Bu Blogda Ara

31 May 2023

YAŞAMA UĞRAŞI.-GÜNLÜK -CESARE PAVESE - İTALYAN EDEBİYATI -BCP- Mayıs

 

Blogları Canlandırma Projesi (BCP) 3 yıldır devam eden bir etkinlik. Her ay için bir tema belirlenmiş. İsteyen arkadaşlar ay sonunda  o konuda bir yazı hazırlayıp yayınlayabiliyorlar. Mayıs Ayı teması: "Eleştiri, Deneme ve İtalyan Edebiyatı " olarak belirlenmiş., bu yazı o tema doğrultusunda yazılmıştır.


Ünlü İtalyan yazar Cesare Pavese 1908 yılında İtalya'da doğdu. Bütün öğrenimini Torino'da tamamladı. İtalyanca, Lâtince ve Felsefe Öğretmenliği yaptıktan sonra 1936 yılında İngiliz Edebiyatı profesörü oldu. "Yaşama Uğraşı" yazarın günlüğü ve son kitabıdır. Pavese henüz 6 yaşındayken babasını kaybeder. Yalnızlıktan hoşlanan içedönük bir çocuktur. Lisedeyken tek yakın arkadaşının mutsuz bir aşk yüzünden intihar etmesi , ardından yaşıtı bir öğrencinin intiharı Pavese'yi  çok etkiler ve onda intihar düşüncesinin bir saplantı haline gelmesine yol açar.  Bir dönem kadınlardan nefret eder. 26 Ağustos 1956 günü Torino'da bir otel odasında uyku ilâcı alarak hayatına son verir. 
Kitap ilk  kez 1973 Şubat Ayında  e Yayınlarında basılmış. 345 sayfa, 15 TL.   Cevat Çapan'ın mükemmel çevirisi  kitaba ayrı bir değer katıyor. Okurken kitaptan öyle çok cümlenin altını çizmiş ve notlar almışım ki yeniden okumak kendimi değerlendirme açısından da iyi oldu.  

KİTAPTAN ALINTILAR:

"Derdini söylemekle ona çare bulmanın aynı şey olmadığını anlamakla insan çocukluktan kurtulur." Sayfa-53 

"Her mutsuzluk ya bir yanlışın sonucudur, talihsizlik değildir, ya da kendi suçlu beceriksizliğimizin sonucu. Herhangi bir yanlış da, bizim sorumluluğumuza girdiğine göre, karşılaşacağımız mutsuzluklar için kendimizden başkasını suçlamamalıyız." Sayfa-52

"Alınacak ders hep aynıdır: Kendini bırak, acıya dayanmayı öğren. Denemek yiğitliğini gösterip acı çekmek, korkup kaçmaktan yeğdir. Çocuklar bilirler bunu." Sayfa57

"Yaşlanmaktan daha acı bir şey var; çocuk kalmak" Sayfa-65

"Yaşama sanatı, yalanlara inanmayı bilme sanatıdır. " Sayfa 72


"İnsan durmadan biriktirir: Öfkeyi, acımasızlığı, sıkıntıyı, gözyaşlarını, çılgınlığı ve sonunda bakar ki, insanı hiçbir şey yapamaz duruma sokan kansere, nefrite, şekere ya da damar sertliğine yakalanmış. Bunun böyle olmaması şaşırtır insanı." Sayfa- 78

"Avutucu bir düşünce: Önemli olan yaptığımız şey değil, onu nasıl bir ruhsal durumda yaptığımızdır. Başkaları da acı çeker; o kadar ki, acıdan başka bir şey kalmaz dünyada; önemli olan temiz bir vicdana sahip olabilmektir." Sayfa- 80

"Cömertçe başkalarının acılarını paylaşarak yaşayamayan  insan, kendi acısını dayanılmaz bir yoğunlukta duymakla cezalandırılır. Acıyı yalnız ortak yazgımızın düzeyine çıkarmakla, başkalarının acılarına anlayış göstermekle dayanılır duruma sokabiliriz." Sayfa-247

"Gene de bir uğraştır beklemek. Bekleyecek bir şeyi olmamaktır korkunç olan." Sayfa270

"Sıkılgan katillerdir intihar edenler, sadizm yerine mazohizm." Sayfa 344

"Bir insan kendini kurtaramıyorsa, onu hiç kimse kurtaramaz." Sayfa-182 






29 May 2023

BEYAZ GÜVERCİN

 


