Bu Blogda Ara

27 Eyl 2021

ADI EYLÜL


Aylardan Eylüldü,

Mevsimlerden sonbahar

Bir yayla yolunda gördüm onu;

Annesinin elinden tutmuş,

Ürkek bir ceylan gibi.

13-15 yaşlarında olmalıydı

Nasıl da güzeldi,

Dağ yollarında 

Çiçekli şalvarıyla yürürken.

Ela gözleri bir başka güzel,

Göz göze gelince başını eğer,

Adı Eylüldü;

Dağ kekiklerini hatırlatır,

İnce, narin, nazenin

Ta uzaktan kokusu gelir...

Güz yaprakları düşerken her mevsim

Yeni bir çiçek açar bir başka renkte

Adı Eylül,

Bir başka güzel...

Makbule ABALI

EYLÜL AYI; ALZHEİMER FARKINDALIK AYI.

Alzheimer hastalarına ve onlara özveriyle, sabırla bakan hasta yakınlarına sağlıklı, huzurlu günler dileyerek...






24 Eyl 2021

ÖZLÜ SÖZLER...ALZHEİMER FARKINDALIK AYI- EYLÜL 2021


  •  İki şeyin değerini elden gitmeden takdir etmek zordur; Sağlık ve gençlik. Hz. Ali
  • Gençken bilgi ağacını dikelim ki  yaşlandığımız zaman gölgesinde barınacak bir yerimiz olsun. Lord Chesterfield

  • Gençliğin hakkını sadece hatalar verir. J Bernard

  • Böcek olmayı kabullenenler ezilince şikayet etmemelidirler. F.Schiller

  • Konuşmak ihtiyaç olabilir ama susmak bir sanattır. Goethe

  • Bir şeyler değiştirmek isteyen insan önce kendinden başlamalıdır. Sokrates

  • Söylediğiniz sözlerin hiçbirini kabul etmiyorum. Fakat sizin bunları serbestçe söyleyebilmeniz için canımı veririm. Voltaire
  • Umudunu yitirmiş olanın başka kaybedecek şeyi yoktur. Bolse

  • Kuş bakışı bakmak güzeldir. Fakat kuş gibi bakmamak şartıyla. Şeyh Sadi

  • Bildiğini bilenin arkasından gidiniz, 
  • Bildiğini bilmeyeni uyandırınız, 
  • Bilmediğini bilene öğretiniz,
  • Bilmediğini bilmeyenden kaçınız. Konfüçyüs


  • ALZHEİMER FARKINDALIK GEREKTİRİR.

21 Eyl 2021

DÜNYA ALZHEİMER GÜNÜ ( 21 EYLÜL)


 Hayat bir gidiş gelişler toplamı değil midir? Gelişler güzeldir genellikle; Uzaklıkları yakınlaştırır, umut yüklüdür, özlem gidericidir. 

Ama ya gidişler... Ne zaman, nasıl, nerede olacağı hiç belli değildir.  Bazen bir hastalık, bir kaza ya da ani bir ölüm sevdiklerimizi, dost ve yakınlarımızı elimizden alır.

Bugün DÜNYA ALZHEİMER GÜNÜ. 

Tüm ikinci çocukluğunu yaşayanlara saygıyla...




Edip Akbayram'ın "Sen Benden Gittin Gideli " adlı şarkısıydı. Maalesef yüklenemedi.

18 Eyl 2021

ALZHEİMER... Birer birer unutmak her şeyi...


-"Dünya Alzheimer Farkındalık Haftasında" tüm Alzheimer hastaları ve hasta yakınlarını saygıyla anarak-

Hayat akıp giderken
O'na hiç sorulmadı ki;
Çocukluk mu, gençlik mi, yaşlılık mı?
Seçim şansı verilmedi unutmak istediklerine;
Önemli, önemsiz, acı, tatlı, eski, yeni...
"Neyi, ne kadar, ne ölçüde unutmak istersin"
O'na hiç ama hiç sorulmadı ki...
Ailesi, yakınları, çevresi;
Önce kimler unutulacak, 
Kimler hep hatırlanacak,
Bellekten en son hangi olaylar silinecek...
Bilemedi, sezemedi, anlayamadı,
Ne zaman, ne kadar, ne derece,
O'na hiç sorulmadı ki...

