Bu Blogda Ara

30 Oca 2023

BİR KİTAP TANITIMI: Anılarımla Patronum VEHBİ KOÇ (BCP -Ocak)




Biyografileri seviyorum. Kişileri  daha detaylı tanımayı, daha objektif değerlendirmeyi sağlıyor. Hele yıllar önce okuduğunuz bir biyografiyi yeniden okuduğunuzda değişen fikirlerinizi, yargılarınızı da yeni bir bakışla gözlemliyorsunuz. " Anılarımla Patronum Vehbi Koç " adlı kitabı Koç Grubundan Can Kıraç kaleme almış. Kitabı ilk kez Milliyet Yayınları  arasında 1995 yılında basıldığında okumuş, çok yararlanarak yakınlarıma da önermiştim.  

Koç Topluluğu'nda 41 yıl üst düzeylerde çalışmış olan  Can Kıraç  kitabında sadece Vehbi Koç'un hayat hikayesini anlatmıyor, farklı kişilerle değişik yıllarda yapılmış söyleşilerden alıntılar yaparak ; ülkemiz hakkındaki görüşlerini, önerilerini,  geleceğe yönelik düşüncelerini de dile getiriyordu. Kitapta adeta Türkiye'nin çeşitli dönemlerdeki bir panoraması da çiziliyordu. Türkiye'nin en zengin iş adamının sade, yalın, mütevazı yaşamı, aile hayatı, ekonomi, eğitim, sağlık ve politika hakkındaki  görüşleri...

Kitap hakkındaki ilk yazımı , 2016 yılında Vehbi Koç'un torunu Mustafa Koç'un  ölümü nedeniyle  "Uçun  Kuşlar"  adlı bloğumda "Bir Kitap... İki İnsan." başlığı ile  yazmıştım.  Bu yazım için şuraya bakabilirsiniz. Yıllar nasıl da geçiyor; Kitabı ilk okuyuşumdan bu yana 28 yıl, İlk yazımdan sonra da 7 yıl geçmiş.

Kitabı üçüncü kez okuyuşumdan sonra uzun uzun düşündüm; Kitap güncelliğini hiç kaybetmemiş. Genç -yaşlı, zengin - yoksul, farklı konumlarda, farklı alanlarda herkesin kitaptan alacağı öyle güzel dersler var ki...

Keşke bu kitap bir kaynak olarak üniversitelerimizde, okul kütüphanelerinde incelenseydi, kurumlarda, çeşitli görevlerdeki insanlara hediye edilebilseydi. 390 sayfalık kitapta altını çizerek okuduğum, notlar aldığım pek çok bölüm oldu. 

Doktorların deyişine göre: Vehbi Koç'un zihinsel yaşı bedensel yaşından 30 yıl daha gençti. İlkokulu birincilikle bitirmiş, ortaokulda da çok başarılıymış. Ancak ticaret yapmaya karar vermiş. Bir bakkal dükkanıyla işe başlamış. 24 yaşında teyzesinin kızı Sadberk Hanım ile evleniyor. Bir erkek, 3 kız çocuğu var. (Rahmi Koç, Semahat Arsel, Sevgi Gönül, Suna Kıraç.) 

Kitaptan Alıntılar....

Vehbi Koç'un karar alma metodu Harvard'da öğretilenin aynıdır: 

Bir konuda karar verilecekse önce ilgililere bir çalışma yaptırır, rapor hazırlatır. Sonra konuyu bilenlerle bir toplantı yapar, hazırlanan rapor beraberce tartışılır, herkesin görüşü ortaya çıkar. Vehbi Bey , tüm görüşler söylendikten sonra kendi görüşünü açıklar ve "Benim görüşüm budur. Siz ekseriyet olarak nasıl düşünüyorsanız öyle karar verin." der. Ben Vehbi Bey'in kendi kararını empoze ettiğine hiç şahit olmadım. (Koç Holding Planlama Başkanı Necati Arıkan.) 

