Bu Blogda Ara

23 May 2016

KÖKSÜZ SEVGİLER...(Pazartesi Nostaljisi )




Bazen çevrenizde sizin de dikkatinizi çeker mi? El ele, omuz omuza, aksak adımlarla yürüyen yaşlı çiftler vardır. Güçsüz vücutları, çökük omuzları, yavaşlatılmış adımlarıyla adeta ağır çekimde önünüzden kayıp giderler. Belki de farkına bile varmazsınız. Ama onlar birbirlerinin farkındadırlar. Mutlu, huzurlu yüzleriyle adeta hayatın içinden birer yıldız gibi kayıp giderler. 
Elleri sımsıkı birbirine kenetlenmiştir, birbirlerini kaybetmekten korkarlar. Öyle bir dayanışma sergilerler ki gözlerinizi alamazsınız.
Ne öyküler yazılır kafanızda, bir süre hayal dünyasında dalar gidersiniz...

Gençken aşık olmak kolaydır. Önemli olan, yaşlılık yıllarında sevgiyi, dostluğu, arkadaşlığı sürdürmek değil midir? Birlikte düşünmek, karar almak, iyi-kötü günde yanında olmak, gerektiğinde başını omuzuna dayayıp huzur bulmaktır. Yıllara kök salmış sağlam sevgiler kolay kolay tükenmezler. Saçlar ağarıp yüzler buruşsa da, sağlam temelleri sarsılmaz.

Aşkı, tutkuyu, sevdayı anlatan çeşitli oyunlar, filmler, öyküler, romanlar var. Bu yıl ödül alan filmlerden biri "aşk-amour" filmiydi. Ünlü yönetmen Michael Haneke'nin filmi, bildiğimiz aşk filmlerinden çok farklıydı: Çok uyumlu bir yaşam içinde, emekli müzik öğretmeni bir çift. Eşlerden biri-kadın- bir beyin sarsıntısı sonucu felç geçirir. Böylece çiftin düzenli, mutlu yaşamları altüst olur. Uzun bir süre erkek eşine bir bebek gibi bakar, her ihtiyacını karşılar, ev temizliğinden bulaşıkları yıkamaya kadar her işi üstlenir.

Bazen doğal olarak pes ettiği zamanlar da oluyor. İnsan olarak insani duygular yaşıyor; öfkeleniyor, sinirleniyor, ağlıyor, çaresizlik içinde isyan ediyor. Ve bir gün... artık sevdiğinin acı çekmesini istemiyor... Film şaşırtıcı,çarpıcı bir finalle bitiyor. Büyük aşk bir başka biçimde son buluyor. 

Aşkın, sevdanın anlatımı yüzyıllardır kişiye, kişiliklere göre değişiyor tabii ama, geçmişte her şey daha farklıydı. Bazen bir bakış, bazen bir duruş, ya da ses tonu çok şey anlatabilirdi. Beden dilinin o yıllarda çok daha etkili olduğunu görüyoruz. 

Geçmişte uzun yıllar önce izlediğim bir Atıf Yılmaz filmi geliyor aklıma; "Selvi boylum al yazmalım". Türkan Şoray, Kadir İnanır ve Ahmet Mekin rollerinde ne kadar inandırıcıydılar. İnsanın yüreğine dokunan, düşündüren bir aşk öyküsü... Filmin sonunda tutkulu aşk değil, sabırla emek harcanan sevgi galip geliyordu. Film yıllar sonra da izlense insana aynı duyguları yaşatıyor; Köklü sevgiler zamanla gelişiyor, sabır ve emek istiyor, ilmik ilmik dokunup sağlam bağlarla örülüyor. 

Oysa günümüzde bazı aşklar ya da aşk sanılan duygular, köksüz ağaçlar gibi nasıl da kısa zamanda çatırdar, tükenir ve çöker... Haberlerde her gün onlarca aşk ve namus cinayeti izliyoruz. Sevdiğini, nişanlısını, eşini, çocuklarının annesini acımasızca yaralayan, öldüren, doğru yaptığını düşünen insanlarımız...

Elimizdekini, yanımızdakini kaybedince değerini anlıyoruz çoğu kez: çevreyi mahvedip "Çevre Koruma Günü" düzenliyoruz. Çocuklara oyuncak tabancalar hediye edip öte yandan "Barış Günü" kutluyoruz. Sevdiklerimizi incitip kırdığımızda "Sevgililer Günü" imdada yetişiyor. Oysa en pahalı hediye bile kırılan insan kalbini onarabilir mi...?

