Belirlediğimiz günler, gereği gibi kutlanıyor ya da anılıyor mu? Yoksa...? "Kullan-at" mantığıyla günlerin tüketilmesine karşıyım. Bir gün övgüler yağdırmak, törenler düzenlemek, ertesi gün tüm sorunlarla baş başa yalnızlığa terk etmek.
Fotoğraflarıma bakarken yıllar öncesinin ilkokul fotoğrafıma rastladım. Müdür yerine baş öğretmenli yıllardı o yıllar. Özel okullar henüz yoktu. Varsa da biz bilmezdik. Sınıfımızda yaşı epey büyük arkadaşlarımız da vardı. Okula gecikmeli başlamışlardı. Okulumuz bulunduğum kentin en iyi okullarından biriydi. Namık Kemal İlkokulu. Eve yakındı. Sınıflar arasında daha iyi-daha kötü ayrımı yoktu.
Önlüklerimiz tek tipti. Zengin-fakir ayrımı hissedilmezdi. Yardım yapılacaksa, maddi durumu uygun olmayan arkadaşlarımıza, kimse bilmeden yapılırdı. Gazeteciler çağrılıp da bu öğrenciler teşhir edilmezdi, kimsenin haberi olmazdı. Yerli Malı Haftası kutlar, ülkemizde üretilmiş şeyleri tüketirdik, güvenirdik.
Kitaplara açlık duyardık adeta. Okumak bir tutkuydu. Öğretmenimiz yaşça büyüktü belki ama, çok iyi bir öğretmendi. İlk görüşte yaşlı ve erkek olduğu için evde gizli gizli ağlamıştım. Sanki bütün öğretmenler kadın olurdu. Çocukluk işte...
Önlüklerimiz tek tipti. Zengin-fakir ayrımı hissedilmezdi. Yardım yapılacaksa, maddi durumu uygun olmayan arkadaşlarımıza, kimse bilmeden yapılırdı. Gazeteciler çağrılıp da bu öğrenciler teşhir edilmezdi, kimsenin haberi olmazdı. Yerli Malı Haftası kutlar, ülkemizde üretilmiş şeyleri tüketirdik, güvenirdik.
Kitaplara açlık duyardık adeta. Okumak bir tutkuydu. Öğretmenimiz yaşça büyüktü belki ama, çok iyi bir öğretmendi. İlk görüşte yaşlı ve erkek olduğu için evde gizli gizli ağlamıştım. Sanki bütün öğretmenler kadın olurdu. Çocukluk işte...
Çok güzel şiir okurdu, şairdi. Celal Sahir Muter. Adını İnternet sayfalarında bulamadım. Sunulan onca seçenek arasında adı yer almıyor. Ama ben unutmadım, unutamadım. Şimdi düşünüyorum; İnsana saygılıydı, hümanistti, adildi, demokrattı, öğrenci kayırmazdı. Bunlar bir öğretmen için ne kadar önemli özellikler.
İnkar edemeyiz, okul bize ailelerimizin dışında çok şey verdi; Tasarrufu öğrendik. Kumbaralarımız vardı. Sınıfta Ev-İş dersinde kartondan kumbara yaptığımızı hatırlarım. Her hafta temiz tırnak kontrolü yapılırdı. Saçlarımızı ya iki örgü örer, ya da kulak memesi hizasında kestirirdik. Eğitim sistemi şekilciydi belki ama, güzel ve kalıcı davranışlar kazandık. Hep "iyi insan-iyi yurttaş olmak için çabaladık.
Kalemlerimiz çıt çıt kırılan kalemlerden değil, gerçek kalemlerdi. Çok açmamızı önermezdi öğretmenimiz. Hatta kalem açacağı pek çok kişide yoktu. Kalem küçülürse uzatmak için kalem başlıkları vardı. Ayrıca yazı derslerimiz vardı. Anlatmak istediklerimizi sembolize edecek, kısaltacak emojiler yoktu. Kenar süslerini biz yapardık.
Bilgisayarlar yoktu ki kısa mesajlar olsun. Şimdilerde zamandan kazanalım derken, insanı kaybediyoruz Biz; konuşurduk, yazardık, birbirimizi anlamaya çalışırdık. "En kısa yoldan anlatmak değil, yeterince anlamak" önemliydi.
İşleyen eğitsel kollarımız vardı. Seçimlerimizi biz yapardık. Kitaplık kolundaydım. Sınıf kitaplığımız vardı. Kitaplar, insanlar konusunda seçici olmayı; ilk gençlikte, çocuklukta aileden ve okuldan öğrendik. Herkesin özel yaşamına saygı duyardık. Hangi arkadaşımızın kökeni nereden, babası kim, ne iş yapar, bilmezdik. Sormak ayıp sayılırdı. Ama öğretmenimizin tuttuğu, gelişimlerimizin, psikolojik ve sosyal yapımızın kaydedildiği ruhsal dosyalarımız vardı. Sınıfta herkesin merak ettiği kilitli bir çekmecede dururdu.
23 Nisanlarda renkli krapon kağıdından elbiseler hazırlanırdı. Kağıt olunca yağmurlu bayramlarda çok kötü olurduk. Ama çocuklukta, o dahi güzeldi Eriyen kağıtlar bile coşkumuzu bozamazdı.
İyi ahlaklı olmak önemli idi. Din dersinde (Adı öyleydi o zaman) iyi insan olmak, özellikleriyle vurgulanırdı.
İşleyen eğitsel kollarımız vardı. Seçimlerimizi biz yapardık. Kitaplık kolundaydım. Sınıf kitaplığımız vardı. Kitaplar, insanlar konusunda seçici olmayı; ilk gençlikte, çocuklukta aileden ve okuldan öğrendik. Herkesin özel yaşamına saygı duyardık. Hangi arkadaşımızın kökeni nereden, babası kim, ne iş yapar, bilmezdik. Sormak ayıp sayılırdı. Ama öğretmenimizin tuttuğu, gelişimlerimizin, psikolojik ve sosyal yapımızın kaydedildiği ruhsal dosyalarımız vardı. Sınıfta herkesin merak ettiği kilitli bir çekmecede dururdu.
23 Nisanlarda renkli krapon kağıdından elbiseler hazırlanırdı. Kağıt olunca yağmurlu bayramlarda çok kötü olurduk. Ama çocuklukta, o dahi güzeldi Eriyen kağıtlar bile coşkumuzu bozamazdı.
İyi ahlaklı olmak önemli idi. Din dersinde (Adı öyleydi o zaman) iyi insan olmak, özellikleriyle vurgulanırdı.
Merhametliydik, paylaşımcı, vefalıydık. Ama onurluyduk, kişiliğimizden ödün vermezdik. Anılarımda yer etmiş çok örnek hatırlıyorum.
Öğrencileri arasında ayrım yapmayan, sevgi dolu, çağdaş, görev bilinci içinde, sorumluluğunu bilerek çalışan tüm öğretmenlerimize selam olsun. Tüm günleri aydınlık, huzurlu olsun.
(Yukarıdaki fotoğrafta en önde oturan iki öğrenciden soldaki benim.)
Makbule ABALI-Eğitimci