Süzülüp mavi göklerden yere doğru

Omuzuma bir beyaz güvercin kondu

Aldım elime usul usul okşadım

Sevdim, gençliğimi yeniden yaşadım

Bembeyazdı tüyleri, öyle parlaktı

Açsam ellerimi birden uçacaktı

Eğildim kulağına; dur, gitme dedim

Hâreli gözlerinden öpmek istedim

Duydum; avuçlarımda sıcaklığını

Duydum; benden yıllarca uzaklığını

Çırpınan kalbini dinledim bir süre

Ve uçmak istedim onunla göklere


Ümit Yaşar OĞUZCAN

( Resim. İnternet'ten )

27 May 2023

UÇURTMA ŞENLİĞİ

 


Uçurtma Şenliğinde buluştu tüm çocuklar

Uçurtmalar rengârenk

Türlü çeşitli

Üçgen, dörtgen, beşgen, ya da bir kuş gibi.

Gökyüzü masmavi,

Uçurtmalar rengârenk 

İpler çocukların elinde

Kaçmasın diye sımsıkı tutulmuş.

Rüzgâr esiyor tüm saltanatıyla

Ağaçların arasında süzülüyor uçurtmalar

Bulutlar yol veriyor geçişlere

Bembeyaz bulutlar...

Gökyüzü kucak açmış tüm güzel dileklere

Çocuklar; kızlı erkekli, her yaştan çocuklar

Kardeş gibi, arkadaş gibi.

Uçurtmalar salınırken özgürce 

Gökyüzüne dilekler yollandı ta yürekten

İçtenlikle, coşkuyla, umutla...

Makbule ABALI

Mayıs 2023 Urla





 












24 May 2023

ÇOK UZUN BİR GECE (KISA ÖYKÜ)

 


Gerçekle hayal arasında bir köprüdeyim sanki. Kollarımım  oynatamıyorum ama ellerim işliyor, garip. Parmaklarım ve ellerim bir saat düzeniyle çalışıyor. Yazsam sayfalar dolusu yazabilirim. Öyle bir yerdeyim ki ; kâğıt yok, kalem yok, daktilo ya da bilgisayar, hiçbir kayıt cihazı yok. Ama düşünebiliyorum, kurguluyorum.  Ancak göremiyorum, duyamıyorum.  Nasılsa beynim işliyor halâ ...

Günlerin, yılların yorgunluğuyla geç uykuya daldım bu gece de. Sabaha karşı gün henüz ışımamıştı ama. Soğuktan yorganı başıma kadar çektiğimi biliyorum. Cep telefonumu ilâç alarmıyla birlikte kapatmıştım her zamanki gibi. Saatler öncesiydi sanırım. Felâkete saatler kaldığını bilmeden, hissetmeden, birkaç satır bile karalamadan. Oysa yazmayı ne çok severim bilirsin. 

Düşünmek, algılamak, sormak, sorgulamak; Kendime, yakınlarıma, uzaktakilere hatta belki hiç okumayacak olanlara bile. Yazardım, karalardım, tekrar yazardım. İncitmeden, kırmadan, ama gerçekleri hep vurgulayarak. "Dilin kemiği yoktur" sözünü hep aklımda tutarak. Dil yarasının insanı nasıl acıtacağını iyi bilirim. Oysa başka ne yaralar varmış bilmediğimiz, görmediğimiz, yaşamadığımız...

Bak gene ellerim buz kesti. Her zamanki gibi. Yatakta cenin pozisyonunda yatmıştım. Belki doğduğumdan beri bu dünyaya ancak öyle sığabildim, öyle rahat uyuyabildim. Bacaklarım karnıma çekilmiş, ellerim birbirine geçmiş, bir çocuk gibi. Saatler sonra uyurdum belki o zamanlar , ama uyurdum.  Şimdi uykusuz sabahı bekliyorum gün ışıyana değin. Şu anda tepemde küçücük bir delikten bir yıldız görüyorum sadece. Hep aynı yerde duruyor. O da beni görüyor mu acaba? 

