Bu Blogda Ara

28 Ara 2023

BİTEN BİR YILIN ARDINDAN YENİ BİR YILI KARŞILARKEN...



 Biten bir yılın ardından yazı yazmakta zorlanır insan. Çok şey yaşanmıştır 365 gün 6 saatte. Pek çok şeyi unutmaya eğilimlidir insanoğlu. Belki bellek de anıları saklarken seçicidir. Kişiye çok acı veren olayları, zihnin dar dehlizlerinde saklar, zamanı gelince hatırlatır. Bazılarımız aldırmaz bir tavırla hayatın hep olumlu yüzünü, neşe saçan, güldüren yanını hatırlamak ister.   Oysa hayat çok yönlüdür, Herkese aynı ölçüde adil davranmasa da iyiliklerle kötülükler zamanı gelince gün ışığında ayıklanır. Gerçek tarihçiler de vicdanlarının sesine kulak verirlerse gün gelir gizli kalmış , unutulmuş her şey  aydınlanır. 

Hepimiz için farklı algılansa da 2023, "sağlıklı, mutlu, iyi yıllar" hanesine çok kalıcı izler bırakmadı. Umutsuz , belirsiz, güvencesiz  yaşamak istemiyor insanoğlu. "Umut biterse her şey biter." sözüne sarılarak günleri, haftaları, ayları sayıyor ve öylece bir yılın sonuna geliyor. Hayat hep bir yeniden uyum çabası değil midir? "Bundan daha kötü günlerimiz olmasın." deyişine de sımsıkı sarılarak sabırla, hoşgörüyle , dirençle ama büyük ölçüde içimizi  acıtan isyanlarla geçti bir  koca yıl.; Doğal afetler, hastalıklar, hayal kırıklıkları,  depremler,  savaşlar,  kayıplar, kazançlar...

Hayatımızda yeni bir yıla yer açarken gene beklentilerimiz var elbette. Çok erişilmez hayaller değil, küçük şeyler hayatımıza ışık versin istiyorum. Her zaman öyle dileklerde bulunduk ama özellikle bu yıl taa gönülden dileyerek; Önce sağlık diyorum . Ve ardından "iyi niyetli, merhametli, güvenilir, vefalı kişiler görelim çevremizde. Sadece güzel ülkemizde değil, tüm dünyada barış, huzur ve sağduyu kazançlı olsun " diye ekliyorum... 

Sosyal Medyanın çok bilinçli bir izleyicisi değilim. Sadece blogda yazıyorum. Arkadaşlarımdan, yakınlarımdan, akraba ve dostlardan geçen yıl  öyle güzel paylaşımlar geldi ki unutulmaz. Emeğiyle, varlığıyla bu seçkin paylaşımlarda emeği geçen herkese sonsuz teşekkürler. 

BEN SADECE SAĞLIKLI, HUZURLU, MUTLU BIR YENİ YIL DİLİYORUM ; Cümlenin içeriğini siz kendinizce hayal edin lütfen.

Makbule ABALI 

28 Aralık 2023. Urla

                              2023' te paylaştıklarımız...


Her alanda sanatçılarımızın ne büyük katkıları var  ülkemize.














24 Ara 2023

ASKERİN ÖLÜMÜ

 


Bir kerpiç evde dünyaya geldi;

Soğuk bir kış gününde

Hangi gün, hangi ay bilinmez,

Hiç kimse kayıt tutmadı ki

Sağlık ocağı, ebe yoktu köyünde.

Dört kızdan sonra bir oğlan

Yüzler güldü sonunda.

Okul çağı geldi, üç yıl okudu köy okulunda

Tarlada iş güç vardı.

Nişan yaptılar bir akraba kızıyla,

Sırası geldi asker oldu;

Davullar zurnalar çaldı, halaylar çekildi

Henüz 21 yaşında.

21 yıldır hayaller yaşatmış onu,

Birden tüm hayaller tuz buz oldu sanki...

Bilinmeyen, tanınmayan konuklar var kerpiç evde,

Hane halkı yasta, gözleri yaşlı,

Anne-baba onurlu, gururlu, şehit anası-babası sonuçta

Oğul nüfus kaydında, seçim tutanağında yok artık.

Tepede bir mezar taşı, adı yazıldı taşa,

Gözler yaşlı, gönüller yasta.

Davulcu zurnacı mezar kazıyor şimdi,

O gün işleri başkaydı, bugün başka...


Makbule ABALI

Urla- 24 Aralık 2023



22 Ara 2023

EN UZUN GECE -21 Aralık

 




En uzun gecenin sabahında

Bir gün ışığı girdi odama;

Sessizce, usulca, gizlice

Panjurlardan sızarak

Gezindi odanın duvarlarında

Köşeden köşeye

Yansıttı ışığını...

Her yer sessiz, ıssız

Sabahın ilk saatleri

Tüm canlılar uykuda 

O ise  bir başına;

Korkusuz, tasasız, kaygısız...

Bir horoz öttü uzaklardan

Minik bir kuş ses verdi,

Bir yeni dünya ağacının dalından.

Bir düş gibiydi sanki her şey;

Rüya mı gerçek mi bilinmez

Elimi uzattım, atladım bir yıldızın kuyruğuna

Uykumun en tatlı yerinde uyandım;

Dışarda geceden kalma bir sokak lâmbası 

Titrek ışığıyla göz kırptı bir aralıktan. 

Hayalle gerçek hepten birbirine karıştı... 


