir,
Tarlada, güneşte solan.
Kimi bol su ister,
Kimi susuz da yetişir.
Kaktüs gibidir bazısı
Dikenlerini geçirmeye hazır
Bazen şaşırtır bir ağacın tepesinde
Manolyadır, beyaz, naif, narin
Bazen bir gonca gül,
Çiy taneleriyle süslü
Bir sarı çiçek Anadolu'da
Kayaların arasından baş vermiş
Ya da ayak altında ezilmiş bir ot gibi
Bazen hatmi çiçekleri şifa niyetine
Belki bir zakkum , tehlikeli bir zehir
Her biri farklı, her biri başka
Tıpkı kadınlar gibi, türlü çeşitli
Mutlu mutsuz, hüzünlü, coşkulu...
Makbule ABALI
25 Kas 2021
BAŞÖĞRETMEN HÜSNÜ ÇELİK...
Masallar "Evvel zaman içinde" diye başlar. Bu gerçek bir öykü. Efsane gibi anılan bir Öğretmenin öyküsü ; Başöğretmen Hüsnü Çelik. Cumhuriyet yıllarının idealist öğretmenlerinden, Köy Ennstitülerinin ilk mezunlarından. Düziçi Köy Ensttitüsü'nü dereceyle bitirdikten sonra Hasanoğlan Yüksek Köy Enstitüsü'nde de 2 yıl okur. Gezici Başöğretmen olur. Ama doğduğu köyde, Arslanköy'de hizmet etmek ister.
Arslanköy deniz seviyesinden 1500 m .yükseklikte, merkezden 72 km. uzaklıktadır. Kışın yoğun kar yağar, yolları kapatır. Toplu taşıma araçları yoktur. Kamyonlar taşıma yaparlar. Elektrik yoktur, tarım karasabanla yapılır. Köy okulunda 5. sınıfta öğrenciler matematik dersini anlayamamaktadırlar. Başöğretmene giderek bu durumu yansıtırlar. Hüsnü Çelik bu çocukları dikkatle dinler, çözüm bulmaya çalışır. "Matematik saatlerinize ben gireceğim der. "Her akşam okulda belli saatler arasında toplanıp etüt yapacağız. Çocuklar gelmeden odun sobasını yakar, lüks lambasını çalıştırır.
Bu idealist Öğretmen akşam saatlerinde çocuklarla etüt yapar. O gruptan çoğu öğrenci Köy Enstitüleri sınavını kazanır. Daha sonra çoğu yükseköğretimi bitirir. Bir dağ köyünde bir başöğretmenin mucizesidir bu. Öğrencilerini azarlamadan, reddetmeden dinleyen, haklı oldukları konuda destekleyen bir öğretmen. Eşim de o öğretmenin öğrencisi olma şansına ulaşmış. Ziyaretine gittik.
Eşi Nimet Hanım'ı kaybetmiş. Oğlu ve ailesi ile yaşıyor. Bugün 98 yaşında. Anlama ve muhakemesi gayet güzel. Sadece biraz işitme kaybı var.
Atatürkçü. laik, idealist, başarılı o kuşağı nasıl da arıyor, özlüyoruz.
Makbule ABALI
23 Kas 2021
BİR ÖĞRETMEN ADAYI...
Bir öğretmen adayı ;
Henüz 20' sinde
Gencecik, taze bir fidan gibi
Mezuniyet sonrası sınava girmiş.
KPSS'den geçerli puan alamamış.
Ne okullarda geziyor düşlerinde,
Hep çocuklarla tanıştı rüyalarında ...
Çok iyi bir öğretmen oldu ;
Sevecen, sevgi dolu, ilgili
Ama hep ücretli öğretmenlik
Kadrolu olamadı bir türlü.
Okullar çok uzaklarda,
Çocuklar özlem dolu
Bu mevsim de öğretmensiz köy okulları
Umut bir başka bahara kaldı.
Makbule ABALI
21 Kas 2021
YAŞAMDA ENERJİ KAYNAKLARI...
