Bu Blogda Ara

30 Kas 2022

NE ÇOKTULAR, O KADAR ÇOCUKTULAR...

 Bugün kitaplığı yerleştirirken uzun zamandır aradığım bir kitabı buldum. Ünlü gazeteci, fotoğrafçı, şair Tayfun Talipoğlu'nun çocuklarla ilgili şiir ve fotoğraflarıyla bütünleşmiş harika bir kitap. Alınıp, geri dönmeyen kitaplarımdan biri gibi düşünüyordum Bulunca nasıl mutlu oldum. 

54 yaşında üçüncü kalp krizi sonucunda hayata gözlerini kapamış, yaptığı programlarla "Bam telimizi titreten " ülkemizin çok uzak köşelerine "Yol Hikayeleri"  yazan, üstün nitelikleriyle bir duygu insanı. Unesco Türkiye İyi Niyet Elçisi. 

Doğum ya da ölüm yıl dönümü değil bugün. Ancak her gün, yitirdiğimiz o güzel insanları anmaya bir vesile değil midir? Kitabından şiir ve fotoğraflarla saygıyla anıyorum.

 M. Abalı

**********

Hiç göze gelmediler,

Gözdesi de olmadılar kimsenin,

Kimse farkına varmadı

yalansız gözlerinin,

Göz göz olduğunu yüreklerinin,

Hiç anlamadılar...

Oysa ne çoktular...

Ne kadar çocuktular...

Tayfun Talipoğlu 

***********

Bazen konuşamaz,

ama susamazsın !

Sorsan da söylemez,

gözüne düşer yanıtı...

Adamsan, anlarsın !

Tayfun Talipoğlu

**********

Kuşak kuşak,

Aynı yolda direndik,

Yitip gitmedik...

Tahta kayıklarımız,

topraktan fincanımız,

telden çemberimiz,

ve de topacımız,

tepe tepe çevirdiğimiz,

bizimdi...

Sınırlıydı düşlerimiz;

lakin, büyüktü

sevdalarımız...

Tayfun Talipoğlu 

**********

Hiç yitirmiş gibi 

durmaz zamanı

Kimse de bilmez

ne sakladığını.

Yoldur da gönüle,

Kimse bilmez.

Yürekten bakarsan

anlarsın!

Tayfun Talipoğlu





28 Kas 2022

DÜNYAYI HAYVANLARLA PAYLAŞMAK...

 * Günler boyu uğraşarak toprak yığdı karınca. Bir kaba güç ezdi geçti emeğini, yerle bir etti. Kahrından kahroldu karınca.

* Kelebek rengarenk çiçeklere kanatlandı bir bahar günü. Günlerce değil, sadece bir gün yaşayabildi. Şiddetli yağmura yenik düştü. 

*Küçük bir kara balıktı bir masal kahramanı gibi. Bir büyük balığa yem oldu bir gün. Denizlerdeki yolculuğu sona erdi.

* Bir serçe gibi ürkek, bir serçe gibi kırılgan dolaştı kış bahçelerinde. Tam dalına konacağı bir ağaç bulmuştu, sapanla vurdular.

*Leylekler gibi göçebe, bir diyardan bir diyara uçtu, bacadan bacaya kondu. Bir gün sıcak bir ülkeye göç ederken açamadı kanatlarını, çırpınarak can verdi. 

* Bir at gibi vefakar, sadık bir dostu olsun isterdi. Çok sevdiği atı bir gün sakatlandı, vurmadılar ama yılkı atlarının arasında kayboldu gitti...

* Trafik kazasında ölen sahibini kaza yerinde günlerce, aylarca bekledi. Vefalı bir insan gibi sevdalısını bekleyen bir köpekti...

* Bir kedi gibi munis, bir kedi gibi sokulgandı. Ama öfkelendiğinde yabani bir kedi gibi tırnaklarını geçirirdi. Bir gün yavrularının gözü önünde canına kıydılar, kurtarılamadı...

* Ceylan gözlü bir kız, ceylanların su içtiği göle soktu yavaşça ayaklarını. Bir kuğu kadar zarif, bir kuğu kadar asildi. Huzur buldu ormanda, ağaçların arasında...


Makbule Abalı

27 Kasım 2022



24 Kas 2022

BİR ÖĞRETMENİN ANI DEFTERİNDEN...

Bir meslekten emekli olduğunuzda kendinizi düşünmeye, sorgulamaya da çok zamanınız oluyor. Kendinizle baş başa kaldığınızda geçmişteki siz, bazen şefkatle sesleniyor, bazen hesap soruyor, sorguluyor. Neden, nasıl, nerede, keşke, iyi ki... Hepsi birbirine karışıyor. 