Makbule ABALI

22 Aralık 2023 Urla







18 Ara 2023

FARKLI BİR GÜN- AKRABA GÜNÜ



Akraba Günü; Öyle adlandırdık  yaşadığımız o güzel günü. Bağlar giderek kopuyor dünyanın gidişatında. Sevdiklerimiz birer ikişer ayrılıyorlar aramızdan. Bağları güçlendirmek gerek kimsenin alanını daraltmadan, özgürlüğünü kısıtlamadan. Yakın zamanda kaybettiğimiz değerli bir akrabamızın (  (Çelik Erengezgin ) ardından yazdığım bir yazı gözlerinden kaçmamış . Bir WhatsApp grubundan yeni dostlarla bağlantı kuruldu böylece. Her şey bir telefonla başladı ve uzun süreli, sağlam beraberliklere taşıdı bizleri. Aslında kayıtlı olmayan numaraları bu güvensizlik ortamında hiç açmayan ben , o gün nasılsa ikinci telefonda açmıştım. İyi ki açmışım. Sevil, Semra ve Serpil'le başka nasıl tanışabilirdik? Bir zamanlar adlarını duyup bu zamana dek yüzlerini görmediğimiz bu güzel insanlarla? Affan Bey'e teşekkürler.

Annem- belki annesini çok küçük yaşta kaybettiğinden- akrabalarına çok düşkündü. Hassas kişiliği bu konuda onu daha da duyarlı yapmıştı.  Kendisine bir anne gibi bakan , başta Münevver Ablası, diğer teyzelerim ve dayılarım,; Mesrure, Fadıla,  Ekrem, İhsan hepsi onun için çok değerliydi. Bu sevgiyi biz çocuklarının kıskandığı zamanlar olurdu. Hastalığının son dönemlerinde bir gün sesli ağlayarak:" "Münevver Ablam ölmüş, nasıl bana haber vermediniz?" deyişini hiç unutamam . Oysa o teyzemi kaybedeli çok uzun yıllar olmuştu. Fadıla Hanım Teyze, eşi Muzaffer Bey Enişte; her zaman özlemle andığı isimler ve onların yakınları her zaman saygın akrabalar listemizin başındaydılar. Buluşacağımız akrabalar da Balkanlardan, Selânik, Makedonya Yörelerinden. Yıllar önce Antalya, İstanbul ve İzmirli olmuşlar.

Aylar öncesinden konuştuk,  buluşma günü, yeri kararlaştırdık. Her telefon görüşmemizde birbirimize anlatacak o kadar çok şey vardı ki ama hep , yüz yüze görüşmeye kalsın bu konular deyip kısalttık görüşmelerimizi. Zaman su gibi akıp geçti, nasıl olduysa istemeden hepimiz erteleme hakkımızı kullandık. Bazen sağlık sorunları, bazen farklı nedenlerle buluşma tarihimiz gecikti. Ve nihayet bir gün belirlendi. Evlerimiz uzaktı, bir ara noktada buluşma yeri kararlaştırıldı. İzmir'de büyük bir alışveriş merkezinin alt katında eski bir pastane. İnsan kendini ilk buluşmaya giden liseli gençler gibi hissediyor. Ben İzmir'in yabancısıyım. Toplu taşıma sistemine yabancıyım. En az genç arkadaşları kadar eski kuşaklarla da sohbeti seven kızım Sezgi de bana eşlik ediyor. İlk akrabamızla buluşma coşkusu. Sevil  sigara içilen bölümde bizi bekliyor. Yıllardır tek sigara içmeyen biri için kısacık bir duraksama molası hemen yanıt buluyor, geniş, ferah bahçeli bölüme geçiyoruz. 



Belki bugün mutluluğa odaklanmamızdan her yer, her şey güzel ve iç açıcı görünüyor gözümüze. Yapay kökleriyle gerçek gibi görünen, ışıklandırılmış kocaman ağaçlar. Bu arada Semra ve Serpil'le de tanışıyoruz. Kan bağı, can bağı bu olsa gerek. Hepimiz birbirimizi yıllardır tanıyor gibiyiz. 4 S arasında  (Sevil, Semra, Serpil ve Sezgi ) tek M  (Makbule ) benim. Konuşmaya nereden, nasıl başlayacağımızı düşünmüyoruz bile. 5 kadın akraba birlikte olursa, hele bir de yılların tortusu varsa konu tükenir mi?  Garson kız geliyor; '5 bayandan sipariş almak zor ' diye düşündüğü yüzünden belli.  Biz gülümseyince o da gülümsüyor. Ne yiyeceğimiz, içeceğimiz hiç önemli değil. Sevil önce bir keşif gezisi yapmış, yiyecekleri incelemiş. Hepimiz ona uyuyoruz. Çayla birlikte otlu açma börek. Hepimizin siparişi aynı. Garson kızımız rahatlıyor sanırım, gene de küçük yanlışlarla geliyor siparişler. Hiç önemli değil, biz sohbete açız ve bugün iyimserlik günümüz. 