"Koç'un iş hayatı hiç duraklamadan, iniş yapmadan, önemli bir başarısızlığa uğramadan, tehlikeye düşmeden daima yükselmiştir. Bir fiyaskosu olmadığı gibi skandalı da yoktur. Yirminci yüzyıl Türkiye'sinde, başka hiç kimse onun kadar uzun süre 1 numaralı işadamı olmayı sürdürememiş, onun kadar değişik alanlarda büyük şirketler kurmamış, onun kadar vergi ödememiş, onu kadar yaygın hayır faaliyetinde bulunmamıştır. " Talat Sait Halman

"Vehbi Bey'in özellikleri çok ilginçtir. Onun değişmeyen kişiliğinde "lider" bir işadamında bulunması gereken bütün nitelikler vardır... Düşünce yapısı çok sağlamdır. Gözlem, analiz ve sentez yeteneği insanı hayrete düşürecek kadar muntazam çalışır. Dikkati ve algılaması olağanüstüdür. Öğrenme azmi ve araştırmacılık merakı sınırsızdır. Vehbi Bey, her zaman hepimizden daha çok yeniliğe açık olmuştur. .. Can Kıraç

Vehbi Koç "insan" konusu açıldığı zaman , bütün hayatı boyunca insana değer verdiğini vurgular ve " en büyük müesseseyi birkaç yılda kurabilirsiniz, fakat on beş yirmi yıl geçmeden mükemmel bir insan yetiştiremezsiniz." inancını her vesileyle  belirtmeye çalışırdı. 

" Bu güzel memleketin, bu asil milletin bugünkü zorluklar ile karşılaşmasının en büyük sorumlusu, parti ve rey politikalarını her şeyin üstünde tutan siyasetçilerimizin ekonomiyle ilgili olarak aldıkları yanlış kararlardır." Vehbi Koç- 1978

"Ben, ömrünü iş hayatında geçirmiş, memleketin geleceğinden başka kaygısı bulunmayan bir işadamı olarak hem şahsım hem de sizler adına, milletimizin temsilcisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerini, milletin bütünlüğünü koruyacak ve hür demokratik parlamenter rejimin devamını sağlayacak güçlü bir hükümetin kurulmasını sağlamaları için birleşmeye çağırıyorum." Vehbi Koç 

 İsmet Paşa evliliğinin ellinci yılında : "Eşim Mevhibe Hanımefendi ile evliliğimizin elli yılı boyunca çok mutlu yaşadım. Bu seneler zarfında ben sinirlendiğim zaman Mevhibe Hanımefendi, o sinirlendiği zaman da ben susmayı bildik. Mutluluğumuzun sırrı buradadır." demişti. "Ben de evlilik hayatımda bu prensibe uymuş ve mutlu olmuştum." Vehbi Koç.

Vehbi Koç insan ilişkilerinde " dinlemenin konuşmaktan daha önemli olduğunu bilen ve bunu ısrarla arkadaşlarına da telkin eden nadir işadamlarındandır. Ona göre insanlar önce "anlamaya" çalışmalı, sonra kendilerinin "anlaşılmasını" beklemelidirler."

"Sanayinin ülkeme yerleşmesine ve gelişmesine öncülük yaptım. Kurumlaşma yolunu açtım, Anonim şirket ve holding dönemini başlattım. Halka açık şirketler kurdum. Vergilerin açıklanmasını teşvik ettim. Türk Eğitim Vakfı, Vehbi Koç Vakfı, Türkiye Aile Sağlığı ve Planlaması Vakfı, ilk Talebe Yurdu gibi sosyal yardım ve faaliyetleri kurumsallaştırdım."

Vehbi Koç 1984 yılında Anadolu Üniversitesi Senatosu'nun "Fahri İşletme Doktoru" unvanını,1991 yılında Ortadoğu Teknik Üniversitesi, 1993 yılında da Erzurum Atatürk Üniversitesi "Onursal Doktorluk" unvanını almış. 1988 yılında Boğaziçi Üniversitesi öğrencileri tarafından "Yılın En Başarılı İşadamı" seçilmiş.