Yaşantımızda bazı günler adeta tükeniriz. Yorgun, bitkin, halsiz düşeriz. Ama bazen de sanki enerji depolamışızdır; Sevdiğimiz bir arkadaş veya dostla buluşma, güzel bir haber alma, mutluluk saçan bir olay. Oynayan çocukların yaydıkları enerji, içten, güzel bir gülümseme, zor zamanlarımızda yardımcı olmaya çalışan bir dost. Hepsi insanca yaklaşımlardır. İnsanın insan için varlığını, değerini kanıtlar.
Ve bir de sarsıldığımız günler vardır; Üzüldüğümüz, hayal kırıklığına uğradığımız , kayıplarımızın olduğu günler. Enerjimiz tükenmiştir adeta. Her şeyimizi yitirmiş gibi hissederiz. Varlıkla yokluk arasında gider geliriz sanki. Bir anda her şeyini kaybedebilir mi insan? Ya da tüm enerjisini tüketebilir mi? Bir hastalık, bir kaza, kötü bir rastlantı, bir ölüm bir enerji kaybı değil midir?
Gözlerinizin içi gülüyorsa yüreğiniz de mutludur. Ama kahkahalarınız çınlarken diğer yanınız sonbahar gibi yaprak döküyorsa mutluluk arayışındasınızdır.
Makbule Abalı
17 Kas 2021
BİR BAHAR GİBİ...
Sonbaharın ortasında baharı yaşarsınız bazen. Sarı, kahverengi, pastel soluk renkler pembelere, beyazlara, kırmızılara dönüşür hayallerinizde. Bir renk armonisidir belleğinizde toplanan. Ahenkli bir renkler toplamıdır. Gökkuşağını hatırlatır. Geçmiş baharları adeta yeniden yaşarsınız. Sevdikleriniz yanınızdadır. Uzaktakiler yakınınıza gelmiştir.
Uzun bir zaman aralığından sonra özlem gidermek ne güzeldir. İnsan insana muhtaçtır: Sohbetine, yardımına, anlayışına, vefasına, iyi niyetine... Hele çocuklar nasıl da içten sarılırlar. Buram buram özlem kokar bakışları. Onların gözünde mesafeler daha da uzundur. Sevdiklerine kavuşmak ise an meselesi...
Bir Kasım sabahının puslu, soğuk havası ansızın çıkan bir güneşle pırıl pırıl güneşli bir bahar havasına dönüşür. İçimizdeki bahar da uyanır birden. Aydınlık bir gün ışıldar gönlümüzde. Rengarenk çiçekler açar dört bir yanda. Aslında her şey hayal gücümüze bağlı değil midir?
Makbule Abalı
10 Kas 2021
DÜNYANIN GÖZÜNDE ATATÜRK ...
*Yüzyılımızın Büyük Önderi.
Atatürk adı insana bu yüzyılın büyük insanlarından birinin tarihi başarılarını, Türk Ulusuna ilham veren önderliğini, modern dünyayı anlayışındaki ileri görüşlülüğü ve bir askeri önder olarak kudret ve cesaretini hatırlatmaktadır. Şüphesiz ki, Türkiye Cumhuriyeti'nin doğuşu ve o zamandan beri Atatürk'ün ve Türkiye'nin giriştiği derin ve geniş devrimler kadar bir ulusun kendisine olan güvenini daha başarıyla belirten bir başka örnek gösterilemez.
John F. Kennedy - ABD Başkanı.
*Ata'ya Duyulan Hayranlık.
Atatürk'ün Türk Dil Devrimi'ni gerçekleştirmesi ve dinle siyaseti birbirinden ayırarak Türk Toplumunun modernleşmesini sağlamak yolundaki çabalarına karşı büyük bir hayranlık duymaktayız.
Hayato İkeda - Japonya Başbakanı.
*En Büyük Atatürk.
Tarih çok büyükler gördü. İskender'leri, Napolyon'ları, Washington'ları gördü. Fakat yirminci yüzyılda büyüklük rekorunu Atatürk, bu Türk oğlu Türk kırdı.
L'Illustration- Fransa.
*O Yarını Görürdü.