Gün geldi O sormak istedi;
Ama artık çok geçti,
Karar verme yetisini yitirmişti.
O'na hiç ama hiç sorulmadı;
Sorsalar bile artık sözcükler tükenmişti,
Kelimeler tükendi, nefes tükendi,
Gözün feri tükendi...
Birer birer unuttu her şeyi:
Unuttu anıları, unuttu kişileri,
Unuttu evini, işini, eşini, unuttu adını bile...
Akıl, mantık yetersiz kaldı, duygular karmakarışık.
Sorular tükendi, cevaplar tükendi,
................
Aylar, yıllar yaşanmadan aktı geçti,
Zaman tükendi, can tükendi...

Makbule ABALI

Bu şiiri ilk kez 2013 yılında yayınlamıştım.


13 Eyl 2021

DÜŞLERDE SEVGİ...


 Yıllar öncesinden annemin bir sözünü hatırlıyorum; "Hayatta bir şeye çok imrendim" derdi.  "Çocuklarına yakın evlerde, yerlerde yaşayan anne -babalara... Babamı erken yaşta kaybettik. Sonraki  yıllar; tesadüfler, öğrenim durumları, çalışma hayatı, eş durumlarından ötürü  tüm kardeşler farklı yerlerde olduk. Biçki- dikiş öğretmeni olan annem  uzun yıllar fedakarca terzilik yaptı, öğrenci yetiştirdi.

Ben de torunlarının elinden tutarak onları çocuk parkına götüren dedelere imrendim hep. Geliş gidişlerle, kalışlarla annemi hiç yalnız bırakmadık. Sevilene duyulan özlem, bir vefa bağı, insanın bazen o ihtiyacı nasıl da yoğunlaşıyor. Bazen hava raporlarını dinlerken sevdiklerinizin olduğu yörelerde havanın soğuduğunu duyarsınız. İçiniz titrer, adeta siz de üşürsünüz. Ya da hava çok sıcaktır, sizin de içiniz yanar.

Uzaklarda bir doğum günü kutlanır, romantik bir akşam hayali girer devreye. Fotoğraflardaki mumların yarı aydınlığı bile nasıl da güzeldir. Kalabalık ailede olmanın en güzel  yanı bu kısa süreli buluşmalardır. 

Katıksız gerçek sevgi kaynakları o kadar çok ki; Sevdiklerimiz, dostlarımız, doğa, çiçekler, hayvanlar, sanat, spor, kitaplar... Tükenmez bir hazine gibi. Düş kurmak sınırsız. Bazen türlü iyilikler, güzellikler düş gücüyle bir merkezde toplanıyor. Uzakları yakın kılabiliyorsunuz. Düşlerin kumanda merkezi beynimiz. Çocuklarla birlikte dünyayı rengarenk boyamak mümkün. Uçurtmalar uçurmak, şarkı söylemek de...

İyi ki telefonlar var. Bazen yumuşacık, tatlı bir ses : "Dede ben sizleri çok özledim, Anneanne ben artık okullu oldum, Doğum günümü kutladım, ben artık beş yaşındayım."

Ve aralıksız sorular, sorular,,, "Peki siz ne zaman geleceksiniz? Bu doğum günümde de kargo gönderecek misiniz? 

Bu duygularla kuş olup uzak diyarlara, sevdiklerinin yanına  uçmak geliyor insanın içinden..

Makbule ABALI





6 Eyl 2021

AĞAÇ EV SOHBETLERİ- 107 - SİZ ÖĞRETMEN OLSAYDINIZ...

 


Ağaç Ev Sohbetleri her hafta bloglar arasında bir konu belirlenerek yapılan bir etkinlik. Özellikle iki arkadaşımızın bu konuda çok büyük emekleri var. Deeptone ve Kaplan Diary. Kendilerine yürekten teşekkürlerimizle.