Emin Çölaşan bir söyleşisinde soruyor: "Bu kadar büyük bir işadamısınız. Bu düzeye hep dürüst yollardan mı geldiniz? Yoksa arada sırada vergi kaçırdığınız falan oldu mu? " -"Sizi şerefimle temin ederim ki hiç vergi kaçırmadım. Bu memleketin huzur içinde ilerleyebilmesi için işadamlarının vergilerini tam vermesi taraftarıyım. "

1980'li yıllarda "Koç Özel Lisesi", 1990'lı yıllarda "Koç Üniversitesi" açılıyor. "Bir dünya insanının nüvesini oluşturmak, tohumlarını atmak istiyoruz" diyor Rahmi Koç. Koç Üniversitesi açılırken Rektör Prof. Seha Tiniç "Amacımız, yüksek eğitimi en geniş anlamıyla gerçekleştiren, öğrencilerin bilgisel ve kişisel gelişmelerini sağlayabilen bir eğitim ortamı yaratmaktır. Bunu yaparken, Büyük Atatürk'ün devrimlerine ve ilkelerine sadık, kendi sahalarında en yeni bilgilerle donatılmış, genel kültür sahibi, özgür ve stratejik düşünebilen, yaratıcı, Türkçe ve İngilizce dillerine iyice hakim, liderlik vasıfları yetişmiş gençler yetiştirmeyi amaçlıyoruz" diyordu.

Vehbi Koç'un, oğlu Rahmi Koç'un üç çocuğu, yani torunları Mustafa, Ömer ve Ali için belirlediği program şöyledir: "Çocuklar tahsillerini tamamladılar. Hangi şirketlerde vazife alırlarsa alsınlar, Rahmi Koç'un çocukları gibi değil, diğer çalışanlar gibi disipline büyük bir dikkatle uymalıdırlar. Rahmi Koç'un çocukları oldukları için, amirlerin onlara ayrı muamele yapmaları önlenmelidir. Çalışmaları hakkında vicdanlarına uyarak not vermeleri sağlanmalıdır. Aksi takdirde bu çocukların iyi yetişmelerine imkan yoktur. Kabiliyetli olanlar çalışırlar ve o nispette yükselirler."

Gazeteci yazar Emin Çölaşan şöyle söylüyor: "Vehbi Koç'a duyduğum büyük bir saygı var! Nedeni de ülkemizin hemen hemen ilk sanayicisi olması. Binlerce insana ekmek kapısı açan Koç'a bu nedenle saygı duyuyorum. Ancak kendisine en büyük saygıyı başka bir konuda duyuyorum... Büyük paralar kazanmış olmasına rağmen şımarmamış bir insan. Hep mazbut bir aile yaşamı olmuş. Evine ve çoluk çocuğuna bağlı yaşamayı yeğlemiş. Adı dedikodulara, skandallara karışmamış." 

Dışişleri eski bakanı merhum İhsan Sabri Çağlayangil kıdemli dostu Vehbi Koç'u şöyle tanımlıyor: "Vehbi Koç bir kişi değildir, müessesedir... Kitap değildir, okuldur... Vehbi Bey'i anlamak için dinlemek elvermez, onu yaşamak lazımdır..."


Tüm aile bireylerinin "Vehbi Bey" diye hitap ettikleri babası hakkında oğlu Rahmi Koç şöyle diyor: "Vehbi Bey eskilerin deyimi ile 'nev'i şahsına münhasır'  bir kişiliğe sahiptir."


Not: Her okuyuşta yeni şeyler öğrendiğim bir kitap, "Anılarımla Patronum Vehbi Koç"  "Blogları Canlandırma Projesi- Ocak Ayı" kapsamında iyi ki okumak için bu kitabı seçmişim. 

Teşekkürler Can Kıraç.

Sn. Vehbi KOÇ Beyefendi, ülkemize hizmetleriyle, mütevazı kişiliği, tutum ve davranışlarıyla  hiç unutulmayacak. Saygıyla, rahmetle, özlemle anıyoruz. 

Makbule Abalı 

30 Ocak 2023, Urla






 

26 Oca 2023

KUŞLAR VE ÇOCUKLAR...

 


Kuşlar ve çocuklar;

Nasıl da severler birbirlerini

Ve ne çok benzerler birbirlerine...

Aydınlık bir güne uyanır kuşlar;

Kuş sesleri yayılır ovalara

Oyunlarda, şarkılarda çocuklar...

Kuş beyinli, çocuk akıllı dense de

İnanmayın siz onlara.

Akşam olunca;

Kuşlar yuvalarına gider,

Çocuklar evlerine 

Sevgi, güven, ilgi ararlar

Dünyanın en saf, en masum 

canlılarıdır onlar.

Kuşlar da insanca konuşur bazen,

Sevgi dili bir başkadır;

Sessiz, sedasız, etkili 

Konuşmayan hayvanlar bile anlar

Sevgi dilinden...


