Şehrin denize inen ara sokaklarından birisi burası. İki adım ötede deniz. Butik bir pastahane. Sade bir zevkle döşenmiş. Mavi ile beyazın hakim olduğu bir oturma düzeni. Dışarıda hasır koltuklar ve özenle yetiştirilmiş çiçekler görülüyor. Duvarda nazar boncukları, deniz kabuklarından yapılmış süsler, kapıda dokunaklı sesler çıkaran bir rüzgar çanı var.
Eski bir gramofon rüzgar çanına eşlik ediyor adeta. Nedendir bilinmez hep hüzünlü şarkılar... Yıllar öncesinden eski ustalar ses veriyor.
Akşama daha birkaç saat var. Günler kısaldı zaten. Eski yılın bitimine 8-10 gün kalmış. Yeni bir yıl; yeni umutlar, yeni heyecanlar, yeni girişimler demek olsa da herkes için değil. İçeride sadece 1 masa dolu. Masada 4 kadın oturuyor. İkisi 70 yaşlarında, diğer ikisi 40-45 yaşlarında.
Yan masada biraz kulak misafiri olduğunuzda anlıyorsunuz ki iki yaşlı kadın konuşmaların merkezinde. Onlardan biri birden tiz bir sesle bağırıyor. "Her zamanki gibi bütün kurabiyeleri kendisi yedi. Bana hiç vermedi. Hep aç kalıyorum."
Genç bayanlardan biri: "Annem her zamanki gibi önce seni doyurdum. Yiyeceksen bir daha isteyelim." İstek üzerine servisler yenileniyor. Yaşlı kadınların ikisi birden ayağa kalkarak tabaklardaki kurabiyeleri çantalarına dolduruyorlar. Oysa kurabiyeler yağlı.
Öyle telaşlılar ki sanki günlerden beri aç kalmışlar.
Kadınlardan daha genç olanı:"Neyse sen halden anlarsın. Her yerde beni böyle mahcup ediyor. Hiç kimseye ziyarete gidemiyorum. Ancak Yaşlı Yaşam Merkezi'nde rahat vakit geçirebiliyor. Orada yaşıtları arasında daha mutlu. Bir iş başarınca kendini iyi hissediyor."
Ansızın salonda bir ses çınladı: "Gene döktüm- gene döktüm..." Büyükçe bir bardak limonata masa örtüsünün üzerinde adeta bir havuz oluşturmuştu. O arada diğer bardak da yaşlı bayanın şık elbisesinin üzerine döküldü. Kısa bir panik havası yaşandı. Garsonlar deneyimliydiler. Hemen ıslak mendiller getirildi, gerekli temizlik yapıldı.
Ortalık sakinleşince masada bir suskunluk oldu. Deniz o kadar yakındı ki dalgaların sesini dinlediler bir süre. Bu arada gramofon devreye girdi; "Akşam oldu hüzünlendim ben yine..." Sadece havada değil, şarkılarda da hüzün vardı.Rüzgar çanı bir başka ritmle eşlik etti müziğe.
Genç kadınlardan biri çantasından şık bir ambalaj içinde bir paket çıkardı; "Hayal Teyzeciğim size bir sürprizim var. çok sevdiğiniz renkte bir kazak aldım size." Yaşlı bayan gülümsedi; "Ah canım kızım, baban gibisin sen de. o da hiç unutmaz. Dün o da portakal çiçeği kokusu almıştı." Genç kadın alçak sesle mırıldandı; "Annem babamı kaybedeli yıllar oldu. nasıl unutursun?" Hayalle gerçek gene kol kolaydı.
Sessizlik hepsini düşünmeye yöneltmişken birden tiz bir ses çınladı salonda. "Bir lokma ekmekle beni buraya kapatamazsınız." Yaşlı kadınlardan biri avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Birkaç kişi meraklı bakışlarla kapıdan içeriye başını uzattı.Garsonlardan biri durumu açıkladı.