Sanırım geri bildirimlerin en kolay gerçekleştirildiği alan öğretmenlik. Çünkü malzemeniz; ruhsal, bedensel, sosyal yapısıyla insan. Çok yönlü değerlendirme imkanınız var. Sonuçlar tanıklarıyla çoğu kez yanınızda, yakınınızda. Gözleme imkanımız var. 

Unutulmuş ya da hatırlanmak istenmeyen öğretmenlerden misiniz? Yoksa telefon açan, mektup yazan, görünce mutlu olan, yıllar geçse de duygularını dile getiren öğrencileriniz hala var mı çevrenizde? Neden, niçin, nasıl soruları belleklerde karmakarışık kalabilir. Bilinç altındaki çocuk hataları kolay unutmuyor, affetmiyor. Bazen bir korku, bir öfke, nefret ya da tam tersi hayranlık, empati, saygı, sevgi,ne ararsanız. 

Kişiye göre, zamana, ortama  göre, kişiliğin şekillenmesinde rol oynuyor öğretmen. Gelecekte bazen sakin bir limanda güvencede bir insan, bazen hala içindeki fırtınalarla mücadele eden bir insan... Bireylerin yaşantısında eğiticilerin, öğretmenlerin rolü öyle büyük ki.

Meslek yaşantımda öğretmen yetiştiren bir kurumdaki yedi yıllık görev süremin bende çok güzel anıları vardır. Belki her meslekte güven, işini benimseme önemli ama öğretmenlikte içinizde sevgi tohumları yeşermediyse hem kendiniz mutsuz olursunuz hem de öğrencileriniz mutsuz ve karamsar olurlar. 

Zafer Eryılmaz, Burdur  Eğitim Fakültesi'nden eski bir öğrencim. Yıllar sonra telefonda bir mesajla bildik bir yüzle, adla karşılaşmak ne büyük bir mutluluk. Ve bir gün bir sürpriz:"Hocam öğrencilerimi sizinle tanıştırmak istiyorum, görüntülü bir görüşme yapabilir miyiz?" Gripten bir haftadır hastayım, sesim kısılmış ama hayır denebilir mi? Saat kararlaştırıyoruz, görüntüsüz bir görüşme gerçekleştiriyoruz.

Bir zamanların iyi bir öğrencisi çok iyi bir öğretmen olmuş; Çocukların konuşmalarından belli. "Geriye Kalan" adlı kitabımı okumuşlar, incelemişler, öğrencilerden  kimi kitaptan bir paragraf okudu, kimi bir şiir ya da bir söz. Gözleri ışıl ışıl parlayan güzel çocuklar. Öğretmenlerinin öğretmenini nasıl mutlu ettiler. Ta yüreğime dokundular sanki. Gözyaşları da eşlik etti bu güzel buluşmaya. Isparta Doğa Koleji 4- B Sınıfından  telefonla evimize, yuvamıza umut, mutluluk, sevgi, coşku yolladılar kucaklar dolusu.

Sadece bir gün değil, güzel rastlantılarla her gün Öğretmenler Günü olabiliyor. 
Sevgili Çocuklar; O gün hassasiyetle yaşaran gözlerimi  belki görmediniz, sessiz alkışlarımı belki duymadınız ama sizleri nasıl içtenlikle kucaklamak istediğimi bilin istiyorum. Gönül dolusu sevgilerimi iletirken gelecek yaşamlarınızda başarılar diliyorum.

Makbule Abalı
24 Kasım 2022




22 Kas 2022

ÇOCUKLARIN DÜNYASI


 Çocuklar anlar birbirini;

Çocuk diliyle, çocukça, safça

Çocuk kalbiyle, çocuk gözüyle

Bazen beden diliyle, sessizce, işaretle...

Ama her zaman dostça, kardeşçe, insanca,

Kırmadan, incitmeden,

Kırılmadan, gücenmeden. 

Çocuklar anlar birbirini;

Dövüşmeden, savaşmadan,

Yaralamadan, berelenmeden

Çarpışmadan, vuruşmadan

Kansız, bıçaksız, silahsız.

Kızsa bile az sonra barışır,

Art niyetsiz öpüşüp kucaklaşır.

Mal mülk davası olmaz, 

Paraya gereksinim duymaz.

Elindekini avucundakini paylaşır

Yanı başındakiyle, en sevdiğiyle...