Atatürk tarih boyunca gelmiş geçmiş en büyük devlet adamlarından biridir. Hiçbir zaman yaşadığı zamanın üzerinde durmamış, ileriyi görerek ona göre iş yapmıştır. Atatürk'ü Mussolini ve Hitler gibi yöneticilerden ayıran nokta işte bu niteliktir. Onlar her yaptıklarında kendilerini düşünerek hareket ediyorlardı. Atatürk, kendisinden ötesini, 20-30 yıl ilerisini görerek hareket ederdi.
Lord Kinross- İngiliz Devlet Adamı.
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ü ölümünün 83.. yılında
Saygıyla, minnetle, özlemle anıyoruz...
Bu yazıyı ilk kez 10 Kasım 2018 yılında yayınlamıştım.
5 Kas 2021
YAĞMUR...
Dışarıda yağmur yağıyor. Yağmuru çocukluğundan beri severdi. Her yağmur ona aydınlık, güzel günleri çağrıştırırdı. Bereketli günleri, güneşi, temizliği, ürün çokluğunu... Hele yağmurdan sonraki toprak kokusunu hiçbir kokuya değişmezdi. Uzun zaman o kokuyu içine çeker, sindirmeye çalışırdı.
Çocukluğunda annesine sorardı: "Allah Baba ağlıyor mu anne?" Gök gürlerse o da ağlardı. Yağmur sonrası çiçeklerin üzerinde kalan damlalar nasıl da güzel olurdu. Çiy düşmüş güller gibi minik damlacıklar. Gök gürültüsü, şimşek, yıldırım eşliğinde yağan yağmurlar en büyük korkusuydu. Yüksek sesten, gürültüden oldum olası çekinirdi. Her zaman sakinlikten yanaydı: Yumuşak sesler, rahatsız etmeyen konuşmalar , hatta müzikler. Ardı ardına çakan şimşekler, birden aydınlanan gökyüzü ona adeta bir korku filmi izlettirirdi.
Bir zamanlar yağmur sonrası bir sele de tanık olmuştu. Doğanın amansız gücüne şaşırmış, mücadelenin zorluğuna hayret etmişti. Ve inanmıştı; Hayat , romantizm ile trajedi arasında bir gidiş gelişler yoludur.
Yağmur yağarken camın ardından kitap okumak ne zevklidir. Ya şemsiyesi olmadan sağanak yağmurun altında sırılsıklam olmak. Sevdiği insanla yağmur altında yürümek. Çatısı akan bir evde tüm eşyaların ıslanması. Hayatın uç noktaları, zorluklar, zıtlıklar...
Yağmurun ardından pırıl pırıl bir güneş çıkıp hepimizi şaşırtır bazen. Hiç tükenmeyen yağmurlar yağsa dünyanın tüm pislikleri, insanların kötü düşünceleri temizlenip arınır mıydı acaba?
Makbule ABALI.
29 Eki 2021
26 Eki 2021
DEYİŞLER...
*** Başağa buğday
Buğdaya insan
İnsana emek,
Ne güzel uymuş...
Emeğe eylem
Eyleme yürek
Yüreğe sevgi
Ne güzel uymuş..
Bülent ECEVİT
*** Şu iflas etmiş dünyada en geçerli para birimi ; kendin gibi bir insanla paylaştığın değerlerdir.
Pablo NERUDA
***Ağır ağır ölürler
Yolculuğa çıkmayanlar,
Kitap okumayanlar
Müzik dinlemeyenler,
Gönlünde incelik barındırmayanlar
Pablo NERUDA
16 Eki 2021
SARI KELEBEK
Dün bir güzel düş gördüm;
Sarı bir kelebek,
Çiçekten çiçeğe uçuyordu
İncecik kanatlarıyla;
Narin, nazik, naif
Tıpkı bazı insanlar gibi kırılgan
Doğada bir renk, bir parıltı,
Zarif hareketlerle,
Tutmak istemedim
Kısacık ömründe,
İncitmek, kırmak, ürkütmek,
Kıyamadım, yakalamadım
Uçurdum özgürlüğe,
Uçurdum uzak diyarlara...