Tedirginlik, kuşku bulaşıcı. Bu kez diğer yaşlı bayan öfkeyle ayağa kalktı. "Evimde bu yabancılar ne arıyor?" diye bağırıyordu. Masanın üstündeki eşyaları örtüsüyle birlikte yere savurdu. Tüm eşyalar farklı yönlere dağıldılar.
Hayat çok bilinmeyenli bir denklem gibidir bazen. Bir yanda mutluluk, huzur öte yanda hastalıklar, acı, hüzün... Terazinin ibresi hangi yanda? Denge nasıl sağlanacak, kim sağlayacak...? Eski gramofonda başka bir şarkı çalmaya başlamıştı: "Dönülmez akşamın ufkundayız./ vakit çok geç/ Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç."
Rüzgar çanı ses vermeye devam ediyordu. İnsanın içini titreten farklı bir ses. Hayatın içinden hüzünlü bir şarkının son nağmeleri gibi...Henüz bitmemiş bir eserin son parçaları gibi...İç dünyalar böyleyken ya dışarıda? Dışarıda hayat tüm hızıyla, canlılığıyla devam ediyordu. İnsanlar yeni bir yılı karşılamaya hazırlanıyorlardı.
Kadınlardan daha genç olanı:"Neyse sen halden anlarsın. Her yerde beni böyle mahcup ediyor. Hiç kimseye ziyarete gidemiyorum. Ancak Yaşlı Yaşam Merkezi'nde rahat vakit geçirebiliyor. Orada yaşıtları arasında daha mutlu. Bir iş başarınca kendini iyi hissediyor."
Ansızın salonda bir ses çınladı: "Gene döktüm- gene döktüm..." Büyükçe bir bardak limonata masa örtüsünün üzerinde adeta bir havuz oluşturmuştu. O arada diğer bardak da yaşlı bayanın şık elbisesinin üzerine döküldü. Kısa bir panik havası yaşandı. Garsonlar deneyimliydiler. Hemen ıslak mendiller getirildi, gerekli temizlik yapıldı.
Ortalık sakinleşince masada bir suskunluk oldu. Deniz o kadar yakındı ki dalgaların sesini dinlediler bir süre. Bu arada gramofon devreye girdi; "Akşam oldu hüzünlendim ben yine..." Sadece havada değil, şarkılarda da hüzün vardı.Rüzgar çanı bir başka ritmle eşlik etti müziğe.
Genç kadınlardan biri çantasından şık bir ambalaj içinde bir paket çıkardı; "Hayal Teyzeciğim size bir sürprizim var. çok sevdiğiniz renkte bir kazak aldım size." Yaşlı bayan gülümsedi; "Ah canım kızım, baban gibisin sen de. o da hiç unutmaz. Dün o da portakal çiçeği kokusu almıştı." Genç kadın alçak sesle mırıldandı; "Annem babamı kaybedeli yıllar oldu. nasıl unutursun?" Hayalle gerçek gene kol kolaydı.
Sessizlik hepsini düşünmeye yöneltmişken birden tiz bir ses çınladı salonda. "Bir lokma ekmekle beni buraya kapatamazsınız." Yaşlı kadınlardan biri avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Birkaç kişi meraklı bakışlarla kapıdan içeriye başını uzattı.Garsonlardan biri durumu açıkladı.
Tedirginlik, kuşku bulaşıcı. Bu kez diğer yaşlı bayan öfkeyle ayağa kalktı. "Evimde bu yabancılar ne arıyor?" diye bağırıyordu. Masanın üstündeki eşyaları örtüsüyle birlikte yere savurdu. Tüm eşyalar farklı yönlere dağıldılar.
Hayat çok bilinmeyenli bir denklem gibidir bazen. Bir yanda mutluluk, huzur öte yanda hastalıklar, acı, hüzün... Terazinin ibresi hangi yanda? Denge nasıl sağlanacak, kim sağlayacak...? Eski gramofonda başka bir şarkı çalmaya başlamıştı: "Dönülmez akşamın ufkundayız./ vakit çok geç/ Bu son fasıldır ey ömrüm, nasıl geçersen geç."