Masanın üstünde iki  paketim var. Birinde evden getirdiğim yılların fotoğrafları. Siyah-beyazlar da var tabii içlerinde. Onlar benim vazgeçilmezlerim. Bir de siyah ciltli , ak sayfalı bir defterimiz var. Rahmetli Muzaffer Erengezgin  Eniştemizin, eşimle nikâh törenimizde Fadıla Teyzemizle birlikte  İstanbul'dan  Adana'ya gelerek oluşturduğu eşsiz bir düğün armağanı.  "Dünden Bugüne" adını verdiği, içinde kendi yazdığı şiirler, aileden fotoğraflar, ünlülerden özdeyişler, anekdotlar, fıkralar, anılar ve duaların yer aldığı, emekle hazırlanmış, her sayfası dopdolu bir defter, bir belgesel niteliğinde.  Yakınlarımızın bizimle ilgili  görüş ve düşünceleri, harika bir anı değerlendirici. Mersin'den taşınmamız sırasında defteri okumak için Sezgi almıştı (O da tam bir anı koleksiyoncusudur.) Sonra defter kayıplara karıştı ve tam toplantı günümüzde yeniden buluştuk, ne çok sevindim. Fotoğraflar, defter elden ele dolaşıyor, İçinden bazı sayfaları ağır ağır yüksek sesle , vurgulayarak okuyorum, okumaya çalışıyorum. Gözlerin pırıltısından anlıyorum, herkesin bütün alıcıları açık, bir duygusallık haresi hepimizi sarmış durumda. Zaman zaman anılar , gözyaşlarının arasından da geçiş yolu buluyor... 



Diğer pakette kitaplar var; "Geriye Kalan." İlk kitap denemem,  satış geliri Mersin Alzheimer Derneği'ne kalan, zaman zaman dostlara hediye ettiğim. Pastane dolu ama yakın çevremizde kimse yok. Biraz gürültülü bir mekân olsa da birbirimizi duyuyor, anlıyoruz. Sevgiden destek alan bir duygu ortaklığı her yere enerji yayabiliyor. Bir seminerde gibiyiz, yılların ötesine anılarda yolculuklar yapıyoruz. Bireysel ya da toplu yolculuklar, ruhlarda bir yolculuk hepimizinki. Belleklere yardımcı olabilmek için bu yolculuklar çok gerekli. Dönüşte Sevil terasa çıkmamızı manzarayı  görmemizi öneriyor. Yürüyen merdivenlerden döne döne el ele, kol kola en üst kata çıkıyoruz. Nefis bir İzmir panoraması. Kitaplara içimden geldiği gibi yazıyorum. (Semra'ya bir kitap borcum var. ) 
Kaybettiğimiz tüm büyüklerimizi, sevdiklerimizi saygı, sevgi ve rahmetle anıyoruz.

Ayrılık  saati gelmiş bile. Gün bitmeden herkesin belli sorumlulukları var. Saat 15.30  Öğle üzeri gelmiştik. 12.00'den bu yana üç buçuk saat geçmiş. Nasıl, ne zaman...? Bu güzel günleri çoğaltmak gerek. İnsanın nereden gelip nereye gittiğini, kimlerle yol aldığını bilmesi, hayatı daha anlamlı kıldığı gibi ömre de doping yapıyor galiba. Yeni bir yılda yeniden bir araya gelmek dileği ile... 

Makbule ABALI
Aralık 2023  Urla- İzmir 

                            
                                    Makbule                Rasime                               Emel


                                            Anı defterinde rahmetli Babamın notları.

                             
                                             Anı Defterinde rahmetli Annemin yazısı.


                                            Anı Defterinde rahmetli Kız kardeşim Rasime'nin  yazısı



15 Ara 2023

TEVFİK FİKRET- MİLLET ŞARKISI

 


Tevfik FİKRET Tanzimat Dönemi şair, yazar, düşünür ve öğretmenlerinden.  

24 Aralık 1867 İstanbul doğumlu. 19 Ağustos 1915'de vefat etmiş.

1888 Yılında Galatasaray Lisesi'ni (Mekteb-i Sultani ) birincilikle bitirmiş. 

Edebiyat Dünyamıza sayısız eser kazandırmış. Millet Şarkısı'nı 1908'de yazmış.

MİLLET ŞARKISI

Çiğnendi yeter, varlığınız cehl ile kahre; 

Doğrandı mübarek vatanın bağrı sebepsiz

Birlikte bugün bulmalıyız derdine çare, 

Can kardeşi, kan kardeşi şan kardeşiyiz biz.


Millet yoludur, hak yoludur tuttuğumuz yol; 

Ey halk yaşa, ey sevgili millet, yaşa. Var ol!


Gel kardeşim, annen sana muhtaç, ona koşmak...

Koşmak ona, kurtarmak o bî-bahtı vazifen.

Karşında göğüs bağr açık ölgün, yatıyor bak;

Onsuz yaşamaktansa beraber ölüş ehven!


 Her an o güzel sineyi hançerliyor eller

İmdadına koşmazsak eğer mahvı mükerrer.

Zulmün topu var, güllesi var, kalâsı varsa, 

Hakkın da bükülmez kolu, gülmez yüzü vardır.

Göz yumma güneşten, ne kadar nuru kararsa, 

Sönmez ebedi, her gecenin gündüzü vardır. 


Millet yoludur, hak yoludur tuttuğumuz yol!

Ey hak, yaşa, ey sevgili millet, yaşa... Var ol!


Vaktiyle baban kimseye minnet mi ederdi?

Yok, kalmadı,  hâşâ sana zillet pederinden

Dünyada şereftir yaşatan milleti, ferdi; 

Silkin, şu mezellet tozu uçsun üzerinden.

İnsanlığı pâ-mâl eden alçaklığı yık, ez;

Billâh yaşamak yerde sürüklenmeye değmez.


Haksızlığın envâını gördük.. Bu mu kanun?

En gamlı sefâletlere düştük.. Bu mu devlet?

Devletse de, kanunsa da , artık yeter olsun;

Artık yeter olsun bu dênî zulm-ü cehâlet .. 