Makbule ABALI
Görsel; İnternetten
11 Eki 2021
BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ...(Bir mim: Küçükken etkilendiğimiz masal ve öyküler)DÜNYA KIZ ÇOCUKLARI GÜNÜ
Bazen düşünürüm, neden "Bir varmış bir yokmuş" diye başlar masallar? Anlatılanların gerçek olmadığını vurgulamak için mi? Oysa çocukluk çağında tüm masallarda bir gerçek payı bulur çocuklar. Öyle olmasa anlatılanlarla dinlediklerinden öylesine keyif alırlar mıydı.
Hangi çocuk masalı sevmez ki? Gerçekle hayal dünyası arasındaki o ince çizgiyi aşıp düşler alemine adım atmak... Sihirli bir dünya güçlü kılar insanı, gücüne güç katar, imkansızı mümkün kılar.
Düşündükçe çocukluktaki mutluluk kaynaklarımız masal ve öyküleri nasıl da hatırlıyor insan... 4-12 yaşlar arasında çocuklar masallara daha düşkün oluyorlar.
Sevdiğim, etkilendiğim ne çok masal vardı. Şimdi düşünüyorum da hepsi bir iz bırakmış: Pinokyo, kibritçi kız, iki inatçı keçi, kül kedisi...
Pinokyonun yalan söyleyince uzayan burnu, adeta benim de burnumu kaşındırır, hiç yalan söylememeye
özen gösterirdim. Kibritçi kızın soğuktan morarmış ellerini hatırladıkça ellerimin uyuştuğunu çok iyi bilirim.
La Fontaine Hikayelerini hem evde dinledim, hem ilkokulda kitaplardan okuduk.
Tavşanla kaplumbağanın öyküsünde ben her zaman kaplumbağadan yana oldum. İki inatçı keçinin neden o kadar inatçı olduklarını bir türlü anlayamadım.
İnsanlara uyrlandığında ne çok ders çıkarılabilir. Kül kedisi gibi öykülerin çocuklara anlatılmasından yana değilim. İnsanlar öylesine kötü olabilir mi, birbirlerine eziyet edebilir mi diye ne çok düşünmüşümdür. Herhalde o zamanki ben gibi bugün de o hikayeye ağlayan çocuklar vardır.
Çocuklar gerçek kahramanlık öykülerinden çok hoşlanıyorlar. Ben de bir zamanlar Çakırcalı Efe'yi çok severek okumuştum. Sonraki yıllarda çocuklarımızı da gözleme şansım oldu. Eşimin anlattığı öyküleri çok büyük merak ve heyecanla dinlerlerdi.Eşim eğitim Müfettişi olarak okullara giderken o yıllarda köy yollarında daracık köprülerden at sırtında geçmiş, ıssız vadilerde yılanlarla karşılaşmış. " Baba ne olur o yılan hikayesini bir daha anlat" deyişlerini unutamam.
Doğan Kardeş Dergisine bayılırdım. İçeriğiyle öyle zengindi ki çocuklarda tatlı bir tiryakilik yapardı.Dört gözle çıkacağı günü beklerdik.
Çocukluğumun en sevdiğim kahramanlarından biri de bir gazetede çizgi roman halinde yayınlanan Hoş Memo idi. Dünyada da çok tutulan bir çizgi roman olduğu söylenirdi. Annesi Boncuk anne, eşi Gül pembe, çocukları Merdefe'nin yaşantılarından öyküler. Bayılırdım...
Hoş Memo'nun maceralarını önce dinledim, sonra okudum. Büyüdükçe , çok yararlı bilgiler de sunduğunun farkına vardım. Hoş Memo yararlı bir bitki olan pancarı çok severdi., eşine toz kondurmazdı, komşularıyla çok iyi geçinirdi. Daha sonraları babam gazeteden kestiği odizi hikayeleri ciltletmişti. Bu günlere kadar dayandı o. ciltler. Sevgili Hoş Memo kuşaktan kuşağa el değiştirdi, okundu...
Son çocukluk dönemimde Aziz Nesin öykülerini çok severek okudum. "Şimdiki çocuklar harika", " Hayvan deyip geçme" defalarca okuduğum kitaplardı.