Rüzgar çanı ses vermeye devam ediyordu. İnsanın içini titreten farklı bir ses. Hayatın içinden hüzünlü bir şarkının son nağmeleri gibi...Henüz bitmemiş bir eserin son parçaları gibi...İç dünyalar böyleyken ya dışarıda? Dışarıda hayat tüm hızıyla, canlılığıyla devam ediyordu. İnsanlar yeni bir yılı karşılamaya hazırlanıyorlardı.
Çok sıcak ve canlı bir öykü. O yan masalardan birinde oturuyormuşum gibi hissettirdi.
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Bu deyişinizle çok mutlu oldum. Ben de o hissi yaşatmak istiyordum.
SilÇok hüzünlü gerçek hayat hikayesi... Ne enterasan şu hayat:( Kimileri neşe içinde, kimileri hüzün, acı ve keder:( Ne kadar uzağız yaşamlarda aslında kendi dünyamızda. Allah herkesin yardımcısı olsun... Kaleminize sağlık... Sevgiler...
YanıtlaSilAlzheimer hastalığını ve hastalarını tanıyınca öyküyü de daha rahat yazabiliyorum. Aynen dediğiniz gibi değerli arkadaşım, empati kurulamayınca herkes ayrı dünyalarda yaşıyor.Her hastalık bana hasta yakınlarını da düşündürüyor.
SilTeşekkür ederim.Sevgiler...
YanıtlaSilKitabınızdan bir bölüm mü? Aklımda kitabınız mutlaka alacağım..
Hayır, ama kitapta başka Alzheimer öyküleri vardı. Ayrıca insan'la, hayat'la ilgili yazılar, şiirler, öyküler...
SilTeşekkür ederim. Bulma güçlüğü olursa ben göndereyim.
Sevgiler...
Sevgili Makbule Öğretmenim; iyi akşamlar.
YanıtlaSil"Bir Yeni Yıl Hediyesi" yazınız beni sizin de hiç yabancısı olmadığınız geçmiş anılara götürdü. O yıllar şimdi hiç yaşanmamış gibi, ama yaşandı. Akşam olmadan yaşanmış hüzünler ve dönülmez akşamların ufukları, artık hayal. O kafede ki genç hanıma; masaya içecek döken elleri, daha önce kaybettiği babasının portakal çiçeği kokusu getirdiğini söyleyen dilleri; sessizliğe büründüklerinde ve bilinmez aleme göç ettiklerinde bu anlarını dahi ne çok özleyeceklerini söyleyebilseydim. Ayrıca onların büyüklerinin rahat edebilecekleri dolayısıyla kendilerinin de huzur duydukları, sıkıntılarını paylaşabildikleri, Yaşlı Bakım Merkezi gibi bir şansları da var.
Bu gün ki yazınız da çok duygusal bir günüme rastladı. Sizin Annenizi, on gün arayla benim de Babamı kaybettiğim günler.. Ruhları şad olsun. Bizlere yaşarken verdikleri ışık, onların mekanlarını aydınlatsın.
Elinize, emeğinize ve yüreğinize sağlık. İyi ki varsınız.
Sevgi ve saygılarımla.
Sevgili Necla Öğretmenim, iyi akşamlar;
SilBenzer anılar, benzer öykülerle geçmişe kısa yolculuklar yararlı oluyor düşüncesindeyim. Hastalıklar, kazalar hepimiz için. Ancak deneyimler paylaşıldıkça hastaya davranışlar da daha bilinçli oluyor.
Yorumlarınızı nasıl da severim. Yazıyla bütünleşir, ana fikri tamamlar. Geçmişin izinden giderek yeni öyküler oluşturmaya çalışıyorum. Çağın bu zor hastalığı konusunda düşündürmek de amacım.
Kaybettiğimiz sevdiklerimizi saygıyla, özlemle, rahmetle anıyorum.
Güzel ve anlamlı yorumunuza çok teşekkür ediyorum.
Sevgiyle- dostça...
Şehrin denize inen ara sokaklarından birindeki o yerde olanların öyküsü çok dokunaklıydı.
