Bu Blogda Ara

25 May 2019

KARANLIKTAN AYDINLIĞA...


Önce kapkaranlıktı gece,
Sonra mehtap aydınlattı gökyüzünü.
Gecenin titrek ışıkları 
Buluştu sabahın ilk ışıklarıyla;
Fısıldaştılar, konuştular bir süre,
Evlerde ışıklar kapandı birer ikişer
Gün başlamaya hazırlandı;
Gecenin keskin kokuları azaldı,
Yasemin, hanımeli, reyhan.
Kokular renklerle yer değiştirdi;
Altın sarısı, limon sarısı, pembe,turuncu,
Sarının bütün tonları güneşle buluştular.
Gecenin tiz sesleri,
Sabahın pes sesleriyle birleşti...
Gün alacakaranlık bir tonda başladı.
Renkler, kokular, sesler
Hayatın akışına karıştı.
Alacakaranlık gecenin gizemi
Gökyüzünün ışıklarıyla yer değiştirdi.
Mehtap terk ederken gökyüzünü,
Mavinin en güzel tonları aldı onun yerini.
Karanlık yerini aydınlığa bıraktı...

Makbule ABALI




14 May 2019

ARMAĞAN...


Hediye vermek de, almak da bir sanattır, inceliktir diye düşünenlerdenim. Yollarına gül döktüğünüz bir insan, o güllerin üstüne basarak bir tekini bile elini almadan gelip geçiyorsa güller bile kırılır bu duruma. (Abartılı bir örnek tabii.)

Bir papatyaya anlamlı bir not iliştirirsiniz, papatya karşısındaki insana adeta kan verir, can tazeler. Bir küçük çocuğun yaptığı bir resim, yaşamın aynası gibidir. O kağıda ne çizildiğinden çok ne anlatılmak istendiği önemlidir. En ucuz malzemeyle en paha biçilmez hediye ortaya çıkmıştır.

Bir gün ansızın kapı çalınır, kargo gelmiştir; Hiç ummadığınız bir anda, beklemediğiniz bir armağanla.
El emeği , göz nuru, emek harcanarak size özel yapılmış doğal bir armağan. Ya da sevdiğiniz bir şiir kitabı.Mutluluk... yanıbaşınızdadır. İçiniz coşkuyla dolar. Sonsuz teşekkürler sevgili Ayşen, sevgili Leman Öğretmenim.

Bazen yürekten yazılmış ya da söylenmiş birkaç cümle , bir resim yıllarca saklamaya değmez mi ? Bir kutuda, bir kitap arasında, bir çerçevenin içinde. Gerçek yeri gönlünüzde... Yaşama anlam katan, onu değerli kılan, güzelleştiren her şeyi seviyorum. Hayat, onlarla çok daha güzel...

Makbule ABALI

12 May 2019

ÖZEL BİR GÜN...


Bazen düşünürüm;Farklı yaşamlar, farklı coğrafyalar, farklı iklimler, farklı sorun ve beklentiler insanları da farklı kılıyor. Bu konuda sadece insan gözlemleri değil, fotoğraflar da ne çok şey anlatır kişiye. "Fotoğraf okur yazarlığı" insan kişilikleri açısından, insan tanıma bakımından cazip geliyor bana. 

Anne-çocuk fotoğraflarına baktığımızda ya koruyuculuk ya da yoğun bir sevgi-şefkat gözlüyoruz.Ve genellikle çocukların aldıkları uyku veya davranış pozisyonları (bazen cenin pozisyonu) sonradan da devam ediyor. Adeta alışkanlık gibi. Bazen dizlerini karnına çekerek uyuması ya da iki el birleştirilmiş, kendini korumaya almış gibi... 

ANNE; Bu sözcüğün hakkını veren, davranışlarında ve düşüncelerinde bilinçle kullanan, anne olmasa bile tüm çocuklara "anne gibi" davranan, yüreği sevgi, ilgi, özenle yüklenmiş tüm anneleri, anne adaylarını saygıyla, sevgiyle anıyorum. İyi ki varsınız. 

Annelerini kaybetmiş tüm dost ve arkadaşlarımın acısını paylaşıyor, sabır ve başsağlığı diliyorum. Anıları yaşatabilenlere ne mutlu. 
Yitirdiklerimize; Yokluğunuz bile varlığımıza değer katıyor, bizi "biz" kılıyor. Emeklerinize sonsuz teşekkürlerimizle...

Makbule ABALI .



10 May 2019

ESKİ RAMAZANLAR MİMİ







Blog dünyasında bu yıl sanki mim'ler çoğaldı. Belki bir gün ben de düşündürücü sorularla bir mim hazırlamayı düşünürüm. Bu kez sevgili İstiridye Avcısı arkadaşımız güzel bir mim hazırlamış. Mim'ler "beyin jimnastiği" gibi oluyor diye düşünüyorum. Sorular üzerinde düşünmek iyi geliyor insana...


1- Ramazanı bir hediye paketine benzetirsek , sizin için nasıl bir paket olurdu , içinde sizin için neler olurdu?

"Hediye" deyince çok farklı şeyler algılıyorum: Hayatım boyunca bir hediye verirken de, alırken de hep bir anlamı olsun istedim. Görkemli, pahalı hediyeler değil, Hayatı kolaylaştıran, bir işlevi olan, insanca düşüncelerle verilen , sunulan şeyler. 
Güzel hayaller kurmanın hepimize iyi geldiğine inanıyorum. 
Ramazan paketine vefa, sadakat, güleryüz, incelik, saygı, dostluk ve kucaklar dolusu sevgi katılabilseydi keşke. Birkaç paket makarna, birkaç kilo pirinç, mercimek, un, tuz, yağ kaç hafta karın doyurur bilemem ama o hediye kolilerinin yerine hiç olmazsa Ramazanda davranışlarımızı değiştirebilsek. Belki kimilerinde kalıcı hale dönüşür...

