Bu Blogda Ara

31 Ağu 2023

YOLCULUK...( BCP - Ağustos Ayı )

 

"Blogları Canlandırma Projesi " kapsamında Ağustos Ayı teması  "Tarih-Savaş-Yolculuk" olarak belirlenmişti. Ben "Yolculuk" konusunu  işlemeyi seçtim. 



Her yol hikâyesinin yeri, zamanı, kişileri ve başı- sonu farklıdır. Kimi yol hikâyesi saatleri içine alır, çabuk biter, kimi uzundur, yılların ötesine anılar taşır, izler bırakır. Kimi insanın anlatacak bir yol hikâyesi bile yoktur. Doğup büyüdüğü, bir ömür geçirdiği yerde başlar hayat öyküsü, başka hiçbir yer göremeden orada sona erer. Yolculuk amaçları da farklıdır her birimizin; Bazı yolculuklar çok pahalıya mal olur, lükstür, bütçe uygunsa dokunmaz.  Bazıları ise tam tersine, çok sadedir, yolculuk eğlence amaçlı değildir, yaşam kaldığı yerden aynı hızla devam eder.

Yolculuk deyince bir anılar zinciri oluşuyor belleğimde. İlki ta çocukluk yıllarımda ailemle birlikte Adana'dan  İstanbul'daki teyzemlere trenle yaptığımız yolculuklar. Kara tren tünellere girerken duyduğumuz çocuksu heyecan. Toros Dağlarındaki yüksek çam ağaçlarının gönülleri fetheden görüntüsü. Tren düdükleri, ritmik tekerlek sesleri . Son durak Haydarpaşa Garı'nın görkemli görüntüsü... 

Sonraları üniversite yıllarımda da İstanbul'a ilk yolculuklarım trenlerle oldu; Kara trenlerle uzun ama zevkli yolculuklar. Yorgunluğumuzun farkında olmazdık. Elimiz yüzümüz kapkara inerdik kömürlü trenlerden. Kara trenlerin yerini şimdi elektrikli trenler aldı. Keşke daha çoğalsaydı. "Demir ağlarla ördük ana yurdu dört baştan"  Okulda müzik derslerinde söylediğimiz eski bir marştan aklımda kalmış. 

Daha sonraki yolculuklarımızda karayolları yenilendikçe trenler şehirler arası otobüslerle yer değiştirdi. Hayatında hiç sigara içmemiş biri için 13-14 saat süren zor yolculuklar. Mola yerlerinde elindeki sigaradan son bir nefes daha çekip otobüse binen insanlar.  Otobüslerden indiğimizde tüm giysilerimiz sigara kokardı. Hatta yorgun, uykusuz şoförler bile içerdi. Sabırsızlıkla o uzun, çileli yolculuğun bitmesini beklerdim. 

Şimdilerde pek kalmadı ama o zamanlar gelenek göreneklerimize göre yola çıkmadan önce arkanızdan sular dökülür, içten dualar okunurdu. Köylerde gelinler at sırtında yola çıkar, askere giden gençler davul zurnalarla uğurlanırdı. Evden ayrılmanın hüznü ya da eve, sevdiklerinize kavuşmanın mutluluğu şiirlere, şarkılara, türkülere, ağıtlara konu olmuş. Şiir tutkum annemin okuduğu şiirlerle pekişmiştir. Faruk Nafiz Çamlıbel'in "Han Duvarları" adlı şiirinin yeri bir başkadır gönlümde.1922 yılında öğretmen olarak Kayseri'ye atanan şair Ulukışla'dan Kayseri'ye yaylı at arabasıyla yolculuk yapar. Yazıma bir bölümünü aldığım şiir o yılların eseridir:

"Gidiyordum  gurbeti gönlümde  duya duya

Ulukışla yolundan Orta Anadolu'ya

Gök sarı, toprak sarı, çıplak ağaçlar sarı

Arkada zincirlenen yüksek Toros Dağları 

On yıl var ayrıyım Kınadağı'ndan

Baba ocağından yar kucağından

Bir çiçek dermeden sevgi bağından

Huduttan hududa atılmışım ben.