YanıtlaSilEmeklerinize sağlık.
O sokaklar aslında çok hareketlidir, cıvıl cıvıldır. Ama iç dünyalar dış dünyalardan farklı.
SilTeşekkür ederim.
Birebir yaşamış, tanık olmuş kadar canlı bir öykü olmuş, kaleminize sağlık, harika yazıyorsunuz. Alzheimer zor hastalık benim rahmetli annem de annesi, babası ve abisinin hayatta olduğunu sanırdı:( "Niye beni hiç arayıp sormuyorlar diye üzülürdü:(
YanıtlaSilSevgiler
Bu güzel, etkileyici, motive edici düşüncene çok teşekkür ederim sevgili Müjde. Annem Alzheimer idi. Ancak öykülerimde gerçek hayatta yaşanmış anılar olsa da hayal gücümden yararlanarak, insan gözlemlerimden yola çıkarak yeni kurgulamalar yapıyorum.
SilAnneni saygıyla anıyor, rahmet diliyorum.
Bayıldım, nasıl güzel nasıl gerçek ve akıcı yazmışsınız. Hemen içine aldı öykü beni. Elinize sağlık Makbule Hanım.
YanıtlaSilTeşekkür ederim. Yorumunuz da öyle içten, öyle güzel ki. Mutlu oldum...
SilYazmak terapi gibi benim için.
Sevgiler...
Bir Yeni Yıl Hikayesi ile yeniden, yine hüzünlü anılar sarmalı içinde yaşadım. Ama aynı zamanda bu hüzün, sizin gibi bir usta kalemin elinden olunca, duyguyla gerçeklik anlam buluyor. Paylaşım için teşekkürler, güzel bir akşamda olmanızı dilerim.
YanıtlaSilSanırım hayatın içinde o canlılığın, renklerin, seslerin arasında ben daha çok yüzlerdeki hüznü algılıyorum. Hayatın bir de o yanı var. Belki çoğu kez de dile getirilmiyor.
SilDestekleyici güzel düşüncelerinize çok teşekkür ederim.
Esenlikler diliyorum.
Kaleminize sağlık. Yüreğimi burdu biraz, ama hayat...Sevgiler
YanıtlaSilAslında hepimiz öyleyiz; Hayatın acı gerçekleri canımızı acıtıyor, yüreğimizi buruyor. Ama onları da olduğu gibi kabul etmek hayatı kolaylaştırıyor diye düşünüyorum.
SilSevgiler...
Anneanneciğim geldi aklıma, sofrada bizimle yemek yer, kalkarken bizimkisi hâlâ bitmediyse " Biri yer biri bakarmış "diye sitem ederdi.
YanıtlaSilUnutmak değil de o telaş ve huzursuzluk en kötüsü herhalde. Hâlâ aklıma geldikçe hüzünlenirim.
Belli yaşlardan sonra muhakeme, yargılama, uyum da zorlaşıyor.Doğru, unutmadan çok tanıdığınız o güzel insanın düştüğü durum insanı daha çok üzüyor.
SilGerçeklerden yola çıkarak kurguladığım bir öykü bu.O hüznü aktarmak istedim.
Sevgiler...
Çok beğendim öyküyü. Ne oldum değil insan ne olacağım demeli. Yaşlılık zor. Yakınlar için daha zor. Sevgilerimle
YanıtlaSilÇok teşekkürler. Evet hayatın ne getirip ne götüreceğini bilemiyor insan. Belki her şeye hazırlıklı olmak lazım.
SilSevgiler...
ayyy yaa kıyamazlar onlaraaa :)
YanıtlaSilBen de öyle düşünüyorum. Aslında hiç kimseye ama özellikle yaşlılara, hastalara, çocuklara hiç kıymamak lazım. Ben de daha çok konularımı onlardan seçmeye çalışıyorum.
SilHüzün dolu lakin sıcak bir anlatım. Seslerini işittim gibi.
YanıtlaSilHer hastalıkta bir başka hüzün var. Hele Alzheimer'da...
