Hava Durumu raporlarına göre birkaç gün önce bu yörede yağış bekleniyordu. Gündüz yağmadı ama akşam üzeri başlayıp sabaha kadar devam eden yağmur, ağaçlara, çiçeklere, çevreye tam bir sonbahar temizliği sağladı. Toprak suya doydu mu bilinmez. Dün adeta dört mevsimi birden yaşadık, Kâh parçalı bulutlu, kâh hafif yağmurlu geçerken ansızın güneş de göründü, varlığına nasıl da ihtiyaç duyduğumuzu hissedercesine günümüzü, ruhumuzu aydınlattı. Tıpkı özlemini duyduğumuz güzel insanlar, dostlar gibi...
Hayatın hızlı akışı içinde bazı günler özeldir ; Aslında bazen uzun bir geçmişi vardır bu günlerin. Yıllar önce başlasalar da anılar zincirine eklenmesi, kayda geçmesi, kalıcı, sağlam izler bırakması çok da kolay değildir. O andan, o günden yılların ötesine geçişler yaparsınız hızlıca. Bir insan tanıdığınızda ortak özellikleriniz, arada zıtlıklar olsa da benzer karakterleriniz, kişilikleriniz , beklentileriniz, hayal kırıklıklarınız parçalardan bütüne yönelip yeni bağlarla kurulacak sağlam bir zemine güç kazandırır. Hemen dost olamazsınız, uzun, ince bir yoldur bazen, kimi zaman bir duruş, bir karakter özelliği, zekice bir söz, insanın ta içine işleyen bir paylaşım, bir müzik, bir film, mizah anlayışı, insani özellikler taşıyan her şey. Yeni dostluklara giriş kapısını aralar...
Ünlü düşünür Nietsche şöyle diyor: "Hepimizin birbirine bir sır olduğu gerçeğine kendimizi alıştırmalıyız. Bir başkasını tanımak, onun hakkında her şeyi bilmek demek değildir. Karşılıklı duygu ve sevgi beslemek ve birbirine inanmak demektir." Hoşgörünün, saygının, sevginin, dürüstlük ve içtenliğin olmadığı yerlerde nefret, kin, öfke tohumları hemen yer buluyor. Kapkara bulutlar sarıyor dört bir yanı. Pespembe gözlükler bile iyimserlik ya da olumlu bakışlar ulaştıramıyor oralara. Çıkar ilişkileri devreye giriyor, düşmanca bakışlarla, katı, acımasız tavırlarla insanlar, insanlıktan giderek uzaklaşıyor öyle zamanlarda...Belki de bazı insanların genlerinde olumsuzluk var. Ancak iyilik kadar kötülüğün de bulaşıcı olduğuna inanıyorum ben.
Mersin'den İzmir- Urla'ya taşınalı 1 yıl, 9 ay oldu. Henüz iki yıl bile değil. Eski dostlara yeni dostluklar eklendi elbette. "İyi ki varlar" diyebileceğimiz insanlar. Bir fincan kahvenin kırk yıl, bir tas çorbanın yıllarca hatırını bilen bu güzel ülkenin insanları, iyi insanlara da her zaman gönüllerinde yer buluyorlar. Bazen "Bir telefon kadar yakınınızdayım " diyen şefkatli bir sesle, bazen sizi arabasıyla gideceğiniz yere kadar götüren bir gönüllü, bazen çalınan ve kurtarılamayan, kapatılamayan bir hesabi ille de geri almak isteyen bir dost eli, hastanede zor günlerinizde işlerinizi çözümlemek için didinen bir can yoldaşı, her türlü zorluklarda bir onarım ustası gibi varlıklarını, insan sıcaklığını hissettiren insanlar. Sadece teşekkür etmeyi yeterli görmüyor. mahcup da oluyorsunuz.
Sanal ortamda tanıdığımız güzel insanlar da var : Vefalı, güvenilir, etik değerlere bağlı, iyiniyetli, okuyan, araştıran, çıkarsız yardıma hazır. Önceleri bana bir okyanus gibi gelen, derin sularda yüzmek değil sığ sulara bile temkinli ayak basan biri olarak zaman zaman "Ben burada ne arıyorum ki? " dedirten bir başka alem. Yazmayı, okumayı seven biri olarak yıllar geçtikçe sınama-yanılma ile sadece Blogda karar kılan acemi ama sonsuz öğrenme tutkusuyla yoluna devam eden bir sade vatandaş...Yazımın sonuna eklediğim ünlü Tiyatro Sanatçımız Müşfik Kenter'in videosu benim duygularıma da tercüman oluyor. Ama her zaman, her yerde farklılıklar da var; Dün bir blog dostum ve değerli arkadaşı konuğumuz oldu. Aile boyu tanıyıp çok sevdiğimiz, o zamana kadar yüzlerini hiç görmesem de çok uzun zamandır tanıyormuş gibi bir duyguya kapıldığım iki güzel insan: Sezer Özşen ve Nergis Topak.
Urla merkezden biraz uzakta, bahar gibi güneşli, biraz hüzünlü bir günde bizim evde buluştuk. Bazen siz istemeseniz de zaman acımasızca akıp gidiyor. Oysa daha konuşacak ne çok şey vardı. Zaman ve sağlık elverdiğince hiçbir şey yarım kalmamalı. Dostların taşıdığı enerji, neşe, coşku halâ buralarda sanki. Bugün sabah kahvemizi o güzel fincanlarda içtik. Kasımpatıların kokusu ve canlılığı sanırım benim lâvantaların kokusunu bir süre unutturacak. Hatta yıllar önce Adana'da ilkbaharlarda evimize rahatlatıcı, sakinleştirici kokular yayan nergis çiçeklerinin kokusunu duyumsadım bir süre. El becerisiyle yapılmış seramik pano uygun yerine yerleşti. Keçeden yapılmış bir magnet buzdolabının üzerinde güneş, deniz ve martıları sergiliyor. Kızım, ince bir hatırlayışla verilen şiir kitabını çocuklarına da okuyarak çoktan bitirmiştir eminim. Ailece donandık o gün; İçine sevgi de katılınca değeri paha biçilmez olan hediyelerimizle... Çok sevgili arkadaşlarımız sanırım bereket de taşımışlar yuvamıza, yöremize. Bugün sağanak yağış var buralarda.
Yalnız kalmadık iyi ki. Bir gün sonra da konuklarımız oldu; Yeni evli, güler yüzlü, gözleri ışıl ışıl, her zaman yardıma hazır genç bir çift, Zeynep ve Efe, komşuyuz. Hafta sonlarını zaman zaman Baba Evi'nde geçiriyorlar. Dostlar hanesine yeni adlar, yeni kişiler ekleniyor. Sohbetlerin içtenliği, doğal akışı bazen o güzel anların fotoğrafını çekmeyi de unutturuyor. Hiçbir fotoğrafta olduğum gibi, doğal halimle çıkmadığım için biraz da seviniyorum galiba. Ustaların çektiği fotoğraflarda bile hiçbir şey capcanlı olamıyor. Bir seziş, bir duygu, bir ışıltı, bir renk, heyecan, yüreğin kıpırtısı olduğu gibi net algılanamıyor. "Mutluluğun fotoğrafı ya da resmi var mıdır ?" sorusunu yıllar sonra "Yapay Zekâ " yanıtlayabilecek mi acaba...?
Makbule Abalı- Emekli Eğitimci
13 Kasım. 2023 Urla-İzmir
Müşfik Kenter'e yürekten teşekkürler. M.A
Dostlar- Ruhi SU - Ustaları anıyor, arıyoruz M.A