Ey köyleri hududa bağlayan yaşlı yollar,

Dönmeyen yolculara ağlayan yaşlı yollar!"

...........

Yolu, yolculuğu sever Anadolu insanı. Aşık Veysel "Uzun ince bir yoldayım" derken sazın tınıları yüreğimizi de titretir. Yılmaz Güney "Yol" filmiyle yurt dışında bir ödül de almıştı. "Selvi Boylum Al Yazmalım" filmi Türkân Şoray ve Kadir İnanır'ın güçlü oyunları ve Cahit Berkay'ın nefis müziğiyle yolla bütünleşen ne güzel bir aşk öyküsüdür. Bazen yollarda kamyon arkası yazıları sizin de dikkatinizi çeker mi? Ne güçlü felsefi deyişlerdir onlar. Her birinin içinde bir hayat hikâyesi gizlidir. En son okuduğum: "Övünmek gibi olsun, Atatürkçüyüm."

Yol, yolculuk, yol hikâyeleri denir de Tayfun Talipoğlu anılmaz mı?Onun dizeleriyle bitirmek istedim yazımı. 

"Her türküyü çalmaz bizim telimiz"

İçinde sevda olmalı,

Gönüle giden yol olmalı...

Sıyrılıp çıkmalı kınından,

Yürek koymalı kahramanları.

Tınısı bir uçtan duyulmalı...

Her türküyü çalmaz bizim telimiz...

Tayfun Talipoğlu


Dünya döndükçe, insan ve yollar var oldukça "yolculuk" hikâyeleri de hiç bitmez, ardı ardına eklenerek sürer...

Makbule Abalı

31 Ağustos 2023










30 Ağu 2023

30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMI

 


30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMIMIZ KUTLU OLSUN.  ( 101. yıl )

Bu güzel vatan uğruna emek harcayan, can veren tüm kahramanlarımızı başta Mustafa Kemal  ATATÜRK olmak üzere saygı ve minnetle , rahmetle anıyoruz.

***

Dağlar aydınlanıyor.

Bir yerlerde bir şeyler yanıyor.

Gün ağardı ağaracak.

Kokusu tütmeğe başladı:

Anadolu toprağı uyanıyor.

Ve bu anda kalbi bir şahan gibi göklere salıp

ve pırıltılar görüp

ve çok uzak

çok uzak bir yerlere çağıran sesler duyarak

bir müthiş ve mukaddes macerada,

ön safta, en ön sırada,

Şahlanıp ölesi geliyordu insanın.

**********

Dörtnala gelip Uzak Asya'dan

Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan

bu memleket bizim.

Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak

ve ipek bir halıya benzeyen toprak,

bu cehennem , bu cennet bizim.

Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın,

yok edin insanın insana kulluğunu,

bu davet bizim...

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür

ve bir orman gibi kardeşçesine,

bu hasret bizim... 


Nazım HİKMET



25 Ağu 2023

HER ŞEY ŞİİRDİR

 


Her şey şiirdir, uğultusu rüzgârın

Bir ırmağa usulcacık yağan kar

Her gece okunan bir dua çocuklukta

Gökyüzünde bölük bölük turnalar

Her şey şiirdir, şimdi, şu anda

Ak kâğıt üstünde dolanan elim

Karşıki avluda salınan söğüt

Yandaki avluda uyuyan bebeğim


Her şey şiirdir, çağrısı aşkın

Bahar toprağından yükselen tütsü

Umut ve acı, başlayan ve biten,

Yağmurun ve akıp giden hayatın türküsü

Her şey şiirdir ve bir gün belki

İlk aşkım, ilk göz ağrım şiir

Koynunda ona yazdığım mektuplar

Bir yerlerden çıkıp gelecektir... 