Kuşlar, balıklar, böcekler, kelebeklerle konuşur,

Çiçekler, ağaçlar, hayvanlarla tanışır, selamlaşır

Dünyanın bütün dilleriyle,

Ya da kendi dilinde, kuş diliyle...

Yüreği kuşlar gibi hafif,

Dertsız, tasasız, kuşlar gibi özgür.

Elinde uçurtması, sek sek taşları, bazen bez bebeği,

Oynar, zıplar, dans eder, selam verir dünya çocuklarına...

Tüm çocuklar bilir,

Çünkü ancak çocuklar anlar birbirini...


Makbule Abalı

2013




21 Kas 2022

DÜNYA ÇOCUK HAKLARI GÜNÜ

 Çocukların hakları olduğunu, bu hakların dünyadaki bütün yetişkinler için de önemli olduğunu, sadece bir gün değil, günlerce hatırlatılması ve uygulanması gerektiğini bildiğimiz gün çok şey değişecek.

Şiddete uğrayan, dövülen, hırpalanan, tecavüze uğrayan çocuklar, çocuk gelinler, küçük yaşta çalışan işçi çocuklar, okuma çağında iş gördürülen çocuklar, savaşlarda mağdur olan çocuklar, hiçbiri bunu hak etmiyor. 

Çocukluğunu yaşamak, insanca yaşamak onların da hakkı. Bu hakkı savunmak da yeryüzündeki tüm yetişkinlerin görevi olmalı... 

Makbule Abalı


18 Kas 2022

YAĞMUR ÖNCESİ... (Mini Öykü)

 

Serin bir sonbahar günüydü. Yağmur ha yağdı ha yağacak. Okulların ara tatilinden yararlanan çocuklar park ve bahçeleri doldurmuşlardı. Ah bir de güneş çıksa, bu serin havada onları biraz ısıtsa Her yaştan çocuk vardı; Rengarenk giysileriyle kızlı-erkekli çocuklar. Bir zamanların mahalle arkadaşlığı gibi. Kavgasız, tartışmasız, mızıkçılık etmeden, güle oynaya , seyre değer bir tablo gibi birlikteydiler. 

Ansızın bir çığlık koptu; "Uçurtmam uçtu, uçurtmam uçtu " diye bağırdı bir kız çocuğu. Birkaç çocuk yetişmeye, yakalamaya çalıştılar. Ancak uçurtmanın kuyruğunu yakalayabildiler, kopmuş bir kuyruk kalmıştı geriye. Küçük kız ağlamaya başladı. Aynı anda bir başkasının uçan balonları süzülerek gökyüzüne yükseldi Kayıplar çoğaldıkça çığlıklar da çoğaldı.  Biraz büyük bir abla onu sakinleştirmeye çalıştı. "Güneşin yanına gitti baloncuklar. Senin hediyen olsun."

Parkta uzaktaki bir bankta onları izlemekte olan yaşlı çift yerlerinden kalkarak grubun yanına geldiler. En büyük çocuğun elini tuttu yaşlı adam, bir bilge gibi konuşmaya başladı. O konuşmaya başlayınca çocuklar bir halka oluşturdular. "El ele tutuşabilirsiniz ." deyince hemen eller birleşti, merakla izlediler, gözler ve kulaklar açıldı.

"Bakın sizlere gerçek bir öykü anlatacağım; Bir zamanlar biz de çocuktuk, büyüdük dostlarımızı seçtik. Dostlukta paylaşma, hoşgörü, anlayış vardır. Siz birbirinize ne kadar bağlanır, iyi davranırsanız o kadar güzel sonuçlarla karşılaşırsınız.  Birlik olmak iyi günde, kötü günde güçlü olmaktır, birbirine yardımcı olmaktır." Çocuklar sessizce, dikkatle dinliyorlardı.

"Yarın ben size hep birlikte bir uçurtma nasıl yapılır öğreteceğim.  Malzemeler benden, emek sizden. Uçan balonlar yerine yeni balonlar da teyzenizden. Sahip olduğunuz eşyaların değerini bilin. Onları kaybetmemek için çaba harcayın. Ama unutmayın, önce insan. Karmakarışık bir ortamda sizler de mutlu olamazsınız ki. Her şey sizinle güzel. Uçurtma yeniden yapılır, uçan balonlar geri gelmese de bir gün yenisi alınabilir. Her şey onarılabilir ama kırılan gönülleri kazanmak zordur. "

"Ah sizin yerinizde olup eski arkadaşlarımla birlikte olabilmek için neler vermezdim bilseniz. Zaman içinde bilyelerimiz kırıldı, toplarımız patladı, bebeklerimiz yıprandı.  Ama şimdi sizler gibi küçük dostlarımız, torunlarımız, arkadaşlarımız var. Bir tutam sevgi, bir parça anlayış, azıcık sabır ve zaman. Dünya hepimizin katkısıyla, çabasıyla güzelleşecek, yuvamız gibi. Yoksa dünya hepimize zindan olur, yaşanmaz." 