Çabuk tüketilen, uzun sürmeyen farklı sevgiler; içinde dostluk, arkadaşlık barındırmayan günlük ilişkiler. Tıpkı dalsız, budaksız, cansız, köksüz ağaçlar gibi... Köksüz sevgiler...



                                                                       Şubat-2013 

36 yorum:

  1. Günümüzden geçmişe uzanan aşk...Ne güzel anlatmışsınız.Ben de ne zaman yolda el ele yürüyen yaşlı çift görsem hayranlıkla izlerim.Bizler de yaşarız umarım.
    Öte tarafta da elimizdeki insanlığa dair güzellikleri yok edip sonra onlara düzenlediğimiz günler.Ah biz insanlık ah :(

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ve ne güzel bir yorum. Ben yorumları da çok önemsiyorum. Yorumlar da beni düşündürüyor, bazen bir başka yazıya zemin hazırlıyor. Hayatın içinden birbirini tamamlaya kareler gibi...Günler'i değil, insan'ı önemseyerek sağlık ve mutlulukla nice yaşlara...

      Sil
  2. Kaybetmek üzerine koşullanmış adeta insanlık.. Önce kaybetmeye sonra kaybettiğini geri kazanmaya.. Oysa kıymet bilmek ne güzel, elini bırakmamak, her koşulda birlikte yol alabilmek.. Dilerim tutunduğumuz her şeyi sevgiyle kucaklayacak yüreklerimiz olur.. Yine çok güzel bir yazıydı.. Sevgiler,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Kaybetmek... sonra tekrar kazanmak. Onca zaman kaybediliyor oysa. Bazen kayıplar kazanca dönüştürülemiyor. "Her koşulda birlikte yol alabilmek..." Gerçekten çok önemli, çok değerli.
      Böyle düşünebilen insanın eminim, yüreği kocamandır zaten.
      Çok teşekkür ederim,yorum da öyle güzeldi ki.
      Sevgiyle...

      Sil
  3. Yoksa karısını acı çekmesin diye öldürdü mü?:((( Makbule'ciğim gerçek sevgi anlattığın gibidir, ne mutlu öyle pinpon elele tutuşan çiftlere, maalesef çok nadir böyle yazdığın gibi köklü sevgiler. İnsan sevdiğine zarar vermez her şeyden önce ama bizde her gün bir cinayet....:((bunların sevgiden anladıkları ne acaba? Sahip olmak herhalde hem de o kişi kendisini istemese de...:( hastalıklı duygular...kıskançlık bunu sevgiyle karıştırıyorlar öldürüp sonra da çok seviyordum öldürdüm diyorlar. Şu manyaklığa bakar mısın? Hem çok seviyor, hem de çok sevdiğinin hayatına son veriyor! Kendilerini kandırıyor bunlar. Bunlarınki sevgi değil, kıskançlık hatta nefret...
    Kalemine sağlık. İlgiyle okudum.
    Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok haklısın sevgili Müjde, pek çok davranış bozukluğunun kökeninde Rasyonalizasyon- mantığa, akla uydurma- var. Kendince, hastalıklı bir mantık yürütme bu elbette. Ya "Namusumu kurtardım" diyor. Veya "evini ihmal ediyordu." diyor.
      Doğrusu ben son zamanlarda bu tür görsel haberlerin de bir nevi "mahalle baskısı" yarattığını düşünüyorum. Ne yazık, iyileri örnek almıyoruz da...
      Doğru, toplumda giderek büyüyen bir kin- nefret dalgası var.
      İlginç yorumuna çok teşekkür ederim. Dilerim sevgi dalga dalga yayılsın...

      Sil
  4. Yazdıklarınız gerçekten çok güzel , içten ve doğru. Okurken aklıma bir çok şey getirdi, konuşmak adına. Sadece bu kadarını yazmakla yetineceğim. Gerçek sevgi içinde şefkat olan sevgidir. Çünkü öyle hissediyorum. Annemin şefkatini hissettiğimde işte gerçek sevgi budur diyorum. Yeğenlerimle sarıldığımda hissettiğim şefkat duygusu gerçek sevgidir. İnternette izlediğim nice hayvan videosunda gördüğüm şefkat duygusu gerçek sevgidir. Örneğin tek gözü görmeyen ve yeni anne olmuş bir kedinin başka bir yavruyu da sahiplenmesi bana bunları hissettiriyor. İnsan sevdiğine kıyamaz. Korur, emek verir. Tıpkı al yazmalımda olduğu gibi. Bendeki sevgi/aşk anlayışı böyle...