Bu haftanın konusunu ben şöyle düşündüm: 1.5 yıllık bir Korona tatilinin ardından bugün  okullarda ziller yeniden çalıyor . Öğretmenlerle öğrenciler yüz yüze Eğitim-Öğretim  yapabilecekler. Konu şöyle:

Hayal bu ya, bugünlerde "ÖĞRETMEN" olsaydınız öğrencilerinize öncelikle hangi değerleri kazandırmak isterdiniz? Hangi öğretim kademesinde, hangi sınıflarda, hangi branşlarda öğretmenlik yapacağınıza lütfen siz karar verin. 

Ben anaokullarında öğretmenlik yapmadım. Rehberlik ve Araştırma Merkezlerinde her kademede çocuk ve gençlerle ilgilendim, zeka ve kişilik testleri uyguladım, sınıf öğretmenlerine seminerler uyguladım, Liselerde Rehber Öğretmenlik, Psikoloji ve Felsefe Öğretmenliği yaptım. Üniversitede Rehberlik Derslerine girdim. Ama hep düşünmüşümdür; Keşke ülkemizde  Okul öncesi Öğretmenliği  daha yaygınlaştırılsa idi bugünkü Eğitim Sistemimizin temeli daha sağlam olmaz mıydı?

Ben bir Anaokulu Öğretmeni olmak isterdim. Çocuklarda 0-7 yaşlar arası pek çok davranışın kazanıldığı yaşlar. Kişiliğin temeli bu yaşlarda atılıyor. Öncelikle çocukların okulu, öğretmeni sevmelerini önemserdim. Sonraki yıllara daha rahat bir geçişi sağlamaya çalışırdım. Zaman zaman  sınıf dışında, doğada etkinlikler düzenlerdim. Bir fidan ya da çiçek, sebze  dikmeye yönlendirirdim. Hayal gücüne önem verirdim. Oyunlarla, masallarla davranış kazandırmayı hedeflerdim. Resimlerle öyküleri canlandırmalarını isterdim. Belli sorumluluklar almalarını sağlayarak görevler verir, yeteneklerini sergilemelerini isterdim. 

En çok önem vereceğim  şeylerden biri, serbestçe düşüncelerini ifade edebilmelerine olanak tanımak olurdu. Neden, niçin sorularını sıkça sormalarını isterdim. Gerektiğinde öğretmen olarak beni de eleştirmelerini isterdim. Sınıf içi hakça ve adil seçimler yapmaya dikkat ederdim. Temel bir hak olarak oy kullanmayı öğrenirlerdi. Paylaşma, yardımlaşma, dayanışma gibi uygun davranışları uygun sözcüklerle vurgular, motive ederdim. Olumlu ve olumsuz davranışlarda ödül ve kınamayı kullanırdım, Ama bunlar özendirici ya da caydırıcı olmalıydı.  Dayağın, çok yüksek sesle azarlamanın eğitimde kişiliği aşağılamanın en ağır yolu olduğuna inanıyorum. 

Çocuklar sakin ve güler yüzlü bir  öğretmeni daha çabuk benimsiyorlar. Öğretmeni sevmek, okulu ve dersi sevmenin de  ilk adımı. Korku ancak geçici bir disiplin sağlıyor.  Oysa sevgi kalıcıdır. Çok basit nezaket cümlelerini  günlük yaşamda oyun  içinde kullanmalarına dikkat ederdi: Özür dilerim, affedersin, iyi akşamlar, günaydın arkadaşım vb. Bir oyun ya da yarışma sonrası yenilenin galip geleni kutlaması gerektiğini vurgulardım. Şiirlerle, şarkılarla, oyunlarla öğretmeye çalışırdım her şeyi...

Atatürk'ü anlamak, sevmek, benimsemek o yaşlar için zor ve soyut bir konu ama Atatürk Büstü  ıslanmasın diye şemsiye tutan çocuğu hatırlıyorum. Atatürk resmi baskılı  bluzu kirlendi diye hıçkırarak ağlayan kız çocuğu aklımdan çıkmıyor. Elinde bayraklarla Atatürk Marşı söylemeye çalışan çocuklar... Bunlar bu sevgiyi daha sonraki yaşlarda çok daha güçlü biçimde sürdürecekler elbette.

Eğer bir anaokulunda öğretmen olsaydım; yaratıcı dramalarla,  oyunlarla,  şarkı ve şiirlerle gelecekte iyi bir insan olmanın temelini atmaya çalışırdım.

Makbule ABALI