Millet yoludur, hak yoludur tuttuğumuz yol; 

Ey hak yaşa ey sevgili millet yaşâ, var ol! 

Tevfik FİKRET


Açıklamalı sözcükler:

Cehl - Cahillik

Kahre- Zorla

Ehven- Daha iyi, daha az kötü

Bibaht- Bahtsız 

Mükarrer- Kuşkusuz 

Mezellet- Alçaklık, alçalma

Pâmâl- Ayaklar altına alma

Dêni- Rezil, alçak 









13 Ara 2023

URLA'DAN NOTLAR- URLA'DA GÜNLÜK TUTMAK...

 


Yorucu bir günün ardından evde olmayı özlüyor insan. Çevreyi gözlediğinde yorucu demeye biraz da çekiniyor Ancak bir zaman sonra daha az çalışıp daha çok dinlenmek istiyor. Dakikalar içinde bitirdiğiniz işler saatlere yayılınca siz istemeseniz de iç sesiniz "biraz mola" diye haykırıyor. Aldırmamak olmuyor, beden de uymak zorunda kalınca, hatta bazen uyarılarla yeni önlemler zorunlu olunca yenik düşüyorsunuz. Bir zamanlar her gün yazarken günler birbiri ardınca geçiyor. Yazmayı düşündüğüm öyle çok konu var ki. Hayatın içinden küçük seslenişler gibi... 

"Urla'dan Notlar" zaman zaman yazacağım bir seri yazı ya da anılar toplamı gibi olacak sanırım. En doğal haliyle, insanlar ve doğa ile ilgili önyargısız, sade, yalın aktarımlarla bazen bir sevinci, bir mutluluğu, bazen bir başka bakışla belki bir sıkıntıyı, bir iç dökmeyi dile getiren paylaşımlar olsun istiyorum. Önceden de bu konuda birkaç yazı ve şiirim vardı. Belki onları da numaralayarak eklerim. 1-2-3-4 gibi... Düşünüyorum da; yaşadığınız yeri coğrafyasıyla, insanları ve diğer canlıları ile,  doğası ve bitki örtüsüyle, kültürüyle, sanatıyla, hayatı kolaylaştıran yönleriyle seviyor, uyum sağlıyor, kendinizi "oralı" hissediyor, uyum sağlıyorsunuz veya uyumsuzluk çekiyor, huzursuz olabiliyorsunuz.



Az önce eşimle site içinde kısa bir yürüyüşten döndük. Havada yağmur sonrası taze toprak kokusu ve diğer farklı kokuları hissetmemek mümkün değil. Koku alma duyumunu yitirmiş insanlar bile rahatlıkla soluk almaya başladıklarında farkı anlıyorlar. Ormanlık bir alandayız. Bitki örtüsü çok zengin ve çeşitli. Çam ağaçlarından palmiyeye, zeytinden cevize, nar ve incirden narenciye ağaçlarına, bademden eriğe kadar,  belki daha sayamadığım çok çeşitli bir ağaç dayanışması. Mevsimleri, ayları paylaşarak ürünlerini sırayla sergiliyorlar.  Çiçekler bir başka güzel. Kasımpatılar bu ayların gözdesi. Begonvillerin sonbaharda tüm yaprakları  solmuş sararmıştı, yeniden renklendiler. Kaktüsler nazlı, biraz kaprisli çiçekler. Ne zaman açacaklarını kendileri biliyor. Sarmaşık gülleri yükseklere tırmanıp kendilerini göstermeyi seviyorlar. Özgürlüğü seven kır çiçekleri azar azar açıyorlar ama onlar asıl baharı bekliyorlar. 

Kediler ve köpekler doğal taşlarla döşenmiş yollarda gerçek bir arkadaşlık ve dostluk sergiliyorlar. Ancak hemen hemen tüm köpekler elektrik, doğalgaz, su tüketim faturaları için gelen görevlilere öfkeliler. Bir de motorla geçen sürücülere havlıyorlar nedense. Mahallenin kedi ve köpekleri bizi tanıdılar artık. Hele adıyla seslenip sakin bir ses tonuyla konuşunca yerlere yatarak sevgi gösterilerine bile girişiyorlar. Tüm canlılar sevgi dilinden anlıyor. Bugün yürüyüş sırasında bir sokağa girdik. Karşımızdan gelen iki kadın ve onlarla birlikte yürüyen 8-10 kedi. Sanırsınız kediler beslenme kaynaklarıyla birlikte bir sevgi yürüyüşündeler. Eşimin cep telefonu benimkinden daha yeni , fotoğraf çekimi de daha güzel. Sağ olsun  hemen uzattı o güzel tabloyu izin alarak kayda aldım. 




 Yürüyüş sırasında tanıdıklarımızla merhabalaşıyoruz. Az önce  komşumuz Kastamonulu Mevlût Bey'e Merhaba dedik. Geçenlerde eşime evinin karşısındaki palmiye ağaçlarının yapraklarından kurutarak  el emeği ve becerisi ile yaptığı bir çekecek hediye etmişti. Mersin'de her yerde bir sembol gibi büyüyen , benim amatörce tablolar yaptığım, öyküler ve şiirler yazdığım palmiyeler  burada da can bulmuşlar. Bu yıl gördüğüm ilk çiçek açmış kaktüs onların bahçesinde. Mevlût  Bey ve eşini bir gün hep birlikte kahve veya çay içmeye davet edeceğiz. 