Çocuklar gülümsediler. Bir kuş öttü, bir köpek ağaçların arasında dolaştı. Bir şarkı duyuldu ta uzaklardan: "Dünyayı çocuklar kurtaracak." Bir gün daha bitti...

Makbule Abalı





15 Kas 2022

ORHAN VELİ' DEN SEÇMELER...

 İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı;

Kuşlar geçiyor, derken;

Yükseklerden, sürü sürü çığlık çığlık.

**********

DEĞİL 

Bilmem ki nasıl anlatsam;

Nasıl, nasıl size derdimi!

Bir dert ki yürekler acısı,

Bir dert ki düşman başına

Gönül yarası desem...

Değil!

Ekmek parası desem...

Değil!

Bir dert ki...

Dayanılır şey değil.

**********

ANLATAMIYORUM

Ağlasam sesimi duyar mısınız,

Mısralarımda;

Dokunabilir misiniz

Gözyaşlarıma, ellerinizle ?


Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,

Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu

Bu derde düşmeden önce .


Bir yer var, biliyorum;

Her şeyi söylemek mümkün;

Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;

Anlatamıyorum.

Orhan Veli KANIK

 (Ölüm yıl dönümünde saygıyla anıyoruz.)

D: 13 Nisan 1914

Ö: 14 Kasım 1950 

**********

İstanbul Katliamını kınıyor, acıyı paylaşıyoruz. Ülkemize büyük geçmiş olsun. M.A




13 Kas 2022

KIŞ GÜNEŞİ


 Kış güneşi gibiydi

Bazen ansızın görünen,  sımsıcak ısıtan

Bazen kaçan, üşüten 

Bir yüzü aydınlık, bir yüzü bulanık .

Gökyüzü masmavi olurdu 

O görününce 

O gidince alaca karanlık...

Elleri buz keserdi güneş olmasa,

Ayakları donardı soğuklarda 

Sonra güneş çıkar içi ısınır 

Yüreği aydınlanır, 

Yaşama sevinci dolardı dört bir yana.

Gökyüzü masmavi olurdu o gelince,

Kuşlar donatırdı ağaçların kuru dallarını,

Çiçekler açardı bahçesinde

Kış günü baharı yaşardı

İçinde yaşama sevinciyle.

Kimseler bilmezdi ama, 

Güneşli günleri iple çekerdi O 

İçinde dayanılmaz bir özlemle...


Makbule Abalı

Ekim-2022




10 Kas 2022

ULU ÖNDER ATATÜRK...

 

Ulu Önder Atatürk

Seni kaybettiğimizden bu yana 84 yıl geçmiş. Dile kolay, 84 yıl sonra da özlemle anıyor, arıyor, özlüyoruz. Yıllar sonra da sözlerin yolumuza ışık tutuyor, aydınlatıyor. 

Çocuklar, gençler, yetişkinler senin görüşlerini, fikirlerini, ideallerini bir meşale gibi yıllar sonrasına taşımaya devam ediyorlar, edecekler. 

Hayatımıza yön veren sözlerini hiç unutmayacağız:

*Özgürlük ve Bağımsızlık benim karakterimdir.

*Özgürlük olmayan bir ülkede ölüm ve çöküş vardır. Her ilerlemenin ve kurtuluşun anası özgürlüktür. 

*Bu Millet bağımsızlıktan yoksun yaşamamıştır, yaşayamaz, ve yaşamayacaktır. 

*Sanatsız kalan bir Milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir. 

*Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz. Hatta Cumhurbaşkanı olabilirsiniz, fakat sanatkar olamazsınız. 

Mustafa Kemal ATATÜRK



















9 Kas 2022

BİR SONBAHAR GÜNÜ...

 


Sonbahar tüm coşkusu ile saltanatını sürüyor. Her mevsimin kendine özgü renkleri var. Açıklı, koyulu, parlak, soluk. Hepsi bir başka güzel. Bazen renkler birbirine karışıyor. Hangisi daha baskın seçemiyorsunuz. Gönlünüz birinden yana kaysa bir başkasını görüyorsunuz o anda. İnsanlar gibi, olaylar gibi.