SilHissederek okumak; tam benim düşündüğüm gibi.
Sevgiler...
Anlatımınız o kadar içten ve o kadar duygu yüklükü okurken o anı yaşar gibi daha doğrusu oradaymış gibi hissettiriyor insana. Kaleminize ve de o güzel yüreğin
YanıtlaSilBize sağlık Makbule Hanım.
Çok sevgiler.
Düşündüklerimi hissettirebildiysem ne mutlu bana. Sizlerden böyle geri bildirimler gelince mutlu oluyorum. Güzel yorumunuza çok teşekkür ederim.
YanıtlaSilSevgiler.
Öyle güzel hissettirdiniz ki yaşanmışlık var sanki her cümlede, hüzünlendim. Kaleminize sağlık Makbule kardeşim. 2017,de sağlık, huzur dolu günler dileklerimle. Selam ve sevgiler.
YanıtlaSilYaşanmış anılardan kalan izler de var tabii sevgili Ece. Ama o izler değil midir hayatımızı tamamlayan, bizi şekillendiren.
SilBir öyküyü tamamlarken hayattan kalan küçük izleri de serpiştiriyorum. Ama hiçbir zaman tıpatıp aynı olmuyor.
Güzel yorumuna, güzel dileklerine çok teşekkür ederim.
Hepimiz için 2017 farklı bir yıl olsun diliyorum.
Sevgiler...
Çok güzel. Okurken hüzülendim, endişelendim birazda . Sanırım yaşlanınca ne olacağım kaygısıydı.
YanıtlaSilYaşamın içinde bizleri neler bekliyor, bilemiyoruz. Aynı endişeler hepimizde var. Ama her şeye rağmen hayatı yaşanabilir kılmak lazım.
SilSevgiler...
Hüzün kokan kelimeler bir yazıda bu kadar mı insanı etkiler.
YanıtlaSilİnanın yazıma yorumyapmasaydınız
belki de
bu insanın içine işleyen
yazınızı es geçecektim
ki o zaman çok şey kaybedecektim.
Son günlerde okuduğum en güzel yazılardan biri bu.
Yaşlılık böyle bir şey işte kimi zaman.
Kimi zaman da hastalığın darbesi.
Kimi zaman da insanın kaybettiğini kabullenmeyişi.
Garsonları da anlayışlarından dolayı kutlamak lazım.
Kim bilir belki de başka bir mekanda olsa
o yaşlı kadınlar
yaka paça dışarı atılırdı.
Kaleminize sağlık.
Bu arada yeni yılınızı da kutlarım.
Saygılar.
Bazen düşünüyorum; Hayatın içinde onca acı, keder yaşanırken belki çok da hüzünlü yazmamak lazım. Ama hepimizin hayatında öyle büyük dramlar da yaşanmış veya yaşanmakta ki. Yaşam acısıyla tatlısıyla biz insanlarla birlikte devam ediyor.
SilÖykü tamamen hayal ürünü. Ama hastalığı bilince daha rahat kurgulanabiliyor.
Okumanıza, yorum yazmanıza mutlu oldum.
Sağlıklı, huzurlu bir yıl diliyorum.
Saygılar.
'Hayat çok bilinmeyenli bir denklem gibidir bazen. Bir yanda mutluluk, huzur öte yanda hastalıklar, acı, hüzün... Terazinin ibresi hangi yanda? Denge nasıl sağlanacak, kim sağlayacak...?'
YanıtlaSilNe güzel ifade etmişsiniz , anlatımınız o kadar kuvvetli ki okurken kendimi orada hissettim ve bambaşka farkındalıklara doğru yol aldım..
Kıymetli yazılarınız için teşekkürler değerli öğretmenim..
Sımsıcak selam ve sevgilerimle..
Çok teşekkürler sevgili Elsa. Şiir ya da öykü yazarken hayal ettiğim o insanlarla empati kurmaya çalışıyorum. Sizlerden böyle güzel geri bildirimler gelince de herhalde başarmışım diyorum.
SilYorumun öylesine güzel ve anlamlı ki çok mutlu oldum.