Ergenliğe geçmeden okuduğum Küçük Kadınlar'ın hayatımda kalıcı izleri oldu. Hepsi farkı karakterde ama çok iyi anlaşan kızkardeşlerin öyküsü. Okumaktan çok büyük keyif aldığım, defalarca okuduğum bir kitaptı.
En büyük kardeş Meg'in yerine koyardım kendimi. Küçük ayrılıklar, büyük benzerliklerle hepimiz o kitaptaki bir karakterdik bence...
İlkokulda sınıf kitaplıkları ne güzeldi. Eğitsel kollar iyi çalışırdı. Hep kitaplık koluna seçilmek isterdim. Okumak için özellikle kalın kitapları seçerdim, çabuk bitmesin isterdim.
Çocuklar var olduğu sürece masallar ve öyküler de gelişerek devam edecek. Kuşaktan kuşağa aktarılarak dersler çıkarılacak. "Masal bu ya" deriz çoğu zaman. Oysa masallarda ne çok dünya gerçeği gizlidir.
Masallar, öyküler daha yıllar boyu yetişkinlere çocuklarının eğitiminde yardımcı olurken ,çocukların da hayal dünyalarına uzun, gizemli yolculuklar sağlayacak.
Temmuz 2016
Not: Mim'lere çok alışık değilim."Ayna Hikayesi" bloğundan sevgili Aytül Örcün' ün teklifiyle yıllar öncesine bir yolculuk yaptım. " Çocukluğumda etkilendiğim masal ve öyküleri " düşündüm, yazdım. "İçimdeki çocuk" da böylece çok mutlu oldu.
Teşekkürler Aytül Örcün, Didemika.
6 Eki 2021
BLOG ARKADAŞLIĞI...
Sanal ortamdaki arkadaşlık gerçek dünyadaki arkadaşlık ve dostluklardan farklı. Hiç tanımadığınız, özelliklerini çok da bilmediğiniz insanları tanıma çabasına girmek. Cesaret ister, güven ister. Zaman ister. Çok emin olmadığım konularda çok kararsızlıklar, tereddütler yaşarım. Neyse ki hislerim beni çok yanıltmaz. Bir blog açma fikri önce kızımdan gelmişti. Düzenlemeleri önce o yaptı. O ilk günün heyecanını nasıl unuturum. Üye sayıları ve yorumlar birer ikişer arttıkça nasıl da mutlu olurdum. Artık sayıları çok önemsemiyorum. Nicelikten çok niteli önemli benim için. Ama yorumları hala önemsiyorum. Yorumlar bir geri bildirim. Bir bakıma yazanı denetliyor, düşündürüyor., yönlendiriyor.
Bizler şimdiki çocuk ve gençler gibi bilgisayarlara çok alışık olmayınca teknik konularda hep kendimi yetersiz hissettim. O yüzden hata yapmaktan hep çekindim. O konularda kendini geliştirenlere de hep hayranlık duydum. Ama kimseden kolay kolay yardım isteyemem .İçtenlikle yardımda bulunanlara da minnet duyarım. Son zamanlarda bloğumun üst başlığında kuşların başı yarım gözüküyordu, Benim dikkatimi çekmeden Değirmenimden Mektup Var bloğundan Recep Altun Bey uyardı. Daha önce de bir başka zamanda yardımda bulunmuştu. Bu defa Kiremithanem Blog sahibi arkadaşım yardımcı oldu. Bir öğretmen sabrı ve yaklaşımıyla, özenle, ustalıkla. Keşke öğretmen olsaymışsınız dedim içtenlikle.