Komşularımızın hepsini farklı özellikleriyle tanıyor ve seviyoruz. Burada ülkemizin her yöresinden gelmiş insanlarla beraberiz. Her yaştan, sohbet etikçe hayat heybemize farklı bilgiler katan insanlar. Dostluk; tek taraflı, kısa süreli bir birliktelik değil, karşılıklı bir alışveriş. Hepimizin birbirinden öğreneceği çok şey var. Yürüyüş yolumuzda, evimizden az ilerde Muşlu Mahir Bey ve eşi Karadenizli Gönül Hanım var.  Mahir Bey, kahve kültürü olmayan eşimin tavla arkadaşı. Onun daha rahat görmesi için büyük tavla zarları hediye ederek yenilgiye de razı olan vefalı bir rakip. Perşembe günleri kızımızın yardımcı olamadığı zamanlarda pazar yükümüzü ısrarla arabasında taşımaya yardımcı olan düşünceli bir insan. (Burada özel arabası olmayan az sayıda aileden biriyiz. Sanal Marketten alışverişi burada öğrendik, çok tercih etmiyoruz.)



Arka çaprazımızda Emin Bey ve candan eşi oturuyorlar. Bahçe bitkileri, çiçekler, ev onarımı konularında çok bilgili ve yetenekli. Sorularımız hemen cevap buluyor. Yürüyüş yaparken evlerinin önünden her geçişimizde Emin Bey bahçede ise  "Ne haber gençler? " diye seslenir. Serde gençlik olmasa da böylesi içten seslenişlere yanıt da gönülden oluyor. Evlerinin yan tarafında bir de yeşillik bahçesi var. Rokadan maydanoza,  marula, sarımsaktan soğana her türlü salata malzemesi ekilmiş.  Bir ara salatalık ve domates bile yetiştirdiler. Küçük bir anımız bile oluştu: Bir gün arka bahçede bir yenidünya ağacının üstünde yoğun biçimde toplanmış arı ve böcekler gördüm. Ne yapmak lâzım, nasıl önlem alalım diyerek hemen Emin Bey'e danıştık. 'Bir gelip bakayım ' dedi, gelip bakınca  gülümsedi; "Bunlar arı yahu" dedi.  "Onlar olmazsa biz de olmayız. Benim bahçede de çoktular, doğada her canlının bir görevi var, hatta onların sesi bana musiki gibi geliyor. " diye de ekledi. Farkında olmayarak köy kökenli eşimi de endişelendirmiştim. Utanmadım desem yanlış olur...  

Doğayı sevmek, doğayı korumak, doğayla dost olmak, doğayı anlamak: hepsi farklı anlayış,  beceri  ve algılama gerektiriyor. Dünyanın her yöresi farklılıklarıyla, içinde yaşayan insanlarıyla ayrı anlamlar yükleniyor, bir başka değer kazanıyor. 

Makbule ABALI 

13.12. 2023 Urla 







7 Ara 2023

YAĞMUR VE KUŞLAR

 



YAĞMUR VE KUŞLAR

Mevsim kış,

Aylardan Aralık

Yağmur yağıyor;

Bardaktan boşalırcasına

İçim titriyor...

Kimler ıslandı,

Kimlerin evini su bastı,

Kimler çadırda,

Kimler evsiz, sokakta ?

Ya diğer canlılar...

Yuvadan atılmış kediler, köpekler 

Hangi kapı eşiğinde bir dost eli bekler ?

Ve kuşlar; 

Sürekli yer değiştiriyorlar

Eskiler gidiyor, yenileri geliyor. 

Ötüşlerinden belli,

Her biri başka telden

Bir başka şakıyorlar. 

Yağmurda ağaçlar barınakları ;

Bir ağaç ne kadar koruyucudur 

Nereden, nasıl beslenirler

Islanmış tüyleri nasıl kurur ?

Düşünürken bile içim soğuyor,

Yüreğime usul usul yağmur yağıyor...


Makbule ABALI 

Urla Aralık 2023










5 Ara 2023

KADINLAR ÜSTÜNE ŞİİRLER ...

 

5 Aralık 1934- Türkiye Cumhuriyeti'nde  günümüzden  89 yıl önce kadınlarımıza seçme ve seçilme hakkı tanındı. Verilmiş hakların, yaşanan yıllar içinde uygulanabilir olması konunun can damarı. Beklentilerin, umutların gerçekleşmesi dileğimizdir. 

Yüce Önder  M.K. ATATÜRK'Ü  minnet ve teşekkürlerimizle, saygıyla anıyoruz.



Geçmiş yıllarda farklı zamanlarda KADINLAR ile ilgili olarak yazdığım şiirlerden bazıları:


SIYAH BEYAZ FOTOĞRAFLARDAKİ KADINLAR 

Sayıları azalacağına giderek kabarıyordu 

İstatistiklere her gün yeni bir kişi ekleniyordu

Bir kadın cinayeti daha, bir daha, bir daha...

Bazen bıçak, bazen silâh, bazen sopalarla.

Sığınma evine yetişemeden baba evine sığındığında,

Bazen kocası, bazen babası, bazen kardeşi, bir yakını.

Kadınlar hep aynı ; ezik, güçsüz, çekingen,

Kadınlar naif, hassas, kırılgan...

Karşı taraf güçlü, kaba, acımasız.

Her şey bir anda bitti, birkaç saniyede. 

Bir öfke patlaması, bir duygu boşalması...

Bir ömür daha tükendi,

Bir kadın daha konu oldu haberlere,

Cansız bedenlere bir tane daha eklendi.

Kadınlar teker teker yerlerini aldılar.

Siyah-beyaz soluk fotoğraflarda...