Makbule Abalı

26 Ocak 2023 Urla





21 Oca 2023

GÜZEL GÜNLERE- YILLARA- BİR DOĞUM GÜNÜ

 


Yıllar birbiri ardınca akıp giderken bazı günler kişiye özeldir. İçeriği ne kadar yüklüdür bazı günlerin. Bir doğum günü bazen ne çok şey anlatır insana. Anılar birikmiştir; günler. aylar, yılları içine alan.

Kimi günler yüreğimizde izler bırakır, kimi günler belleklerde kayıt yeniler, hiç silinmez. Bazı günler anlatılsa sözler yetersiz kalır, bazen kağıtlar, defterler dolar. 

Kimi insan hep biriktirir bir şeyleri; yüreğinde, beyninde, kutularda, dolaplarda, çekmecelerde. Anı toplayıcı gidince bir gün, kim sahip çıkar geride kalanlara...? Yılların yaşanmışlığı, emeği, birikimi vardır o toplayıcılarda.  Çiçekler kurumuştur, yazılar siliktir, hatta belki fotoğraflar, kağıtlar bile sararmıştır ama "insan"  çıkar o kapalı kutulardan...

Gerçek insan yüzü, vefası, emeği, sevgisi çıkar. İnsan kokusu bile sinmiştir bazen. Bulunca mutlu olur, yeniden yaşarsınız anıları.  Çocuklar anne babanın kişiliğinden izler taşıyorlar. Adetler, gelenekler belki biraz değişime uğrayarak onlarda da sürüyor. Çok para harcamadan alınmış bir küçük defter, bir kalem, el becerisiyle yapılmış  bir obje neler taşıyor yıllar sonrasına...

Bugün bir doğum günü kutlamasına hazırlanırken yıllar öncesinden yazılmış bir not buldum; "Yakutları, pırlantaları ve Acem taşları olmayan bir kadın tanıyorum. Işıltılı onlarca taşı olmayan o kadının mücevher kutusu da yok. Harfleri, renkleri ve tatları var ama. Ve onları koyduğu  çekmeceleri,  dantelden ruhunda...

Harflerden sözcükler, renklerden resimler, tatlardan kekler yapıp yorulmadan, usanmadan dağıtır ormanında yaşayanlara... Herkes okur, görür, tadar da yapılanları, hepsi sindiremez künyeye hızla nüfuz eden onca alamet-i farikayı. Sindirip içselleştirenlerin  yüzüne usulca yayılan şölen kırmızısı onun yüzünde evvelden beri vardır zaten.  

Bu kutu o kadının içindeki çekmecelere sığmayıp taşan ama bu defa da kendi için hazırlayacağı harfler, renkler ve tatlar adına hazırlanmıştır. Kendi kendini beslemek adına bir "zihin kileri" -eskileri boşalttıkça dolacak bir oda. Kendine ait bir oda...

Onu seven bir orman sakini... Sezgi Abalı

Mersin."

Çok teşekkür ederim sevgili Sezgi. Bugün 20 Ocak 2023. Artık  İzmir- Urla'dayız. Yıllar nasıl da akıp geçmiş.  Doğum Günün kutlu olsun canım. Sevgili eşin ve güzel çocuklarınla nice sağlıklı, mutlu, güzel yıllara...

Annen Makbule Abalı

20 Ocak 2023 Urla



15 Oca 2023

NAZIM HİKMET'İ ANMAK...

 


YAŞAMAYA DAİR

Yaşamak şakaya gelmez,

büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın

bir sincap gibi mesela,

yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,

yani,  bütün işin gücün yaşamak olacak.

Yaşamayı ciddiye alacaksın,

yani, o derecede, öylesine ki,

mesela,  kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,

yahut, kocaman gözlüklerin,

beyaz gömleğinle bir laboratuvarda 

insanlar için ölebileceksin,

hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,

hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,

hem de en güzel, en gerçek şeyin

yaşamak olduğunu bildiğin halde.

Yani öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,

yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin,

hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,

ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,

yaşamak,  yani ağır bastığından.

Nazım HİKMET

D: 17 Ocak 1902 






,

13 Oca 2023

BİR KIŞ GÜNÜ...





Soğuk bir kış günüydü;

İnsanın içini titreten bir soğuk,

Hava bulutlu

Geceden çiy düşmüş çiçeklere, 

Yüzler asık, gözler donuk

Güneş hiç çıkmamış yuvasından...