    Bahsettiğiniz filmi izlemedim fakat izlemek isterim. İzniniz olursa ben de bir film önermek isterim size. Film günümüz ve geçmiş zamanda yaşanan iki aşk hikayesini konu alıyor. Beni etkileyen geçmiş zamanda yaşanan aşk hikayesi oldu. Adı 'seninle bir ömür''. Belki izlemeyi düşünürsünüz. Aklınızda olsun.

    Sevgi ve selam ile...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de bazen aynı şekilde düşünürüm; konuşmak yazmaktan daha çok şeyi paylaşmaktır kimi zaman. Göz bağlantısı, mimikler, ses tonu, beden dili, konuya daha farklı yönlerden daha zengin bir bakış sağlayabilir. Ancak sözün silinip gittiği yerde yazı kalıyor.
      Gerçek sevgide şefkat, özlenen bir şey. Bir de katıksız sevginin içinde güven, huzur, özveri arıyorum ben. Yalansız olmalı diye düşünüyorum, küçük yanılgılar bağışlanabilir olmalı.Sevgi şeffaf olmalı, hayatın güzellikleri ya da acıları paylaşılabilmeli.
      Önerdiğiniz filmi araştıracağım. Elbette izlemeyi düşünürüm.
      Bu güzel ve anlamlı yoruma çok teşekkür ediyorum.
      Sevgiyle...

      Sil
  5. Yazını okuyunca söyle bir dalıp gittim. Neydi bu köksüz sevdaların, sonu hüsran ile biten kimi evliliklerin sebebi? Hani eskiler derler ya eskiler gerçekten güzelmiş. Çeşme başı buluşma hikayeleri olur ya onları çok sever hatta imrenirdim. Aslında evlilik üzerine sosyal bir platform kurulması gerekir. Aile sorunlu ise toplum da sorumludur. Toplumun temeli ailedir. O el ele kenetlenen koca yürekli bedenen yaşlı,aşkları genç çiftleri tüm gençlerin gözüne sokmamız gerekiyor. Görsünler sevda nedir, aile nedir. Yazı baştan sona kadar haklılık içeriyor. Vesselâm.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazıdan sonra yorumlarla tekrar düşünmeyi, konuyu yeniden irdelemeyi çok seviyorum. Belki eski aşklar-sevdalar, maddi-manevi çok şey beklenmeden yaşanıyordu. Taraflar birbirlerine çok kapris yapmaksızın fedakarlık yapabiliyorlardı.
      "Toplumun temeli ailedir" sözüne yürekten katılıyorum. Bu kadar boşanma, bu kadar kadın cinayeti yoktu bir zamanlar.
      Televizyonlardaki evlilik programları yerine gerçek hayatın içinden örnek sevdalar aktarılsa keşke.
      Bir konuda uzlaşmak ne güzel.Teşekkür ederim.

      Sil
  6. Harika bir başlık köksüz sevgiler. Yaşadığımız herşey gibi sevgiyi de tüketip atıp yenisini kullanır olduk. Tıpkı kağıt mendil gibi olmuş hayat . Kullan at kullan at . Sahi Çevresi iğne oyalı ipek mendillere ne oldu?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sevgi bile değişime uğrayınca pek çok şeyin tadı-tuzu değişiyor değil mi? "Atıp yenisini kullandığımız" hiçbir şey de "aslı gibidir" deyişine uygun olmuyor. Kullanıp attığımız şeylerin "geri dönüşümü" de yok.
      İğne oyalı mendiller aynı zamanda bir haberleşme aracı idi.
      Bazen iç yakarmalarına, bazen gözyaşlarına tanık oldular. Oyaların renkleri bile anlam yüklüydü. Mendiller, kısacık mesajlar ve simgelerle yer değiştirdiler.
      Sevgiyle...

      Sil
  7. Can'la öyle yaşlanacak mıyız diye sorarız bazen birbirimize. Hımm, yirmi beş sene sonra hâlâ elele tutuştuğumuza göre belki olabilir :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şimdiden "birlikte yaşlanmayı" hayal etmek bile öylesine güzel ki. Bir çiftin geleceğe dair ortak düşüncelerinin olması, geçmişten de hoşnut olduklarının bir göstergesi değil midir?
      Hayaller tükenip, çıplak gerçekle yüz yüze kalınca sonlandırılan öyle çok evlilik var ki.
      Nice yıllara sevgiyle...