Makbule Abalı-2 Şubat 2015 



KADININ COĞRAFYASI

"Kendin için ne isterdin?" diye sordular:

"Nerede dünyaya geleceğimi seçmek" dedi.

Bir başka coğrafyada doğmak, yaşamak.

Onun yöresinde böyle yaşamak kaderdi.

Annesiyle aynı kaderi paylaşmak,

Erkek kardeşi gibi vatandaş sayılmadan,

Haklarını bilmeden.

Yaşamında ilk çiçeği bir kadınlar günü almıştı

Bir markette herkese verirlerken.

Şaşırmıştı neden verdiklerine

Son çiçeği de bu oldu.

Onun yaşadığı coğrafyada kadınlar çiçek almazdı.

Emeğinin karşılığını bile alamazdı.

Dövülür, hırpalanır, iş yaparlardı,

Erkek güçlü, kadın zayıftı, güçsüzdü.

Bir kadınlar gününde anladı;

Kadının toplumdaki yerini, ailedeki rolünü,

Üretimdeki gücünü...

Biraz geç kalmıştı ama hayat devam ediyordu. 

Makbule Abalı- 8 Mart 2021



DÜNYAYI KADINLAR YÖNETSEYDİ...

Dünyayı  kadınlar yönetseydi; 

Dünya daha temiz olurdu, anne eli değmiş gibi,

Düzenli bir yuva gibi...

Kim haklı, kim haksız kanıtlanır

Dünya daha adil olurdu,

Tüm çocuklar mutlu, karınları tok olurdu.

Dünyayı kadınlar yönetseydi;

Yoksullar, suskunlar kaba güce yenilmez,

Ödenmeyen vefa borcu kalmazdı...

Duygular ağır basar, insanlar daha duyarlı olurdu.

Gürültü, karmaşa biter,

Sanat değer kazanırdı.

Dünyayı kadınlar yönetseydi;

Kadınlar kişiliklerini kanıtlar,

Kavgalar, savaşlar sona erer,

 Belki barış sağlanırdı...

Makbule Abalı- Aralık 2022 



KARANLIĞA BİR MUM YAKMAK- KADINLAR

Kadınlar; Karanlıktan aydınlığa çıkmak isteyen kadınlar

Güneşi özleyen, dünyaya renk katan kadınlar,

Paylaşımcı, yaratıcı, yapıcı kadınlar...

Bazen ana, bazen hayat arkadaşı, can yoldaşı,

Yol arkadaşı, dost, bacı, kardeş gibi kadınlar.

Maviye tutkun, doğaya hasret, ağaca, çiçeğe aşık kadınlar.

Zeytin ağacı gibi köklü, sağlam,

Çam ağaçları gibi çilekeş,

Kuru dallarda açan çiçekler gibi hassas, narin,

Mimoza gibi kırılgan, alıngan, duygulu,

Ve tüm ağaçlar gibi üretken, emekçi kadınlar... 

Makbule Abalı- 8 Mart 2023



                                        Yine Bir Gülnihal: Zeki Müren yorumuyla.   


2 Ara 2023

ÇOCUKLAR VE ATLAR ( BCP - Kasım Ayı )

 

Blogları Canlandırma Projesi Kasım Ayı Teması; Çocuklar, hayvanlar ve bilim kurgu  idi. Bu ay için belirtilen 3 temadan birini seçip, ayın son haftasında istediğimiz  türde bir yazı hazırlamak amacı ile ben iki temayı birleştirip yazımın başlığını ÇOCUKLAR VE ATLAR KOYDUM.



"Hayvanlarla kendinizi özdeşleştirdiğinizde hangi hayvanı seçerdiniz ? " gibi bir soru ile karşılaştığınızda nasıl yanıt verirdiniz? Ben önce kuşlar derdim ve sonra sıralardım; Bir kuğu, bir at ya da bir ceylan derdim. Yazılarımda çiçeklerle, ağaçlarla insanları özdeşleştirmek de hoşuma gidiyor. Özde doğa sevgisinden kaynaklanıyor olabilir bu düşünceler. Doğada öyle ilginç benzerlikler var ki. 



Atlar oldum olası ilgimi çekmiştir. Atlar denince hemen dostluk, vefa, sadakat, güven, bağlılık duygularını çağrıştırıyor bende. Ardından asil ve güçlü hayvanlar diye düşünüyorum. Hatta atlara hayvan demek yerine canlı sözcüğünü kullanmak daha uygun olur diye de ekliyorum. Çocukluğumda Adana Bürücek Yaylasında çok büyük bir coşkuyla birkaç kez-kontrollü olarak- ata binişim de vardır. Ama kabul etmek gerekir ki atlarla dost olmak, bir atı yönetmek, ustaca yönlendirebilmek apayrı bir şey. Atatürk'ün bazen bir çiftlikte, bazen bir meydanda at üzerindeki fotoğraflarını hep hayranlıkla izlemişimdir. 

Ülkemizin kırsal kesimlerinde,  köylerimizde , özellikle doğuda, güneyde yıllar öncesinden atalarından, dedelerinden, babalarından kalma alışkanlıklarla atlarla dost olabilen ne çok çocuk vardı. Belki de bindikleri  eğitilmemiş yabani atlardı. Günümüzde de atlarla ilgili her anlatı, her öykü dikkatimi çekiyor. Bisiklete, motora, arabaya, yata binme isteğim hiç olmadı . Ama bir atım olsa çok mutlu olurdum. Eşim at sevgisini tadanlardan. Mersin-Arslanköy'de  baba evinde  henüz çocukken  yük taşımak için kullandıkları, dost oldukları bir atları varmış. Bir gün atı istemeden öfkelendirince at onu sırtından atmış. Ama onun ayağa kalkmasını beklemeden adeta özür dilercesine hiç ağırlığını vermeden üstünden incitmeden atlamış, sanki kalkmasına yardımcı olmuş. Bir zamanlar yaylada atıyla birlikte evimize taze süt ve yumurta getiren tatlı bir akraba kızı vardı. Atını bir ağaca bağlar, sohbet ederdik, okuması için bir kitap armağanıma nasıl da sevinirdi.