Yeni bir gün başlıyor;

Sabah mahmurluğu yüzlerde,

Ağır bir yük omuzlarda 

Bir gün daha yaşanacak.

Çocuklar okul yolunda,

İnsanlar yaşam derdinde

Bulutlar kümelenmiş gökyüzünde,

Her şey bir sis perdesinin ardında...

Çöpleri topluyor bir çocuk,

Dünya kirlerinden arınıyor sanki.

Yeni yılın ilk ayında 

Bir gün daha bitip 

Yeni bir gün başlıyor;

Ama umutlar eski,

Beklentiler silik.

Çocuk sesleri geliyor

Ta uzaklardan...


Makbule Abalı

13 Ocak 2023






9 Oca 2023

CEMAL SÜREYA' YI ANMAK...


 Öyle uzaktan seviyorum seni

Kırmadan

Dökmeden

Parçalamadan

Üzmeden

Ağlatmadan

Uzaktan seviyorum seni 

Öyle uzaktan seviyorum seni;

Sana söylemek istediğim her kelimeyi

Dilimde parçalayarak seviyorum

Damla damla dökülürken kelimelerim

Masum beyaz bir kağıtta seviyorum.

Cemal SÜREYA


SÖZLERİ:

* Bir çiçek duruyordu, orda bir yerde, bir yanlışı düzeltircesine açmış.


*Sen; aklım ve kalbim arasında kalan, en güzel çaresizliğimsin.


*Kim demiş aşk uğruna ölmek zor?

Uğruna ölünecek aşk bulmak zor.


*Boğazıma takıldı sevdan . 3 kere sırtıma vur helal de.

Alışık değilim harama ondan olacak herhalde.


* Her gece onu düşünmekten saatim ilerlemez oldu. 

Kim sorsa saat kaç diye, cevabım hep aynı; Ona doğru.


* Özlemek, ölmekten sadece iki harf fazla be çocuk.


Cemal SÜREYA

D: 1931  Ö: 9 Ocak 1990

                            






3 Oca 2023

KENDİMİZİ SEVMEK GEREKLİ Mİ ? ( AĞAÇ EV SOHBETLERİ-176 )


Her hafta Pazartesi Günleri yayınlanan Ağaç Ev Sohbetleri'nin  bu haftaki konusunu sevgili Deeptone Arkadaşımız  belirlemiş:

"Kendimizi sevmek gerekli mi?"

Öylesine kapsamlı bir soru ki, çok farklı görüş ve düşüncelerin ortaya çıkması son derece doğal. Sevmek en önemli duygularımızdan biri. İçinde ne çok şey barındırıyor; Hayranlık, beğeni, yoğun duygulanma, hoşgörü, merhamet, vefa, benimseme, empati, kıskançlık, imrenme...

Pek çok şeye sevgi duyabiliyoruz; İnsana, doğaya, hayvanlara, çiçeklere, bitkilere, güzel sanatlara, spora, güzel ahlaka, iyi huylu insanlara, çocuklara, yaşlılara ve tabii kendimize.

 "Kendimizi sevmek" deyince bencillik, narsist olmak  ya da egonun üst düzeyde olması gelmiyor aklıma. Kendine öz saygı duymak, kişilik ve karakter sahibi olmak, değerlerinin, yeteneklerinin bilincinde olmak, seçimlerini iyi yapmak, bulunduğu ortama uyum sağlamak , beden-ruh ve akıl sağlığını korumak , yaşama anlam katmaya çalışmak geliyor aklıma. 

Özgür iradesiyle düşünebilen, ekonomik özgürlüğüne kavuşmuş, ayaklarının üstünde durabilen, olabildiğince kin, nefret, öfke, saldırganlık gibi olumsuzluklardan kendini koruyabilmiş insan elbette kendini seven, kendini yenileyebilen, değişime açık özgür ve çağdaş insandır. 

Kendini sevmek; insan olabilmek, her şeye rağmen umudunu, değerlerini kaybetmemeye özen göstermektir. Kendini sevmezse başka sevgilere yer bulamaz ki insan, güç bulamaz, zaman ayıramaz.

Yunus Emre yüzyıllar ötesinden ne güzel seslenir; "Beni bende demen, bir ben vardır bende, benden içeri."