Ellerim halâ buz gibi.  Nasıl, nereye yazıyorum bilmiyorum. Ellerim ısınmak istiyor. Parmaklarımı oynatabiliyorum iyi ki. Ayaklarım adeta donmuş gibi, kanı çekilmiş sanki.  Gözlerim kapanıyor, uyumak istiyorum. Dışarıdaki sesler kesilse yeniden dalarım belki. Ölüm de uykuyla mı gelir?  Dudaklarım kupkuru.  Yatarken bir bardak suyu da başucumdaki komodinin üstüne koyardım. Başım nerede bilemiyorum ki. Sadece ellerim var ve beynim sadece onunla ilgili. 

Kitaplarım geliyor aklıma. Altını çizdiğim önemli cümleleri, not aldığım , ayraçları bulamayınca kıvırdığım sayfalarıyla kitaplarım... "Beynim böylesine haksızlık yapmaz" diye düşünüyorum öte yandan. Neden sadece ellerim? Başka hiçbir organla bağlantım yok. Komut yok, uyarı yok.  Gözlerim görmeden bir canlı arıyorum... İnsan arıyorum...

Ellerim ellerini arıyor; tutunacak bir dal gibi, bir ısıtıcı gibi, sakinleştiren,  huzur  veren ellerini.  Görmüyor, duymuyor, algılayamıyorum. Sadece kendi ellerim var. Durmadan yazmak istiyorum.  Yazıyor muyum, sözcükler cümlelere dönüşüyor mu, bilmiyorum... Sayfam tükenmek üzere, ama elimdeki tükenmez kalem tükenmedi henüz. Yazmak istiyorum, hep yazmak, sadece yazmak... Ve sonra, ellerim de işlerliğini yitirirse kalemi senin ellerine bırakmak. 

Her şey bitti, tükendi; Gün bitti, ömür bitti. Ta uzaklarda gördüğüm yıldız da gitti sanırım. Ya bahar...? Ama bahar henüz gelmemişti ki. Yaşanacak daha nice baharlar vardı. Baharı son kez badem ağacının kuru dallarında çiçekler açarken karşılamıştım. Dışarıda fırtına, ayaz vardı.  Yoksa o çiçekler de mi sonsuzluğa uçuştular? Ya insanlar...? Onlar nereye gitti? Onca insan; Yaşlı, genç, çocuklar, bebekler...? Defterlerime sahip çık lütfen. Ne çok defter vardı doldurduğum. Anılar sandığım, fotoğraflarım, her boyda kutularım... Yok olup gittiler mi?

Bu bir rüya mı? Ben rüyalarımı hiç hatırlamam ki. Gerçek ise neden halâ horozlar ötmedi? Bir an düşündüm: Her gece yatmadan önce İyi geceler, Allah rahatlık versin, kendine dikkat et demeden yatmazdım.  Bu gece iyi dileklerde bulunmayı mı unuttum yoksa? Böyle zamanlarda her şey bir sinema şeridi gibi akıp geçiyor. Unutuyoruz... Ama unutmak da insanca. Sonra hatırlasak da zaman geçmiş oluyor. Her şeyin bittiği, tükendiği yitik zaman dilimleri bunlar... 

Makbule ABALI

Urla. 2023








19 May 2023

19 MAYIS ATATÜRK'Ü ANMA, GENÇLİK VE SPOR BAYRAMI

 



"Çocuklarımızı, ortak düşüncelerini hiç çekinmeden açıkça ifade etmeye , içten inandıklarını savunmaya, buna karşılık da başkalarının samimi düşüncelerine saygı beslemeye alıştırmalıyız. "

"Çocuklar geleceğimizin güvencesi, yaşama sevincimizdir. Bugünün çocuğunu yarının büyüğü olarak yetiştirmek , hepimizin insanlık görevidir."

"Biz her şeyi gençliğe bırakacağız. Geleceğin ümidi, ışıklı çiçekleri onlardır. Bütün umudum gençliktedir."

Mustafa Kemal ATATÜRK.





15 May 2023

KARANLIKTA YOL BULMAK- YA DA YOK OLMAK

 


Kapkaranlıktı her yer;

Zifiri karanlık, göz gözü görmüyor

Işık yok, lâmba yok, mumlar bile erimiş, bitmiş.

Karanlıkta her şey serbest;

Hile, aldatmaca, saldırı, yalan

Kuklalar sarmış dört bir yanı

Kimliksiz, kişiliksiz, bilinçsiz.