Yılkı atları ya da arabalara koşularak sadece kırbaçla eğitilen atlar bana hüzün vermiştir hep. Bir zamanlar çok gözde olan atlar yaşlanınca değerden düşüyor, bozkıra salıveriliyorlar. Acaba o kırgınlıkla mı vahşileşiyorlar? Atlar duygusal canlılar, sevgiyi, ilgiyi çok iyi değerlendiriyorlar. Çocuklar da öyle değil midirler? O yüzden iyi anlaşıyorlar.  İnsan ilgi duyduğu alanda daha derinlere inmek, bilgi toplamak, daha iyi tanımak istiyor.  İnternette dolaşırken rastladığım At adlı şiir içimi ısıttı birden. Yazımın sonuna ekleyeceğim. Ve bir gün ben de  atların özelliklerin  daha iyi tanıdığımda onlar için bir şiir ya da öykü yazmak isterim. Atlarla ilgili çok film ve dizi çekilmiş. Şampiyon filmi unutamadıklarımdan. 



At sevgisi, dostluğu, özlemi; tüm güzel şeyler gibi kuşaktan kuşağa aktarılıyor. Ve ne güzeldir ki bazen büyüklerin içinde kalan bir ukdeyi yıllar sonra çocuklar ya da torunlar gerçekleştirebiliyorlar. Rahatsızlıklar nedeniyle yıllardır yaşadığımız Mersin'den  İzmir- Urla'ya taşınmamız  Şubat Ayında ikinci  yılını dolduracak.  Bizden daha önce İstanbul'dan eşi ve iki kızıyla  birlikte Urla'ya taşınan küçük kızımız da artık İzmirli sayılır. Büyük Ailemizde bu yıl güzel bir değişim yaşadık.  Bir anlamda hepimizin hayali gerçekleşti. Çocuklar Urla Manej Binicilik ve Atlı Spor Kulübü'nün kurslarına yazıldılar. Kızlar aile büyüklerinin , özellikle Hakan Dedelerinin maddi-manevi katkısıyla çok istedikleri binicilik sporuna yöneldiler. Ahmet Dedelerinin de küçük çapta katkısıyla büyük bir hayal gerçekleşti. Kocaman güzel gözleriyle  vefalı, sadık, hassas Browni ,aileden biri oldu. 



Urla Manej , yılların ötesinden gelen zeytin ağaçları ve zengin bir bitki örtüsünün yer aldığı geniş bir alanda yer alan modern bir tesis. Aylin ve Efe Eğitici Öğretmenlerle konunun ciddiyetine inanmış insanlardan oluşmuş bir ekip ruhu hemen hissediliyor. Bahçede yetişmiş doğal otlar ve sağlıklı ürünlerle hazırlanmış kahvaltı ve yemek sunumları da var. Ücretler konusunda bilgilenmek lâzım tabii. Bu arada kocaman bir çiçek demeti oluştururcasına atlarla ilgili bilgilerim giderek çoğalıyor: Atların en belirgin özelliği algılarının çok açık olmasıdır , algıları çok güçlü ve seçicidir  deniyor. Atlarda gebelik süresi 336 gün. Diğer canlılar arasında en büyük gözlere sahipler. 360 derecelik bir alanı görebiliyorlar.  



Kurslarda eğitici öğretmenler çocuklara at üstünde nasıl durulacağını, atları yönetebilmek için nasıl davranılması gerektiğini uygun anlatımlarla pekiştirip davranış kazandırıyorlar.  Yurt dışından gelen bir öğretmenden de kısa zamanda çok şey öğrendiler. Atlı spor eğitimi ekonomik açıdan henüz beklediğimiz düzeyde değil. Bu spora uygun giysiler ve koruyucu materyal de gerekiyor. Her spor dalı gibi binicilikte de  bazı olası tehlikeler göz ardı edilemez tabii. Ama ilginçtir, atla binicisi arasında zamanla kurulan bağ belki de bu tehlikeleri en aza indiriyor. Kızların iki farklı günde attan düşmeleri bile onları bu spordan soğutmadı, cesaretlerini kırmadı, hemen ayağa kalkıp devam ettiler.  Biz yetişkinler,  onlar adına daha çok endişelendik. 

Anne babalar ve diğer aile büyükleri çocukların bu etkinliklerde daha disipline olduklarını, kurallara daha çabuk uyum sağladıklarını söylüyorlar. Bunda tabii atlarla kurulan dostluk ve bağlılık kadar yetiştirici öğretmenlerin çok büyük katkıları var; Hoşgörülü, anlayışlı,  bağışlayıcı ama hataları, eksikleri de her zaman uygun biçimde vurgulayan ideal bir disiplin anlayışı. Ödülün katkı sağlayıcı, cezanın caydırıcı etkisi anlamlı sözcüklerle çok yerinde vurgulanıyor. İzlemeye gittiğimiz günlerde bu konuda teşekkürü borç bildik ve dile getirdik.