      Sil
  8. Yazılarınız, yorumlarınız... Okumaya doyum olmuyor.

    Filmden bahsetmişiniz ya, inandırıcılıktan. Çok doğru.

    Gerçeklik duygusu uyandırmıyor kolay kolay filmler, diziler. Bir ev ki yalı filan genellikle, kaç yıllık güya; ama evin içi bugünün moda eşyaları ve aksesuarları ile dolu. Her şey gıpgıcır. Yepyeni. Nasıl oluypor da kaç yıllık ev oluyor. Sanki dün tadilattan çıkmış ya da tefriş salonu. Hadi biri dün tadilattan çıktı, yenilendi diyelim. Hepsi mi öyle :)))

    Bir dizi izledim. Başka dizi filan da izlemem uzun boylu. O dizide her şey çok gerçekti. Ve o dizi sayesinde bugüne taşan çokça dostluk, arkadaşlık geliştirdik. Öyle ki site bile açtık. Benim de orada kendime ait blogum var ve yazdım;
    asi-acemidemirci.blogspot.com.

    Diyeceğim, inandırıcı olamayan hiçbir şey başarılı da olamıyor...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Yazmayı çok seviyorum, içimden gelen bir dürtü adeta. Ve çok içtenlikle söyleyeyim, ben de sizin yazılarınızı çok zevkle okuyorum.
      Ev deyince restore edilen evler çok hoş. Eskiyi o kadar ustaca koruma altına alıyorlar ki, ahşap işlemeleriyle de gözler ve gönüller şenlik yapıyor adeta.
      Dizi olarak da sevgiyi işleyen, Zühal Olcay ve Müşfik Kenter'in "Gecenin öteki yüzü" vardı.Çok güzel, unutulmaz bir diziydi.
      İnandırıcılığı; içtenlik, dürüstlük, iyi niyet sağlıyor sanırım. Bir de hayat deneyimleri ve zaman, bağları pekiştiriyor diye düşünüyorum.
      Sevgiler...

      Sil
  9. Benzetme çok yerinde olmuş. Maalesef ki her şeyin tadı biraz eksik biraz acı geliyor şu zamanlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bazen düşünürüm; biz mi artık tat alamıyoruz, duygular mı köreldi, yoksa sevgiler, dostluklar mı acılaştı. Belki de o tatları düzeltmek-yenilemek gene bizlerin elinde.
      Her şey insanla başlayıp insanla bitiyor değil mi sevgili Naz?
      Sevgiler...

      Sil
  10. Sevgi emektir sevgi içinizdeki çığlıklarınızı bir bakışınızla anlatabilmektir sevgi bazen susmak bazen bülbül gibi şakımaktır sevgi duymak salt insana değil evrene sevgi duymak köklerinizin suya doyması gibidir emeğinize sağlık sevgili arkadaşım ..yolu gerçek sevgiden geçenlere selam olsun...

    YanıtlaSil
  11. Ne güzel bir yorum. Öylesine içten anlatılmış ki. "Evrene sevgi duymak", insan sevgisi kadar önemli gerçekten.Ve köklerimiz ihtiyacı olan suyu bazen bir insandan, bazen doğadan, bazen kültür-sanat etkinliklerinden alabiliyor. Öylece besleniyoruz.
    Çok teşekkür ederim.
    Sevgiyle-dostça.

    YanıtlaSil
  12. Ne güzel yazmışsınız, kaleminize sağlık.
    Artık zaman hızlı akıyor. Dış uyaran çok fazla, oyalanacak şey çok. İnsanlar tasasız büyümüş, kahır çekemiyor kolay kolay. Böyle olunca da dünyadaki her şey gibi ilişkiler de sığ.
    Sevgilerimle ;)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ederim. "İnsanlar tasasız büyümüş, kahır çekemiyor kolay kolay." diyorsunuz. Belki çoğunluk için değil ama haklısınız. Daha benciliz, fedakarlık yapmak zor geliyor.
      O zaman kısa süreli aşklar, yüzeysel ilişkiler yaşanıyor.
      "Fark yaratanlar" var tabii.
      Sevgiyle...

      Sil
  13. Yüreğinize, kaleminize sağlık. Her şey için herkes için en güzel gıda sevgi diyebiliriz. Bebek büyürken diğer besinlerin yanında ihmal edilmeyecek asıl besin sevgi olmalı. Sevgilerimle...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Doğru, "sevgi en güzel gıda". Küçük yaşta sevgiden yoksun büyüyen çocukların normal gelişimlerini tamamlayamadıkları hatta konuşamadıkları gözlenmiş.
      Çok teşekkür ederim. Adınızı blogda görmek güzel. Hoş geldiniz.
      Sevgiyle...