Her şey sahte, her şey yalan

Sokaklar, caddeler boşalmış 

Birkaç kişi ortalıkta 

İki büklüm olmuşlar eğilmekten

Gözlerde kara gözlükler, yüzlerde maskeler

Uçurumun yamacında çocuklar, gençler

Ellerde yazılı mini pankartlar;

Onur, güven, dürüstlük, adalet,

Hak, hukuk, insanlık hepsi kayıp

Her şey yok olmuş, savrulmuş

Bir kasırganın etkisinde

Yer gök birbirine karışmış.

Gök bulanık, bastığın toprak çorak

Kuşlar göç etmiş uzak diyarlara 

Ağaçlar küskün, tomurcuklar dökülmüş

Çiçekler tarumar, sular çekilmiş.

Burası bir dünya cehennemi

Alevler içinde, ateş sarmış her yanı

İnsanlar kaybolmuş

Elde kandiller insanlık aranıyor,

Umut aranıyor, köksüz umutlar.

Göz gözü görmüyor, her yer karanlık ;

 Karanlık, kötü bir rüyadan uyanmak gibi...

Makbule ABALI

15  Mayıs 2023



13 May 2023

İÇİMİZİ ISITAN SÖZCÜKLER , OBJELER...

 


Bazı sözcükler vardır; Konuşurken, düşünürken, yazarken birini görünce diğerini çağrıştırır. Kardeş sözcükler kardeş duyguları getirir beraberinde. İnsanı rahatlatır, sakinleştirir,  huzur verir hatta belki dünyaya daha ılımlı bir bakış sağlar. Söylerken bile adeta yüz mimikleriniz yumuşar. Anlayış, hoşgörü, sevgi, saygı, vefa, huzur, sadakat... Sanki el ele, kol kola, omuz omuza girmiş sözcüklerdir bunlar. Birinin geçtiği yerde diğerinin de kullanılmasını beklersiniz adeta. 

Bazı eşyalar da anlam yüklüdür sanki. Eski, yeni fark etmez. Bir anda zaman tünelinde bir yolculuğa çıkarır sizi. An'lar anılara karışır, bugünden düne geçerken yarınlara ulaşırsınız.  Yeter ki hayal gücünüz işlerlik kazanmış olsun. O anda bir başkasına bir şey ifade etmeyen bir sözcük veya obje sizin gözünüzde ne değerli anlamlar yüklenir. 

Örneğin; göstermelik, yapmacık, abartılı,  çabuk tüketilen ya da çıkar ilişkileri olduğu sürece devam eden sevgilere inanmıyorum ben. Yılda sadece bir kez dile getirilip sonra hiç hatırlanmayan özel günler gibi. Bu konuda çocuklar çok gerçekçi. Hoşlanmadığını rahatlıkla dile getirebiliyor. Sevip sevmediğini yüz mimiklerinden, ses tonundan, beden dilinden anlayabiliyorsunuz. Saklama, gizleme, aldatmaca yok onların sözlüklerinde. Her şey doğal, içten. 

Dün, bugün, yarınlar arasında akıyor hayat. Bazen günler üst  üste  geliyor. Yarın bir Genel Seçim Günü. Aynı zamanda Anneler Günü. Yaşayan veya ebediyete göçmüş tüm annelerimizi saygıyla anarken rahmetli annemin bir sözü çınlıyor kulaklarımda: "Allahım çocuklarımı, sevdiklerimizi hep iyilerle karşılaştır." Çocuklar bazı deyişlerin anlam ve önemini zamanla daha iyi kavrıyorlar. 

Dün sabah eşyalar arasında küçük bir zil dikkatimi çekti. Yılların etkisiyle biraz sararmış, üstünde bir kalp olan pirinçten imal edilmiş küçük bir zil. Ne zamandır arıyordum. Yeni yerimize taşınma sırasında sanki diğer eşyaların arasına gizlenmiş. Bazı objeler kimileri için hiçbir şey ifade etmez. Ama bazıları için nasıl da değerlidir. Bu küçücük zil, ailemiz için bir sevgi, saygı, sadakat,  vefa ve bağlılık sembolüydü. Onun gizemli öyküsünü biz eski çocuklar biraz buruk, biraz mutlu biçimde ama çok net hatırlarız...