Yıllar öncesinden öğrencimiz Çağrı Kılıç Instagram ve Blogda "Öğretmenim size yardımcı olabildiğimde çok büyük mutluluk duyuyorum" diyenlerden. Teşekkür borçlu olduğum nice güzel yürekli insan var. Nasıl unuturum bu güzel, dostça yaklaşımları. Deeptone, Kaystros Tyrha Maviye iz süren. Hüseyin Güzel, Momentos, İzler ve Yansımalar, Hikayelerdir Geriye Kalan, Güven'in yeri ve daha niceleri. Sade vardı, ayrıldı sanırım sıcacık yorumlarıyla unutamadığım,
Blogda, İnstagramda hiç görmediğim, sesini duymadığım, nerede yaşadığını bile bilmediğim ama takdir ettiğim, düşünceleriyle benimsediğim, sevdiğim ne çok insan var. İyi niyeti istismar etmeyenler, sınırları bilenler, kötü amaçlarla düşünmeyenler. Tabii ki iyilerin arasında farklılar da olacaktır. Amaçları farklı olanlar, insanları yanlış değerlendirenler, içtenliği farklı algılayanlar... İnsan bir süre sonra uzaklaşıyor onlardan. Elbette tam tanıyamadıklarımız da oluyor.
Blogda eski paylaşımlarıma bakıyorum. Ne çok paylaşım, ne çok yorum. Yorum yaptıkça yorum geliyor tabii. "Gözden ırak gönülden uzak" deyişinin doğruluğunu kanıtlar gibi. Yeni arkadaşlardan tanımadıklarım var. Rahatsızlıklar da kesinti yarattı. Karşılık beklemeden yorum yapanlara sonsuz teşekkürler.
Eski dostlardan unutamadıklarımız- yitirdiklerimiz var. Bir Öğretmen- Gülsen Varol. Harika yorumlarıyla hayranlık duyduğum bir insan. Adeta bir insan sarrafı. Cihan'ın Bahçesi-bir iyilik timsali, Mehmet Osman Çağlar- çok güzel şiirleriyle, yorumlarıyla tanıdığımız. Kayıplarımızı rahmetle, özlemle anıyoruz. Işıklar içinde uyusunlar.
Makbule ABALI
1 Eki 2021
ŞARKILARLA- ŞİİRLERLE (Mini Öykü)
Şirin, küçük bir çay bahçesi. Sarmaşık gülleriyle donatılmış. Bir köşede de yaseminler gizlenmiş. Yasemin kokusu buram buram burnunuza geliyor. İçeride 2-3 masa dolu, diğerleri boş. Çevreyi izlerken birden onları gördüm; Kadının içeri girişi dikkat çekiciydi. Ağır adımlarla eşinin kolunda vakur bir eda ile yürüyordu. Gözlerinin renginde yeşil bir giysi vardı üstünde. Tek taşlı zarif bir kolye beyaz boynunu çevreliyordu. Yıllar önce nasıl da güzeldi kim bilir. Eşi kah elini tutuyor, kah koluna giriyordu. Yoğun sevgisini bakışlarından anlamak mümkündü. Ama sanki kadının o güzel gözlerinde bir boşluk vardı. Boşluğa, uzaklara bakar gibiydi gözleri. Eşinin üstünde lacivert şık bir süveter, içinde mavi bir gömlek vardı. 70 yaşlarında görünüyordu.
En uzak köşede bir masayı seçtiler, iki çay söylediler. İkisinin de elleri masanın üzerindeydi. Kadın ellerini uzattığı anda adam da uzattı, elleri birleşti. Yan masada oturunca konuşmalarını net duyuyordum. Şiir diliyle konuşuyorlardı. Kadın belli belirsiz bir sesle fısıldadı: "Ben sana mecburum bilemezsin" Adam ekledi:" Adını mıh gibi aklımda tutuyorum// Büyüdükçe büyüyor gözlerin/ İçimi seninle ısıtıyorum "
Kadın belli belirsiz fısıldadı: "Siz geniş zamanlar umuyordunuz" Adam devam etti : "Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek/ Yılların telaşlarda bu kadar çabuk geçeceği aklınıza gelmezdi." Kadın sırasını biliyordu: "Bir beyaz gemiydi ayıran onları" Adam devam etti: "Kadın güvertedeydi, adam rıhtımda/ Unuttum yüzünü kadının/ Adamın gözleri aklımda" Kadın fısıldar gibi bir kelime ya da cümle söylüyor, eşi dizeleri tamamlıyordu.