Ataol BEHRAMOĞLU





20 Ağu 2023

GÖZLERLE DÜŞÜNMEK...

 


GÖZLERİN DÜNYA 

Gözlerin yağmur sonrası, rüzgârla yunmuş güneş

Gövdenden başlıyor iyilik dağıtmaya

Herkese gerçeği kadar

Gözlerin senin

Elimden tutan yaz, ömrümü onaran anne

Öyle bakar dünyaya dinginlik ve haz...

Şükrü ERBAŞ

*******************************************

Gözler insanın ruhunun penceresidir.

Leonardo Da Vinci

***

Gözlerin dili vardır, sessizce anlatır.

William Shakespeare

***

Bir insanın gözlerine bakarak ne hissettiğini anlayabiliriz.

Paulo Coelho

***

Gözler iç dünyanın en derin sırlarını taşır.

Edgar Allan Poe

***

Gözlerle anlatılan hikâyeler kelimeyle  ifade edilemez.

Confucius 

***

Gözlerin bir bakışla anlattığı hikâyeler, romanlara bedeldir.

Oscar Wilde

*** 

En anlamlı bakış bir çift gözde saklıdır. Çok şey anlatır, çünkü dil bağlanır, yürek konuşur.

Milan Kundera

***




13 Ağu 2023

SÖZLERİ VE ŞİİRLERİYLE CAN YÜCEL

 


* Ömür dediğin üç gündür; 

Dün geldi geçti, yarın meçhuldür

O halde ömür dediğin bir gündür

O da bugündür.


* Bedenin yükünü ayaklar taşır, ruhun yükünü  yürekler.


*Hayat çok zalim, an gelir; elini, kolunu, yüreğini alır senden. 


*Gitmek gerekir bazen; Fazla yormadan, daha fazla bıktırmadan, eğer vaktiyse arkana bile dönüp bakmadan. 



KUŞLAR VARDIR

Kuşlar vardır, câna benzer havalarda:

Soğuksa kar, baharsa yaprak

Bir başına büyür toprakta ömrümüz,

Güneşle yeşil elleriyle çıplak;

-Uslu ayaklarla başlamış yolculuk- 

Yürünmez öyle, bazen durulur,

Ve iner erenler katına yorgunluk:

Kapanır sükûn üzre kitaplar.

Nefeslerle sürüp giden yaşamımız 

Bir su kenarına gelir durur;

Ekmekten, şaraptan öte nimetler vardır;

Yürünmez öyle hep, bazen susulur. 

Can YÜCEL



ÖĞRETMENİN DÜŞÜ

Mavi bir ışık yandı gözlerimde

Gökyüzü öyle yakın

Çocuklar doğacak çocuklarım

Ve öyle yağmur ki toprak, koklarsın

Ellerim bütün hayvanlar alemi,

Hangi ağacı çalsam açıyor

Uzaylar uslu

Yönlerim yörük

Sağduyularım yok duyu.

Can YÜCEL




SEVGİLİ GENÇLİK

Öyle parçalandım ki ömrümde

Sevgiyle öfke arasında,

Sevgimi öfke vurdu

Öfkemi sevgi kaçırdı

İçim parçalandı arada

Bi de bi gün baktım gökyüzüne bir bayram gecesi

Bi kestane fişeği vermiş yedi rengimden

Yağıyorum çocukların üstüne.