Babam Ankara Hukuk Fakültesi'nden mezun, savcılık ve avukatlık yapmış çok iyi, dürüst bir hukukçu idi. O zamanlar çok geç teşhis konan yüz sinirleri felci (Trigenimus Nevraljisi) nedeniyle şiddetli ağrılar hareketlerini kısıtlamış, son yıllarda yatağa bağımlı hale getirmişti. Ankara Kız Teknik Olgunlaşma Enstitüsü mezunu Dikiş Öğretmeni olan annem, aile bütçesine katkı nedeniyle terziliğe de başlamıştı. O zaman evin yerleşik düzeninde de bir değişiklik yapılmış, babamın yatağı, annemin dikiş atölyesinin  yanındaki misafir odasına taşınmıştı. 

Annem bir bebek özeniyle yıllarca baktı babama. Bir ömür boyu iyi günde, kötü günde . Geçmiş zaman sevgileri günümüzden farklı idi. Saygı ve şefkatle yoğurulmuş, ince çizgilerle ayrılmış, çekingenlik ve utancı da içinde barındıran sevgiler. O yıllarda yatan hasta bakımı da yetersiz malzemelerle şimdikinden çok daha zor idi. Farklı yaşlardaki kardeşler öğrenim dönemlerindeydik.  Özellikle ağrılı, acılı hastalıklara karşı aşırı hassasiyetim belki ta o yıllardan kalmadır. Zor durumlarda çaresiz kalmak, insanoğlunun en büyük handikaplarından biri değil midir ?

O günlerde bu küçücük zil ne büyük işler başardı. Babam hiç yalnız bırakılmasa da bir ihtiyaç anında başucundaki zili çalıyor, annem koşarak yan odadan yetişiyordu. Hareketleri çok kısıtlıydı ama bilinci sapasağlamdı. Bir film şeridi gibi hatırlarım çoğu zaman. Zil çalar, annem koşar, "Ne istedin canım?" dediğinde  "Sadece seni görmek istedim. " diye yanıtlardı. Sevginin en sade, en yalın anlatımı. Ünlü fotoğraf ustaları, ünlü yönetmenler an'ları ölümsüzleştiriyorlar  ancak gerçeğe ne kadar yakındır o kareler... ? Yaşayan bilir.

Yarın yeni bir gün. Sağlıkla, huzurla, mutlulukla barış içinde bir dünyada dayanışma ile, insanca paylaşımlarla, sevdiklerimizle güzel günlere, yıllara... 

Makbule ABALI 

13 Mayıs 2023 Urla













7 May 2023

BAKIŞ AÇISI



Her meslek kendine özgüdür.  Farklı beceriler, yetenekler gerektirir. Ancak her mesleğin olmazsa olmazı belli ölçütleri vardır. İşini benimsemek, işini ciddiye almak, işine uyum sağlamak, çalışacağı alanda güvenilir olmak gibi. Bazı işler babadan oğula veya kızlara devredilir. O alanda iyi bir ad bırakmak da nasıl önemlidir. Ustalık, güven, kişisel özellikler kuşaktan kuşağa aktarılır. En büyük mirastır bu. 

Bazı meslekler vardır: Adını duyunca saygınlık uyandırır. Ancak her meslek uygulayıcısıyla değer kazanır veya kaybeder. Farkı fark eder, seçimlerinizi ona göre yaparsınız. Hangi meslekte ya da işte olursa olsun ; öyle bir insan tanırsınız ki güvenirsiniz, inanırsınız, işinin ehli bir ustayla karşılaşmaktan mutlu  ve huzurlu olursunuz.  Ya da tam tersi olur, güvendiğiniz dağlara kar yağar adeta: Bir öğretmen bir çocuğu okuldan, sınıftan, hatta hayattan soğutabilir. Yanlış bir uygulama sonucu binalar enkaz haline dönüşebilir, çok büyük can ve mal kayıpları yaşanabilir. Bir doktor, bir hukukçu, bir yönetici farklı kararlarıyla insanları hüsrana boğabilir.

Bazen zor bir anda, kötü bir zamanda ,  sakinleştirici bir tavır, birkaç tatlı sözcük, bir tebessüm dünyaları bağışlar ya da dünyanızı başınıza yıkar. İşini seven,  görev ve sorumluluklarının bilincinde olan bir personel bir kurumun can damarı gibidir. İşini benimsemeden, insanlara kin ve öfke ile yaklaşan bir görevli ise her şeyi altüst edebilir. Her zaman, her yerde insan faktörü ne kadar önemli. İnsanca davranmak, karşısındakini insan yerine koymak, hayatı yaşamaya değer kılmak... Kişiliğiyle, iyi ahlâkıyla, dürüstlüğü ve çalışkanlığı ile kendini kanıtlayan her meslek sahibi topluma çok şey kazandırır. 