      Sil
  14. Aşk ve emeği her zaman olduğu gibi, o kadar içten, duygusal ve akıcı anlatmışsınız ki üstüne sayfalarca yorum yazılabilir. Gerçekten gençken aşık olmak kolaydır ama bunu alışkanlığa dönüştürüp sevgiyi ömür boyu besleyebilmek, birlikte yaşlanıp en kötü zamanlarda yanında olabilmek... bu etik ve ahlâki açıdan da çok önemli. Şimdiki kuşağın ticareti andıran evliliklere bakınca ders alınası bir yazı... Paylaşım için çok teşekkürler Makbule Hanım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evlenme törenlerinde söylenen kısacık ama ne kadar anlamlı bir deyiş vardır; "İyi günde- kötü günde beraber olabilmek..."
      Hayatın ilerleyen dönemlerinde, daha zor günlerde insan o birlikteliğe daha çok ihtiyaç duyuyor gerçekten.
      Günümüzün güvensizlik ortamında bazı evlilikler sözleşmelerle garantiye alınıyor.
      Anlamlı yorumunuza çok teşekkür ederim.

      Sil
  15. Sevgi emek ister.(Al yazmalım ) filime damgayı vuran anafikir.Benim en önemli felsefem diyebilirim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ben de öyle düşünüyorum. O emeğin içinde fedakarlık, sabır, şefkat, koruma duygusu, aşk, bağlılık... hepsi var galiba.
      Bu felsefede olan insanlar azaldığı için mi dünya sıkıntılardan kurtulmuyor?
      Teşekkür ederim.
      Sevgiler...

      Sil
  16. Zamanın sevgilerini anlatmissiniz eskiden insanlar karşısındakine değer verirdi şimdi ise kendine değer verip ego savaşları yaşar oldular herkes okadar çok şey bildiğini saniyorki anlam karmaşası yaşıyoruz adeta saygiduymayi unuttuk saygının olmadığı yerde sevgide olmuyor
    Makbule hanimcim evlilikler ve dostluk temelleride saglam kurulamiyor maalesef sanal yasamaya basliyoruz bizim doğanın sevgi ve kucaklamaya elverişli umarım sonunda özümüze döneriz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bazen o kadar yapay davranışlara rastlıyoruz ki, sevgi mi- sevgisizlik mi, şaşırıyor insan. Haklısınız, kendini ön plana çıkarmak isteyen insanlar da çok aramızda.Oysa sevgi katıksız olmalı, içten olmalı.Gerçek sevgilere ulaşabilmeyi diliyoruz.
      Sevgiyle...

      Sil
  17. günümüzün sevgileri böyle değil artık de miiii :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Düşündüm de, bu soruya cevap ayrı bir yazı konusu oluşturur herhalde. Çok içten, gerçek sevgiler de var. Haksızlık yapmamak lazım. Zamanı değişmesi, olumsuz şartlar, farklı beklentiler insanları ve duyguları da etkiliyor elbette.

      Sil
  18. yaşlılığında yanında olacak asıl sevdiğin.

    yürekten katılıyorumö

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnsanın sevgiye, ilgiye, güvene en çok ihtiyaç duyduğu zamanlar. Bedensel yakınmalar da bazen gücü azaltıyor belki.
      Sevgiyle.

      Sil
  19. Canım öğretmenim ,
    Sizin bahsettiğiniz gibi yaşlı çiftleri el ele görünce gidip ikisinin de ellerini öpüp sarılıvermek geliyor içimden ve çok mutlu olup dua ediyorum hep. Ne güzeller aslında. Bazen kimimize çok basit ve önemsiz gibi gelen bir el tutuşma bile , ne kadar değerli ve ne kadar güzel bir mesajdır sevenlerin gözünde. Her zaman sevgiyle kalsın yaşlı çiftler ve genç çiftler....

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Özellikle gençlerin yaşlılara anlayışla, sevgiyle yaklaşımı beni de çok mutlu ediyor.El ele tutuşma bir simge. Sevgiyi, şefkati, vefayı, anlayışı, bağlılığı vurguluyor.
      Anlayışlı yorumuna teşekkürler sevgili Çağrı.
      Sevgiler...

      Sil