2- Ramazan ile ilgili en net anınız hangisidir ? Size kazandırdığı hislerle birlikte anlatır mısınız?

Mutfakla ilgili her şey benim için caziptir. Sofra düzeni, farklı yemekler hazırlamak, değişik tarifler denemek... Çocukken de gençlikte de, sonrasında da alışkanlıklar çok değişime uğramıyor. Sofraya önce kahvaltılıklar konurdu, ramazana özgü pideyi biz çocuklar çok severdik. Pek gezmeye götürülen çocuklar değildik ama annemle birlikte katıldığım, hiç unutamadığım dillere destan bir sofra hatırlıyorum; "Zekeriya Sofrası." Her çeşitten farklı tatlarla 41 çeşit yiyecek. Bilenler bilir, en basit yemekler bile olsa bir sofra şöleni gibidir. Göz görgüsü gibiydi.Hala aynı canlılığıyla gözümün önündedir.

3- Çocukluğunuzdaki Ramazan ve şimdi yaşadığınız Ramazan arasındaki en belirgin farklar nelerdir?

Yıllar bizlere, hayatımıza çok şey katıyor ya da çok şey kaybettiriyor. O zamanların en belirgin özelliği "paylaşım" idi. Ramazan bereketliydi, pişirdiğiniz yemekten bir tabak da mutlaka komşuya gönderilirdi. O tabak da boş gelmez, mutlaka dolu dönerdi. Çocuklar komşuda pişen farklı tatları nasıl da severler bilirsiniz. Yöresel yemekler bir başka olurdu. 
Sonraki yıllarda Tip2 diyabet çıkınca eskisi, gibi muntazam oruç tutamaz oldum. Toplumdaki değişimleri, insan ayrımlarını,  suçlamaları duydukça, gözledikçe "Geçmiş zaman olur ki, hayali cihan değer." diyorum.  O yıllarda şimdiki gibi şatafatlı sofralar değil, insan ilişkileri önemliydi.Yoksulluk ayıp değildi, yalan, riya, gösteriş, insan küçümseme, alay yadırganırdı.

Ben bu yıllarda bile dışarıda açık alanda dondurma ya da yiyecek yiyemem. Belki alamaz, canı çeker diye düşünürüm.Oruçlunun yanında çay içemez, yemek yiyemezdik. Evde bulunmayan , o anda ihtiyaç olan bir limon, bir yumurta komşudan ödünç istenirdi. Geri almazlardı tabii.
Sanırım eski ile yeni Ramazanlar arasındaki en büyük fark ;
madde ve insan ayrımı. Zekat- Fitre ödenmesiyle her şey biter sanılıyor. Oysa bir yoksulun evinde birlikte içilen bir tas çorba, gönül almadır, hatır saymadır, insan olmanın tadına varmadır. Yardımlar neden bir medya ordusunun önünde ilan edercesine yapılır? Ekmekler neden kamyonlardan atılarak, karmaşa yaratılarak verilir? İnsan harcayarak paye kazanılmaz, çok şey kaybedilir , ah keşke bilebilsek...


Mim'i doldurarak paylaşmak isteyen arkadaşlarıma sonsuz teşekkürler. Esenlikler diliyorum.

Makbule ABALI.


7 May 2019

YAŞARKEN DÜŞÜNCELER...



Yaşamdan kısa bir kesit alınsa; Bir saat, bir dakika, ya da kısa bir an belki de. Kim bilir...? İçine ne çok şey sığdırır hayat. Yaşamın içinde bir anılar zincirine ekler belki. Yaşamdan silik bir alıntı belki de. Kim bilir...?

Sonunda hepsi anılar kutusunda saklanacaktır; günlerce, aylarca belki de yıllarca... Gün gelir kutu açılır, gökkuşağı renklerinde. Ya da daha silik, daha renksiz haliyle. Ak'la kara gibi; İnsan'a özgü, insan'a has... 

Anıları renklendirmek de insanca değil mi? Dünyaya renk katmak; gökyüzünü maviye, güneşi sarıya boyamak, yemyeşil çimenlerin arasında çiçekleri rengarenk yapmak gibi... Çocuklar, yetişkinler, herkes için daha güzel, daha yaşanabilir bir dünyaya ulaşmak gibi... 

Makbule ABALI


2 May 2019

ÇOCUK İŞÇİ



Kentin kenar mahallelerinden birinde;
Yıkık dökük bir apartmanın bodrum katı,
Zeminin beş basamak altı,
Havasız, loş, nemli,
Malzemeler ortada;
Kösele, makas, çekiç, yapıştırıcı.
10 yaşında bir çocuk,
Boyu kısa, bedeni çelimsiz,
Elleri henüz küçük, güçsüz,
Tırnaklar simsiyah, 
Eller soğuk yanığı...
Kösele sert, eller küçük, makas kesmez,
Ellermorarır.
Okul çok uzaklarda,
Ev daha da uzak,
Kim hatırlar ki onları...?
Yevmiye 10 çörek parası var-yok,
Belki de 3 Ramazan pidesi.
Bugün nedir, habersiz
Bildiği, sadece yeni ayın ilk günü.
Parası yeter miydi bu ay?
Vitrindeki beyaz spor ayakkabıya?
Yetmedi...
Bodrum katı hayalleri
Alt katta kalakaldı.
Hayat tüm hızıyla devam etti yukarılarda.
Sesler, çığlıklar birbirine karıştı,
Dünyanın karmaşasında...
O gün İşçi Bayramıydı.

Makbule ABALI

1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü kutlu olsun.