Makbule ABALI 
07 Mayıs. 2023 



5 May 2023

BAHARLA GELEN - HIDIRELLEZ

 


Bir huzur evinin küçük salonunda

Pencereden dışarıyı gözlüyordu bir beyefendi 

Baharın gelişine tanık oldu camların ardından

Yılların ardından bir başka bahara...

Yağmur damlalarının usul usul, damla damla akışını,

Kuru dalların suyla uyanışını

Şeftali, badem, erik ağaçlarının çiçeklenmesini

Ve sonra tomurcuklanmasını 

Ağacın yapraklarla donanmasını 

Bir zaman diliminde meyveye dönüşmesini...

 Doğa canlanırken kuşlar geldi ta uzaklardan

Her türden sürülerle kuşlar

Yeniden can buldu kış uykusundaki canlılar

Tırtıllar kelebeğe dönüştü uzak ovalarda .

Yabancılaşmıştı herkes birbirine

Yüzyıllık bir yalnızlıkta gibiydi insan

 İnsan insanla tanıştı bir başka biçimde; 

Herkes bir başka yerde:

Bir huzur evinin küçük salonunda,

Bir başkası bir konteynırda ya da çadırda,

Bir köy evinin sobalı odasında, 

Bir apartman katının beton duvarları arasında

Bir Hıdırellez Gününde

Doğayla birlikte soluklandılar

Yeni bir bahara merhaba dediler....


Makbule ABALI

05  Mayıs 2023 urla 







1 May 2023

BUGÜN 1 MAYIS - AYIN İLK GÜNÜ

 


Bugün 1 Mayıs. İlkbahar Mevsiminin son ayının ilk günü. 12 ayın hepsi farklıdır elbette ama ben Mayıs'ı bir başka severim.

30 gün çeken ayların arasında bir gün fazlasıyla 31 çeken aylardan biridir Mayıs.

Bayramların, özel günlerin toplandığı aydır Mayıs. Baharın gelişiyle birlikte Bahar Bayramını kutlarken  aynı zamanda Emeğin, Dayanışmanın, Sabrın,  Paylaşmanın Bayramını coşkuyla kutlarız.  Hıdrellezi yeni dileklerle karşılamaya hazırlanır, Mayısın ikinci Pazar gününde anneleri anar, duygularımızı dile getiririz. 19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik Ve Spor Bayramında Atatürk Gençliği ile kan tazeler yeniden bir Bayram sevinci yaşarız. 

Yeniden doğmanın, canlanmanın, hayata daha iyimser bakabilmenin ayıdır Mayıs.

Soğukların büyük ölçüde bittiği, çocukların parkları , bahçeleri, sokakları neşeli sesleriyle doldurdukları aydır Mayıs.

Kuşların, kelebeklerin çoğalarak doğaya karıştığı, karıncaların yeraltından yeryüzüne çıkmak için sabırsızlandıkları bir aydır Mayıs. 

Çok çeşitli otların tarlalarda boy gösterdiği, sağlıklı beslenmeye yönelik ürünlerin çoğaldığı, böylece aile bütçesine ekonomik katkıda bulunan bir aydır Mayıs.

Eriklerin, bademlerin, yenidünyanın, narenciyenin çiçekten tomurcuğa, meyveye dönüştüğü aydır Mayıs.

Pek çok yerde kokulu güllerin, sarmaşık güllerinin, lâvantaların, sümbüllerin, akasyaların, erguvanların, leylakların, manolyaların çiçek açtığı aydır Mayıs. 

Kar sularının çözüldüğü, bahar yağmurlarının sakinleştiği aydır Mayıs.

Öğrenciler için çoğu zaman sınavlara hazırlık ayıdır Mayıs.  Çeşitli kademelerde kendinizi ölçer, sınav deneyimi kazanırsınız. 

Dost gibi, yoldaş gibi, candan bir arkadaş gibidir Mayıs. Mayısta doğanların sevgi dolu, duygulu  insanlar olduğu söylenir hep.

Her yıl yeniden Mayıs'ı düşünür, mutluluk duyarım ben. Acaba bir sonraki yıl Mayıs nasıl gelecek, ne sürprizler hazırlayacak derim. 

Hoş geldin Mayıs...  1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü Kutlu Olsun. 

Makbule ABALI                        

01 Mayıs. 2023