Çay ocağı sahibi onları dikkatle izlediğimi fark edince yanıma geldi. "Gizem Hanım şairdir, şimdi Alzheimer" dedi. "Eşi sanatçı, sesi çok güzeldir. Çok büyük bir aşk yaşadılar. O büyük aşk bir hastalıkla sarsılıyor şimdi." Her gün belli saatte buraya gelirler, şiirler, şarkılar geçidi başlar. Gizem Hanım unutsa da Umut Bey hatırlatıcıdır. Terapi gibi, oyun gibi.
Onlar devam ediyorlardı: "Ağlasam sesimi duyar mısınız mısralarımda / Dokunabilir misiniz gözyaşlarıma ellerinizle?"
Adamın gözlerinden akan bir damla yaşı kimse görmedi, bilmedi sanırım.
Makbule ABALI
ALZHEİMER DUYARLILIK İSTER, FARKINDALIK BEKLER.
27 Eyl 2021
ADI EYLÜL
Aylardan Eylüldü,
Mevsimlerden sonbahar
Bir yayla yolunda gördüm onu;
Annesinin elinden tutmuş,
Ürkek bir ceylan gibi.
13-15 yaşlarında olmalıydı
Nasıl da güzeldi,
Dağ yollarında
Çiçekli şalvarıyla yürürken.
Ela gözleri bir başka güzel,
Göz göze gelince başını eğer,
Adı Eylüldü;
Dağ kekiklerini hatırlatır,
İnce, narin, nazenin
Ta uzaktan kokusu gelir...
Güz yaprakları düşerken her mevsim
Yeni bir çiçek açar bir başka renkte
Adı Eylül,
Bir başka güzel...
Makbule ABALI
EYLÜL AYI; ALZHEİMER FARKINDALIK AYI.
Alzheimer hastalarına ve onlara özveriyle, sabırla bakan hasta yakınlarına sağlıklı, huzurlu günler dileyerek...
24 Eyl 2021
ÖZLÜ SÖZLER...ALZHEİMER FARKINDALIK AYI- EYLÜL 2021
İki şeyin değerini elden gitmeden takdir etmek zordur; Sağlık ve gençlik. Hz. Ali- Gençken bilgi ağacını dikelim ki yaşlandığımız zaman gölgesinde barınacak bir yerimiz olsun. Lord Chesterfield
- Gençliğin hakkını sadece hatalar verir. J Bernard
- Böcek olmayı kabullenenler ezilince şikayet etmemelidirler. F.Schiller
- Konuşmak ihtiyaç olabilir ama susmak bir sanattır. Goethe
- Bir şeyler değiştirmek isteyen insan önce kendinden başlamalıdır. Sokrates
- Söylediğiniz sözlerin hiçbirini kabul etmiyorum. Fakat sizin bunları serbestçe söyleyebilmeniz için canımı veririm. Voltaire
- Umudunu yitirmiş olanın başka kaybedecek şeyi yoktur. Bolse
- Kuş bakışı bakmak güzeldir. Fakat kuş gibi bakmamak şartıyla. Şeyh Sadi
- Bildiğini bilenin arkasından gidiniz,
- Bildiğini bilmeyeni uyandırınız,
- Bilmediğini bilene öğretiniz,
- Bilmediğini bilmeyenden kaçınız. Konfüçyüs
ALZHEİMER FARKINDALIK GEREKTİRİR.
21 Eyl 2021
DÜNYA ALZHEİMER GÜNÜ ( 21 EYLÜL)
Hayat bir gidiş gelişler toplamı değil midir? Gelişler güzeldir genellikle; Uzaklıkları yakınlaştırır, umut yüklüdür, özlem gidericidir.
Ama ya gidişler... Ne zaman, nasıl, nerede olacağı hiç belli değildir. Bazen bir hastalık, bir kaza ya da ani bir ölüm sevdiklerimizi, dost ve yakınlarımızı elimizden alır.
Bugün DÜNYA ALZHEİMER GÜNÜ.
Tüm ikinci çocukluğunu yaşayanlara saygıyla...
Edip Akbayram'ın "Sen Benden Gittin Gideli " adlı şarkısıydı. Maalesef yüklenemedi.