Çocuklar ve ailelerle birlikte ortak amaçlar ve beklentiler doğrultusunda anne babalar da birbirleriyle daha içten ve sağlam dostluklar kurabiliyorlar. Toplumsal dayanışmaya fırsat vermek de ne güzel. Böylece yeni bağlantılar oluşuyor. Bu yıl içinde grup dört farklı yerde yarışmalara katıldı,  kazandıkları ödüllerle gelecek için iyi bir motivasyon kazandılar.  Çocukların kendilerini aşmaya çalışıp mücadele etmeleri harika. 


 



Bu arada TRT Spor kanalında Türkiye Binicilik Federasyonunun ülke çapında yarışmaların büyük bir keyifle izledik. Sunucunun nitelikli anlatımı sayesinde yeni bilgiler edindik. Yarışmalar sırasında çok nadir de olsa bazı atlar  ya engelin önünde ansızın durabiliyor ya da birden koşmaya başlayabiliyorlardı. Ancak binicisi veya bakıcısının güçlü bir sevgi dili ile yaklaşımı atı sakinleştirebiliyordu.

Türkiye Binicilik Federasyonu da Cumhuriyetimiz gibi 100 yaşında. 16 ilimizde biniciliği de okul  sporları kapsamına almışlar. Okullarımızda da iyi organize edilmiş ders dışı sosyal etkinliklere ne çok ihtiyaç var. Keşke Devletin de katkısıyla daha çok çocuk ve gence imkân tanınarak geleceğe daha güvenli, sevgiyle donanmış barışçıl bir dünya özlemiyle, dostluğa, vefaya, güven ve sadakate, dayanışmaya önem veren bireyler yetiştirilebilse... 

Makbule ABALI - Eğitimci

2 Kasım  2023 Urla



ATLAR HAKKINDA GÜZEL SÖZLER :

* "Bir ata binmek dört özelliği geliştirir: Sebat, azim, sabır ve cesaret. "Genghis Khan 

* Atlar insanlara bedensel ve zihinsel sağlık, disiplin ve değerler konusunda olumlu etkiler sağlar. 

* Bir ata ellerinizle değil, yüreğinizle dokunmalısınız. 

* At özgürlüğün sembolü, asilliğin göstergesidir.

* "At üstündeki bir insan hem ruhen hem de fiziksel olarak bir yayadan daha büyüktür. "

John Steinbeck


AT 

Anlat bize yürüyüşün güzelliğini,

Koşunun rüzgârını, köpüren yeleyi

Toynakların kızgın kıvılcımlarını

Kişneyen bir tayın sevincini anlat

Öfkeyi ve sağrındaki mahmuz yarasını

Masallardaki şehzadeleri anlat bize.

Ahmet TELLİ

********** 


Atlarla ilgili bir başka şiir:

Seni düşündükçe

Gül dikiyorum elimin değdiği yere

Atlara su veriyorum

Daha bir seviyorum dağları.

İlhan BERK


27 Kas 2023

MEVLANA'DAN DEYİŞLER

 

MEVLANA: 1207 yılında Horasan'da doğmuş ünlü Din Alimi, felsefeci, hoşgörünün simgesi. Savunduğu görüşler ve düşünceler yüzyıllar öncesinden günümüze aktarılırken hiç anlam kaybına uğramıyor. İnsanlar, duygu ve davranışlarla ilgili Deyişleri güncelliğini hiç yitirmiyor. Derya gibi bir Bilgenin deyişlerinden bir demet : 


 " Bize gözün değil, gönlün gördüğü yürek gerek. "

" Gönül han değil dergâhtır, paldır küldür girip çıkılmaz, günahtır."

" Bir kelebeğin ömrü kadardır hayat; Ne kırmaya gelir ne de kırılmaya."

" Gönül almayı bilmeyene ömür emanet edilmez."

" Ey gönül kopan her ip bağlanır ama bağlanan yerde düğüm kalır."

"Nice insanlar gördüm, üzerinde elbise yok, nice elbiseler gördüm  içinde  insan yok."

" Kalbi ve sözü bir olmayan kimsenin yüz dili bile olsa o yine dilsiz sayılır."

" Dilini terbiye etmeden önce yüreğini terbiye et; 
   Çünkü söz yürekten gelir, dilden çıkar."

" Beden çok yükü kaldırır ama,  gönül her sözü kaldıramaz."

" Ne kadar az yüksekten uçarsan, düştüğün zaman o kadar az incinirsin. 
   Kibri bırak, alçakgönüllü ol."

 " Öfke rüzgâr gibidir; bir süre sonra diner, ama birçok dal kırılmıştır bile."

" Gerek yok her sözü lâf ile beyana. Bir bakış bin söz eder bakıştan anlayana."

" Bazen bitmek bilmeyen dertler yağmur olur üstüne yağar. 
   Ama unutma ki , rengârenk gökkuşağı yağmurdan sonra çıkar. "

" Bulutlar ağlamazsa yeşillikler nasıl güler ?"

" Her şeye canını sıkma ey gönül. Ne bu dertler kalıcı ne de bu ömür."

" Küsmek ve darılmak için bahaneler aramak yerine sevmek ve sevilmek için çareler     arayın."  

" Bizi bilen bilir, bilmeyen de kendi gibi bilir."

" Bencillik gözüne takılan ayna gibidir. O gözler nereye bakarsa baksın kendinden     başka birini görmez. "

  "Dün zekiydim, dünyayı değiştirmek isterdim.  Ama bugün akıllıyım, kendimi değiştiriyorum. "

MEVLANA  CELÂLEDDİN-İ  RÛMÎ