Bazen bir olay dikkat çekiyor, tüm gözler o yana dönüyor, gündem değişince ortam da değişiyor. O karmaşanın ortasında sakin bir köşe, dinlendirici bir müzik, anlayabilen, dinleyebilen, doğru algılayabilen bir dost arıyor insan. 

O zaman dünyayı yeni bir göz, yeni bir mantıkla yeniden değerlendirmeye koyuluyorsunuz.  Ve sonbahar yeni açan çiçekleriyle, duru görüntüsüyle yeniden kucak açıyor adeta insanlara. Temiz havayı içinize çekip yeni dünyayı bir başka insan gibi algılıyor, yeniden soluk alıp vermeye başlıyorsunuz. 

Mevsimler, renkler değişse de dünya aynı dünya. Bir elimizde palet, bir elimizde rengarenk boyalar, günbegün boyayıp siliyoruz var gücümüzle. Her şey kafamızda, yüreğimizde, ruhumuzda renk değiştiriyor. 

Dünyamızı boyuyoruz bazen rengarenk boyalarla, bazen siyah beyaz renklerle... Her şey neyi,  nasıl algıladığımıza bağlı... 

Makbule Abalı


3 Kas 2022

YAŞAMIN İÇİNDEN İKİ GÜN...

 


" İnsan durmadan bir şeyler yapmalı. yaşama çabalarını elinden geldiği kadar sürdürmeli. Dilerim ki ölüm beni lahanalarımı dikerken bulsun; Ama ne ölüm umurumda olsun, ne de yarım kalmış bahçem."
Montaigne yüzyıllar öncesinden ne güzel demiş...

Hayat devam ederken günlerin, ayların, yılların içinde başka dünyaların da var olduğunun bilincine varıp kapıyı aralıyorsunuz. Değişik mekanlarda bulunmak, farklı insanlarla tanışmak kişide de bir değişime yol açıyor. Hele bu "farkındalık" , bir program çerçevesinde, alanında uzman kişilerle sağlanırsa yararı ve kalıcılığı da bir başka oluyor.

29-30 Ekim tarihlerinde İzmir-Urla Zeytinalanı'nda "Aile Sistem Dizimleri" konulu çok yönlü bir çalışmaya katıldım. Dolu dolu geçen iki gün içinde yıllar öncesine, çocukluğumuza, ergenliğimize, yetişkinlerin iç dünyalarına kısa yolculuklar yaptık. İçimizdeki çocukla  yeniden tanıştık. Onun türlü çeşitli hallerini yeniden sorguladık. 

Roller değiştikçe kişiliğimizin gizli köşelerine ulaştık. Bazen hüzünlendik, bazen gülümsedik. Zaman dilimlerinde an'ı yaşarken kendimizi sorguladık. Anne, baba, çocuk  rollerine büründük. Kariyer, iş, para üçgeninde kendimizi tarttık. Dünya, yaşam, sağlık alanlarında öncelikli tercihlerimizi vurguladık.

Anne babalarımızla yüzleşirken onların atalarına, köklerimize uzandık. Alabildiğine duygusal bir ortamda gözyaşları da aktı tabii. Bazen sözcükler, bazen gözler dile geldi. İnsan varlığımızı daha yakından tanıma fırsatını bulduk, içimizdeki ben'lere yürek açtık. Merhametin, şefkatin, hoşgörünün engin ufkunu aştık, geçmişten günümüze uzandık. 

Bu iki gün içinde daha çok enerji, daha çok umut, daha çok yaşama sevinci kattık dağarcığımıza. Ben kendi adıma; gönlü zengin, gözleri ışıltılı, yürekleri sevgi dolu insanların varlığını tüm benliğimle hissettim. Güzel bakan gözlerdeki ışıltının kaynağı, yüreklerdeki coşkun sevgi ve iyimserlikti sanırım. "Canım Makbule Hocam" diyerek hitap eden değerli  Tuncay Hocamızın sesi hala kulaklarımda. Sema Hocamızın içten yaklaşımını, güler yüzünü nasıl unuturum. 

Tevazu, hoşgörü, iyi niyet, yardımseverlik el ele verince dünyamız da aydınlanıyor.  Bu iki gün içinde "İyi ki varsınız, iyi ki birlikteyiz"
diyebileceğim çok güzel insanlar tanıdım. Emeklerine, varlıklarına sonsuz teşekkürler. 
Ünlü Fransız Yazar Duhamel : "İnsanlar ta yürekten düşünmedikleri içindir ki dünya acılardan kurtulamıyor." diyordu. Ta yürekten düşündük bu iki gün süresince ve sonrasında...

Makbule ABALI