Can YÜCEL 


D: 21 Ağustos1926

Ö: 12 Ağustos 1999 



5 Ağu 2023

ZEYTİN AĞACI

 




Urla'da yeni evimize ilk gidişimizde karşılaşmıştım onunla. Zeytinalanı Bölgesi'nde  evin küçük bahçesinde bir zeytin ağacı. Yılların katkısıyla büyümüş görkemli zeytin ağaçlarından değildi. Hatta bahçedeki çam ağacının altında çelimsiz dalları, ince küçük yapraklarıyla korunmaya muhtaç bir çocuk gibiydi. Yeşil iri gözleriyle göz göze geldiğimde nasıl da mutlu olmuştum. Belki de Nazım Hikmet'in  "Yaşamaya Dair" adlı o güzel şiirini anımsatmıştı bana; 

"Yani öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı,

yetmişinde bile, meselâ, zeytin dikeceksin,

hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil,

ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için,

yaşamak yani ağır bastığından."

Komşun zeytin ağacını sonra fark etmiştim. Bahçenin hemen dışında, sokakta kendiliğinden bitmiş bir başka zeytin ağacı. Bedri Rahmi Eyüboğlu'nun "Sitem" şiirindeki içten dizeleri de adeta onun içindi;

"Önde zeytin ağaçları, arkasında yar "  Zeytin şairlere ilham kaynağı olmuş.

Bu kış zeytinlerimizin meyvelerini yeme şansımız oldu. Mersin'de salamura zeytin yaparken kesme değil, ezme yöntemini kullanırdık. Ezerken adeta içim acıdı. Bazı yörelerimizde  yetişmiş zeytin ağaçlarını kesmeye nasıl kıyıyorlar, onu düşündüm. 

Bahçedeki badem ağacı da yeni açmış çiçekleriyle süslü bir gelin gibi göz alıcıydı. Küçük bahçemizde bir de narenciye ağacı vardı. Güney illerimizde yaşayanların gözdesi. Çiçeklerinin içe sinen kokusunu kolay kolay unutamazsınız. Bir de eskiden en çok çınar ağaçlarını severdim. Bilge insanları hatırlatır çınarlar bana.  Ağırbaşlı, saygın, onurlu, güçlü bilge insanları. 

Neden bilmem, ağaçlara öylesine tutkun ben bu küçük bahçede en çok zeytin ağacının varlığına sevinmiş, mutlu olmuştum. Belleğimde ne çok şey birikmiş zeytinle ilgili.  Çevresine adeta enerji yayıyor. Kırgınlıklarda "zeytin dalı uzatmak " bir deyim olarak benimsenmiş. Zeytin ağacı; barışı, güveni, huzuru, dayanıklılığı, bağlılığı düşündürüyor.  Gün görmüş insanlar gibidir, kökleri sağlamdır, çevresine yayılmıştır. 2000 yıllık zeytin ağaçları olduğu söylenir. 

Ah keşke fiyatları bu kadar yükselmeseydi, en yoksul insanlarımızın bile kahvaltılarının temel gıdasıydı zeytin. Yeşil ya da siyah hiç fark etmez. Küçük bir kâsede üzerine birer tutam kekik, nane, isteğe göre tatlı kırmızı toz biber dökerek ekmeği banarak yemenin lezzetine doyum olmaz.  Hele bir bardak çayla bir zeytin ağacının altında bir piknikte... En güzel sofrada bulamazsınız o tadı. Ne çok şeye adını vermiştir zeytin; Zeytinli ekmek, zeytinli poğaça, zeytin ezmesi, zeytinli salata... Her biri ayrı bir lezzet. Fiyatı ne kadar artsa da Anadolu Kadını mutfakta becerilerini sergilemesini bilir. Her şeye rağmen aş hazırlamada ustadır. 

Son günlerde zeytinler insan eliyle yağmalanırken gene kadınlarımız sahip çıkıyor bu bu kadim ağaçlara. Zeytinden yağ çıkarırcasına ezilseler de, hırpalansalar da, aşağılansalar da dimdik ayakta koruyorlar ağaçlarını. Bin ağaç dalına yetişemese de kolları, bir ana, bir kadın, bir insan , bir vatansever olarak  tüm güçleriyle çırpınıyorlar.

Makbule ABALI

5 Ağustos Urla