Yürekten sevgi ve selamlarımla...
"Dönülmez akşamın ufkundayız,
YanıtlaSilVakit çok geç,
Bu son fasıldır,ey ömrüm,
Nasıl geçersen geç.
"Nağmelerinde annemle şuan oturmuş,yazdıklarınızı düşünüyorum,galiba yeniden yaşayacaklarımız annemle kapıda bekliyor.
Rahmetli babamdan ne kadar tecrübeli olsakda çoook zooor...
Yine çok anlamlı ve duygu yüklü,değerli, yazınız içime dokundu ve...
Sevgilerimle sevgili güzel insan...
Bu eski güzel şarkıyı çok severim sevgili Merih. İnsan ömrünün felsefesi gizlenir adeta sözlerde. Hayat hepimize farklı bir yerlerden dokunuyor. Ne kadar hazırlıklı olsak da gafil avlanıyoruz. Çünkü insanız. Ölen büyüklerimize rahmet diliyorum.
SilGüzel, anlamlı yorumuna çok teşekkür ediyorum.
Sevgiyle-dostça...
Niye ağladım acaba?... benim gramofonumda "titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime" çaldığı için mi?? Ya da ben bu filmi görmüştüm nerdeydi... neredeydi diye beynimi yorduğum için olabilir mi?? Makbulem... canım dostum ifadendeki sadeliğe ve çarpıcı etkiye hayranım..
YanıtlaSilİnsan oğlu, yeni yıldan bir çok şey bekleyerek ve beklediğinin ömrün bitişini beklemek olduğunu düşünmeden bekliyor yeni yılı!... Gerek ülkem adına gerekse kişisel herkesin umutlarının gerçek olmasını diliyorum bu vesile ile..
Eski şarkılar nasıl da duygu yüklüdür Gülsen Öğretmenim. Gönül telimizi titretir pek çoğu.Sizin gibi duyarlı insanların varlığıyla ben daha mutlu oluyorum.Toplum öyle duyarsızlaştı ki sorunların çözümünde de tepkisizlik var.
SilAlzheimer hastalığını gerçek bir öykü içinde, annemle ilgili olarak kitapta işlemiştim. Sanırım oradan bir aşinalığınız var.
Yorumlarınızı ne kadar özlediğimi fark ettim.Sımsıcak ifadelerle yaptığınız güzel yoruma çok teşekkür ederim.
Umutlarımız tükendiğinde yaşamın anlamı da kalmaz sanırım.
Her şey güzel dilekleriniz oranında gerçekleşsin.Hepimiz için 2017 bu yıldan daha güzel bir yıl olsun.
Sevgiyle-dostça...
Nasıl gerçek,nasıl ben de aynısını yaşadım ya da yaşarımı düşündüren bir anlatım
YanıtlaSilAh ve ah...sevgiler
Çok benzer davranışları annemde yaşadık. Öykü tıpatıp gerçek değil. Ancak Mersin Alzheimer Derneği üyesi olarak gözlemlerimden de yararlanıyorum.
SilHayatın acılarında ah'lar nasıl da içimizden kopuyor.
Sevgiler...
İçim burkuldu okurken çok duygulandım gerçekten. Az çok biliyorum bu halleri canım anneannem de Alzheimer olmuştu. Yaşayan için de, ona bakan için de çok zor bir durum :(. Üstelik de çok değer verdiğiniz, çok sevdiğiniz olunca tarifsiz. Rabbim kimseye vermesin. O kadar güzel kaleme almışsınız ki ne diyeyim yüreğinize sağlık. Sevgilerimle
YanıtlaSilAlzheimer toplumda o kadar yaygınlaştı ki... Yaşayan biliyor gerçekten. Çok sevdiğiniz, değer verdiğiniz bir insanın gözlerinizin önünde tükendiğini görmek ve fazla bir şey yapamamak. Tedavi imkanının olmaması. Anlatmaya çalıştım, yazarken anılar üşüşüyor beyninize. Ama hayat devam ediyor...
SilSevgilerimle.